HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Şarlo'nun o müthiş filmlerinden birinde dağın başındaki bir kulübede mahsur kaldığında açlıktan guruldayan midesini yatıştırmak için ayakkabısını kaynatıp yemeye kalkıştığı, sonra da balığın kılçığını ayıklar gibi ayakkabının taban çivilerini tek tek tabağa çıkarttığı şu sahne biraz da bizim halimizi yansıtıyordu...


Tüm yokluklara, olumsuzluklara rağmen bir şekilde durumu idare etmenin yolunu bulmaktaydık memurlar olarak... Borçlanarak, ek gelir sağlayacak bir kaç küçük iş çevirerek, fakat her şeyden çok, bir gün gelip bu maaşlarla geçinilemeyeceğinin yetkililer tarafından anlaşılacağını umarak geçmiştik işte onlarca yıllık sıkıntılardan, yokluk ve noksanlıklardan...

Hani bekarken o kadar da dert değildi düşük maaş... Evden, arkadaştan desteklenip, evde yemek yoksa akrabalara yıkılıp ay sonunu geitiriyorduk nasıl olsa... Eh, evlendikten sonra da o denli sıkıntı çekmemiştik. Evde pişen bir tencere çorba, dışarıdaki çay ve simit öğününden daha ekonomik ve daha lezzetli bir seçenekti şüphesiz. Kayınvalide ve kayınpederler de sağolsunlar gerek üst baş, gerek mutfak malzemeleri, gerekse çıktıkları gezilere bizi de alarak tatil yönünden epey destek oluyorlardı bize. Hele hele eşiniz de bir iş bulup çalışmaya başlamışsa durum eskisine kıyasla bin kat iyi sayılırdı. Tabii ki insanın ağırına gidiyordu eşinin bir ay boyunca didinip kazandığı paranın üzerine biraz da kendi maaşından ekleyip, tamamını "buyrun bu ayki ev kiramız" diyerek ev sahibimize vermek. Kalan parayla mutfak masrafları dahi karşılanamadığından son derece hesaplı davranıyorduk.


Garip, çelişkili, hatta komik gelse de bunu bir gerçek olarak kabulleniyorduk. Üstelik bu durumda olan bir tek biz değildik; hatta bizden de kötü durumda olanlar vardı. Ben o dönemde 295 milyon TL maaş alıyordum ve yukarıda sözünü ettiğim menü tam 2,750,000 TL idi. Bu sayede, başka hiçbir masraf yapmazsam, her gün tam 3.5 menü satın alabilirdim. Ya 100- 150 milyon maaş alanlar ne yapacaklardı?

Ancak siyasal bilimler olumuş birisi olarak bunu kendi kendine ortaya çıkmış ve herkesçe kabul edilmiş bir gerçek şeklinde, nötür bir algılama olarak benimsemek işime gelmiyordu. Bu bir sonuçtu; dolayısıyla sebeplerini gözardı ederek sonucu kendi başına bir varlık olarak değerlendirmek büyük bir hata olurdu.

Yurtdışı görevlerde yurtiçi maaşlarımızın onlarca katına varan maaşlar alabildiğimizi görünce, yurtiçi maaşlarının düşüklüğünün dibi delik bir bütçeden kaynaklanan mali sıkıntıların bir sonucu olarak değil, ayrıntısını bilemediğim bir politika gereği olarak bu seviyede tutulduğuna yavaş yavaş inanmaya başladım.

Geri - 128 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur