KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


FORUM ALANI

Sohbet Odası
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri

Kim Bu Editor?
467254


Kahveci Soruyor?


Mynet Arkadaşım


HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND

 14 Ekim 2002 - Sen çok yaşa...


Yeni bir haftaya daha merhaba,

Bir yandan seçim heyecanı, diğer yandan savaş naraları derken, üstüne bir de hava bozunca benim de içim karardı pekçoğunuz gibi. Ama ben sizi daha da karatmak yanlısı değilim, gönlünüzü ferah tutun.

Dün akşam epeydir izlemediğim bir programı izledim televizyonda. Hemen eskilere gittim. 20 yıl kadar önceye. Üniversitede zaman öldürdüğümüz, 12 Eylül sonrası, siyasi uğraşlardan ellerin ayakların zorunlu olarak çekildiği dönemler. Enerjimizi boşaltacak yeni uğraşlar arıyoruz. Birgün gazetede bir ilan gördük. "Tiyatro Atölyesi" diye bir kurs açılmış öğrenci arıyorlar. Ben ve bir can arkadaşım, şimdilerin meşhur bir avukatı, adını söylemiyeyim sonra kızar bana biliyorum, hemen gidip kaydolduk. Bu kursla ilgili anıları belki birgün yazarım ama benim anlatmak istediğim başka birşey. Atölyemiz, şimdilerin otoparkı, o zamanların Şişli Ümit Tiyatrosu'ndaydı. Aranızda hatırlayanlar vardır mutlaka. Osmanbey'e yakın, anacaddeye paralel sokaktaydı. Öylesine sıcak bir yerdi ki, tüm boş vakitlerimizi orada geçirir gene de bıkmazdık. 2 tane kocaman salonu vardı. Birinde Ali Poyrazoğlu Korhan Abay Tiyatrosu, diğerinde Nejat Uygur Tiyatrosu oynardı. Her ikisi de kendi tiyatro anlayışları içinde birer ustaydı. Halen de öyleler.

Biri zaten atölyemizin sahibi, diğeri yani Nejat Uygur'da Geleneksel Türk Tiyatrosu hocamızdı. Derslerde anlattıkların yanında, oyunlarını izlemek zaten başlıbaşına birer dersti bizler için. Atölyenin açılışından saatler önce sırf onu seyretmek için giderdim tiyatroya. En arkada oturur, her seferinde kahkahalarla gülerdim. Hem de ne gülmek, birbirine bağlı 20-30 koltuğun en başındaki koltukta güldüm mü, diğer baştaki deprem oluyor diye sağa sola bakar, çıkan sesten de salona at girmiş herhalde derlerdi. Şimdilerde biraz törpülensede gene aynı şekilde gülerim valla.

Nejat Uygur, tiyatrosunda ailesinin dışında birkaç takviye ile oyunlarını oynar, her sahneye girişinde hakkettiği alkışı alır. Kahkahalarla güldürür, hüngür hüngür ağlatırdı. Aynı oyunu hergece bir başka türlü oynayabilen, bir gelenin doymayıp birkaç kere sırf onu izlemeye geldiği bir adamdı. Şu anda fazla aktif olamaması onu tanımayanlar için ne büyük bir kayıp. O zamanlar sahnesini paylaşan tıfıl oğulları, yıllar içinde babalarından aldıkları yetenekleri tiyatronun yanında başka alanlara da başarıyla taşıdılar. İşte ben de dün akşam Süheyl ve Behzat'ı izledim ekranda. 8 yıldır aralıksız, bana göre üstün bir başarıyla sürdürdükleri "Şahane Pazar"ı seyrettim güle oynaya. Özel kanallarda bir eşi daha olmayan bir program yapıyorlar farkındamısınız? Onlara özenip pekçok taklitleri çıkmasına rağmen, hiçbiri onların çizgisini ve başarısını yakalayamadı. Ressam, yazar, şair, aktör, palyaço, meddah Nejat Uygur'un çocuklarından da başka şey beklenmezdi zaten. Tüm yaşamlarını tiyatro etrafında geçiren bu ailenin en büyüğü Nejat Uygur'a Allah uzun ömürler versin. Sen çok yaşa Nejat Uygur. Böyle insanlar zor geliyor dünyaya, kıymetlerini bilelim istedim.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

Cumhur Aydın

 Ankara'dan : Cumhur Aydın


   Uzunçorap….

Dünya'nın en güçlü, en iyi kalpli, en neşeli ve en zengin kızını… Hoplazıpla Villası'nda tek başına maymunu ve atıyla birlikte yaşayan ve sırt çantası çil çil altın para dolu olan Uzunçorap Pippi'yi tanıyor musunuz?

Ben onun öyküsünü okuduğumda, Uzunçorap Pippi dokuz yaşında, küçük bir yerleşimin dış kenarında eski, bakımsız bir bahçede alçak bir evde yalnız başına oturan bir kızcağızdı..

Ne annesi vardı, ne de babası.. Bundan memnun du açıkçası.. Kimse ona, tam en keyifli zamanda gidip yatmasını söylemiyordu.. Kimse onu canı karamela çekerken balık yağı içmeye zorlamıyordu..

Bir zamanlar çok sevdiği bir babası ve elbet bir annesi varmış.. Annesi o çok küçükken olmuş.. Pippi, annesinin gökyüzünde küçük bir deliğin ucunda oturup, onu izlediğine inanırmış.. Bu nedenle, zaman zaman gökyüzüne bakar, el sallayıp seslenirmiş..

" Meraklanma! Ben kendi kendime bakabilirim!"

Babasını da unutmamış Pippi... Babası açık deniz kaptanıymış, bütün büyük denizlere yelken açarmış.. Onun gemisine de binmiş ama.. Bir defasında deniz kabarıp, fena bir fırtına onu da alıp, götürmüş.. Pippi onun boğulduğuna inanmazmış hiç.. Issız bir adaya çıktığını, o adada başında tacıyla zencilere krallık yaptığını düşünürmüş..

Uzunçorap Pippi'nin en yakın arkadasları Tommy ve Annika.. Onlar, kızımızın özgürlüğüne saşıp ta kalırlarmış günler boyu.. Onun tek koluyla bir atı kaldırabildiğine, polislerle elim sende oynadığına, sırt çantasını çalmak isteyen hırsızlarla dans ettiğine şahit olurlarmış.

Tek başına maymunu ve atıyla yaşayan, mutlu yaşayan bir kızcağız.. Büyüyünce korsan olmayı düşleyen, "Siz de olacak mısınız?" diye soran bir şeker kız..

Uzunçorap Pippi *, daha geçenlerde yüz yaşına yaklaşırken ölen dünyanin belki de en çok okunan çocuk kitapları yazarı Isveç'li Astrid Lindgren'in 1945 yılında yazdığı, bugüne kadar 51 ayrı dile çevrilmiş ilk ve en ünlü kitabının adı, o kitabın kahramanı..

Benim oğlum da, Pippi'nin yaşlarındayken okuduğum bu sevimli kitap, yıllarca hiç usumdan çıkmadı..

Kah, yalnızlığına karşın, bütün dilediğince çocukluğunu yaşamasını anımsadım, bizimkine ister istemez yönlendirmede bulunurken.. Kah, hangi yaşta olursak olalım hepimizin nasılda kuşatılmış olduğumuz, özgürlüklerimizden uzaklığımız onu usuma düşürdü..

Bazen de, tek başıma ya da oğlumla, gece yıldızlı gökyüzüne baktığımmda yitirdiklerimin de bizleri, Pippi'nin annesi gibi izliyor olabileceğine inanmak istedim, gözlerimde birkaç damla yaş.. Hatta oğlum, dedesi ve babaannesini olur da bir nedenle anarsa, "Onlar gökyüzünde bizi izliyorlar oğlum" dediğim de oldu.. Kırk yılın başı deniz yolculukları yaptığımızda, sanki beynimin kıvrımlarindan bu kızcağız saklanmış gibi çıkar, ıssız adalarda onun babasını görür gibi olurum..

Ancak bunlarin hiçbiri değildi bu Uzunçoraplı kızı bana düşündürten bir kaç haftadır..

Omlet yapmak için aldığı üç yumurtayı havaya fırlatan.. Kafasına düşen birinin sarısı gözlerine doğru akarken, "Yumurta sarısının saçlara iyi geldiğini duymuştum. Görün bakın nasıl gürleşecek saçlarım" diye gülen.. Bir yandan nasılsa tavaya duşen diğer iki yumurtanın kabuklarını kaptan ayıklamaya çalışan.. Banyo fırçasıyla yumurtayı cırpıp, sıçrayanları duvardan eliyle silen..

Okula gitmeyi es geçen, sokaklarda değersiz ancak kendince ilginç şeyleri heybesine atarak "toplayıcılık" yapan.. Atıyla, maymunuyla sofra paylaşan.. Azcık doğa üstü güçleri olan, gönlünce, canı istediği gibi yaşayan.. Ağaclara tırmanan, sirklerde gösteri yapan.. bu kızı, geçenlerde olağanüstü direncine karşılık daha onaltısındayken yitirdiğimiz Bornova Anadolu Liseli Sevgili Yaprak'ı uğurladıktan sonra anımsadım.. Savaşlar, hileler, kandırmalar, ümitsizlikler, umutsuzluklardan uzak, canı istediği gibi yaşayacağını düşündüm bizim sevgili küçük kızımız Yaprak'in..

Canı istediği gibi.. Canı çektiğince.. Yalnız ama mutlu.. Tek başına ama keyifli..

Bizi gözleyebildiğini düşündüm gökyüzündeki penceresinden.. Ne zaman özlerse..

Sevdiklerini..

Cumhur
cumhura@atilim.edu.tr

Meraklısına:
Uzunçorap Pippi, Astrid Lindgren, Çeviren: G. Uçkan, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınlari, 1998.

 Gencecik Kahveci : Sevil Yaman


XX1.YÜZYIL TÜRKİYE'Sİ(MODERN KÖLELİK)

Önceleri, dünü her hatırladığımızda, yılların nasıl da çabuk geçtiğini düşünürdüm. Yıllar öncesini anımsarken "daha dün gibi aklımda"diyerek koyulurdum anlatmaya. Geçmişi anlatmak dünde ki benden biraz daha büyüdüğümün göstergesi olurdu. Bizimle birlikte büyüyenlerle, bitmeyen bir mücadelenin içinde bulurduk kendimizi, adına hayat verilen. Daha hayata yeni başlıyorduk büyüklerimizin söylediklerine göre. Hayat, bu zamana kadar yaşattıklarından o kadar başkaydı ki...

Şanssız bir dönemin mi gençliğiydik yoksa biz? Anlamıyordum. 19 yılıma sığdırdıklarımı hatırlamak biraz daha olgunlaştırıyordu beni. Böyle zamanlarda en çok o rta halli eskiyen çocukluğumu özlüyordum. Hani, o her şeyden habersiz...Henüz çok küçükken savaşları anlamak zorunda kalıyorduk, kendimizi bildiğimizden bu yana hayat pahalılığı, enflasyon, dar gelir gibi sözler sarf ediyordu anne, babalarımız. Bunlarla büyüyorduk, tek bir fark vardı dünle bugünün arasında. Çocuk aklımızla her şeyi daha kolay sindiriyorduk.

Şimdi sorunlardan yana hayatın bir tüme varım olduğunu daha iyi anlıyorum. Hayat bağlarıyla öyle bir orantı kurmuş ki; yaşana dursun. Önceleri oynadığın oyunun kuralları ihlal edilince(çocuk dilindeki mızıkçılık) bozulunuyor, sonra okullu olunca alınamayan çok renkli boyalara, sonra eğitime. Daha soluk almadan iş hayatımız başlıyor, ne bileyim depremler giriyor yaşamlarımıza ve hala toparlanamayan bir kriz mağduru ülkede yaşamaya çalışmak zorunda kalıyoruz. Hızla büyüyen bir gençlik oturduğu okul sıralarında yarınlarını hazırlamaya çalışırken, dışarıda onları bekleyen iş istihdamındaki yetersizlik... Ve sonra kendisi için daha iyisini aramak yerine, hayatını idame ettirmek adına yapılan yönelmeler ya da yönlendirilmeye mecbur bırakılışlar...

Arkadaşlarımla ne zaman bir araya gelsem mutsuz bir şeyler bi yolunu bulup buluyor bizi sanki. yarınlarımız konuşmak varken ister istemez dünü baz alıyoruz hep anlatılanlarda. Sanırım sadece nostalji yaparken güler hale geldik(sanki ömrümüzün 4/3 ünü tüketmiş gibi). Oysa ki 1980'lerin nesilleriyiz hepimiz, neye geç kalmış olabiliriz?

Güven kalmadı. Endişe ise elimizde yeterince mevcut. Belki de haklarımıza yeterince saygılı ve bağlı olduğumuzdan bu memnuniyetsizlik.

Her şeye rağmen aralarda bir yerlere sıkışan mutlulukları da görmek var elbet. Hiç değilse buna hepimizin ihtiyacı var. Ya benden sonra gelecek olanlar. Örneğin kardeşim... Onun için kaygılanmakta yerrsiz miyim? Keşke...

Öğrenciyken tarih kitaplarında okurduk Osmanlı'nın yenganeli hikayesini. Ya da Brezilya eski dizilerine konu olurdu kölelerin o zavallı yaşamları. Keşke hep teoride kalsaydı...Sanki hepimiz birer köle gibiyiz artık. İlle de ayağımızda birer pranga ile dolaşacak değiliz ya. Malum 21.yüzyıl yaşadığımız. Yarınlarımız borçlandırılmışken daha ne denilebilir ki?

Sevil Yaman

Ahmet Altan

 Marangoz, Bahçıvan ve de Kahveci : Ahmet Altan


   Keşiş

Hadi gene iyisiniz... Masalcınız geldi.. Emek çekip okuyalım, hap yapıp yutturalım... Bir kitap özeti bugün.. Asıl adı 'Holy Man' yazarını bilmiyorum, sormayın.. Birisinden ödünç aldığım bir kitaptı.. Okudum ve iade ettim.. Yazarı da öyle bilinen birisi değil.. Bu nedenle aklımda kalmamış ismi. İçinde, Tibet'in yüksek tepelerinde bir yerde yaşamakta olan bir bilge adamı ziyarete gidenlerle ilgili anılar anlatılıyor.. Bir sürü hikaye vardı, ama aklımda, özellikle bir tanesi kalmış, ki size anlatmak istediğim de o..

Daracık bir patikadan çıkılmaktadır keşiş'in oturduğu ahşap kulübeye. İnsanlar tek sıra halinde, geceleri, bulundukları yere kıvrılıp yatarak, gündüz olunca da, ağır ağır ilerleyerek, sıranın kendilerine gelmesini beklemektedirler.. Tabii, bu süre içinde, sonu gelmez sırada arka arkaya gitmekte olanlar, üçer beşer kişilik gruplar oluşturarak sohbet edip, kimin, neden geldiğini anlamaya çalışırlar..

Günler sürer tepeye tırmanışları.. Çünki, sıra çok yavaş ilerlemektedir.. Nihayet, kahramanımızın sırası gelir.. Ve, çalar kapıyı heyecanla.. Bir yaşlı adam açar kapıyı.. Ufak tefek, ak saçlı, ak sakallı bir adam.. Üzerinde, içerideki diğer rahiplerle aynı renk bir giysi vardır..

-Buyrun?
-Şey.. ben.. Keşiş'i görmeye gelmiştim..
-Beni takip edin lütfen..

Düşer bizimki ihtiyarın ardına.. Bir koridor boyunca yürürler ahşap kulübenin içinde.. Sağlı sollu odalar bulunan bu koridorda, önünden geçmekte oldukları odalarda yine aynı elbiselerle, bir takım rahipler oturmaktadırlar ahşap sandalyelerde, kadınlı erkekli gruplar halinde. Her bir odanın önünden geçerken, bizim ziyaretci, merakla bakar içeriye, acaba 'Keşiş' hangi odada diye.. Ve sonunda bir kapıya ulaşırlar... Ve ihtiyar açar kapıyı.. Kapı, evin arkasındaki geri dönüş patikasına açılmaktadır. Ziyaretci, beklemediği bu durum karşısında, biraz şaşkınlık, biraz düş kırıklığı içinde kendini dışarıda bulur ve dönüp, içeriden kendisine bakmakta olan ihtiyara:
-Ama, ama, ben 'Keşiş'i görmek için gelmiştim..
-Evet, tamam işte.. gördünüz beni!
Der ve ekler:
-Eğer, rastladığınız her insana, bir keşiş olarak bakacak olursanız.. Mutluluğu bulabilirsiniz...

aaltan@superonline.com

 Dost Meclisi


. . . sonunda söyledi işte biri bugün . .

. . . sonunda söyledi işte biri bugün . . Benim sevgi kanallarım tıkalıymış. Hep korkardım böyle bir teşhisin doğru çıkmasından. Belkı bu yüzden sevmeye aşıktım hayatım boyunca ve hayatım boyunca hep severken iyi hissettim kendimi ; sevilirken değil de..

Belki biliyordum bunu gizli gizli de , söyleyemiyordum kendime. İntihar gibi olacaktı bunu kabullenmek galiba. Bunu bugün hayatımda önemli kılmak istediğim bir insan söyledi bana. Benim sevgi kanallarım kapalı imiş. Kalbimin kapısı korku dolu açılmalar yapmaya çalışır ama hemen kaparmış kendini. Kazara tam kapı aralığında kalırsa biri sıkışır kalırmış tam girecekken. İstemezmişim tamamen girmesini kalbime. Bundan korkarmışım ben ; sonunda söyledi işte biri bugün . . .

Yazmacı

 Tadımlık Şiirler


GÖZ

ıssız gece ıssız ev
sessizlikle ip oyunu
yüzüm güzel bir örümcek ağı
saçlarım ipekböceğinin uykusu

anne rahmi
mavi kabarcıkların ninnisi
su şarkı söylüyor
aynı yatakta uyumuştu ağabey
aynı yatakta kök verdi ağaç
aynı yatakta aktı kan ve ırmak

gözkapağı gibi açılıyor ay
kocaman bir kırkayak
yürüyor evin içinde
yankılanırken ayak sesleri
vurarak öldürüyor onu anne

gecenin karınca yiyeni
aşkımı değil şeytanı ye
odur bakanın gölgesini
kaburgalara eken

ıssız bakış ıssız göz
giyotin bölüyor sessizliği
başkalığın uyumuyum ben.

Yaprak Öz

..........<>..........

VAZGEÇMELER USTASI

Dünya kirletilmişse,
Üstünüze sıçramış
Bir şey vardır mutlaka.
Benimki aşktan bir leke,
Kazındıkça kendini temize çeken
Gizlice. Sürtündükçe kıvılcımlar saçan
Çakaralmaz renk cümbüşü işte.
Ya sizinki?

Ben vazgeçmeler ustasıyım.
Reddedemem önerinizi,
Paylaşalım elbette:
Lekeniz sizde kalsın,
Ben aşk’ı alırım sadece.

Dünya kirletilmişse,
Üstünüze sıçramış
Bir şey vardır mutlaka.
Benimki iki soluk arasında
Gelip geçen zaman.
Hangisi ölüm hangisi yaşam?
Ya sizinki?

Ben vazgeçmeler ustasıyım.
Yaşadığınız bir ömür değil mi?
Seçimi siz yapsanız, istediğiniz sahneyi seçseniz:
İster ilkincisi olsun ister sonuncusu fark etmez ki,
-Başarımızı arttıracaktır provalardaki performansınız

Artanıyla yetinirim zaten ben, ilk gösteri için
siz önden buyrunuz lütfen!

Dünya kirletilmişse,
Üstünüze sıçramış
Bir şey vardır mutlaka.
Benimki korkusuz ve kuşkusuz bir aşk,
Başdöndürücü ve anısız,
Fısıldaşmaları dalgınlıklara takılı.
Ya sizinki?

Hâlâ anlamadınız mı?
Demiştim:
Ben vazgeçmeler ustasıyım.
Aşk’ı bana terk etmiştiniz zaten,
Üstü... kalabilir sizde...

TUĞRUL ASİ BALKAR

 Biraz Gülümseyin


QUANTAS Havayolları
Pilotlar her uçuştan sonra, uçuş sırasında karşılaştıkları ve tamir edilmesi ya da ayarlanması gereken sorunları tamir bakım personeline bildirmek için bir form doldurur. Pilotların doldurduğu bu formları daha sonra tamir bakımcılar okur ve sorunları giderir. Sonra da formun alt kısmına gerçekleştirilen düzeltici faaliyeti yazarlar ve pilotlar bir sonraki uçuştan önce bu formları ve tamircilerin notlarını okur.

Aşağıda QUANTAS pilotlarının gerçek arıza ve şikayet bildirimleri ve tamir bakım mühendislerinin tamir sonrası cevapları yer almaktadır. Bu arada, Quantas havayolları kurulduğu günden bugüne dek hiç kaza geçirmemiş tek büyük havayolu şirketidir.

P = Pilotun arıza bildirimi.
S = Tamir bakımcının tamir sonrası notu.

P: Sol iç tekerleğin kısmen değiştirilmesinde fayda var.
S: Sol iç tekerlek kısmen değiştirildi.

P: Test uçuşu OK, fakat otomatik iniş biraz sert.
S: Bu uçakta otomatik iniş sistemi yok.

P: Kokpitte bir şey gevşemiş.
S: Kokpitte bir şey sıkıştırıldı.

P: Ön camda ölü böcek var.
S: Canlı böcek sipariş edildi.

P: Otomatik pilotu sabit yükseklikte uçuşa ayarlayınca dakikada 100metre alçalıyor.
S: Böyle bir problem gözlenmedi. (uçak yerdeyken test edilmiş)

P: Sağ tekerlek hidroliğinde yağ kaçağı olduğunu gösteren bir yağ birikintisi var.
S: Yağ birikintisi temizlendi.

P: DME'nin volümü inanılmayacak kadar yüksek.
S: DME'nin volümü inanılabilir seviyeye ayarlandı.

P: Gaz manivelası kilitleri kapatılınca manivela yerinden oynamıyor.
S: Kilitler zaten o işe yarar.

P: IFF çalışmıyor.
S: IFF, OFF konumundayken asla çalışmaz.

P: Sanırım camda çatlak var.
S: Sanırım haklısın.

P: 3 numaralı motor kayıp.
S: Biraz araştırınca motorun sağ kanatta takılı olduğu anlaşıldı.

P: Lövyeyi ileri itince uçak saçmalıyor.
S: Kendine çeki düzen vermesi, doğru dürüst uçması ve ciddi olması için uçağa ihtar verildi .

P: Radardan mırıltılar geliyor.
S: Radar havlaması için yeniden programlandı.

P: Kokpitte fare var.
S: Kedi install edildi.

 İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan


http://www.zenstation.org
Yeni kahveci bir dostumuzun özenle hazırlanmış sitesi. Belki geliştirmesine sizler de katkıda bulunursunuz.

http://www.dhmiata.gov.tr/arr.asp
Havaalanında bir yakınını bekleyenler bilirler. Kocaman bir ışıklı pano üzerinde, sürekli ve düzenli güncellenen bilgiler ışığında yolcunuzun geleceği uçağın gelip gelmediğini takip edersiniz. DHMI Atatürk havalimanı görsel panosu.

http://www.popexpo.net/eMain.html
There are more than 6 billion human beings on Earth. According to the population estimates released by the United Nations, the 6 billion mark was reached on October 12 1999. Sadece yaşınızı girerek doğduğunuz günden bugüne dünya nüfusundaki değişimleri gözlemleyin.

http://www.neokusam.com
Adından belli. "Ne okusam" sorusuna son derece kapsamlı cevap alabileceğiniz çok hoş bir site. En çok satanlar listesinden, 2.el kitap pazarına kadar pek çok konuda yardım alabileceğiniz bir kitap portalı.

 Damak tadınıza uygun kahveler


SpyBot-S&D v1.0 [1158k] Windows (All) FREE
http://www.mywebattack.com/gnomeapp.php?id=105384
İnternette dolaşırken ziyaert ettiğiniz bazı sitelerin, bilgisayarınıza yüklediği casus reklam sayaç ve bilgi kuarabiyelerini tespit edip temizleyen bir program. Ayrıca, izlediğiniz yolu da silebildiğinden iyi bir çöpçü program da denilebilir. Çok gezenlere tavsiye edilir. Tabi internette...

SpamPal v1.06 [777k] W9x/2k/XP FREE
http://www.spampal.org.uk/
Spam epostalardan hepimiz bıktık biliyorum. Ancak posta kutumuza gelen epostalardan hangilerinin spam hangilerinin normal olduğunu mail programlarımızın tespit etmesi oldukça güç. Örneğin, mail programınızı spame karşı koruduğunuzda "Kahve Molası"nı da okuyamama durumunda kalabilirsiniz. ISP ler üzerinden spam'e karşı koruma istediğinizde de aynı şey başınıza gelebilir. Örneğin abone olduğunuz gruplardan gelen mesajlar dahi spam olarak algılanabilir. Bu program neyin okunabilir neyin derhal atılabilir olduğuna sizin karar vermenizi sağlıyor. Güvenilir adresleri kendiniz tespit ederek girişini yapıyorsunuz. Oluşturduğunuz beyaz listenin dışında kalan spam kokulu epostaları gerektiği gibi geri yolluyor. Yeterrr diyenler için.
http://kmarsiv.com/sayilar/20021014.asp 14 Ekim 2002 - ©2002-kmarsiv.com
istanbullife.com