HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Çünkü Mustafa Kemal Atatürk'ün fikir ve düşünceleri öylesine çağının ilerisindeydi ki, Cumhuriyetin ilk nesli onu tam olarak anlayamamıştı. Fakat Türk Ulusunu yok oluşun eşiğinden çıkaran kişinin de o olduğuna bizzat tanık olmuştu. Bu yüzden onu sevdi, bağrına bastı, baş tacı yaptı. Onun söz ve düşüncelerini (içinde gizli özgürlük cevherini çözemese ve derindeki anlama ulaşamasa da) büyük bir saygı ve itina ile yere göğe yazıp sonraki nesle aktardı.

İkinci nesil ise dedelerinden devraldığı bu kutsal emaneti aynı coşkuyla başının üzerinde taşıdı, onu övdü, yüceltti, anıtlaştırdı.

Fakat 1948-1973 döneminde, İkinci Dünya Savaşının tozu dumanı, yokluk ve sıkıntıları içinde gözünü açan üçüncü nesil, Cumhuriyetin içeriği hakkında asla derin bir anlayışa sahip olamadı ve İbni Haldun'un siyaset kuramını doğrularcasına bu mirasın pek kıymetini bilemedi...Aşırı akımların gölgesindeki kan ve acı dolu yılların ardından, ülkenin bütünlüğüne kastedenleri güç de olsa alt ettikten sonradır ki bu mirasa alıcı gözüyle bakıp içindeki paha biçilmez hazineyi fark edenler tek tük ortaya çıkmaya başladı.

80'li yılların sonlarında önemli gelişme daha oldu: Dünya'ya açıldık, başka ulusları ve çağdaş uygarlığın temel yapı taşlarını daha yakından tanıma olanağı bulduk. İşte o zaman Mustafa Kemal Atatürk'ün çağdaş uygarlık tablosunda bizler için hazırladığı, ancak o güne kadar tam anlamıyla farkına varamadığımız parıltılı köşeyi birden bire keşfettik. Dışa açılışımız sayesinde tanık olduğumuz ileri düzeydeki ve güzel örneklere bakarak "devlet nedir, yönetmek nedir, hizmet nedir, parlamento nedir, parlamenter nedir, hak nedir, özgürlük nedir?" gibi konulardaki görüşlerimizi tamamiyle değiştirdik. Anladık ki bu güne kadar saf birer Anadolu çocuğu olarak, her önümüze konanı sorgulamaksızın, olduğu gibi kabullenmeyi Atatürk'ün aziz hatırasına bir saygı borcu olarak benimsemişiz. Böyle yapmakla da değerli mirasımızın özünden uzaklaşıp kendimizi onun değişimi körükleyen, daha iyisini arayıp bulmayı telkin eden, yönlendirici ve devrimci enerjisinden yoksun bırakmışız. Gördük Atatürk'ün değişim, gelişim, çağdaşlaşmak, herkesten ve hepsinden üstün olmayı hedef edinmek yönündeki zehir gibi sözleri yurdun dağına taşına yazılmış, fakat hep birlikte, büyük bir eylemsizlik içinde beklemekteyiz... Bizim o enerjiden mahrum kalıp adeta gaflet uykusuna daldığımızı gören iç dış odaklar da memlekete soğan muamelesi yapmakta gecikmemişler tabii.

Uğradığımız onca kayıptan sonra gözlerimizi açtık artık; Atatürk'ü ve onun emsalsiz eseri Cumhuriyeti bugünkü aklımızla yeniden keşfedip sahiplenmekteyiz.

İşte bu yüzden, şimdi tam da kalıplardan sıyrılıp aklımızı kuşanmanın, birbirimize hiç bir kalıp, ölçüt, kıstas vesaire dayatmadan kucak açmanın, birbirimizi anlamanın ve sınır koymaksızın sevmenin zamanı...

Her bir ferdinin kendisini diğerinden üstün görerek kendisini bir tür otorite olarak kabul ettirmeye çalıştığı, bu yüzden de kimsenin kimseleri beğenmediği milyonlarca "sultanlıkçık" görünümündeki toplumsal yaşamımızda artık sultan sarıklarını terk edip bir birimize fırsat tanımanın; birlik ve bütünlüğümüze kast edenlerin gereken cevabı alacaklarından emin olmalarını garanti eden bir tutarlılıkla her fikre açılmanın zamanı...

Ve işte Ata'ya hepimiz adına açık telgraf:



Geri - 78 -





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur