HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Ben yıldızlarla apartmanlar arasında ne tür bir bağlantı olabileceği üzerine akıl yürütürken genç adam düşüncelerimi okumuşcasına müdahele ederek beni yanlış yerlerde yanlış şeyler aramaktan kurtardı: "Ne yaptığın değil, onu neden ve nasıl yaptığını düşünmen için bunları gösterdik sana!" dedi…

"Burada sizin durmaksızın tekrar ettiğiniz şablon var!" diyerek ekledi genç kız…

"Doğrusu formülünüz çok basit! "diye gürledi genç adam: "Ülkeni karelere böl ve her kareye bir apartman kondur!" Bunları söylerken yine iki parmağıyla gökte bir çift yatay, bir çift de dikey çizgi çizerek sözünü ettiği karelere bölme işlemini tekrar göstererek vurgulamıştı… bir süre sessizlik oldu… sonra genç adam gözlerime bakarak gökteki o apartmanları bir birinden ayıran tılsımlı yeşil bulutlara uzandı, onları bir ucundan yakaladı ve aşağı doğru çekip önce kendi yüzünün hizasına getirdi, sonra da bulutlardan oluşan o şekli hızla bana doğru itti… Bir süre dağılmadan boşlukta süzülen bulutlar önce yacvaşladılar… sonra tılsımlı yeşil renkleri sönükleşti… Bulutlar adeta ağırlaşıyor ve giderek yere doğru hızlanıyorlardı… giderek karaltıya dönüşen cisim daha da ağırlaştı, ağırlaştıkça da hızlandı ve sonunda büyük bir gürültüyle tam önüme düşüverdi.


Korkunç bir gürültü ve metal tınlaması çınladı ortalıkta… Önüme düşen şey bilek kalınlığındaki demirlerden yapılmış bir kafes parçasıydı…

-"İşte bu senin prangan!" diye bir ses duydum derinlerden...

"Yeryüzünü karelere bölme saplantın senin prangan haline gelmiş; bunu göremiyormusun? " diye izah etmeye çalıştı genç kız… "Atalarını Ergenekon'a hapsedemeyen demir dağlarının küçücük parçaları betonla birleşip aklının ve ruhunun kafesi halne gelmiş… O kafes içinde yaşamayı yegane yaşam olarak bellediğinden kendi esaretini kopyalayıp çoğaltarak sadece yaşamının her alanına yaymakla kalmıyor, aynı esaret formülünü değerli bir şifre gibi gelecek nesillere de aktarıyorsun!"


"Farkında değilsin belki... Fakat ufkunu kaplayan esaretin sınırları giderek daralmakta" diye devam etti genç kız...


"Siz ise yeryüzünde boş yer kalmayıncaya dek buna devam edecek gibi gözüküyorsunuz."


Acı bir gerçeği belirten, vurgulu bir ses tonuyla son sözlerini tane tane söyledi genç kız: "Bir an evvel azatlığını bulamazsan, yakında çevrende yalnıca onlar olacak!"

Onlar gökyüzünden bir anda silinip kaybolduklarında dehşetle irkilip yatağımdan fırladım... Dışarıda tan yeri ağarmaktaydı ve onlar henüz bir kaç saniye önce buralardan çekilmiş gibiydiler... Havada onların soluğu vardı ya da sevimli bir çift tebessüm bulutlarda dağılmaktaydı adeta...


Bir gölün derinliklerindeyken nefes almak için su yüzüne çıkarcasına, onların yanına çıkmak istedim o an...

Geri - 63 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur