KAHVE MOLASI


ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
KAHVE MOLASI

 29 Nisan 2002 - KAHVE MOLASI


İyi haftalar dostlar. Enfes bir hafta sonundan sonra başlayan yeni haftada hepinize sevgiler. Söze Cuma akşamı ile başlamak istiyorum. Günlerdir size duyurduğum 21.İstanbul Film Festivali'nde bizler için önemli bir akşamdı. Hasbelkader bir nebze olsun katkıda bulunduğum "Hiçbiryerde" ilk defa görücüye çıkacak, ben de herkes gibi filmi ilk defa izleyecektim. Genellikle sevdiğim insanların yapıtlarını izlerken, başarısız olmalarından korkar ve garip bir çarpıntıyla izlerim olayı. Tamamen eleştirel bir gözlükle izler, aksayan her noktada da en az onlar kadar üzülürüm. İşte film başlamadan önce de buna benzer hislerle doluydum. Ya birşeye benzememişse, ya insanlar beğenmezse, ya....

Film başladı, sakız gibi uzatılabilecek yoğunluktaki bir konu hızla aktı gitti. Ülkemizin kanayan yaralarından biri olan kayıplar sorunu, belki daha birçok filme konu olacak, ne dramlar anlatılacak. Ama "Hiçbiryerde" de tek bir slogan yok. Herşey en sade şekliyle, yetenekleri tartışılmaz oyuncularla bütünleşmiş. Oğlunu kaybeden bir ananın daha filmin başında yüzyüze geldiği gerçeği inkarı ile gelişen olaylar. İstanbul'da başlayıp Mardin'e uzanan bir duygu seli. Zuhal Olcay'ın performansı, Colin Monier'in görüntülerdeki ustalığı, küçük ama anlamlı rollerde büyüyen gerçek oyuncular. Meral Okay, Ruhi Sarı, Devin Özgür Çınar, Cezmi Baskın ve diğerleri. Film bitti. Filmden sonraki söyleşi bölümünde bir seyircinin söylediği "Bu filmi yaptığınız için size teşekkür ederim." lafı aslında tüm seyircilerin hislerine tercüman. Hepinizin eline sağlık. Türk sinema tarihinde övgüyle sözedilecek bir yüzakı çıkmış ortaya. Umudum, Eylül ayında seyirciyle buluştuğunda da hakettiği övgüyü alması.

Dün saat 14:30 da yarışma bölümünün sonuçları açıklandı. 4 saat süren tartışmalar sonunda Ümit Ünal'ın "9" u birinciliğe değer görüldü. Jüri Başkanı Erden Kıral'ın "Hiçbiryerde" için takındığı olumsuz tavır nedeniyle Zuhal Olcay bile En İyi Kadın Oyuncu ödülünü, yardımcı oyuncu Serra Yılmaz ile paylaşmak zorunda kaldı. Fısıltı gazetesinin yaydığı habere göre, Erden Kıral'ın olumsuz tavrının altında yatan neden, yıllar önce kendisine verilmek istenen bu projenin, kendisi tarafından "işe yaramaz" olarak değerlendirilerek reddedilmesiymiş. Tükürdüğünü yalayamamış anlıyacağınız.

Cumartesi günü yayınlanan Hürriyet Cumartesi ekinde yazan Sevgili Pakize Suda'nın yazısını okuduğunuzu umuyorum. İzlediği tiyatral bir konseri anlatıyordu. Okurken her cümlesinden büyük keyif aldığım, bunca sene nerelerdeydin diye düşündüğüm sevgili Pakize Suda yazısını şöyle noktalıyordu, "Kusursuz sesi ve yorumuna rağmen, bazıları neden onu hala sadece oyuncu olarak görmekte ısrar ederler hiç anlamıyorum." Sözünü ettiği kişi Zuhal Olcay. Sesine, yorumuna kimsenin bir diyeceği olamaz. Ama o aslında bir oyuncu. Her gerçek oyuncunun sahip olması gereken nitelikleri barındırıyor kendinde. Benzetmeyi sevmem ama Barbara Streisand neyi çağrıştırıyorsa bana, Zuhal Olcay da aynı duyguları yaşatıyor bende. Ne sesinden ne de oyunculuğundan vaz geçerim. Eminim Sevgili Pakize Suda da, "Hiçbiryerde" deki Zuhal Olcay'ı izlediğinde benimle aynı duyguları paylaşacaktır. Teşekkürler Zuhal Olcay, iyiki varsın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kahvehane Sahibinden


DivX - Amatörden Profesyonele

Videoların yerini VCD lerin, DVD lerin almasının üzerinden epeyce geçti. DVD de henüz zor ama, VCD deki korsan furyası da olağanüstü boyutlarda. Daha vizyona çıkmamış filmin kopyasını her köşe başında 2 milyona bulmak mümkün. 1 milyona değiştirme bile yapıyorlar. Ver seyrettiğini, al yeniyi yani. DVD henüz kopyalama aşamasına gelemedi, bunun için biraz daha zaman geçmesi gerekiyor.

Ama bilgisayar dünyasının geek (Giyk okunur:-)) leri, birkaç senedir yeni bir sıkıştırma tekniği üzerinde kafa patlatıyorlar. Amatör kaygılarla yola çıkılmış ama profesyonel bir iş çıkarılmış durumda. Sistemin özü, bir dizi operasyondan sonra, DVD den alınan kopyanın yaklaşık %5-10 bir kalite kaybıyla normal bir CD ye sığar hale getirilmesi.

Şu anda sadece bilgisayarlarda, DivX Player veya plug-in'ler yardımıyla izlenebilen DivX ler bir zaman sonra belki de Deck DivX Player lar olarak karşımıza çıkar. DVD ile karşılaştırıldığında oldukça düşük maliyetli, ama DVD kalitesini %90 civarında tutturan bir görüntü elde edilmesi ve 3GB lık bir DVD filmin 640MB lık bir CD ye sığabilmesi, DivX i hemen farklılaştırıyor. Şu andaki en büyük handikapı, bir filmin DivX formatına dönüştürülmesi işleminin, en hızlı makinalarla bile 15-24 saat arası sürmesi. Genede herhangibir arama motorunda DivX yazdığınızda karşınıza pekçok site ve indirilmeye hazır film bulabileceğinizi belirtmek isterim. 500-600MB lık bir filmi indirebilmek için sabrınız varsa, deneyin bir kere.

 Kahvecinin Günlüğü


  • SİYAH BEYAZ Dinleti

    Zuhal Olcay, her Pazartesi, Salı 20:30 da Oyun Atölyesinde. Kaçırılmaması gereken bir tiyatral konser.
    Oyun Atölyesi
    Dr. Esat Işık Cad. No:15 Moda Kadıköy - İstanbul
    Gişe Tel:0 216 345 39 39


  • Cem Yılmaz

    Beşiktaş Kültür Merkezi'nde bugün saat 21:30 da Cem Yılmaz var.


  •  Az Şekerli : Suat Sungur


    Bu köşede sizlerle, tiyatro anılarımızı,duyduklarımızı,hissettiklerimizi paylaşacağız. Şimdiden, bir kusurumuz olursa af ola saygılarımızla....

    Konservatuvar birinci sınıfındayız. İzmir'den beraber geldiğim Vural Buldu ile çalışıp para kazanmak zorundayız, okula devam edebilmek için. Sevgili hocamız Çetin İpekkaya'nın sayesinde, Mehmet Teoman'nın işlettiği bir gece klubünde iş bulduk...Meslek lisesi çıkışlı olduğumuzdan (ben elektrik, Vural elektronik ) ben ışıkçılık yapıyorum, Vural'da sese bakıyor (bu da ayrı hikaye konusu)

    Çalışmaya başladık,yıl sanırım 1981..Sokağa çıkma yasağı var,gece 02'den sonra.Gündüz okuldayız,gece işte..İşimiz gece yarımda ancak bitiyor,bizde Aksaray'da bir öğrenci yurdunda kalıyoruz(ehh işte ayrı bir hikaye konusu daha) Nişantaşı'ndan Taksime kadar yürüyoruz (taksi pahalı) Taksim'den dolmuşla Aksaray'a gidiyoruz yasak başlamadan kapağı yurda atmaya çalışıyoruz...

    Bu koşturmalarda bir gece Nişantaşı'ndan hızla Taksim'e yürürken ,Harbiye civarında peşimize bir adam takıldı..Biz tabiiki üstümüze alınmıyoruz (her nekadar daha yirmili yaşlarda da olsak,ikimizde piknik tipiz!) Ama ben gittikçe rahatsız oldum..Ayakkabı bağı numarasıyla,adamın öne geçmesini sağladıysak ta,adam başka bir numara çekerek tekrar ardımıza düştü..Bizde de bu durumda paniklemek düştü. Koskoca İstanbul'da okuma ve iş kavgasının üstüne bir de namus koruma bize ağır geldiğinden olacak hızımızı artırdık,baktık adamda hızlandı, ehh dedik artık savaş zamanı, namus için ölenler olduğuna göre bizde en azından dayak yeriz ... Ve döndük adama "ne oluyor ulan,ne takip ediyorsun" diyince ,orta boylu görünümü hiçte korkutucu olmadığını anladığımız adam"Ben sizi takip etmiyorum ki Taksim'e gidiyorum"diyince,bu rebliği beklemeyen biz içi geçmekte olan kavunlar gibi kalakaldık..

    Adam "çalışıyormusunuz" diyincede, kavunluğun verdiği yumuşaklıkla "evet çalışıyoruz" cevabını gayet olağan bir şekilde verdik. Ehh ortam yumuşamıştı ya bizde ayıp olmasın diye, biraz önce boşuna işkillendiğimiz adama "siz ne iş yaparsınız peki ?" gaflet sorusunu sorduk. Adam gayet pişkin,"ben yakaladığımı yaparım" demesiyle üzerine atılmamız,adamında cebinden aniden çıkardığı askeri kimlik ile dondurulmuş film karesi gibi kalmamız bir olmuştu.

    Piyade yüzbaşı kimliğine aval aval bakarken, adam "yürüyün karakola" diyince, komut almış koyunlar gibi yola düştük (ne de olsa gün onların günüydü!!!) Karakolda ne halt edeceğimizi düşünüp,tüyleri yoluk tavuklar gibi yürürken,ardımıza baktığımızda, askeri kimlikli, sivil Yüzbaşının sırra kadem bastığını gördük.

    Bu gün , aradan yıllar geçmesine rağmen, askeri kimlikli, sivil bir subayın bizi hala çekici bulup bulmadığını merak eder dururuz, sevgili arkadaşım Vural 'la.

     Acı Kahve Hatırına : Çağhan Tansel


    SADECE NOKTA

    Hayatımızda sorusuz geçirdiğimiz zamanlar ne kadar sizce; kafamızı bir sorunun meşgul etmediği, cevabı bulabilmek için tüm belleğimizi kullanmaya çalıştığımız zamanlar? Hepimizin cevabı ortaktır büyük ihtimalle. Hayatımızın önemli bir bölümü sorularımıza cevap, sorunlarımıza da çözüm bulmaya çalışmakla geçiyor.

    Günlük hayattaki tüm sıkıcı ve ayakbağı soruları çözmek için harcadığımız zamandan çok daha fazlasını harcadığımız ama yine de çözümünü bulamadığımız ilahi bir soru var hepimizin hayatında; "Neden yaratıldık? Neden bu dünyadayız ve yaşama amacımız ne?"

    Bu sorunun cevabını bulabilen bir insan var mıdır kimse bilemez. Kesin bildiğimiz bir şey var ki, o da insanlığın bu soruyu her zaman için kendisine sorduğu. Bıkmadan usanmadan, en kötüsü de ümitsizce hep bu soruyu soruyoruz kendimize. Tek yaptığımız aynı soruları sorup durmak fakat bu sadece "bizlerin" tek yaptığı şey aslında. Tarihte haklı övgülerle yerini almış ve günümüzde her ne kadar soyları tükense de insanlık var oldukça soyları devam edecek olan bir "ilahi insan topluluğu" var ve bu topluluk üyeleri, tüm hayatlarını bu soruyu en azından anlamlandırmak için harcadılar, harcıyorlar. Bir insanın sahip olabileceği en değerli şey olan dehaya sahip olan dahilerden bahsediyorum. Hani şu bizim hep kendilerine nankörlük ettiğimiz dahilerden.Çok nankörüz çünkü birçoğumuz hayatımızda bir kere bile bu kutsal insanları düşünmeden, onlara kendi adımıza teşekkür etmeden bu dünyadan göçüp gidiyoruz. Elektriği kullanırken Faraday'ın ismini bir kere bile hatırlamıyoruz, odamızı aydınlattığımızda Edison'un hayatının "son"una kadar insanlığı aydınlığa kavuşturabilmek adına çalıştığını unutuyoruz.

    Tüm bunlar abartılmış bir hassasiyet gibi gelebilir ama bu duyguları içine sindirmeyi başarabilmiş olanlar ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktır. Ben bu duyguyu lisedeyken tanıdım ve beni sarmasına, beynimi özgür kılmasına büyük bir keyifle izin verdim. Ruhumun en güzel emprövizasyonu olan merak etme duygum beynime yalvardı. Beynim ellerime elimdeki kaitabın kapağını açmam için izin verdi ve içinde hemen hemen tüm büyük dahilerin yaşam hikayelerinin bulunduğu kitabın sayfalarının gözüme ilişmesiyle beraber kendi miladımı yarattım.

    Bugün geçen süreden sonra dönüp geriye ve şimdiki aynı yaşlarda olan çocuklara bakıyorum. Birçok yeni yetişen genç (ve maalesef üniversite gençliği de buna dahil) sadece düşünce tortularıyla hareket ediyor. Suçları yok çünkü onlara öğretilmiyor. Keskin ve köşeli yaratılan ruhları törpülemek ve pürüssüzlüğe kavuşturmak için tek mükemmel araç olan sanatı, estetiğin insan vücudundaki yansımasını öğrenemiyorlar. Erdemin sadece bir erkek ismi olduğunu zannederek tüm hayatlarını tamamlıyorlar. Beyinlerinde soru işareti çengelleri olmadığı için zihinlerine de hiçbir şey takıl(a)mıyor.

    "Almanya'da bir lise öğrencisi kendi okulunda insanları kurşuna dizdi..."

    Öğrenenler ve bilgiyi kendi içine buyur edenler olarak, etrafımızı aydınlatacak bir ışık olamadığımız zaman Edison'un yarattığı tüm aydınlıkların toplamı kadar derin bir karanlığa dönüşürüz diyorum sevgili okurlar.

    Yaşı ne olursa olsun, kendi kutsallığının farkına varamamış olanlar için belli zamanlarda dünyaca ünlü dahiler hakkında yazacağım.

    Sevgili Cem'in dediği gibi bir adım öne çıkalım ve her çıkıştan sonra kendimize dönüp neden daha önceden geride olduğumuzu soralım. Kafamızdaki her çengelin altına bir nokta koyalım.

    Görüşmek üzere...

     İşe Yarar Kısayollar


    http://tayproject.org/
    "Türkiye Arkeolojik Yerleşimleri". Tahrip ve talan edilen tarihin resmi çıkarılıyor. İlgililere özel bir site.

    http://www.yilmazerdogan.com/
    Yılmaz Erdoğan Resmi Sitesi. Şiirlerinden, yazılarından örnekler bulabileceğiniz, sahibinden, adam gibi adam bir site.

    http://www.ankarasosyete.com
    Ankara'lı dostlarımızı da unutmayalım dedim. Sosyete yalnız İstanbul damı sanıyorsunuz. Şaka bir yana çok güzel hazırlanmış bir Ankara Rehberi.

    http://www.motorsporlari.net/
    Adı üstünde motor sporlarından hoşlananların ziyaret etmesi gereken özenli bir site.

     Damak tadınıza uygun kahveler


    Cache Decimator v31.33.7 [36k] W9x/2k/XP FREE
    http://members.aol.com/gluetube149/cdv3.exe

    Internette gezdiğiniz yerleri, kırdığınız fındıkları:-)) başkalarının meraklı gözlerinden saklamak istiyorsanız, bu minicik program tam size göre. Sistem Çubuğuna yerleşiyor ve size temizlenmeniz için her türlü olanağı sunuyor. Yükleyin beğeneceksiniz.

    #1 Free Minesweeper v1.0 [2.2M] W9x/2k/XP FREE
    http://www.silvercrk.com/download/1freemine.exe

    Her bilgisayarda bulunan Mayın Tarlası oyununu biliyorsunuzdur. İşte buda onun grafik olarak geliştirilmiş bir yeni versiyonu. Arada bir beyin boşaltmaya yardımcı olacak kadar iyi tasarlanmış bu oyunu sevenlere duyurulur.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20020429.html 29 Nisan 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com