Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 979

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 8 Mayıs 2006 - Fincanın İçindekiler


 

 Editör'den : Bağımsız Günlük Gazete!?..


1. Kahve Molası Öykü Yarışması - Detaylar için tıklayın.
İyi haftalar,

Aslında değişik bir haftasonu yaşamayı umuyordum ama elde olmayan önlenemez sorunlar nedeniyle olmayı planladığım yerde olamadım. Ben de kadere boyun eğip hafta sonunu futbolla süslemeyi seçtim. 1 hafta kala hala altın üstün belli olmadığı bir lig adrenalini yükseltiyor. İyi de oluyor.

...

İki çok önemli adam gibi adamı kaybettik. Türk sineması denince akla gelen üç isim varsa bunlardan biriydi Atıf Yılmaz. Ya diğeri? Şiirle başladığı edebiyatı son 25 yılda kırmızı bir kalple süsleyen yürekli bir adam, Erdal Öz. Klasik olacak belki ama Atıf Yılmaz'ın ölümüyle Türk sinemasında bir devir kapandı. Erdal Öz'le ise kırmızı kalp ağladı, Türk edebiyatı öksüz kaldı. 68 kuşağını en iyi anlatan kitaplardan biri olan "Gülünün Solduğu Akşam"a ve daha birçok kitabına konu ettiği Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın ölüm yıldönümlerinde aramızdan ayrılması ise kaderin en manidar rastlantısıydı herhalde. Her iki ustaya da Tanrıdan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyor ve saygıyla selamlıyorum.

...

Vatan gazetesinin manşetini görünce küçük dilimi yutacaktım. "Yakıştı mı Hocam?". Deprem Dede reklama çıkıp bir sitenin reklamında bilirkişi olarak yer alıyor diye söylemişler bu lafı. Hem de çok saygısızca. Türk halkının gönlündeki yerini paraya çeviriyormuş. Oysa, hepinizin yaptığını yapıyor ve en iyi bildiği işi en doğru üründe kullanıyor. Ne var bunda "Bağımsız Günlük Gazete Vatan"? Sen günde seksen kere Türk halkının milli duygularını paraya çevirmek adına Milli Marşımızı cıngıl eden Petrol Ofisine dair tek kelime eleştiriye dahi yer verme ama saygın bir profesörün "Tek kuruş para almadım." lafına itibar etmeyip denetimli olduğu her halinden belli olan bir sitenin reklamında yer alıyor diye hocayı manşet yap. Kimbilir kimin ayağına bastı Deprem Dede. Eli yüzü düzgün bir gazete var diyordum o da su koyvermeye başladı ya, haydi hayırlısı.

...

Haftasonu alıp dinlediğim 2 CD'den birinin en göz alıcı ve anlamlı şarkısını bugün sizlere de dinletmek istiyorum. Ama bunu dinledikten sonra hemen gidip CD'yi satın alacaksınız. Eğer alıp dinlemezseniz çok şey kaybedersiniz. Nil Karaibrahimgil'in "Tek taşımı kendim aldım" adlı albümünün çıkış şarkısı Pırlanta. Güzel bir çalışma haftası olsun, hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur





Yukarı

 

Ayşenur Güven

 Noktasız : Ayşenur Güven


   KAÇAK

Gözlerim şak diye açılıverdiğinde karşılaştığım, "odamın zifiri karanlığı". Perdelerin arasından hiç ışık sızmadığına göre, gece sabaha epeyce uzak olmalı. Yelkovanla akrep, iki, iki buçuk, taş çatladı üçü gösteriyor diye tahmin ediyorum. Baş ucumdaki çalar saatin düğmesine dokunmaya, şuurları uykudan bulanık olanlar bile zamanı görsün diye cayır cayır yanan mavi ışığında canımı acıtmaya, hiç niyetim yok. Zaten şu anda derdim saatin kaç olduğunu keşfetmek değil. Bilmişim, bilmemişim, ne fark eder! Sırtımın üzerindeyim, yaptığım hiç bir faaliyet yok. Zihinsel faaliyetim bile kayda değer değil. Ve yarın bana kimse, "gece sırt üstü yatarken uyumadığınızı fark ettiğinizde saat kaçtı?" diye sormayacak. En azından zannetmiyorum. Sağımı yokluyorum, solumu yokluyorum..., evet, yoksun! Bir süre evdeki sesleri dinliyorum. Sessizliğin gürültüsünden anladığım kadarıyla, hakimiyet boşluğun.

Yattığım yerde pozisyonlardan konforlusunu arıyorum. Sırtüstü, iki yanım derken yüzükoyunu seçince, yatmadan evvel içtiğim ıhlamurun süzülüp sidik torbamı doldurmuş olduğunu keşfediyorum. Kalkasım yok ya, tuvalete gitmek beynimin ayaklarıma verdiği bir emir olup çıkıveriyor. Işıkları yakmadan ve gözlerimi açmamaya çalışarak, tuvalete yollanıyorum. Gözlerimi açarsam yokluğun iyice batacak, biliyorum. Yatay konumumdan vaz geçip oturmaya karar verdiğim bu mecburi an uzun sürüyor. Kaç fincan ıhlamur içtiğimi hatırlamaya çalışıyorum. Bire beş veriyormuş meret. Uyanmasam rüyamda hela sırası bekleyecekmişim meğer.

Tahtıma her kuruluşumda aklıma düşen arkadaşım yine anıların arasından çıkıp karşıma dikiliveriyor. Hatırlanmanın da böylesi. Yüzünde ayni ciddi ifade, sanki çok önemli bir memleket sorununu irdeler gibi, "Fark ettin mi? Kadınların idrarı vücutlarını terk ederken, erkeklerinki de tuvalletteki su birikintisine düştüğü anda ses çıkarıyor? Neden acaba?" dediğini duyuyorum. Beni de hep böyleleri bulur, bir eksiği değil, birkaç fazlası olanlar. İstesen de, uğraşsan da, ne böylesi bir soru unutulur, ne de o soruyu soran. Eh, hatırlanılacak mekan da malum... ama "hep gülümseyerek andığıma göre kötü bir şey olmasa gerek" diye düşünüp, gülüyorum.

Tuvalet kağıdından bir parça kopartırken ne yapmam gerektiğini konusunda kararsızım. Gerisin geri yatağa mı dönsem, yoksa seni evin her bir köşesinde arasam mı? Kendimi ayaklarıma teslim ediyorum, beni salona sürüklüyorlar. Bedenim dikey halinden şikayetçi yalpalayarak ilerliyor. Gözlerim, zamanı yanıp yanıp sönerek ısrarla bildirmeyi kendine görev edinmiş bütün alet edavatın üzerinde geziniyor. Çok lazım salondaki radyonun, masadaki telefonun, mutfaktaki fırının ve diğerlerinin sabahın üçü olduğunu bilmeleri. Sinirleniyorum ya, saatin bu kadar erken oluşuna mı, alet edevatın gereksiz bilgisine mi? Adımı sorsam bilirler mi? Dün ne yemek yedim hatırlamıyorum, "fırın bana hatırlat" desem, dile gelir mi?

Kendimi mutfakta bulunca susamış olduğumu fark ediyorum. Karanlıkta el yordamıyla bir bardak arıyorum, elim tezgâhın üzerindeki şişeyi kavrıyor, içiyorum. Şişedekinin su değil elma suyu olduğunu geç farkediyorum, tatlı tatlı hoşuma gidiyor. Biraz da soğuk olaymış!

"Kitap okusam seni beklerken" diye geçiriyorum... ama kaptırırım kendimi sabahlarım şimdi. Hem fark ettim de, evde ışık gördüğün zaman geleceğin varsa da gelmiyorsun. Vaz geçip ne yapacağımı bilemeden kendi etrafımda dönüp duruyorum bir müddet. Hani kedi olsam kuyruğumla oynayacağım ama, yok işte. "Süt ısıtsam, belki gelirsin", diyorum ama, senin için "o süt sevmez, yoğurt sever" diyen, her konuda muhakkak bir fikri olan kimya hocamı hatırlıyorum. Canım yoğurt çekmiyor, sütü ısıtmaya da gücüm yetmiyor. "Elma suyunun üzerine süt mü içilirmiş!" diye güzel bir de mazeret buluyorum, tam oluyor.

Salona geçiyorum, camlarını örten perdeleri bir yana itekliyorum, dışarıya göz atıyorum. Bahçedeki otlar göz göre göre bayağı yeşermişler. Orta yerdeki bodur ağaç da çiçeklenmiş sarı sarı, pek güzel olmuş. Ota bakınca aklıma İstiklal Caddesi geliyor... Geçen gittiğimde gördüm, ne kadar ağaç varsa kökünden sökmüşler. Boş boş, yayan gezenlere çeyrek omuzluk yer açmışlar. Allah halkını düşünen büyüklerimizden razı olsun! Hemen farkettim, nasıl rahat yürüdük iç içe, haldır haldır. Oh be, dünya varmış! Bende yıllardır kafa yoruyordum, "bu caddede bir fazlalık var ya, ne?" Eh akıl akıldan üstün tabi. Büyüklerimiz işi "şak" diye çözmüşler. Fıstık gibi olmuş, taş taş, beton beton çıkmış güzelim cadde. İnsan kalabalığı birbirine daha bir aşkla girmiş, akıp gidiyor. Ne denir? Helal olsun! Bir de demişler galiba "hiç bir Avrupa ülkesinde yaya yollarında ağaç yoktur!". Hay şu gavurun aklı yok mu? Meğer onun için bayramlarda seyramlarda ağaçları süslüyorlarmış, "yeşillik kamufle olsun, kimseler altında saklı ağaçları görmesin" diye.

Ben de diyorum, bahçedeki bodur ağacın etrafına çiçek ekip böcek çekeceğime, şu otları söküp beton döksem. Üzerini de parıl parıl fayansla kapladım mı, hamam gibi olur ne güzel! Ne diye eğilip sırtımı falan ağrıtacağım şimdi. Gübreydi, neydi, uğraşmak da gerekmez. Arada attırırım bir kova bol arap sabunlu suyu, al sana bir de fazladan mis gibi koku!

Birden için için üşüdüğümü fark ediyorum, utanmasam titreyeceğim. Bahar geldi güya, kaloriferleri söndüremedim bir türlü. Güneşi görünce de ona buna hayretle gösterip "abov bak bak ne çıktı?" diyorum. Güneş derken ayın tepemden ters ters baktığını fark edip seni hatırlıyorum yine. Ulan hayırsız, ulan nankör, ulan domuz! Kimbilir kimin koynundasın şimdi. Beni ne diye beğenmez ona buna gidersin gecenin bir vakti bilmem ki? Fazla bir isteğim de yok hâlbuki. Sadece kollarına alsan beni, şöyle yumuşacık, bütün sessizliğinle. Gözlerimi kapatsam, sen ruhumun derinliklerinde gezinirken, sararken sarmalarken bütün bedenimi, kendimi derin huzuruna bıraksam... Çok mu?

Perdeleri ters istikamete çekip tekrar kapatiyorum. Kanepeye doğru ilerleyip, kendisine, devrilivermek arzusundaki yorgun bedenimi takdim ediyorum... Gözlerimi tavana dikiyorum... Mutfak penceresinden sızan sokak lambasının ışığı, sigaradan bir nefes çekimlik yol sonra, bana kadar ulaşıyor. Seni burada, salonda beklemeye karar veriyorum. Yatağıma gelmezsin sen şimdi, biliyorum. Hoş o yatak sana mı batıyor, bana mı, ben de henüz çözemedim ya! Üzerime bir hırka örtüyorum yorgan görevi görsün diye, ayaklarım kalçamdan itibaren açıkta kalıyor. Sinirleniyorum ama renk vermiyorum... Beklerken seni, gözlerim radyonun yanıp sönen ışığına takılıyor... yeşillerden fosforlu bir dört, derken siyah bir boşluk, yeşillerden fosforlu bir dört, derken siyah bir boşluk, yeşillerden fosforlu bir dört...

Bu gece de sabaha kadar gelmezsen eğer, gazeteye ilan vermeyi düşünüyorum.
"Her gece saat üç civarında kaçan uykumu umutsuzluk içinde aramaktayım. Kendisine rastlayanların, insanlık namına, aşağıdaki numarayı aramaları rica olunur. Bir tanecik uykum, sana kızgın değilim! Eve döndüğün taktirde seni, iki gözüm önüme aksın ki, sevgi ve coşkuyla karşılayacağım. Lütfen geri dön ve gelmişken bari bu gece sabaha kadar kalıver."

Ayşenur Güven
Belçika


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,509,509,509,509,509,509,509,509,509,50
4 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Kahveci : Ali Bozdemir


TERS IŞIK

III.
kirlendik.

bizi yüzümüze kadar boyayan
dünyanın bütün temiz renkleri,
renksizliğimiz oldu artık!
ellerimizle bizzat öldürdüğümüz hayat,
yaka izimizde sarı bir ipucu gibi
yine eleverdi kendini.

II.
hiçbir meramımızı gidermedi ki ölüm.
hiçbir kuralsızlığımız onun safında değildi.
oysa biz dünyaya bayrak bayrak çekildik,
sizler kanlı gömleklerinizi vitrin yapıp
yalanla tavaf ederken bozukdüzen yeminlerinizi.
''kalmak'' belki bu anlamda kolay:
atmıyorsa şayet kasıklarımızda gitmenin şehveti!
siz de vebalı kelimeler yüklemeyin anlamımıza
öyle dip sularda ima'lar aramayın.
provasız gelmez gelecekse hiçbir kaza.
bu yüzden kaygısız hazırız
çıkaracağınız tüm soğuk yangınlara..

I.
ve işte çarpıştık,
iyi'nin melekleri izsürerken
karanlığın görkemli efendiliğinde.
ama tanıştığımızı inkar edemez
ölümü ömrünün önüne alıp
hayatta siluet kalan hiçbir ceset!

Ali Bozdemir


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir


DENİZLERİN TUZUNDA KALMIŞDIR ELBET DENİZLER...

Sığınağında bir limanın en bayatlatılmaya diretilen koyuydun belki. ”Denizler ölmedi“ derken birileri diğerleri bağırır ”kahrolsun” yollu kerelerce.

...

Boynunun inancından astılar onu. Üstelik yalnız değildi giderken. Birileri altındaki sandalyeyi tekmelemek istedi. İzin vermedi. Kendi çekti yapamadıklarının üzüntü sonsuzluğunu. Bir dahası hiç olmadı bu yüzden..

İşletilmeye çoktan başlatılmış dolambaçlı rotatifler sadece gerçeklerin içinden soyutladı maymunları. Birileri tıkadı kulaklarını, diğerleri duymuyordu, kördü; ve körü körüne inançlı…

İnancına sadık olmayı bilen bir günahkardı. İnandıkça suçlanan suçlandıkça vazgeçip aranızdan ayrılan nicelerdi. Kalabilmeyi beceren, davasına tuzlu sövmeler biçen sadece üç kişi: Deniz ve diğerleri…

Milliyetçi militanist olmaz. Bilmiyorlardı. Birileri kendi karalıklarını silmek için karanlıklara itmeye niyetliydi aydınlıkları. Canına ipi geçirmeyi davasından caydırmak sanacak kadar zavallılardı üstelik. Acizlerdi..

Duruşların netliği ayaklar altına alınmadan ipi boğazlara dolamak fikirlerden önce ,saçmalıktı. Pekiştirilmiş bir utançla saçma sapanlık…

Aydınlığın mavisinde deniz dedi herkes yüzeyselliklere. Bilmeden fikir üretmeyi seviyoruz biz. Sorgulamadan söylevler yazmaya, okutmaya, karalamaya ve üç maymunla arkadaş olmaya herkesten çok gönüllü… Mumcular da bu yüzden yok oldu..

Tarihlerin aydınlığı martın sabahında karaya bulanır her yıl. Bilinmez bilmeden gerçekler. Ve öğretilmeli, ipi boğazına dolamayı marifet bilenler herkesten daha sahtelikler giymişlerdi.

Otuz dört şafak sonra yine doğar denizlerin inancındaki emeğin vebali. Ve ayaklarından izler bulunmayan, yürünmesi imkansız duran deniz üzerinde hala kalmıştır tuzlar arasına gizlenmiş Denizler, Hüseyinler devrimin beyinlerdeki şerefsizliklerden arınmak olduğuna inananlar bir vesile…

Sarahatun Demir
sarahatun@mynet.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,509,509,509,509,509,509,509,509,509,50
4 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Kahveci : Yakup Yurt


KORKU BAHÇESİNDE SEVGİ YEŞERMEZ

Üreme sürecinin doğal sonucu olarak dünyaya gelen hiçbir bebek hangi maceranın içine sürüklendiğini büyüyünce kavrayacaktır. Sancılar vadisinden çıkan kıçınıza ebe tokat atarken merhaba dersiniz yaşama. Toprağa atılan tohumun yeşermesidir doğum. Civcivin yumurtadan çıkışıdır doğum. Tomurcuğun açılması, dalların çiçeklenmesidir doğum. Yaşama bir selamdır doğum. Varlığa dahil olmadır doğum. Sofradan yer, somundan lokma talebidir doğum.

Yaşama uyum süreci başlar ardından. Kaka yapar, çiş yapar, aksırır, öksürür, ishal olur, kabız olur, ateşi kah çıkar kah iner. Banyosu, maması, patiği, zıbını, beşiği, oyuncakları, şusuydu, busuydu derken yürümeye başlar ürke ürke, korka korka…bebiş. Yaramazlık dönemine adım atar. İşte o andan itibaren çok sıkı izlenmesi gerekir…

İzlenmezse bir terslik yapar mutlaka. Ne de olsa çocuktur, küçüktür, cahildir, kadındır, köylüdür, fakirdir, göçmen işçidir sonuçta… Muhakkak bir eksiği vardır. Ya yaşı tutmaz, ya diploması yoktur, ya saçı uzundur, ya Lüksemburg bankalarında gizli hesabı yoktur, ya uyumsuz bir yabancıdır. Yine de seçimden seçime değerlenir, sırtı sıvazlanır, oyu istenir.

Ve başlarsınız izlenmeye. Evde, okulda, askerde, fabrikada, çarşıda, pazarda… Ömür boyu izlenirsiniz. "Pazara kadar değil, mezara kadar". Birşeylere zira zarar vermenizden korkan birileri vardır mutlaka. Sizin yanlış yola girmenizden korkanlar sizi sürekli korkuturlar. Yakanıza yapışırlar, hesap sorarlar. Çünkü herşeyin iyisini, güzelini, doğrusunu hep başkaları belirler sizin adınıza. Size benimsemek ve itaat kalır. İsteseniz de kaçamazsınız.

Bütün düşünce sistemleri uyumsuzları dışlar. İdeolojiler totaliterdir. Ya hep, ya hiççi. Birazcık evet, birazcık hayır olmaz. Ya hep, ya hiç. Fanatizm ideolojinin rakip ve engel tanımayan halidir. Direneni yok eder. Faşizm gibi, nazizm gibi. Evet efendim, haklısınız efendim demeniz beklenir, istenir, emredilir. Ne demiş Ziya Paşa : "Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir."

İnsanın en belirgin özelliği bencil olmasıdır. Ve bence de dozunu aşmamak kaydıyla öyle olması iyidir. Paylaşımcılığı, katılımcılığı reddetmeyen, tekelleşmeyi hedeflemeyen akıllı, akılcı bir bencilliğe evet. Daha fazlası ise tam bir felaket olur. Hem bireysel, hem toplumsal anlamda; hem yerel, hem evrensel düzeyde… Birçok kavganın, geçimsizliğin, ayrılığın, savaşın özünde "Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar" deyişi yatar. Genel anlamda adaletin, özel anlamda da sosyal adaletin (yaygın) olmadığı yerde demokrasinin var olduğunu veya var edilmeye uğraşıldığını iddia etmek insan zekasına yapılan aptalca bir hakarettir. Bu dünyada tekeller, işsizler, fakirler, açlar, ilaçsız hastalar, savaşlar olduğu sürece göç, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, dışlanma, terör gibi huzur kaçıran durumlar yaşanacaktır.

Bilim ve teknolojinin müthiş aşamalar kaydettiği günümüzde, AB'nin başkenti Brüksel'in merkezinde, güpegündüz, elindeki MP3 çaları alınmak istenen 17 yaşındaki bir genç bir yaşıtı tarafından herkesin gözleri önünde kalbinden bıçaklanarak öldürülebiliyorsa, bu işte bir terslik var demektir. Muktedirlerin şapkalarını önlerine koyup derin derin düşünmeleri gerekir! Bu olaydan birkaç gün sonra 80-100.000 kişiden oluşan bir insan seli "sessiz" yürüyorsa, mutlaka bir sebebi vardır. İnsanları maddenin kölesi yaparken ruhsuzlaştırdığınızın farkında mısınız ey egemenler? Gelinen durum, gördüğünüz manzara sizleri mutlu ediyor mu? Amaçladığınız planlı hedef bu mu? İnanmak dahi istemiyorum. Yanıldığınızı kabul edin, hatanızdan geri dönün. Birşeyler yapın. İnsanlara kıymayın.

Demokrasi adına sizlere verdiğimiz oyların hakkını verin. Biz sizden çözüm bekliyoruz. Sevgiyi, saygıyı, aileyi, dostluğu, dayanışmayı, paylaşmayı besleyen ve yeşerten siyasetler üretin. İnsanları sokaklara dökülmeye mecbur etmeyin. Ey bu geminin kaptanları. Köşkünüz ağlama makamı değil. Şu 1 Mayıs gününde insani bir jest yapın. Nasıl mı? Aylardan beri kilise kilise dolaşıp açlık grevi yapan "kağıtsızların" insan gibi yaşamalarını sağlayacak af müjdesini verin. İnsanlar sizden daha fazla kamera, daha fazla polis beklemiyor. Daha fazla insani yaklaşım bekliyoruz.

Ben bu ülkeye 1967'de geldim. Ve Belçika'yı hep küçük ve güzel bir bahçe gibi algıladım. Ben 20-30 yıl önceki mutlu insanlar diyarı o Belçika'mı geri istiyorum. Korku bahçesinde sevgi yeşermez.

Yakup Yurt
Brüksel


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,679,679,679,679,679,679,679,679,679,67
3 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?


  Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir


KOÇ   (21 Mart-20 Nisan)
Sabırsız davranmazsanız yeni haftaya beklenmedik kısmetler eşliğinde gireceksiniz koçlar. Cuma günü oluşacak dolunayın getireceği bir takım manevi sıkıntılara takılmayın.Yolunuza devam edin şanslar kapıdalar.


BOĞA   (21 Nisan-20 Mayıs)
Gelecekle ilgili endişelerinizin gittikçe daha da büyüyecekleri yeni bir dönemde bulunmanıza rağmen itidalli olun boğalar. Almanız gereken bazı kararlar var ama acele etmeyin ve hafta sonunu beklemeyi yeğleyin.


İKİZLER   (21 Mayıs-21 Haziran)
Gönlünüzün sıcacık duygularla dolu dolu olacakları yeni haftada dostlarınızdan alacağınız teklifleri çok iyi değerlendirmelisiniz ikizler. Aşırıya kaçmadan ve alçakgönüllü davranın yetecek inanın. Ortaklaşa yatırımların haftasındasınız.


YENGEÇ   (22 Haziran-22 Temmuz)
İleriye dönük projelerinizde yoldaşınızı arıyorsanız işte tam haftasındasınız yengeçler. Öylesine kararlısınız ki yeni yaşamlara doğru koşmaya.. Hayallerinizi süsleyen bir idealinize çok yaklaştınız fakat yorucu anlara da hazırlıklı olmalısınız unutmayın.


ASLAN   (23 Temmuz-22 Ağustos)
Aslanlar aşina olduğunuz endişelere ve tereddütlere yeniden sıkı sıkıya sarılmak üzeresiniz farkındasınız değilmi... O halde ya sallantıda olan yaşamlara hatta ilişkilere son vereceksiniz ya da kaderinize razı olacaksınız. Seçimler elinizde.


BAŞAK   (23 Ağustos-22 Eylül)
Haftanın son günlerine girerken sunulacak kısmetlere ufak olsalar bile sırt çevirmek yok başaklar. Fikirlerinize ve emellerinize artık sahip çıkmalısınız. Onlara güvenin çünkü çok yakında taviz vermeyen kişiliklerinizle güzel başarılara uzanacaksınız.


TERAZİ   (23 Eylül-22 Ekim)
Mesleklerinizde birtakım anlaşmazlıkların vuku bulacakları yeni bir haftaya girmektesiniz teraziler. Hayli zamandır gündemlerinizi meşgul eden sıkıntılarınızı defetmenin yolu bir an evvel açıkça konuşmaktan geçmektedir. Ufuklarınızı aydınlatmalısınız.


AKREP   (23 Ekim-22 Kasım)
Uzayıp giden beklentilerle başlayacak haftanız çarşambadan itibaren daha dinamik günlerle yüzünüzü güldürecek akrepler. Sabırla beklediğiniz bir haberin gelişi an meselesi. Gerçekten sevindirici ve hayırlı olması kuvvetle muhtemel.


YAY   (23 Kasım-20 Aralık)
Resmi dairelerle ilişkili yazışmalarınız ve ilişkilerinizde istemesenizde bazı gecikmelere şahit olacaksınız yaylar. En iyisi kendinizi bu gibi detaylara kaptırmadan sevenlerinizin sizlere gösterecekleri ihtimamların tadını çıkartmaya bakın.


OĞLAK   (21 Aralık-19 Ocak)
Yaklaşan dolunay problemlere boşuna kilitlenmektense yaşamın tadını çıkartmanıza ön ayak olacak oğlaklar. Astrolojik ortamın hediyesi bu yeni oluşumun kıymetini bilin ve kendinizi kesinlikle rahatlatın. Aksi halde kızgın demir misali tehlikelisiniz demektir

KOVA   (20 Ocak-18 Şubat)
Güzel haberlerin peşpeşe gelişleri ile gerçekten memnun olacaksınız kovalar. Sanki rastlantılar manevi güçler tarafından korunduğunuzu ispat etmek için etrafınızda pervane olacak kovalar. Çevrenize boşuna dil dökmektense ilerye dönük olmanın tam zamanı işte.


BALIK   (19 Şubat-20 Mart)
Yine cıvıl cıvıl güzelim bir haftanın eşiğindesiniz balıklar. Alacağınız kararlarda risklerden kaçmayın çünkü yolunuz muazzam açık dostlar. Bundan böyle büyük düşünmekten de öte vakit kaybetmeden büyük icralara yönelmeniz şart. Köhnemiş yaşam stillerine dönüş artık imkânsız


Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,588,588,588,588,588,588,588,588,58
              444 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Dost Meclisi



Fotoğraf : Işık Etkin

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 6.133 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı

 

 Tadımlık Şiirler


İçinizi Karartmayın

İnsanın insana tahammülü yok.
Kalpler özlemle yanarken.
Zamanın akmasına çare yok.
Gözler hasretle bakarken.
Nefretinizi kusun, kusabildiğinizce.
Bu kuyunun dibi yok, hayat sona ererken.

İnanmakla birlikte geleceğe kapılar açılır
Nedensiz yumruklar arkadan saldırır.
Bekliyor seni mutluluk dolu gelecek.
Tanrı ellerini suya daldırır.
Gecelerin sonu aydınlıktır.

İlker Çokkeçeci

Yukarı

 

 Bulmaca - Sudoku


  Çözüm: Sudoku #56
SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.

Kolay gelsin.

Yukarı

 

 Biraz Gülümseyin




Çizen: Semih Bulgur

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

Yukarı

 

 Kıraathane Panosu




MELİH CEVDET ANDAY
İÇERDEKİLER

"içerdekilerle dışardakiler arasında böyle bir ayrım varmış.
kuşla balık arasındaki ayrım gibi…onu bugün anladım."

TİYATRO FİREZ
Can Kırmızıtuna
Mehmet Ergün
Özge Önal

tarih: 11 mayıs 2006 // 18 mayıs 2006 // 25 mayıs 2006
saat: 20:30
yer: Barış Manço Kültür Merkezi (Kadıköy)
gişe tel: (216) 4189549

e-posta: tiyatrofirez@gmail.com

Yukarı

 

Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar

  Şef Garson : Akın Ceylan

Sponge bob karakterini tanıyorsanız kısayoldaki kısa filmi de çok seveceksiniz. http://www.youtube.com/watch?v=d2z7wZtSWro kısayoluna bir tık lütfen.

Siz gördüklerinize mi yoksa duyduklarınıza mı inanırsınız? http://fcmx.net/vec/v.php?i=003702 kısayolunda gördüklerinize inanabileceğiniz bir çalışma göreceksiniz. Çalışma gerçekten bir sanat şaheseri diyebilirim. Ve hatta dedim bile...

İstediğiniz herhangi bir resmi WANTED başlığı altında poster haline getirip yayınlamak veya arkadaşınıza şaka yapmak istermisiniz? http://www.glassgiant.com/wanted/ kısayolunda önce resminizi kendi bilgisayarınızdan yüklüyorsunuz. Daha sonra resminizin üzerine yazmak istediklerinizi ilave edip posteri hazırlıyorsunuz. İyi eğlenceler.

Flash oyunlar üzerine onlarca çeşidi bulunan iyi bir arşiv http://www.stopbeingbored.com/ oynayacak bir oyun mutlaka bulacaksınız.

Yukarı

 

 Damak tadınıza uygun kahveler


FREE Hi-Q Recorder Version 1.9 [2.61MB] Windows Free
http://www.free-sound-recorder.com/dlrhm/freehiqrec.exe
Mp3 ya da wma olarak direkt kayıt yapabildiğiniz bir program. Alın kurun neyi dilerseniz kolaylıkla kaydedin. Her bilgisayarda bulunması gereken çok kullanışlı bir program.

KM Toolbar v1.0 [643KB] Windows - Ücretsiz



http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20060508.asp
ISSN: 1303-8923
8 Mayıs 2006 - ©2002/06-kmarsiv.com