HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Kalıplardan sıyrılmak ve kendi iç özgürlüğümüzün belirlediği yolda coşku ve neşe içerisinde başarıdan başarıya koşmak için yapmamız gereken yegane şey kendi doğal varlığımızın sesini dinlemektir.

Taş devrinde de insanları mağaralara bağlayan kalıplar ve o kalıpların bekçileri olan yöneticiler vardı elbet... Ancak yıllardan beri tekdüze biçimde sürüp giden aynı sığ hayatın sıradan bir parçası haline gelip ömür boyu o mağarada pineklemek yerine, dışarıda keşfedilmeyi bekleyen şeylerin peşine düşen ve bu sayede ateşi bularak toplumuna yepyeni bir hayata doğru öncülük eden adsız kahramanın yaptığı da bundan farklı bir şey değildi...


O da etrafındaki tutucu sosyal yapıya ve kendisine anlatılan kısıtlayıcı hikayelere aldırmamış ve içinden gelen yeni bir şeyler keşfetme dürtüsüne kulak vererek dışarıya doğru ilk adımını atmıştı mutlaka...

Eminim ki mağaraya kapanıp öylece beklemek, böylesi kaşif ruhlu insanlar için ölüme eş değerdir. Öyle olmasa kim rahat evini, tanıdık bildik yurdunu terk edip Amerika'yı keşfetmek için o güne kadar hiç kimsenin göze alamadığı bir işe kalkışarak okyanuslara açılabilirdi ki?

Bir bomba uzmanına işini yaparken; yani her an patlayabilecek bombaları etkisiz hale getirirken yaşamı pahasına aldığı o büyük riskle nasıl baş edebildiği sorulduğunda sadece içinden gelen sesleri dinlediğini ve sezilere göre davrandığını belirttikten sonra şu ilginç açıklamayı yaptığını okumuştum bir dergide:









" Ölüm kesinlikle kabul edilebilir bir şey değildir. Her canlı, doğuştan sahip olduğu hayatta kalma güdüsüyle, en mükemmel davranış biçimini sezileriyle bulabilme yeteneğine sahiptir!"













Ben de içimden gelen sesi dinlemeye koyuldum... Büyük bir isyan vardı içimde, "Hayır" diyordu içimdeki ben, "bunu kabullenemezsin! Yolsuzlukları rapor etmenin cezası olarak, düzmece bir usulsüzlüğün bedelinin sana ödettirilmesine razı olamazsın! Buna karşı çıkmalı, bu haksızlığa itiraz etmelisin!"

Dışımdaki ben ise yanlış bir adım atmaktan korkuyor ve kendisini şöyle savunuyordu: "isyan etmediğim, saygıda kusur etmeden hakkımı aramaya çalıştığım halde başıma neler geldi görmüyormusun? 2 yıldır borçla geçiniyorum... Bir de bunlarla mücadele etmeye kalksam hepten sokakta kalırım! "

İçimdeki bu çatışma günlerce, gecelerce devam etti... Sonunda korkularımın beni pısırık ve edilgen bir hale soktuğunu fark ettim ve korkusuzluk için kendimi yüreklendirdim: "onlar gibi olmak istiyorsan kork! Kendin gibi olmak istiyorsan yürü!"

Geri - 93 -





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur