KAHVE MOLASI
ISSN: 1303-8923
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?

 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Kütüphane
 Kahverengi Sayfalar
 FİNCAN/SİPARİŞ
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)


PDF Versiyonu





Kahveci Soruyor?



KAHVERENGİ SAYFALAR



KAPI KOMŞULARIMIZ

Üç Nokta Anlam Platformu


Yazılan, Okunan, Kopyalanan, İletilen, Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yıl: 2 Sayı: 374

 27 Ekim 2003 - Fincanın İçindekiler

 Editör'den : Nereden nereye!...


İyi haftalar,

Nereden nereye!... Yetmişli yılların son birkaçyılını lise ve üniversitelerde yaşamış ben gibiler için şaşırtıcı bir gündü Cumartesi. Bol 'izm'li günleri yaşarken savunduğumuz değerleri o zamanlar dünya durdukça herkesin kollayıp koruyacağını düşünürdük. Bir taraf özgürlük için amipvari bölünmüşlük içinde kendi aralarında güreşirken, diğer yan milli kavramların peşisıra giderdi. 2 gün açık 3 gün kapalı okullarda, 1 yıl mektep tatili almak bile sıradandı. Adım başı patlayan silahlar, vurulup giden gencecik bedenler, patlayan bombalar, sabah dualarla uğurladığı yavruları akşam sağsalim dönebilecek mi diye pencere başında bekleşen analar, gözaltılar, dayak, işkence alışılmış görüntülerdendi. O zaman laiklik, türban, şeriat, yeşil ve kara bayraklar diye bir sorunumuz yoktu. Beklentilerimiz kısıtlıydı. YÖK yoktu. Üniversitelerin sorunları bugünkülerle kıyas kabul etmezdi. Rektörlerin baş kaygısı öğrencilerinin can güvenliği ile düzenli okuma hakkına helal gelmemesiydi. Dünyaya bu karanlık pencereden bakarken bile aklımızdan 'ORDU GÖREVE' diye bağırmak geçmezdi. Oysa Cumartesi günü haklı bir dava uğruna Ata'ya doğru yapılan 30 bin kişilik yürüyüşün içinde sözde 'Kemalizm'i kendine yol seçmiş bir grup genç ellerinde 'ORDU GÖREVE' yazılı, hepsi matbaadan çıkmış pankartlarla ihtilal çağrısı yapıyordu. Nereden Nereye!... Neyi neden istediklerini bildiklerinden bile şüpheli olduğum bir grup genç, kendilerine olan özgüveni yitirmiş, pes etmiş bir biçimde orduyu göreve çağırıyor. Ve başı çeken rektör ve öğretim görevlileri bunları sadece kınamakla yetiniyor bir başka önleme cesaret edemiyorlar. Son derece haklı oldukları bir konuda gösterdikleri direnişe, Atatürk adına, Cumhuriyet'in 80. yılını kutlamaya 4 gün kala, leke sürme cesaretini gösterenlere sessiz kalmayı yeğleyebiliyorlar. Bu gençleri bu noktaya ne getirdi acaba? Hangi sorundan bezip ordudan medet ummuyorlar. Demokrasiyi savunmayı bir kenara bırakıp, geleceklerinden birkaç on yılı alıp götürebilecek bir olayı isteme noktasına gelebiliyorlar. Kendine güvenini yitirmiş bir gençliği bu memleket haketmiyor. Yazık, gerçekten yazık. Pankartlar tüylerimi diken diken etti. Evet memleketim bir karanlık noktaya sürüklenmeye çalışılıyor olabilir ama bunun karşısında başka çare kalmamışçasına ihtilali savunan bir kesim gençliğe sahip olmak asıl beni korkutan. Hele bunlara ses çıkaramayan öğretim görevlileri daha da korkutucu. Orduyu göreve çağırmak mı? Heyhat... Nereden nereye...

...........

Çarşamba günü 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. O gün tatil olduğundan Kahve Molası yayınlanmayacak. Ama bu anlamlı gün için yarın bir özel sayı yapmayı planlıyorum. Cumhuriyet kavramı ile ilgili duygu ve düşüncelerinizi fazla uzun olmamak kaydıyla bana iletebilirseniz çok memnun olacağım. Hepimize Cumhuriyet'in erdemlerini iliklerimize kadar hissedebileceğimiz, geleceğimizi ipotek altına almya meyilli güçlere demokrasi çerçevesinde çözümler üretebileceğimiz bir hafta diliyorum.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

Yukarı

 Deniz Fenerinin Güncesi: Seyfullah Çalışkan


GEZ, GÖZ, ARPACIK -3-

Bazı uzmanlar avcıları sınıflama çabası içine girmişlerdir. Bu güne kadar herkesçe kabul gören bir kategorize etme işlemini başaramadılar. Genç avcılar, orta yaşlı ve içi geçmiş avcılar, silah, tuzak yada olta kullananlar, dağda, kırda, sokaklarda, plajlarda, çay bahçelerinde, gece mekanlarında, spor tesislerinde, kömürlükte veya büfede avlananlar, bayan veya erkek avcılar, zeki veya aptal avcılar hemen aklıma gelenler olduğu için bir çırpıda sayıp döküverdim. Kendi adıma avcıyı böyle sınıflama hatta fişleme çabalarına pek sıcak bakmıyorum. Çünkü o zaman rüzgarda, güneş altında, yağmurda, söğüt gölgesinde ve denizde deve güreşi yaparken avlananlar diye daha binlerce bilimsel sınıflama sahipsiz kalacaktır. Siz kafanızı buraya takmayın. Ben konuyu sizin anlayacağınız şekilde ana hatlarıyla anlatırım, daha olmazsa özetini teksir eder hepinize birer nüsha veririm.

Avcıların kadın ve erkek olarak ayrılması gerekir. Neden mi? Çünkü avlarını algılama biçimi ve avlarına karşı besledikleri niyet farklıdır. Örneğin bir bayan avladığı erkek kendi ölçülerine göre yeterli biriyse onunla evlenmeyi düşünebilir. Oysa bir erkek evlenmek için avlayamadıklarını daha uygun görür. Bir gece safarisi sırasında elde edilen kadın eş olabilir nitelikte sayılmaz. Bütün erkek avcılar onun helal süt emmiş, temiz bir aile kızı olmadığında hem fikirdir. Benim kadınları sevmeyen biri olduğumu düşünmeyin sakın. Kadınları küçümsemek aklımın ucundan bile geçmez. Hani söyle eli ayağı düzgün bir avcının eline düşsem de ben de günümü görsem. Pardon, galiba konumuzun dışına taştık. Birikim işte, beyinde durduğu gibi durmaz derler.

Avlanma zamanı, mutlaka atlanmaması gereken önemli bir ayrıntıdır. Seçilen avlanma tekniğinin en önemli belirleyicisidir. Sabahın dokuzunda plaj kıyafetleriyle disko yada bara gitmiş bir avcı çok komik olmaktan öteye gidemez. Denizin dibinde zıpkınla fil avlamak kadar sıra dışı bir durumdur. Siz zıpkınınızı ve dalmak için gerekli ekipmanı son kontrollerden geçirip dalsanız bile fil randevusuna yetişemeyecektir. Bir çay bahçesinde akşamın karanlığı çöktükten sonra avlanmak iyice güçleşir. Belediyenin ve hıfsı sıha kurulunun kurallarına göre elektrik vererek veya güçlü ışık kaynaklarıyla avlanmak yasaklanmıştır. Atışlarınız isabetli olmayacak, ailesiyle oturan genç bir kızı hedef alıp babasını avlamak gibi bir gaflette bulunabilirsiniz. Kısacası gündüz disko ve barlara, gece plaj ve çay bahçelerinden eliniz boş dönersiniz. Benden söylemesi. Akıllı olun, kimse sizin aklınızı almasın. Karışık işlere girmeyin.

Avlanmak için en iyi yöntemler eski ve klasik olanlardır. Bayanların av sahasına gelirken kırıtarak yürümeleri ve bir şişe parfümü boca etmeleri her zaman av üzerinde iyi bir etki kalmasına neden olmuştur. Avınızı göz hapsine almanız, arkadaşlarınızla sohbet eder gibi yaparak avınızın içine düşer gibi bakmanız sizi mahcup etmez. Literatüre göre ısrarla birine bakmak ondan çok etkilendiğiniz manasına gelmektedir. Mümkün olduğu kadar alkol ve yüksek müzikli ortamları seçmenizde yarar vardır. Alkol densizliğinizi, pardon medeni cesaretinizi arttırır. Birine nezaketle ve kibarca dans etmesini önermek size sayısız açık kapı aralığı fırsatı sunar. Avınızla konuşmakta kullanacağınız ilk cümleler için hala ninemin genç kızlığından kalma replikler önerilmektedir. “Saatiniz kaç acaba? Ateşinizi alabilir miyim? Eh artık havalar da iyice soğudu. Gecenin sonuna doğru sizinle yatabilir miyim?” gibi cümleler en çok tüketilenler arasındadır. Avcılığın raconuna göre içinizden geçenin tersini gibi davranmak önemlidir. Örneğin öpmek istediğinizde “elinizi tutmama izin verir misiniz?” demek gibi. Daha tanışalı bir saat olmasına rağmen sevgi sözcükleri fısıldayabilir, duygusal motiflerden komplimanlar yapabilirsiniz. Oysa duygusallık zaten avcılığın özüne aykırıdır. Siz hiç vurduğu yaban keçisinin başında bir cana kıymanın vicdan azabıyla ağlayan birini gördünüz mü? Avcı acımasız, çevik ve hızlı olmaktır.

Gereksiz ve her konuda kafa yormayı seven birkaç aklı evvel sonradan yaşanacak vicdan azabından, suçluluk duygusundan, ruhsuz ve mekanik ilişkinin insanı nasıl çürüttüğünden söz edecektir. Sakın söylenenler kulak asmayın. Gün bu gündür ve elle gelen hep düğün ile bayram. Onlarda benim gibi teoride zehir gibi olup pratikte ortalama yükseltme sınavına mahkum olmuş başarısız avcılardır.

Sayın avcılar, coğrafyamızın jeopolitik ve siyasal konumu üzerinde benimle birlikte yaşayan enlem ve boylam kardeşlerim. At binenin, av avlayanındır. Sizden küçük bir ricam olacak. Henüz avlanma iriliğine ulamamış (Sekiz santimden küçük hamsiler) ve üreme mevsiminde olanlardan (hamile bayanlardan) uzak durun. Zira nüfusumuz geometrik olarak artarken, avlar aritmetik olarak çoğalmaktadır. (Çok büyük laf ettim ve kendim bile sevmedim.) Hadi size rast gele...

Seyfullah
seyfullah@kahveciyiz.biz

Yukarı

 EUDAMONIA BY LAVINIA : Mine Korkmaz


Gülümseyin!

Gülümseyin! Dünyanın yaşamaya ne kadar değer bir yer olduğunu bir kez de siz gösterin etrafınıza...

Gülümseyin! Çünkü emin olun ki bu size huzur verecektir.

Şöyle bir etrafınıza baktığınızda insanların ne kadar keşmekeş içinde yaşadığını hiç fark ettiniz mi? Derin bir soluk alın ve etrafınıza bakın!

Sizin -kendi başınıza- bu dünyanın ne kadar ayrı ve ne kadar özel bir parçası olduğunuzun farkına varın! Hayat ne kadar güzel değil mi? Saatlerce beklenen bir telefonun çalması, annenize onun için aldığınız çiçekleri verdiğiniz anda size olan bakışı, işinizde terfi ettiğiniz anlar vs, vs... Bunlar ne kadar büyük mutluluk verici değil mi?

Her insanın bir yaşamı buna bağlı olarak ta bir öyküsü vardır. Kimilerinin öyküsü sıradan kimilerininki ise olağandışıdır. Sizin öykünüz neyi anlatıyor? Sıradan mı olağandışı mı yoksa apayrı mı? Siz gerçekten yaşıyor musunuz, yoksa yaşıyor gibi mi yapıyorsunuz? Yaşamınızın her dakikasına küçük mutlulukları sığdırabiliyorsanız, seviyorsanız, hele bir de seviliyorsanız yaşıyorsunuz demektir. Bundan daha büyük mutluluk ne olabilir ki? İnsanoğlunun sevgiden başka verecek neyi var ki? Birbirinizi sevin, birbirinize sarılın, umutla bakın hayata! Hatalar, yanlışlar yapın ama asla birbirinizi kırmaya yeltenmeyin bile! Umutlanın çünkü bu sizi hayata bağlar! Ne olur bir deneyin! Sabahleyin, akşam kurduğunuz çalar saatiniz çaldığında 5 dakikayı kendinize ayırın ve yatağınızda bebekler gibi gerinin.

Yaşamınızın beyninizde oluşturduğu stresten 5 dakika dahi olsa arının. Kendinize izin verin. Göreceksiniz ki o 5 dakika gününüzün ilerleyen saatlerinde sizin daha verimli çalışmanızı sağlayacak. Ne olur bir deneyin! Gülümseyin, biraz daha olumlu gözlerle bakmaya çalışın hayata. Bilin ki siz hangi gözlerle bakarsanız o gözle görürsünüz karşınızdakini. Kötülükler bir yanda dursun, hep iyi olarak bakın hayata! Ve asla "kötü" diye bir şeyin olmadığını bilin. Bir düşünün kötü diye nitelendirdiğimiz olaylar daha çok kamçılamadı mı bizi hayata karşı? Daha iyisini başarmamızı sağlamadılar mı? Hayatın güzelliği her salisesinde saklı! Kendinizi rahat bırakın ve gülümseyin. Bilin ki gülümsemek için kullandığımız kas sayısı, somurtmak için kullandıklarımızdan daha az. Öyleyse mutlu olmak varken neden daha çok uğraşıp daha çok yorulup somurtalım?

Gülümseyin çünkü hayat her şeye rağmen çok güzel!

NOT: Eudamonia eski Grekçede "mutluluk" demektir.

Mine Korkmaz

Yukarı

İlker Şengün

 Kahvecigillerden : İlker Şengün


   İNGİLİZCE BİLMEYEN ALIŞ VERİŞE ÇIKMASIN

Swift, Outlet, Seven Hill, Is-Mail, Pelle, Inter Office, Flo, Fly, Hazer Center, Conan, Dr.Vinyl, Adyton, Office One, Office Store, Galaxy, Auto Shop, Toys R us, Home Selection, Shop Outlet, Vennuci, Dome Pico, Domino's, Little King, Atrium, Carousel, Teenage, Ninja....... daha neler neler.

Diyelimki yaşlı anneniz tek başına alışverişe çıktı, ingilizcede bilmiyor gerçekten ne yapar acaba? Herhalde yabancı bir ülkede olduğunu varsayarak mağazaların yada iş merkezlerinin vitrinlerine baka baka, yada çevresinde yaşlı bir insana yardım etme duyarlılığını gösteren insanları araya araya istediği şeyleri almaya çalışır diye düşünüyorum,bilmem abartıyormuyum?

Türkiyede yaşıyoruz fakat Londra'da gibiyiz,markalar olarak Avrupalılaştığımız kesin darısı 2004'e. İyide bizim çocukluğumuzda Yağmur mefruşat, Kalender ticaret, Umut kırtasiye, Şark halı, Öğün bakkaliyesi, Kanaat ticaret, İmren kasabı, Şefkat aile manavı gibi daha nice anladığımız dilde isimler almış müesseseler vardı, ne oldu onlara çok merak ediyorum,sanki bir tufan olmuşda kaybolmuşlar gibi!bakın dikkat buyurun İsabel kasırgası demedim çünkü korkarım yakında meteorolojik olayların yabancı isimlerinide dilimize adapte edebiliriz.

Türkçemizin geleceği ne olacak? Yabancı kelimeleremi alışacağız yoksa bu da bir akımmı? Eğer bu bir akımsa özenti ve yabancı hayranlığından başka ne olabilirki? Bu bir eziklik değilmidir?

Ben şahsen millî dilimize sahip çıkmanın zamanının gelipde geçtiğini düşünüyorum, Televole kültürünün getirdiği bu çarpıklığın milletce bir kampanya düzenleyerek değiştirilmesi gerekir.

İşin enteresan tarafı bize sunulan her yabancı marka toplumumuzun batı hayranlığını daha da arttırmaktadır.Bu hayranlığımıza paralel zeki batılı tüccarlar tarafından gerekli gereksiz ne varsa önümüze konuluyor, özellikle çocuklar reklamlarda ne görürlerse istiyorlar, bağımlılık oluşuyor.

Çığ gibi büyüyen yabancı ürünler pazarı, özellikle 1990'lı yılların başından itibaren özel TV'lerin yayın hayatına geçmesiyle ve reklâmların etkisiyle tüketim çılgınlığına işi getirmemize sebep oldu. Sale %50 al al bedava bedava, adam % 50 mağazanın camına yapıştırdıya sanki ücretsiz veriyor, aman Allahım kapış kapış.Birde % 50+Visa dedimi tamam olay bundan sonra bitmiştir, o ürün alınacak kredi kart yaaa ne olacakki öderiz gider,yavaş yavaş sindire sindire,temerrütlü temerrütlü ödenir gider, biz Türküz borç bize dokunmaz kamçımızdır, yiğidiz biz, işte o kadar.

Çevremden biliyorum kaç ailenin kredi kartları yüzünden yuvasının yıkıldığını, hatta bir akrabam borcu kapatmak için evini sattı,bahsettiğim akrabalarım kredi kartı ile 2001'den önce Paris'e gezmeyede gitmişlerdi, nasıl olsa kredi kartı borcu yavaş yavaş ödeniyordu, banka paranın bir kısmını nakit isteyince ''Hana Geldi, Yağmur Dindi''oldular, borcun hesap ekstresi bankaca kısa bir hesaplama sonucu kendilerine tebliğ edildi,inanamadılar, sonradan inandılar ev satılıp yarı parası bankaya ödenince inandılar... Yavaş yavaş,sindire sindire,temerrütlü temerrütlü....

Biz o dönemde evlenmiştik, öyle çok fazla borç yapmadan mütevazi bir ev kurup oturmuştuk içine,aslında balayında 3 gece 4 gün bir Paris gezisi yapmak için planlarımız olmuştu ancak içimizden bir ses bunu sonraya bırakmamız gerektiğini bize söyledi, inşallah ikinci balayına!

Şehirlerin en ücra köşelerine kadar giren yabancı dükkan isimleriyle yaşıyoruz artık, iki sene önce çocukluk arkadaşım ve baba mesleği terzilik olan dostum kendini geliştirme isteği duymuş ve bana ya sen anlarsın şu bizim dükkana bir ingilizce isim koyalım hani COLLECTION falan gibi dedi,zaten ismi kendi bulmuş bana collection diyor,e ne yapacaksın ingilizce ismi babanın ''xxx tüccar terzi'' ismini niye değiştiriyorsun dediğimde bana ya zaman değişti bizimde uyum sağlamamız gerekiyor zamana böyle yapmamız gerekir herkes böyle yapıyor dedi...! sen collection'un ne anlama geldiğini biliyormusun dediğimde, giyimciler artık collection koyuyor mağazalarının isimlerini dedi...! hayret bir kurumsal şirketin isim hakkı verdiği bağımsız işletmeler gibi,tüm giyim kuşam işiyle uğraşanlar girls collection, boys collection, mother collection, father collection haydaaa... trendy and frenzy yani....!!!

Kasabımız Rainbow Butcher,kuru temizlemecimiz Dry Cleaner, bakkalımız Grocer, berberimiz coiffeur, terzimiz Tailor,balık lokantamız Fish House, Et lokantamız Grill House, ayakkabıcımız Shoes Bar, Jimnastik salonumuz GYM Center,Sağlık kulübümüz Fitness center ve daha niceleri.... hadi bakalım ya ingilizce öğrenelim yada Türkçe konuşarak Türkçe okuyarak yaşayabileceğimiz bir yer bulalım,ne dersiniz abartılımı geldi. Sermaye sahiplerinin, üreticilerin ve reklamcıların yabancı sözcükleri dilimize soktukları malum,adamlar para kazanacak ya nasıl kazanırlarsa kazansınlar her şeyi mübah görüyorlar Türk dili kayboluyormuş,yabancı hayranlığı patlıyormus ne gam varsa yoksa parra parra parra!

Sanki Türkçe isim verilse ürünün güvenilirliği ortadan kalkacakmışcasına Taiwan malı ,Rus malı, Kore malı tapon 3.5.sınıf ürünler yabancı isimlerle pazarlanıyor ve maalesef halkımız o ürünleri daha kaliteli sanıp alıyor, bir örneği Çin malı oyuncaklar bizim çocuğa aldığımız için biliyorum abartısız aynı gün kırılıyor.(Bende biraz oynadığımdan biliyorum :)

Kendi dilimizle herşeyi ifade edemez olduk,dilimizi dahada zenginleştireceğimize fakirleştirir olduk,bundan hicap duymamız gerekir...Ben herşeyi Türkçe konuşmak ve anlamak istiyorum, ben Türküm ve Türkiyede yaşıyorum, buna hakkım var değilmi?

Kalın sağlıcakla

İlker Şengün
ilkersengun@kahveciyiz.biz

Yukarı

 YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?


  Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir

KOÇ   (21 Mart-20 Nisan)
İşte bu hafta sevgileri biraz daha sakince yaşayabileceğiz koçlar. Hemen kabarmadan, taşmadan ateş üstünde süt misali. İlişkilerinizde hep böyle olmanızı can-ı gönülden isteyen o kadar çok sevenleriniz var ki. Sürtüşmeler azaldıkça karizmanız çoğalmakta.

26- 27 ekim günlerini çok iyi değerlendirin. Enerjilerin yükseklerde seyredeceği bu günlerde muhataplarınız sizleri uysal uysal dinleyecekler. Eh siz sakinleşince onlarda sizleri izliyor işte bu kadar basit... Siz yinede temkinli olun koçlar hele hele egoyu okşayan fakat gerçekçi olamayan projelerden vazgeçin. İmza gerektiren her dokümanı inceleyin, garantileri sağlama alın sonra hüsranları yaşamayın.

Önce kendinizi şöyle bir rahatlatın, egoistleşin azıcık ! Anlamamazlıktan gelmeyin canım.. Dinlenin, sonra sevdikleriniz ve ailenizle iyicene bir kaynaşın bu hafta.

BOĞA   (21 Nisan-20 Mayıs)
Devaam ediyoor ! Neler diye sormaya gerek yok, yada boğalara sorun bakayım.. 5. ci hafta ve aşklar halen vizyonda. Ne sağlıkmış o öyle allahım ! Hani şu ufak tefek gurur sürtüşmeleride olmasa keyfinize diyecek yok. Böyle devam ederse emin olun haftaya falda yoksunuz boğalar. Feci moral bozuyorsunuz yahu ! 28- 29- 30- 31 ekim cilveliklerde şampiyonsunuz.

Aah en sonunda bulduk sizin zayıf tarafınızı ! Aşkta kazanan işte kaybeder(miş). Doğru veya yanlış, benim bildiğim 27 ve 30 ekim günleri mesleklerinizde azami dikkatli olun. Yanılgılar size sürpriz yapabilir. Ama ballısınız ya yıldızlardan... Az ama öz konuşun, kıskançlıkları geçin, işinize sarılın.

Formunuz süper bu kasavetli sonbahar günlerine rağmen. Fazla kasılmayın canım. Teşekkürler.

İKİZLER   (21 Mayıs-21 Haziran)
Bakın ikizler bu hafta sizden beklenilen gayet basit. Sevenleriniz artık kırkayaklı olmaktan vazgeçip iki ayak üzerinde dansetmenizi bekliyorlar.Seçin artık, neyi, kimi, nasıl isterseniz ama saklambaç oyunlarınızla sıktınız iyice. Salı gününe dikkat edin.

Eğer iş dünyanızı bombardımana tutarak etrafı duman etmekse niyetiniz çekin fünyeleri patlasın yer yerinden oynasın. Yerinizde duramıyorsunuz anladık, azıcık uysallaşsanız ne olur. Pazartesinden başlayın, perşembe ve cumartesi günleri kazanın.

İşte böyle fıkır fıkır olmanın faturasıda geldi, yorgunluklar başladı. Mevsimlik bezginlikler bahane...

YENGEÇ   (22 Haziran-22 Temmuz)
Yeni ay size ne güzel duygular yüklemekte. Aşklarınız yerleşmiş veya yepyenide olsa sevgilerinizde enerji boşalmaları müthiş bu hafta yengeçler. Karizmanız ise öylesine manyetik ki vallahi tebrikler. Özellikle perşembe günü hayranlarınız size tapacaklar adeta.

Oy anam savaşmı çıktı ! Hayır hayır yengeçler ıstakoz oldular. Nasıl yani, eh canım böyle bir enerji doğuşu sizleri başka başka diyarlara nasıl taşımaz.. Şimdilerde atacağınız adımları unutmayın onlar sizi zirvelere taşıyacaklar. Bu haftayı kesinlikle ihmal etmeyin. Dönemeçlerdesiniz, kemerler takılımı?

Formunuz yerinde bu tamam. Spor yaparken aşırıya kaçmayın yengeçler. Haşat etmeyin kendinizi durduk yerde.

ASLAN   (23 Temmuz-22 Ağustos)
Bu hafta ailenizle kronikleşen bütün olumsuzluklara süngerleri çekin. Rahatlatın ruhunuzu, bedeninizi. Rahatlayın. Zaten bu hafta yeni evlere taşınıp döşenmeler haftası birçok arslanlar için.Bu günler bayağı hassassınız çevrenize, kıvılcımlar yanıp yanıp sönüyor. Gurur ve ego savaşlarını bitirin.
Anne, eş, kız, abla bütün kadınlarla kesin diyaloğu tercih edin bu hafta.

Bilek güreşlerine girmenin sırası değil arslanlar. Yapılacak neler neler var sizleri bekleyen.Haydi atlayın şu yeni yaşamlara, ne beklersiniz canlarım.Harcamalara azami dikkat edin, bu aralar para düşmanı oldunuz iyice. 30 ekim günü adımlarınızda temkinli olun.

Yorgunluklar ve yine yorgunluklar ve ve ve... Arslanların gezegeni güneş. Tamam bunu biliyoruzda kendine doğamayan güneşten enerji beklenilirmi allahaşkına ! Doğun artık kendinize.

BAŞAK   (23 Ağustos-22 Eylül)
Yeni ayda yıldızlar arzularınızı yerine getirmek istiyorlar. Fazla hülyalara dalmadan gerçekleri yaşayın yeterli olacak. Bekarsınız ve ilk adımları atmayı da sevmiyorsunuz aşklarda, o halde sizde yıldızları izleyin. Temmuz 2004 tarihini bir köşeye yazın... Bırakın sevgiler gönülleri ısıtsın.

Haftalardır emek verdiğiniz çalışmalarınızın meyvalarını artık toplamanın zamanı geldi başaklar.Çok şanslı bir döneme girmektesiniz. Bundan böyle size epey zamandır mutluluk vermekten uzak bildiğiniz çok şeyleri değiştirmek imkanı doğmak üzere. 28 ve 29 ekim günleriniz pozitif, unutmayın.

Formunuz yeniden sizinle elele. Fazla düşüncelere garkolmadan anları yaşayın layıkı ile. Bildiğiniz gibi.

TERAZİ   (23 Eylül-22 Ekim)
Eh bayağı sıkıştırılıyorsunuz değilmi ! Üstünüze üstünüze gelenler film olsun diye yapmıyorlar bunu teraziler.. Döküverin içinizi artık dışarıya yahu ! Duygularınızı yaşamakta ve yaşatmakta bu kadarda bencil olmayın, ne kendinize nede sizi sevenlere. Bekarlar tutuculardan uzak durun, onlara sevgi dolu olsanızda.

Maddi konuların ağırlıklı olarak gündemde kalacağı günlerin eşiğindesiniz. Bankacınızla randevu alın çok güzel başarılar sizi beklemekte.Resmen kısmet fışkırıyor size bu hafta ! Cuma gününü kollayın teraziler. Cumartesi akşamı da Boğaz' da keyiflenin ! 31 ekim ve 1 kasım günlerini ajandanıza yazın.

Mevsim değişikliklerine dikkat etmezseniz soğuk algınlıkları kapıda.

AKREP   (23 Ekim-22 Kasım)
Güneş gezegeni burcunuzda. Yani ışınlandınız akrepler bu hafta. Sevgiler sevgiler ve yine sevgiler. Birde sizin bu aralar şu çekiciliğiniz, cazibeniz yokmu, öylesine kahredici ki sizi kıskananları !

Pazartesi günü aman sakin olun, sabırla karşılayın bu günü. Sonramı, hemen söylim siz konuşacaksınız, sizi dinleyecekler. Harekete geçeceksiniz, hemen takdir edilecek, alkışlanacaksınız !Dileyin, istekleriniz kabul edilecek. Maddi konularda, yenilik gerektiren alanlarda, bu haftanın tartışmasız liderisiniz. 2004' ü şimdiden hazırlıyorsunuz değilmi ? Haklısınız akrepler 2004' de kralsınız...

Muhteşem bu formunuz akrepler.Çook yoğunsunuz ama o kadar da güçlüsünüz. Detaylarda boğulmadan kendinizi hissederek gücünüzü yaşayarak ilerleyin. 2004' ü yazdınızmı köşeye. Az kaldı.

YAY   (23 Kasım-20 Aralık)
Gizli açık bütün aşklar şahane yaylar ! Bazen gücünüze gitsede sevgilinizin danslarda sizi yönlendirmesi. Gecelerinizin havai fişeklerle süslenmesiyle herşeyi unutuyorsunuz..Sevgileri ve zevkleri paylaşın canım sizde. Ne lüzum var böyle egoları tatmin edeceğim diye aşkları yarım yamalak yaşamaya, değilmi yani... 31 ekimde yıldızlardan inmeyeceksiniz. Eh allah versin !

Güvendiğiniz dağlara kar yağarsa bu hafta hemen kahrolmayın yaylar. Soğukkanlı olun, görevlerinizi hakkı ile yerine getirin, bu kadarı yeterli olacak bu hafta. Çarşamba günü bir derdinize ( ailevi- ev bark konularında ) derman bulabileceksiniz. Çevrenize azami dikkat edin, benden söylemesi..

Formunuz ise her sene bu aylarda olduğu gibi yine ahım şahım değil açıkçası. Olsun bu günlerde çabuk geçer yaylar. Silkelenin şöyle bir bakim.

OĞLAK   (21 Aralık-19 Ocak)
Yıldızlar kalplerde danslara başladı. İçinizden aşklarınızı doyasıya yaşamak geçiyorsa işte tam zamanı oğlaklar. Dostluklar yaşasın onlara güvenin, zeval gelmez böyle sağlam ilişkilerden. Şuuraltı frenleriniz yavaş yavaş çözülmekte ve bekar oğlaklar nihayet ilk adımlara hazırlar.

Film başlıyor ! Dikkaat, aksiyon ! Kendinizden emin bir şekilde şaha kalkın, enteresan fikirlerinizi orijinalliklerinizi karar mekanizmalarını yönlendirenlere sunmaktan çekinmeyin. 2004 yazında yükseklerden uçmak istiyorsanız 1 kasımdan itibaren heyecan dolu bir projenizle kucaklaşın.
Kreatif olun. İnanın çok şeyler başaracaksınız özellikle artistik alanlarda, yeter ki kararı verin.

Formunuz gayet iyi, bir yaramazlık yok. Sevgilerin yoğunluğu gönülleri fethetmiş, eh o halde şööyle güzelce bir nefes alın. Yaşama teşekkürü unutmadan...

KOVA   (20 Ocak-18 Şubat)
Ortalık yine karışmış kovalar. Yıldızlar çarpışıyor bu hafta . Ya siz bu çarpışmaların etkisini şiddetle hissetmektesiniz ya da maziden kalma aşkların yeniden yaşamınıza hakim olmasının çarpıntılarını yaşıyorsunuz.Eğer bu yeni bir aşk değilse o zaman hayatı kendinize zehir etmeyin durduk yerde canım. Bu hafta iş yerinde olsun evinizde olsun kadınlarınıza dikkat edin...

Vahim bir şey yok ama önemsiz gözüken çok dert var ! Herşey sanki askıda. Karınca hızıyla ilerleyecek her atılım. Kritiklerinizi, kızgınlıklarınızı, düşünmeden söylenilen sözlerinizi yutun ! İçinizde ufalayın sonra birşeyler kalırsa yine söylersiniz. Kavga arayanlara bahane olmayın. 30 ekime dikkat.

Artık formunuz nasıl olsun kovalar.. Herhalde sevecenliğinizi çekemeyenlerdir günlerinizi zehir edenler. Sevdiklerinize sarılın, yelkenleri indirin. Lodos geçsin yeniden açılırsınız denizlere.

BALIK   (19 Şubat-20 Mart)
Sevgileriniz ılıman. Kalpler transparan(!) sevgilerle dolu. Hatta Tropikler' e bilem davetler var doyasıya yaşamak için bu aşkları.. Yapın artık şu yolculukları, hep ertelenen ama hayallerde kesintisiz beslenen. Peki siz bilirsiniz, o yolculuklara kadar yuvalarınızda da mini mutluluklarda var yaşanacak. Bekar balıkları sabırla bekleyen insan gibi insanlar var. Onlarda böyle beklemekten fıtık olmadan hiç olmazsa kararlarınızı söyleyin. Sonramı, ağlayın, ya sevinçten yada kahırdan.

Bu hafta mutlaka ama mutlaka birşeylerin olması şart. Kapıları gümbürdetin, yıldırım gibi olun, tüm şansları zorlayın bu hafta. Başka diyarlarla ilgili projeleri olanlar, nasıl söylesem.., artık kararlarınız kesin kritik noktalarda.. Usturanın sırtında horon tepmeleri terkedin yoksa siz bazı uzuvlarınızı terketmek zorunda kalabilirsiniz... Keskin virajlarada az birşey kaldı. Biraz daha savsaklayın hayatı bakalım...

Enerjiler inişli çıkışlı olsada dayanıklılığınız malum, size birşey olmaz canım. Kimleri gömmediniz demi !.. 30 ve 31 ekim enerjilerde zirve günleri balıklarım, unutmayın.

Sevgili müdavimlerim haftanız saadet dolu ve gönülleriniz yüce aşklarla ihya olsun. Fırsatların günü 31 ekimi unutmayın. Mübarek Ramazan ayında nurlanın, sizlerin ve ülkemizin geleceği bu mübarek günler vasıtası ile bereketle dolar inşallah.

Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz

Yukarı

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, devamını ve önceki sayılarını aşağıdaki adresten tek tıklamayla okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın...
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_190.asp

Devamı var

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Yukarı

 Dost Meclisi



Fotoğraf: Şeref Bilgi

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası'nın sürekli ve sabit(!?) bir yazar kadrosu yoktur. Gazetemiz, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Bu bölüm sizlerden gelecek minik denemelere ayrılmıştır. Yolladığınız her özgün yazı değerlendirilecektir. Siz sevgili kahvecilere önemle duyurulur.
Kahve Molası bugün 3.636 kahveciye doğru yola çıkmıştır.

Yukarı

 Tadımlık Şiirler


EN GÜZEL GERÇEK

Yalnızlık bile çekip gitmiş
Belki de uğramamış bu yerlere
Yorulmuyor taşımaktan geceler
Aydınlıkları doğan her güne

Ve sana özgürlüğüne leke düşmemiş
Dağ başlarındaki yerlerden sesleniyorum
Bu dünya yalan değil

Ahmet Nadir Caner

Yukarı

 Biraz Gülümseyin




Hangisi daha başarılı?..

Yukarı

 İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan


http://www.bml.psy.ruhr-uni-bochum.de/Demos/BMLwalker.swf
İnsan vücudunda, yürüyüş sırasında hareket eden ana noktaları düşünün. Ya da düşünmeyin bu kısayola tıklayın. Karşınıza gelen aslında ana hatlarıyla yetişkin bir insan. Denemeye öncelikle line tuşuna tıklayarak başlayabilirsiniz. Daha sonra male - female ve diğer seçeneklerle de oynayarak vücut hareketleri arasındaki farklılıkları net bir şekilde gözlemleyebilirsiniz.

http://www.kiseido.com/ff.htm
"GO". Bir strateji oyunu olan go ile ilgili bilmek isteyebileceğiniz her şey. İngilizcesi iyi olmayanlar için şekillerle anlatımlar mevcut. Bir efsaneye göre japon samurai'lerin en sevdikleri oyun olan go, ilk dönemlerde yazılı kuralları olmadan sadece nesilden nesile sözlü olarak aktarılmış.

http://www.liquidgeneration.com/sabotage/death_sabotage.asp
Eğer sevmediğiniz veya şaka yapmak istediğiniz birisi varsa, bu link'i mail yoluyla gönderebilirsiniz. Niye? Niyesini öğrenmek için hemen link'i tıklayabilirsiniz. Hepimiz bir gün öleceğiz..!

http://www.scifi-movies.com/english/galerie/affiches_a.htm
Süper bir afiş ve poster arşivi. Bilim kurgu ağırlıklı bu arşiv içerisinden istediklerinizi sipariş verebilmeniz de mümkün. Sadece "A" harfinden bile yaklaşık 149 adet afiş olduğunu söylemem sanırım arşiv genişliği hakkında sizlere bir bilgi verecektir.

akin@kahveciyiz.biz

Yukarı

 Damak tadınıza uygun kahveler


AlbumDIY v1.3 [5.3MB] W9x/2k/XP FREE
http://xz.onlinedown.net/down/AlbumDIY.exe
Bir güzel foto albümü yaratıcısı daha. Bilgisayarınızdaki resimleri bir sanal kitap gibi hazırlayıp, açılan sayfalar halinde hazırlayabiliyorsunuz. Yazı, müzik eklemeleri yapıyor, birçok değişik geriplandan birini seçebiliyorsunuz. Oldukça yetenekli bir program. Çıktısını dilerseniz exe uzantılı olarak yaratıp dağıtabiliyorsunuz da. Denemeye değer.

Yukarı

http://kmarsiv.com/sayilar/20031027.asp
ISSN: 1303-8923
27 Ekim 2003 - ©2002/03-kmarsiv.com
istanbullife.com
Kahve Molası MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri