ABONE OL!



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 3 Sayı: 693

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 3 Mart 2005 - Fincanın İçindekiler


 

 Editör'den : Ben bir rezilim!..


Merhabalar,

ABONE OL! Sevgili Banu'nun uyarısıyla okuduğum Türenç, yazısında oyununa gelen sadece dört adet seyirci yüzünden ağlayan tiyatrocuyu anlatıyordu. Eski bir tiyatro aşığı olarak tüylerim diken diken oldu tabi. Hemen klavyeye sarılıp, ilgisiz tiyatro seyircisinden, yozlaşan kültür anlayışından, sanata destek yerine köstek olunuşundan girip, hükümetin kültür politikalarında ki aczinden çıkmak istedim. Araya işler girince klavyeye sarılmak gene gecenin bu geç saatlerine kaldı. İyiki de kalmış. Çünkü o geçen birkaç saat içinde konunun farklı bir yanı olabileceğini de kavradım. Öncelikle itiraf etmeliyim, ben rezil bir tiyatro izleyicisiyim. Kopabilmek için tiyatronun kapısından bile geçmediğim birkaç yılın kalıntısı olarak, hayatımın içinde tiyatroya çok az yer ayırıyorum. En son ne zaman bir oyunu yüreğim çarpa çarpa seyrettim unuttum. Hep bir mazeretim oldu, olmadığında da yarattım. Dedim ya ben rezil bir tiyatro izleyicisiyim. Oysa ben aylar öncesinden biletleri tükenen, kapalı gişe oynayan oyunların zamanından geliyorum. İnsanların düğüne gider gibi süslenip geldikleri tiyatro salonlarında, kulislerinde geçti gençlik yıllarım. Seyretmek için kaynanaların, soytarıların olmadığı zamanların adamıyım ben. Ve benim gibi binlercesi. Haydi ben biliyorum kabahatimi, ya diğerleri neredeler? Nerede o günler öncesinden sıraya giren seyirci? Şimdilerde kapısına kilit vurulmak zorunda kalınan tiyatroları, tiyatrocuları el üstünde tutan o seyirciye ne oldu? Neden küstüler? Niçin gitmiyorlar özel tiyatrolara? Cevabın bir kısmını ancak öğrendim. Tiyatroyla ilişkiyi kesince fiyatlardan bihaber oluyormuş insan.

Oldum olası tiyatro sinemadan pahalıydı ve öyle olmalıydı. Ama bu pahalılık birbuçuk bilemedin iki mislinden öteye geçmezdi. Şu anda durum vahim. Hemen hemen en yakını 3 misli, hatta bazı müzikallerde 8-9 misline kadar çıkıyor. Ve bu hiç kuşkusuz gitmek isteyip ama gidemeyen bir grubu kendiliğinden yaratmış. En ucuzu 28 milyon TL olan bir oyuna, aileden geçtim, 2 kişi gitseniz, yemesi içmesi, yolu derken 80 milyonu gözden çıkarmalısınız. Şimdi takkeyi önümüze koyup düşünelim, kaçımız bu parayı gözünü kırpmadan 2 saatlik bir hoşluğa harcayabilir? Fazla değil. İşte asıl sorun burada. O özel tiyatro yaşamak için, ayakta kalabilmek için seyircisinden bir bedel almak zorunda, bunun üstüne en büyük ortağı belediyenin hissesini de koyunca alın size heyhula bilet fiyatları. Ve bu rakamlar vatandaşı aşıyor artık. Tıpkı alım gücünün sıfıra yaklaştığı diğer tüm ihtiyaç mallarında olduğu gibi. Şu taksit furyasını kesseler görün bakalım kaç tane beyaz eşya satılır bu memlekette. Hoş artık sinema biletini bile 3-5 taksitle alabiliyorsunuz. Kulakların obua sesleriyle çın çın çınlasın Tayyip Bey. Güllük gülistanlık ekonomimizin vardığı son nokta, işte gecenin bu vaktinde sanat gibi, tiyatro gibi ulvi bir konuda bile gelip beni buluyor ve sizi bana anımsatıyor. Hoş siz şu anda Afrika semalarında güneşin doğuşunu seyrediyor olmalısınız, ne mutlu size ve sizi başımıza getiren bize!..

Neyse gevezelik etmeyelim, durum ortada. Durum bir tavuk mu, yumurta mı meselesinden farksız. Bir tarafta parasızlıktan kendini eve hapsedip kaynana izleyenler, diğer tarafta seyirci yokluğundan ağlayan tiyatrocular. Bu memleket insanına yeniden sahne seyiri zevkini kazandıracak yöntemleri bulup çıkarmalıyız. Kahve Molası olarak üzerime düşen görevi yapmaya karar verdim. Bugün sevgili Suat Sungur ile bu konuda bir mini sohbet yapacağım. Amacım belki bazı promosyonlarla toplu olarak tiyatrolara gidebilme zevkini hepbirlikte tatmak. Yalnız yanlış anlaşılmasın. Kastettiğim tiyatrolar ödenekli devlet ve belediye tiyatroları değil. Onlar görevleri nedeniyle son derece makul fiyatlarla oyun oynayabiliyor ve gereken seyirciyi fazlasıyla bulabiliyorlar. Ben özel tiyatroları kasdediyorum. Eğer biz o tiyatroların birer birer kapılarına kilit vurmalarına seyirci kalırsak, gün gelir birileri bizleri televizyon ekranlarından kazımak zorunda kalır ki o da hiç hoş olmaz. Yarın gelişmelerden sizi haberdar ederim. Kalın sağlıcakla
...

Açık artırma sürüyor. Yeni artırma Pazartesi günü başlayacak ve 5 gün sürecek.
http://www.gittigidiyor.com/php/listele.php?nick=kahvemolasi

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

18 Mesaj/Yorum var. Mesaj/Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Oğuzkan Bölükbaşı

 ŞURALARDAN BURALARDAN : Oğuzkan Bölükbaşı


  İĞNEYİ KİME VURDURALIM?

Sayın ve çok bilgili başbakanımız, "iğneyi hemşirelere vurdurun çünkü onlar tecrübelidir, doktorlar iğne vurmakta tecrübesizdir, Nasrettin Hoca ağaçtan düşünce doktor istememiş ağaçtan düşen birini istemiş, derdin sahibi doktordan iyi dertten anlar" buyurmuşlar. Vay halimize, bilim falan kar etmez böyle derin bilgimize. Köylülük akıyor üzerimizden çıkarabilene aşk olsun. Sınıkçı, ortopedistten iyidir, ebe, kadın doğumcuya fark atar, mühendis dediğin nedir ki, köşedeki televizyon tamircisi ondan daha kabiliyetlidir. Arkadaşlar, arkadaşlar bu memlekete başbakana da gerek yok bizim kahveci İsmail her gün kırk kez ekonomi ve asayiş üzerine çözümler üretir ki görmeyin gitsin.

İşte size köylülük dediğim şeyin dik alası, üzerine söz bile söylemek gereksiz, ama sözü söyleyen ülkenin başbakanı olunca insan dayanamıyor. Kim ne derse desin, biz buna layık değiliz. Hepimiz, topluca bir kalkınma, medeni olmayı hayal ederken, bizi yönetenler, ülkeyi ebeye, iğneciye, tamirciye teslim etmeyi uygun görüyorlar.

Hükümet erkânının, dinlediği müziği, okuduğu kitapları, yemek yeme şekillerini, haftada kaç kez yıkandıklarını iyice merak etmeye başladım. Hatta kitap okudukları konusunda şüphelenmeye bile başladım.

Evlerini nasıl tefriş ediyorlar acaba. Evde yer sofrasında mı yemek yiyorlar, yoksa masa etrafında mı? İğnecileri tavsiye eden bir anlayışın hayatı nasıl yaşadığı konusundaki merakımı mazur görmenizi rica ediyorum.

Çok başbakanlar gördüm, ama bu sayın başbakanımız kadar herkese akıl verenini hiç görmedim desem yeridir. Her toplantıda öğretmenlik yapıyor, toplumu azarlıyor, karikatürlerine kızıyor. Ama nedense iki buçuk yıldır, işsizlik artıyor, istihdam yaratılamıyor, verilen sözler tutulamıyor, Kerkük konusunda, Kıbrıs konusunda, Stand By konusunda birileri bizi çok güzel yönlendiriyor, tabir yerindeyse oynatıyor.

Halkın içinde olmak, halkın yerinde saymasına seyirci olmak demek değildir herhalde. Hem halk yerinde saysın, hem de sen zengin ol, mesela bir şirketteki hisseni bir milyon dolara sat. Öyle bir düğün yap ki on bin kişiyi davet et (on bin kişi nasıl olurda tanınabilir ben hala anlamış değilim, sayı on bin miydi altı bin miydi tam anımsamıyorum ama altı bin bile çok sayı) her biri en az bir altın getirse toplanan parayı siz düşünün, ama vatandaş açız diye bağırdığında onları azarla, yok öyle şey. Ben aklımın erdiği dönemdeki başbakanların hiçbirinin böyle Lale Devri düğünü yaptığını anımsamıyorum (Semra Özal hanımın tantanalı toplantıları hariç).

Ey güzel halkım, bazısı saf, bazısı uyanık halkım, son kırk yılda denemediğin dünya görüşü kalmadı, hepsini iktidara getirdin,(komünistler hariç, gerçi onlar da Rusya'da ağzının payını aldı) gördün ki iktidar olmak, muktedir olmak farklı kavramlar. Yönetenlerin senden birileri olmasını isteyerek bugünlere geldin, iktidar gücünün, senin mahallende oturan başbakanlar çıkarsa bile, seni anlamayacağını anladın mı? Kendine sahip olman gerektiğini anladın mı? Ne istediğini iyi bilmen gerektiğini anladın mı? Medeni dünya ile birlikte olmak gerektiğini anladın mı? İnsan hakkının çok önemli olduğunu anladın mı? Beleşçiliğin her şeyi perişan ettiğini anladın mı? Çalışmak gerektiğini, üretmek gerektiğini, bilime saygı göstermek gerektiğini anladın mı? Geçici çözümlerin çözüm olmadığını, sadece iğneci hemşirenin iğnesi gibi olduğunu, çözümün mesleğinin hakkını veren doktorlarda olduğunu anladın mı? Mesleğine ihanet etmeyen, köşe dönmeyi amaç edinmeyen insanlar yetiştirmenin önemini anladın mı? Her söylenen sözü, sorgulamak gerektiğini anladın mı?

O zaman iğneyi kime vurduracağını öğrendin demektir.

Oğuzkan Bölükbaşı
obolukbasi@teknokal.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 7,257,257,257,257,257,257,25
              16 Kahveci oy vermiş.
31 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Gözde Demirel

 Kahveci : Gözde Demirel


  Aşkın Dengesiz Günceleri

Bölüm 1 - aşkı fark etmek...

Neden herkesin yanında o kadar rahat olan ben, senin yanında kendim olmaktan çıkıyorum?Neden tüm yollarımı sana çıkarırken sana doğru bir adım bile atamıyorum? Neden seni sevmeden yapamıyorum?

İşte benim öykümün başlangıcı bu. İşte benim öykümün bitişi bu. Sadece bu.

Bu benim öyküm. Belki öyle beklediğiniz gibi mucizeler yok. Belki bir çok hata var ve asla düzeltilemeyecek bazıları. Çünkü bu gerçek bir öykü ve gerçek öykülerde gerçekler gibi acı oluyor sanırım. Çünkü bu benim öyküm. Benim canımı acıtan ve tamamen bana ait olmasının hazzını duyduğum.

İki kavuşamayan insan var bu öyküde. Rastlantıların bir araya getirdiklerini bakan gözleriyle göremeyen ve o yüzden yanlış seçimlerin doğru insanları olan iki insan var bu öyküde. Ve daha niceleri... Başkaları da var. Ağlayan, gülen,yaşayan insanlar. Ölen insanlar. İçlerindeki duyguları öldüren insanlar.

Bu öykü tek bir kişiye ithaf ediliyor. O kişi ulaşılamayan ve belki de hiç bilmeyecek olan bu öykünün ona yazıldığını. Yine de sevilen. Fark etmeden onun olunan ama onun asla haberinin olmadığı. Bu öykü tamamen o herkesten farklı olana. Ona. O bilmeyecek olsa bile artık daha da farklı başkalarından. Herkesin farklı olduğu bir dünyada benim için en farklı o. Bunu başka nasıl anlatabilirim ki?

Çekik gözleri vardı. Kulaklarının hizasında kesilmiş dağınık saçları. Hep aynı renkleri giyerdi. Kahverengi ve yeşil.

Saçlarım uzundu. Gözlerim kapkara. Biraz onun, biraz kendim en çok da dünya için süslendiğim yıllardı. Kıpkırmızı bir rujum ve kocaman bir siyah çantam vardı.

Bir anda başlayan bir aşk değildi bu ama o kadar çok karşıma çıkıyordu ki. Anlam veremediğim tesadüflerim oluyordu benim. Sonra onu gördüğüm yerlerde beni görmesini istemeye başladım. Dalan gözlerinin beni görmesini dilemeye başladığımda aşık olduğumu anca kavrayabilmiştim. Kavramak..yanlış bir kavram oldu belki de. Çok yanlış. Kim bilir. Yanlışı doğrusu da çok umurumda değil ya. Ben sadece kelimeleri yazıyorum. Kelimeler ne anlatır bilmiyorum. Uykum var ve aşığım. Başka ne bekleyebilirsiniz ki?

Onu görmediğim günlerde çektiğim karın ağrıları, beklenmedik anlarda kalbimin hızlanan atışları, onu görüp de fısıldanarak söylenen selamlar ben fark etmeden bir çok şeyi belli etmeye başlamıştı. Göz göze geliyorduk ama asla emin olamıyordum ki. Sanki bana o kadar yakındı ve o kadar uzak. Bir selam verecek kadar yakın ama ötesine gidemeyecek kadar uzak.

İnsanlara anlattığım ben, olduğumu sandığım ben ; ben olamıyordu işte karşıma çıktığı anda. Olamıyordu. Bunun başka bir açıklaması yoktu. En sonunda güneşin pırıl pırıl parladığı bir öğleden sonra, o gün ilk kez karşıma çıktığı an anladım. Nefesim kesildi. Aşık olmuştum. Adı konmuştu. Bu bir şeyi kolaylaştırdı mı? Aksine daha da zor, çok daha zor oldu her şey...

Aşık olmuştum. Bunu fark etmiştim ama belki de ömrümde ilk kez ne yapacağımı bilmiyordum. Beni gören biri sanki hayatıma kimse çıkmamış bile sanabilirdi. Doğruydu belki de. Daha önce aşk dediğimle bu bambaşkaydı. Aşk hem bin bir çeşitti hem de tek. Bu ikilemi onca zaman sonra bile çözemedim. Çok da düşünmedim aslında. Artık bana onu hatırlatan düşüncelerden bile kaçar oldum.

Bu günde o kaçtığım günlerden biri aslında. Hem onu görmek için yollarımı ona çıkardığım hem de ondan kaçmaya çalıştığım. Aşk dengesizlik demişlerdi ama inanmamıştım oysa artık inanıyorum. Aşk, aşık olduğum bir dengesizlik...

Bakalım bu dengesizlik beni hangi denizlere sürükleyecek?

Görüşmek üzere...

Gözde Demirel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,138,138,138,138,138,138,138,13
              8 Kahveci oy vermiş.
9 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Budha Bar : Levent Bedir


Tükürük (Put!)

........

...Tükürdüğü yere baktı, her defasında aynı yere kaçıncıydı bu?
"Saymalı mıydım" diye düşündü...

yanındaki hafif meşrep kadına baktı.
Bakıştılar...
Kadın yineledi,
"Affedersiniz. Yanlış anlamayın, çantamı evde unutmuşum. Sigaranız var mı?"

çıkartıp bir sigara verdi kadına, ağzındaki izmariti attı. Bir de kendisi için çıkardı.

"Bir derdiniz mi var"
"Hayır yok" diye yanıtladı adam -ufka doğru -
"Paylaşmak ister misiniz"
"Güzin Abla mısınız siz"
"Ondan daha Güzinimdir " dedi kadın.
Güldüler.

"Ben saydım aynı yere bu 32 inci oldu"
inanamadı adam. Belli etmedi ama sevmeye başlamıştı kadının sohbetini.

"Hanginiz seçti ayrılığı, hata kimdeydi"
"Bende"
"Neden"
"Taptım"
üzüldü kadın böyle bir yanıtı beklemiyordu. Teselli edemeyeceğini anladı. Bir sigara daha istedi. Tazelediler... Sustular uzunca bir süre.
"İçimden bir ruh çıkıyor. Onunki mi benimki mi bilmiyorum. Ama sonuçta ölüm bu."
"Anlıyorum"
"Yeryüzü Tanrımsın demişti bana"
-gözlerini ve sesini kısarak ekledi.- "Putlara Tapmışız"...

"Sigarayı bırakmıştım" diye kahkaha attı kadın..
"Bende saydım Güzin Abla senin de 7 inci oldu ama aynı yeri tutturamıyorsun"

Bakıştılar. Güldüler yine...

Levent Bedir
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 9,309,309,309,309,309,309,309,309,30
              10 Kahveci oy vermiş.
26 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Sabiha Rana

 Beyaz Düşler : Sabiha Rana


  Mutlaka İçim Isınmalı Dönünce.....

Her hangi bir geceye, yolculama kayıyorum, bir Melek kanadında....

Başka bir şehirde, her hangi bir evin,her hangi bir yatak odasında,
duygu dolu bir yüreğin geceye yansıttığı masmavi ışıltısını izliyerek..

Yüreğimin git dediği, Mozart`ın bilemediğim kaçıncı marşında, bir Melek kanadıyla çıkıverdim bu semavi yolculuğa....

Hani o düşte görmüştüm ya...
Halinden belliydi bir gezgin...
Ruh gezgini....

Gözlerindeki o ilk gördüğüm gülüş, sezinlemiştim...
Ömrünce yitirilmiş, bir bebeğin sıcaklığındaki düş....

İçim üşümüştü bebeğin düşünde...

Isınmak istemiştim...

Ve İçimde oynaşan bir kedi ve fare frederick`i düşlemiştim...
Mutlaka bulmalıydım, görmeliydim, dinlemeliydim...

Yüreğimi uyandıran, tatlı bir heyecan hissettiren fare frederick`i anlatan hikayeyi....

Sonra dönüp uyumalıydım...
Gittiğim her hangi bir şehrin, her hangi bir gönül istasyonundan kalkan O melek kanadında dönmeliydim..
Yorgun ve sarhoş şehrimin o apartman dairesindeki yine düşlerle yarenlik edeceğim evime.....

Yarsız saran o vefalı, cefakar, şefkatli yatağıma...
Melek kucağına, kendi omuzumda duygularımın duygularına yaslanacağım yastığıma...

Tabii ki ağlayacağım....
Duygularım duygulanacak, susturmak için duygularımın duygularını,
Duygularımın yalnızlığına adaklar bağlayacağım...
Tespihleme çaresiz elimle....

İnad değil mi?
Mavi düşleyeceğim her gece...
İçim üşüse de mavi...

Neden buz gibisin..?

Umut çok mu soğuk mevsimlerde bu gece...
Benden uzak mı?

Yok sabredemem ben...

Az sonra mutlaka mevsim yaz olmalı...
Soyunmalıyım kederlerimden....

Hüznümü arka sıralara almalıyım...
Zaman durmalı, biraz es geçmeli...
Yenik düşmemeliyim her çıkı kırık düşlemede....
Özlemler içimde yüzerken, yüzümde gülüşler eksilmemeli...

Yoksa!

Her an kapıda bildiğimiz sevimsiz fırtına....

Ha esti, ha eser bile dedirtmeden gelir çarpar kapıları...
O an uykuda da olsan uyanırsın...

Konu, komşu dost sandığımız her canlı, ama alaturka, ama alafranga..
Herkes cadı sonuçta....
Ayakta alkışlama, bayram yapar bayramsız, şaşırırsın sonunda....
Arkasından gelir nasıl olsa, her işin elif bası, hatırlısı eee
sonraaa lısı?

İşim bu olmalı...
Çıldırmadan evvel,
Düşünmek!

Şimdi; Dinlediğim diyebileceğim o geceye yolculuğu düşlemedeyim....

Bekle!

Herhangi bir gecede, uyumadan az önce...
O muzur tatlı heyecan içinde, fare frederick`i dinlemeye geleceğim....

Belki bir rüyadan diğerine geçerken, gökkuşağının içinde maviyi seçeceğim...

Bir elimde Hilal,
Diğer elimde Yıldızlar...
Güneşleneceğim....

Mutlaka!
İçim ısınmalı dönünce...

Sabiha Rana
http://www.sabiharana.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,738,738,738,738,738,738,738,738,73
              11 Kahveci oy vermiş.
13 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Kıvanç Gülhan

 Kıvanç'ça : Kıvanç Gülhan


   KÖROLASIN YEŞİLÇAM

Televizyonun olmadığı devirleri çok iyi anımsayan bir gurup var ki, biz onlara orta yaş diyoruz. Bu gurup, karlı siyah-beyaz görüntü karşısında iki saat oturabilmek adına komşuluk ve akşam gezmelerinin ne kadar yoğunlaştığı günleri iyi hatırlarlar.

Daha önceleri hareketli görüntüler, yalnızca tahta iskemleli sinema salonlarında izlenebiliyordu. Koltuklu bir sinema inşa edildiğinde ise Balkanların en lüks sineması tanımlaması ile fısıldanırdı. Hint filmleri üçüncü dünya ülkele-rinin yüz akı ve aynı zamanda iyi gelir kaynaklarıydı. Avare yıllarca sinema sa-lonlarında gişe bulabildiği gibi, hem sokakta yürüyen yerli avarelerin türemesine hem de yeşilçam filmlerine kaynak eser olarak kullanılmasına sebep olmuştur.

Önceden çok farklı ortamlarda yetişenler, her ne oluyorsa filmin son karelerinde bir araya geliyorlar, biri diğerinin babası çıkıyor veya kontes şıma-rıklığındaki kızın annesinin aslında kendi hizmetçisi olduğu anlaşılıyor.

Bu kaynak eserde sıradan insanlar yoktur. Bir tarafta illet mi, illet birileri diğer tarafta ise esas oğlan tabir edilen mükemmel yaratık. İşler karmakarı-şık bir hal aldıktan sonra tatlıya bağlanır, genelde de herkes muradına erer.

Konular önce karışıp sonradan derlenip toparlanır ancak ana meta namus üzerine kuruludur. Herkes namusuna düşkün olduğundan bu tür filmler pirim yapmıştır. Bu konu izleyicilerin beynine öyle nakşedilmiştir ki, yaşamı dahi bütün boyutları ile etkiler bir hal almıştır. Evlendiği kızın ilk sahibi olma merakı ve değişmez kuralı,neredeyse otomobil alışlarında bile içten içe hissedilmiştir. Alacaksan sıfır olacak.

Bir seferinde satın aldığım ikinci el otoyu bana satan arkadaş şöyle diyordu.
- Abi, kaygısız bin. Kendi ellerimle açtım motorunu. Allah belamı versin hiç incitmedim, bir tek ben kullandım.(Yani noterde olmasak neredeyse vazgeçeceğim). Abi bak göğüse tek bir çatlak var mı? Şanzıman, mo-tor muhayyer İstediğine götür göster. Onlar da binip denesinler. Aklına yatmazsa getir gene bana sat.

Kadın kıvamında anlattığı otomobile bir ay binebildim, her tarafı dağıldı sattım.

Namusu iliklerimize kadar işleme misyonunu kendiliğinden üstlenen Yeşilçam kadroluları, kelimenin asıl anlamından uzaklaşarak kapsamını el ka-dar bir kilot içinde hapsettiler. Ve öyle etkilediler ki insanları, namus deyince başka hiçbir şey akla gelmez oldu.

Aynı Yeşilçam, sonraları seks filmleri furyasında, daha önceden baş tacı ettiği bu kavramı içinde barındıran külotu, çekimlerinde kullanmadı bile. Sanatçı toplumun her zaman bir adım önünde olmalıdır tezi ile kendilerini sanatçı ilan ediverdiler. Daha sonra haklarını savunmak için dernekler kurdular. Biribirlerini yediler, emekçilerinin geleceğini garanti altına alabilmek için gösterdikleri çaba gayrı ciddi görüldüğünden hiçbir halt edemediler.

Kitlelere hitap etmek ve etkilemek konusunda televizyonların olmadığı devirde bütün ipleri elinde bulunduranlar, ne yazık ki kitlelerin kafasına sadece kendi yorumladıkları Namus kavramını kazıdılar. O da yanlış çıktı.

Kör olasın Yeşilçam.

Kıvanç Gülhan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 9,009,009,009,009,009,009,009,009,00
              12 Kahveci oy vermiş.
5 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,588,588,588,588,588,588,588,588,58
              444 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Dost Meclisi



Fotoğraf: Gülendam Z.Oğuz

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 5.391 kahveciye doğru yola çıkmıştır.

Yukarı

 

 Tadımlık Şiirler


MEKTUPLARIM VE SEN - 2

Gül YıldızHayata bir gönül borcum var ve bu borcumu ödemeden ölemem sevgilim.
Ölürsem eğer, yaşadıklarımı inkâr etmiş olurum; kendimle birlikte seni de...
Gönlüm böyle bir gerçeği taşıyamayacak kadar istedi seni,
İnan bana
Tek gerçek sana ait aşkım ve aşkımın sadakati.
Gözlerine değdiği her an gözlerim ruhunun gezdiği dalgalardaki köpüklü denizler gibi savrulur çıplaklığına.
Benden saklamaya adadığın şarkıları duydum senin her susuşunda.
Aşkımın derinliğini hissedemez gecenin siyah düşü.
Seni içine sığdıramadı ruhumun senden uzakta bildikleri
Aklını kaçıran bir deliden farksız bugün varlığım.
Öpüş bir aşka bedeldir...
Senelerim seni beklemekle çoğaldı sevgilim,
Seni görememenin beni acıtan gökyüzü, gitmez yaslı kalemimden...
Kar yağdığında alır mı zamanı benimle birlikte yanına?
Senin için yazdığım şiirleri ben şimdi nasıl okurum?
Yürüdüğüm sokaklarda geçen bu kırık deniz kabuğu hangi kadına yangındır?
Özlemin adı seninle anılır!
Aşkla seçti gözlerim içindeki sessizliği,
Ruhum titrerken sesini duyduğumda gönlümde esti dudaklarının esrikliği...
Sevgilim, beni mutsuz bir tarihe benzetme,
Çünkü ben senin görünen yüzünüm.
Seni, yaşadığım renklerle sanata emanet ettim.
Dön sahneye...
Çünkü, sensiz bir cenaze evi sahnede gördüklerim...

Gül YILDIZ

Yukarı

 

 Biraz Gülümseyin




Çomağı getir dedik hemşerim, ağacı değil!..

Yukarı

 

 Kıraathane Panosu




Berrin Cerrahoğlu
"Kırklar Kilisesi/MARDİN"
Fotoğraf sergisinin açılışını
onurlandırmanızı diler.

Açılış Kokteyli: 18:30,4 Mart 2005 ,
Sergi: 4 Mart-17 Mart ,
Yer: Fotograf Sanatı Kurumu,
Fevzi Çakmak Sk.No:22/2 KIZILAY/ANKARA


Kırklar kilisesi -Mardin
Yukarı mezapotamyada (Yani bugünkü Anadolu topraklarında) İsa'dan sonraki ilk yıllarda, çok tanrılı dinlere tapan çeşitli medeniyetlerin ve kavimlerin tek tanrılı Hıristiyanlık dinini ilk kabul eden üyeleri, kendilerini "Süryani" olarak tanımladılar. Farklı toplumlardan gelmiş olsalar da, bu yeni inanışa ait olmak, onları birleştirerek sonraki 2000 yıl boyunca titizlikle korudukları yeni bir kültürün filizlenmesini sağladı.

Roma kültüründen esinlenerek Hristiyanlığı yorumlayan günümüz Papa'lık müessesesinden farklı olarak Süryaniler, bu genç dini ilk ağızdan aldıkları bilgiler doğrultusunda, tarih boyunca Anadolunun güneyinde Antakya'dan başlayarak güneydoğunun özellikle Mardin bölgesine kurdukları Manastır ve Kiliselerin çatısı altında bugüne kadar orjinaline sadık kalarak korumayı tercih ettiler.

Ortadoğu'nun mistik atmosferinde yoğrulan Süryanilerin, gösterdikleri uyum, hoşgörülü ve dostane yaklaşımlar 2000 yıl boyunca bölgede hüküm süren farklı inanıştaki tüm uygarlıkların saygısını kazanmalarına neden oldu.

Lozan anlaşması ile tanınan azınlık haklarına "Biz azınlık değiliz, öz be öz Türk'üz" diyerek reddeden Süryaniler, herhangi bir siyasi yaklaşımı kabul etmeyeceklerini açık biçimde gösterdiler.

Özellikle son 20 yıldır bölgede yaşanan terör olayları, her ne kadar tarafsız kalmak isteseler de Süryanileri de etkilemiş ve bölgeden göç etmelerine neden olmuştur.
1932 tarihine kadar Dayrulzafaran Manastırı'nda bulunan Süryani patrikliği bugün Suriye'nin Başkenti Şam'dadır.. Bugün dünyada bunlunan Süryani nüfusunun 5 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayının yaklaşık %5'i Türkiye topraklarında yaşamaktadır.

Fotoğraf'ın görevlerinden en önemlisinin "İnsanoğlu'nun yarattığı kültür zenginliklerin yok olmadan belgelenmesi ve genel insanlık kültürüne aktarılması" olduğunun bilinci ile yola çıkan Berrin Cerrahoğlu, bu sergi ile Süryani kilisesinin kapısını aralıyor.

Bu serginin konusunu, Mardin'de bulunan ... Süryani Kilisesinden biri olan KIRKLAR KİLİSESİ(*)'ndeki İsa'nın doğum günü kutlaması için yapılan "Doğuş Bayramı" (25 Aralık 1999) oluşturmaktadır.

(*) Mardin'in merkezinde bulunan Şar mahallesindedir. Kilise 6.yüzyılda inşa edilmiş olup üç giriş kapılı,ince taş işçiliği ile işlenmiş mihrapları,400 yıllık ahşap mihrap kapıları, kök boya ile yapılan 1500 yıllık orijinal baskı perdeleri ,geniş avlusu içinde çan kulesi evi ve adeta dantel gibi işlenmiş taş oymacılığı örneklerinin yer aldığı divan mevcuttur.1170 yılında kırk şehitlere ait kemikler bu kiliseye getirilmiş ve bu tarihten sonra Kurklar Kilisesi olarak anılmalya başlanmıştır. . Kırklar Kilisesi bugün Mardin Metropolitlik kilisesi olarak da hizmet vermektedir.

Berrin Cerrahoğlu'nun Notu: Bu çalışma ben AFSAD üyesi iken AFSAD-GAP işbirliği ile yapılan Güneydoğu Anadolu bölgesini fotoğraflama projeleri sırasında çekilen fotoğraflardan derlenmiştir.Katkılarından dolayı GAP idaresine ,sabır ve hoşgörüsünden dolayı Kırklar Kilisesi Papazı Sayın Gabriel Akyüz’e ,bilgi ve paylaşımı ile destek veren Mardin Süryani cemaatinden Florans Orundaş’a ve arkadaşım Mustafa Ertekin’e en içten teşekkürlerimle....


<#><#><#><#><#><#><#>

www.ozetkitap.com

Araştırmalar Türkiye'de 40 Milyon insanın hiç kitap okumadığını belirtiyor. Japonya'da yılda 25 kitap okunurken, 6 Türk'e 1 kitap düşüyor.Türkiye'de insanlar TV izlemeyi, okumaya, tiyatroya, baleye, operaya, klasik müzik konserine gitmeye, diğer sanat etkinliklerini izlemeye tercih ediyor. AB ülkelerinde yaşayan TV seyircilerinin % 88.9' u haber ve haber proğramlarını izlerken Türkiye' deki TV seyircilerinin en çok yerli dizileri % 70 izliyormuş. Türkiye'de son 20 yılda günlük gazete satışları ancak % 100 oranında artabilmiş...

Bildiğiniz gibi yine araştırmalar Türkiye'nin bu okuyamama ya da daha doğru bir tanımla 'okumama alışkanlığının' kendisine empoze edilen,şınlanan kültürden, dış politik yönlendirmelerden kaynaklandığını da ortaya koyuyor.

Neyse, diyalektiğin kuralı işliyor ve her şey süreç içinde bir taraftan zıttını da yaratıyor. Bu gün bir arkadaşım bana www.ozetkitap.com sitesinin varlığını öğretti. İzmir'de, kitap okumayı seven ve yabancı dili iyi olan bir avuç kişi sistemli bir çaba ile okudukları kitapları, adeta ' yönetici özeti ' gibi 25-30 sayfa içinde özetleyerek, "pdf" formatında kurdukları sitelerinde yayınlıyorlar. Eğer isterseniz okuduğunuz özeti bilgisayarınıza indirip kaydedebiliyorsunuz. Artık herşeyin parasalaştırıldığı maddi unsurların temel değerler haline dönüştürüldüğü günümüzde bu bir avuç sıradışı insan bu çalışmayı hiç bir kar amacı taşımaksızın, toplumsal bir katkı bazında, amatörce yürütüyor. İsteyenler siteye kayıt yaptırdıklarında da her yeni kitap özeti e-posta ile gönderiliyor.

Bol kitap özetli güzel günler diliyorum :)

Özetlenen kitaplar
The Grand Chessboard - Zbigniew K. Brzezinski
Gray Dawn - Peter G. Peterson
Visions - Michio Kaku
The Lexus And The Olive Tree - Thomas L. Friedman
C'âetait de Gaulle - Alain Peyrefitte
Hot Money And The Politics Of Debt - R. T. Naylor
Hedef Türkiye - Oktay Sinanoğlu
Preparing For The Twenty-First Century - Paul Kennedy
Head To Head - Lester Thurow
Le Nouveau Moyen Age - Alain Minc
Bankruptcy 1995 - Harry E. Figgie - Gerald J. Swanson
Global Paradox - John Naisbitt
The Geostrategic Triad - Zbigniew K. Brzezinski
The Future Of Capitalism - Lester C. Thurow
Globalization And It’s Discontents - Joseph E. Stiglitz
Europe(s) - Jacques Attali
Breaking Boundaries - Joseph E. Pattison
Plowing The Sea - Michael Fairbanks - Stace Lindsay
Reinventing Government - David Osborne - Ted Gaebler
Armenia - Samuel A. Weems
Demokrasi ve Kalkınma - Süleyman Demirel
Cluster Development and Policy - Philip Raines
The Choice - Zbigniew K. Brzezinski
Against All Enemies - Richard A. Clarke

Raporlar
Teknoloji Raporu
8 yıllık kesintisiz eğitim
Yaşam Kalitesi
Zamanı kullanmak
2023 Türkiye Vizyonu
Yeni kapitalizm

Unsal Aysun

İstanbul için Son Hava Durumu
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Ankara için Son Hava Durumu
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
İzmir için Son Hava Durumu
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı

 

Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

İnternet ortamında severek takip ettiğim bir web sayfasını tavsiye etmek istiyorum sizlere. Bu web sitesi özellikle flash animasyonlardan hoşlananlar içindir. Yarattığı karakterlerle başarılı bir çalışma ivmesi yakaladığına inandığım cemre Ozkurt’un hazırladığı özel bir web sayfası. Özellikle Karate Kamil, benim en sevdiğim karakter olmuştur. http://www.fistik.com/tr.htm kısa yolunu ısrarla tavsiye ediyorum.

Dünya üzerindeki tüm süper lig futbol takımların maç sonuç bilgileri ile fikstür durumunu takip edebileceğiniz ilginç bir web sayfası. Benim vereceğim kısa yol doğrudan Türkiye liginin bulunduğu sayfayı gösteriyor. http://www.livescore.com/default.dll?page=turkey kısa yolundaki sayfadan diğer ülkelerin kısa yollarını da bulacaksınız. Sadece bu kadar mı? Tabi ki hayır. Ayrıca tenis, Dakar rally ve formula1 gibi farklı spor dallarıyla ilgili bilgilere de ulaşabilmeniz mümkün.

...Karayolları imha ekipleri henüz yollardaki canlı cenazeleri toplamamış iken, pirenin tellallığı tellak çağrışımı ile gümbürtüye gitmiş iken, devenin berber dükkanı boy haddinden tasfiye olmuş iken bir masal daha başında figürasyonunu bile yıldırmış iken... Böyleyken böyle durumuna siz de başeğeceksiniz kadim dostlarım - peki kadim ne demekti?... http://www.edebiyatturk.net/ Sanırım alışkanlık yapacak bir yer olacak.

Oyun, oyun, oyun internet ortamında eğlenmek için bir kısa yol daha http://www.koaka.com/club/oyunlar/games.jsp iyi eğlenceler.

Yukarı

 

 Damak tadınıza uygun kahveler


Thunderbird 1.0 [5.73 MB] All Windows Free
http://download.mozilla.org/?product=thunderbird&os=win&lang=en-US
Outlook Express'in yetersizliğinden şikayetçi iseniz ya da MS Outlook'un sadece bir kısmını kullanıyorsanız bu eposta programını mutlaka kullanmalısınız. Mozilla tarafından geliştirilen Thunderbird, tarayıcısı Firefox'la birlikte vazgeçilmez olmaya aday. Alışkanlıklarını değiştirmek ve geliştirmek isteyen her internet kullanıcısına tavsiye olunur.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20050303.asp
ISSN: 1303-8923
3 Mart 2005 - ©2002/05-kmarsiv.com
istanbullife.com