HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Bize yine tarihin derinliklerinden ışık tutacak birkaç sözde arayalım cevabımızın anahtarını:



Hür olmayan kişi kendisi için belirlenmiş olan sınırların dışına çıkamaz. Bir pranga ayağına bağlı bulunduğu kişiyi nasıl belirli bir yerde tutarsa, korkular da etkisi altında bulunan kişiyi belirli etkinliklerden uzak tutar. Günlük hayatta pek sık kullanabildiğimiz "korkusundan yapamadı" sözü, bu duygunun kısıtlayıcı, alıkoyucu, engelleyici, belirli sınırlar içine hapsedici özelliğini çok net biçimde yansıtmaktadır.

Bir insan yeterince korkutulmuşsa aklın, mantığın, bilimin, mesleğin, hukukun, kanunların, genel ahlakın, hatta Tanrının emrettiği bir eylemi gerçekleştirmekten kendi kendisini alıkoyacaktır.

Korku hissi ile eyleme geçmekten kendi kendini alıkoyma güdüsü arasındaki bu ilişki sadece küçük ve önemsiz konularda değil, bazen çok büyük, hatta hayati derecede önemli konularda da kendisini gösterebilmektedir.

13 Temmuz 2000 tarihli International Herald Tribune gazetesinden alınan şu fotoğraftaki uçağın Girit'ten Hannover'e giderken yakıtı bittiği için Viyana'ya mecburi iniş yapmak istediği, ancak iniş öncesinde motorları tamamen durduğu için düşüş inişi yaptığı bildiriliyor. Çıkan söylentilere göre pilot o kadar kızgın mizaçlı, o kadar aksi, öylesine her şeye sinirlenen birisiymiş ki yardımcıları "mutlaka yakıt ibresini o da görüyordur, bir şey söyleyecek olsak yine bağırıp çağıracaktır" korkusuyla yakıt durumunu kendisine bildirmekten çekinmişler... Yani korkularından söyleyememişler.

The Guardian adlı gazetenin 29 Ağustos 2000 tarihli nüshasında "Felaketlerin Günlük Birer Vaka Haline Geldiği Rusya'yı Ümitsizlik Sardı" başlıklı bir haberde de yine korkunun alıkoyucu etkisi gözler önüne seriliyor. Bir biri ardına gerçekleşen Kursk Denizaltısının batması ve Moskova'nın Merkezindeki Televizyon kulesinin yangın nedeniyle çökme tehlikesi geçirmesi olaylarına değinilen haberde Rusların kafa yapısının halen "gizlilik" odağından uzaklaşamadığı belirtilmektedir. Gizlilik saplantısı yüzünden asker ve sivil yöneticilerin felç edici bir açıklık korkusuna kapıldıkları, bu korkuyla olumsuz her şeyi örtbas ederek felaketleri zamanında önleyebilecek sinyallerin kapalı kapıların bu tarafına geçmesine engel oldukları yorumuna yer verilmektedir.

Haberin sonraki bölümlerinde adeta bu yorumu doğrularcasına Rus Hükümetinin kayıp denizaltıdan haber alınamadığını duyurmak için 36 saat kadar bekleyerek su altında mahsur kalanların kurtarılmalarına sebep olabilecek çok değerli bir fırsatı kendi elleriyle ortadan kaldırdığına değinilmektedir.









Diğer haberde ise, Sovyet Devriminin 50. Yıldönümü anısına 1977 yılında yapılan ve New York'daki Empire State Binasını geçen yüksekliğiyle Sovyet üstünlüğünün sembolü olan televizyon kulesinin aslında ilk inşa edildiğinde dahi güvenlik kriterlerini karşılayamayacak kadar kötü tasarlanmış olduğu, yangından 3 ay önce yapılan teknik denetimlerde ise kuledeki tesislerin aşırı elektrik tüketimi nedeniyle kablolara % 30 oranında fazla yük bindiğinin saptandığı, ancak bu gerçeklerin yöneticiler tarafından gizlenerek felakete davetiye çıkarıldığı bildirilmektedir.









Geri - 161 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur