Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 1.058

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 26 Eylül 2006 - Fincanın İçindekiler


 


 Editör'den : Geç oldu!

Merhabalar,

İtiraf ediyorum, televizyona daldım dükkanı geç açtım. Hala bir yandan gözüm o aptal kutusunda. Kusura bakmayın artık. Yarın görüşmek üzere hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur





Yukarı

 

Sabiha Rana

 Beyaz Düşler : Sabiha Rana


  Acıtan AŞK İlişkilerimiz

İlişkilerimizi düşündüğümüzde, yanlış mı doğru mu dediğimizde ilk aklımıza gelen bizi acıtan ilişkilerimizdir.
Çünkü; Yeri hala kanıyor ve acıyordur.
Her ilişkimizin bir sebebi bir hikmeti bir de bedeli vardır.
Yere göğe koyamadığımız adına sevgi ve aşk dediğimiz ilişkilerimiz vardır ki bunlar kalbimizin daha çok yıpranmasına güven duygumuzun çökmesine sebep olur.

Aşk arar
Aşk isteriz
Aşkımızı bulamamaktan korkarız
Bulduktan sonra da kaybetmekten

Gençlik duygularımızı kaybetmemek içinmi bilinmez
Gönül kapımızı her an yeni bir aşk hikayesi için hep açık tutarız.

Ruh mayasını mayamıza tutturmaya çalıştığımız
O mübarek duygu selini yaşamak istediğimiz o adamı o kadını arar dururuz.

Bulduğumuzda da kaybettiğimizde de ne hikmetse saçımızı başımızı yolar pişmanlık duygusuyla aşkın acısını çekeriz.
Ben yeterince kıymet verdim de o bunu anlamadı bir türlü diye söylenip bize göre haklı sebeplerle hayıflanırız kendi kendimize.
Buldu da bunadı deriz.
Biz mi hep yanlış adama yanlış kadına çatıyoruz?
Bu yanlışlıktan mıdır bilinmez mutsuzluk ekiyoruz sevmeye sevilmeye hasret kalplerimize!
Hele de bu aşk ilişkilerimizi neden bu kadar kolay harcıyoruz onu da anlamış değiliz.
Bir tek duyguların fiyatı yok değil mi?
Oysa her seçtiğimiz insani ilişkimiz bizim tercihimizdir.
Kim bilir?
Belki de eski aşkımızın yarasına merhem olsun diye de seçmişizdir birbirimizi ne dersiniz?
Eğer böyleyse daha başından bitirilmiş bir ilişki gözüyle bakmalıyız bu birlikteliğe.

Belki zenginliğini
Belki güzelliğini
Belki huyunu
Belki suyunu
Belki mevkiini seçmiştik
Ya cahillikten ya da çok bilmişlikten, kimse kimsenin gönlünü ve dürüstlüğünü seçmeyi düşünmez.
Gönlüm gönlüne kondu başka yere konamıyorum dediğim o sevdiğim ne yapıyordur şimdi kim bilir?

Ama seçim yapılmıştır artık geri dönemeyiz, ta ki yanlış ilişki olduğunu fark edeceğimiz o ana kadar.
Bu arada hasarlarımızı görme olanağımız olabilseydi keşke karşılıklı.
Eee her tercihin mutlaka ödeyeceği bir bedeli de olmalı değil mi?
Geliniz bir yudum nefes alıp kalbimizi beynimize çekip soralım kendimize.

Tercih mi?
Bedel mi?

Bedeli peşin düşünülmüş ilişkiyi tercih etmişsek şayet
Öyle göze alıp öyle sonuçlarına katlanmalıyız.

Bizi acıtan bu ilişkilere psikolojik olarak ne kadar hazırız o da meçhul.
Aşk ve sevgi duygusundan daha çok güven duygumuzun zarar görmesi bizi iyice yıpratır ve kendimize olan güvenimizi sorgulamaya kalkarız.
Bundan böyle şüphe ve kuruntunun girdabında çaresiz yüzmekteyizdir.
Ayrı ayrı yerlerde ama aynı kayboluş içinde boğulur gideriz duygusal yenilmişliğimizle.
Allah aşkına burada doğru düşünüp doğru cevap verelim.
Sorduk mu hiç kendimize?

Bu adamla
Bu kadınla
Var olan ilişkimiz
Yani özelimiz dediğimiz nereye kadar sürer diye?

Mesela kendimizi ne kadar tanıyoruz?
Nasıl bir ilişkinin adamı ya da kadını oluruz diye
Hiç düşündük mü?
Bu tip ilişkilerden tek öğrendiğim şey,
Yalanların bana doğruyu öğrettiğidir.

Lütfen!
Allah rızası için gerçek aşk ve gerçek sevgi adına kendimizi dürüst olmaya davet edelim.
Geliniz yalanları yalanlara gömelim.
Çok güç değil,bizleri huzurlu ve mutlu yuvalarda yaşatacak değerlerimizi hatırlayalım.
İki kıçı kırık ilişkiye geleceğimizi peşkeş çekmeyelim.

Yani!
Adam olalım.

Birlikte yine göreceğiz ki doğrular özlediğimiz ilişkilere kavuşturacak bizleri.
Öncelikle yalansız dolansız dosdoğru yol almamızı tembihlesek kendimize kulağımıza küpe yapsak doğruluğu dürüstlüğü sizce ne kaybımız olur?
Körelmiş pişmanlıklarımızın ve günahlarımızın helal arzularımıza kavuşmamıza mani olmasına izin vermeyelim.
Umudumuzu bir an dahi yitirmeden ruhumuzun ışığını titretmeden sevgi dualarımızla besleyelim ve içimizde hasret kaldığımız o aşkı hak edelim.
Yaşamış olduğum ihanetlerin ardından kangren olduğu için, kesip köpeklere attığım kalbimin hatırasına yazdığım kırık seslenişimi okudunuz.
Teşekkür ederim.

Zaman mı?
Zamanı takan kim?
11-Temmuz-2006 (Doğduğum gün)

İnanıyorum ki melekler sana bu yazımı okuyordur şimdi

Sabiha Rana
http://www.sabiharana.com



Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

  Kahveci : Haluk İlhan


Hayatın bir başka gerçeği... boşanma

Bugün, şu an itibariyle, dört tane bayan arkadaşım boşanma yolunda hızlı bir şekilde ilerliyor, bir o kadar da mutsuz ve boşanmak istiyor. Nereden baksanız on insan, belki çevremizde ki yakın arkadaşlarımıza da sorsak, birden fark ediyorsunuz ki sayı onlarca olmuş, İstanbul ve Türkiye genelinde ise yüzlerce, binlerce.

Geçen hafta maalesef medeni şekilde ayrılamayan bir bayan arkadaşımın şahitliğini yapmak için Eminönü Aile mahkemesine gittim. Hayatımda ilk defa bir boşanmada şahitlik yapacağım, anlamsız bir heyecan da duymuyor değilim. Sanki ben sorgulanacağım, ben yanlış bir şey söylersem sanki bir şey olacak. Erken gittim ve orada mahkeme ilamlarına baktım. Ben saat 09:30'da şahitlik yapacağım, sonra 10:00'da başlıyor ve 12:00 ye kadar her 10 dk'da bir boşanma var. İnanılmaz değil mi?

Orada beklerken sanırım 23 24 yaşlarında bir kız ile ablası veya arkadaşı oturuyordu, yanlarında avukatları, biraz sonra gencecik, yakışıklı, olsa olsa 25 26 bir çocuk geldi, onun da avukatı yanında. Ayrı ayrı banklara oturdular, Birbirleri ile selamlaşmadılar, arada bir çocuk göz göze gelmeye çabaladı ama kız nafile, hiç bakmadı, sonra da rahatsız oldu avukatını yanına aldı gitti çocuğun göremeyeceği bir yere oturdu. Sonra anladım ki benden sonra onlar girecek mahkemeye.

Düşünün, daha 23 26 yaş aralığında iki genç, tanışmışlar, flört etmişler, evliliğe karar vermişler, evlenmişler, yaşamışlar ve boşanıyorlar.

Kendim de boşandığım için biliyorum. Boşanmak isteyenin halinden kimse anlamaz. Hatta o kadar anlamaz ki, kendi hayatı allak bullak olan, evinde eşiyle sorun yaşayan ancak bunu kendine bile itiraf edemeyenler, tutar size evliliğin yüceliğinden, aile değerlerinden, çocukların aileden kopmamaları gerektiğinden söz ederler.

Boşanmayı kafasına koymuş insanlar için aynı evde yaşamak nasıl zordur bilirmisiniz? Evinizde çocuğunuz vardır, onu görmekten çok mutlu olacağınızı bildiğiniz halde ayağınız o eve gitmek istemez, iş çıkışı keyiflisinizdir, ne zaman ki eve yaklaşırsınız, neşeniz kaçar, çocuğunuz yaklaşır oyun oynamak ister, ilgi ister, içinizden gelmez, sıkıntı sizi bir başka insan yapar.

Bir insanın bence çocuğuna yapabileceği en büyük kötülükte budur. Aile yapımı bozmayayım, çocuk ortada kalır, mutsuz olur derken, kendi yaşamınız kaybolur. Halbuki, mutsuz BİR evde yaşayıp yetişen bir çocuk mu daha sağlıklı ve mutlu büyür, gelişir, yoksa mutlu İKİ evde yaşayan bir çocuk mu? Ben evliliklere karışmıyorum, kendi dinamizmi içinde herkese göre farklılıklar gösterebilir. Ancak, KENDİSİNE GÖRE BİTMİŞ bir evliliği ne nedenle olursa olsun sürdürmenin bedeli HEM KENDİ YAŞAMI, HEM ÇOCUĞUNUN YAŞAMInı bloke etmek demek gibi geliyor bana.

Hiç kimse boşanacağım diye evlenmez, hiç kimse ben mutsuz olmak için sevgili olmak istiyorum da demez, ama hayat bu, yaşam değişiyor, değiştiriyor, insanlar da bu değişimlerden etkileniyor. Önemli olan kendinizi nasıl hissettiğiniz ve ne istediğiniz. Bence sizin dışınızda ki hiç ama hiç kimse bunu sorgulayamaz, çünkü o evde, o yatakta, o insanla, o zaman geçirmiyor. Birisini eleştirebilmeniz için, 24 saat onun yaşadıklarını, hissettiklerini görmeniz, bilmeniz bile yeterli değil, onun beyni olamadığınız sürece, neden öyle olduğunu anlayamazsınız. O zaman neden karışıyoruz, neden ayıplıyoruz, neden akıl vermeye çalışıyoruz.

Son söz, 8 10 arkadaşım, onlar mutlaka bu yazımı okuyacaklar, biliyorlar ki, hiç birine NEDEN diye sormadım, ama eğer karar verdiysen ve düzelmez diyorsan uzatma dedim. Geçen zaman hep aleyhinize, yeni yaşam kurabilme şansınız varken kullanmalısınız, tekrar elde edilemeyen tek şey ZAMAN. Geçen zamanınızı dünyaları verseniz geri alabilme şansınız yok. O zaman size sunulan bu değerli armağanı, dışardan dinlediklerinizle değil, kendi içinizde ki kişiliğinizle, kalbinizle konuşun, eğer düzeltme şansınız varsa ve SİZ bunu istiyorsanız düzeltin ama yoksa zamanınızı boşa geçirmeyin ve asla şu masala inanmayın " BOŞANINCA NE OLACAK, bugünden daha mı iyi olacağım". Eğer buna inanıyorsanız da, lütfen ağlamayın, yakınmayın ve kimsenin sizin içinde üzülmesini beklemeyin... Sevgiler

Haluk İlhan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Sütlü Kahveci : Deniz Marmasan


Kaya Su

Yan yana duruyorlardı kaldırımın ortasında.
Akıp giden kalabalığın ortasında…
Gökyüzüne dönük bakışlarındaki gerçeklikte varlığını sürdüren tek güzellik Su' nundu.
Su'nun gözlerinin dokunduğu tek yeşillik Kaya.
Su yavaşça kalbini Kaya'nın avucuna koydu. Kaya'nın avucundaki sıcaklıkta aşk göz kırpıyordu.
Cumartesinin renklerini yaşamayı kararlaştırmışlardı hafta ortasının bunaltıcı bir öğle saatinde.
Su, rüzgârların kokularını bıraktığı aleve çalan kızıl saçlarıyla, elâ gözleri ve belirgin çizgilere sahip vücuduyla Kaya'nın kalbini ezip geçen ayrılık darbesinin ilacı olmuştu.
Kaya, içe dönük, kendi içinde savaş yaratan, kendi karmaşasının çözümünü arayan, sert mizaçlı, uzun boyu, geniş omuzları ve yeşil gözleriyle dikkat çekici bir adam.
Su yılların getirdiği bir tanıdıklıkla Kaya'nın kulağına doğru, parmak ucunda uzanarak, tatlı bir ezgiyle "Bugün orda da cumartesi mi?" diye fısıldadı. Onların 'zaman'ı kalabalığınkinden farklıydı. Düğüm olmuş bir ipin peşine takılmıştı zaman. Sadece 'oyun' ve 'bakış' vardı. Oyun, eşyalara yüklenen duyguların oyunu. Renklerin eşyaya yansıması, enerjinin renklere. Ve sadece kahverengiye değen yeşilden oluşan 'elâ' bakışlar…
Yollar ya da zamanın eskittiği şehirler… Eskiyen ve taşıyan şehirler. Rüzgârın peşine takıp sürüklediği kalpleri sahiplenen şehirler ve evler ve odalar. Ya da sadece 'biz-lik'. Yaratılan, olmayan yerler.
Su tuttuğu avucu hafifçe sıkarak, Kaya'yı kendisine doğru çekti. Kumruya benzer sesiyle hızlı ve engebesiz:
-Gidelim Kaya.
Kaya, Su'nun çakıl gözlerine bakarak duraksadı. Bir an tüm gündelik hayatı, işleri, kalabalığı unutup Su'nun kumru sesine, çakıl bakışlarına, dal gibi bileklerine, nar çiçeğinden koyu saçılmış kızıl dalgalarına takılı kaldı. Su'nun dudaklarını dayadığı hafif sakallı yanağına, yasemin kokusunun dağıldığını hissetti.
-Gidelim, dedi.
Su'nun soğuktan morarmış dudaklarına dikti gözlerini, aralanmış mor dudakların daveti bir an olsun kalbinde çırpınan güvercini öldürecekti.
Güvercin havalandı, ağzını ağzına dayarken. Kalabalık aktı, güneş küsüp bulutların arkasına saklandı. Bulutlar arasında kaynaşma oldu. Sonra karmaşa. Ve bulutların ardında güneş, bulutlarla yolladı kırgınlığını. Ve ıslak. Derinden bir iç çekişin getirdiği sel. Sürükleyip, herkesi içine alan bir hatıra geçidi. Düşlenilen 'yağmur altında tango', geceyi sabaha bağlayan saatlerin akrep- yelkovan kovalamacasında…
Kumsalı ıslatan gözyaşları, yağmurun altında sadece iki çift göz arasında bir ezgi. Yeşile çalan bir aydınlık. Kaya'nın kuvvetli kollarıyla çevrelediği ıslak bir vücut. Fısıldadı "…yokluğunda öldü gönlüm…" Kaya durdu. Sadece denizin hıçkırıklarıyla, yağmurun şarkısı kaldı. Ve yeşil gizli bir aydınlık. Su'ya değen derinden bir ıslık. Kalbini delip geçen bir yeşil. Yeşiline kızıl damlamış bir çiçekti sevda.
Yılların ve yolların ardından çalan bir telefonun getirdiği yeni bir hayat ve yıllar öncesinde yarıda kalmış bir tanışma.
Bir danstı aşk. Su'nun ritimleri ve o ritimlerin içinden doğan Kaya'nın ritimleri. Adım adım ve göz göze.
Yıllar sonrasında birbirine kavuşan adımlar.
Kaya kumsalı döven hırçın suya bakıp "…sarhoşum sarhoş.." diye mırıldandı. Yeşil gözleri karanlıktaki ateşböceği…
Su, Kaya'nın bedenine nasıl yayacağını bilemediği bir sıcaklıkla Kaya'nın avucunu kumlara soktu ve bir avuç kumla beraber çıkardı. Coşkun bir rüzgârla dağıldı kumlar bilinmeyen sevdalara ve diyarlara. Kumlarla birlikte Su'nun kızıla dönük dalgaları da saçıldı yıldızlı geceye.
Su, özgür ruhunu ve patavatsız hareketlerini Kaya'nın ve etrafındaki herkesin hayatına saçmayı alışkanlık edinmişti.
-Gidiyorum ben.
-Nereye?
- Uzağa.
-Ben?
-Yeni bir hayat…
-Beni sevmiyor musun?
- Hava karardı.
-Söyle!
-Gitmem gerek…
-…
Ve 15 yıllık bir boşluktu zaman, çok uzun bir es. Unutulmaya yüz tutan, çerçevedeki bir sima olup, yeniden hayatları karmakarışık eden bir kızıl… Kaya'nın dudaklarından yalnızca şu mısralar döküldü, kızıl dalgaları alıp götürürken rüzgâr:
"… Sen aşk nedir bilmezsin
Beni sevmedin ki
Ağla ağlayabildiğin kadar
Bütün güzellikler sende
Aşk bendedir"

Ve sadece kapandı gözleri uzun bir loş boşluğa…

Deniz Marmasan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Tımarhane : Prof.Rıza Ruhi Arıza


SIÇRATEJİST -2

-Şikâyetin nedir?

-Anayasa suçu işlenmiştir, devreye girilmelidir.

-Nasıl yani?

- Radikal Bey, şey yani Hâkim Bey.

Bizimkisini göstererek

-Bu adam var ya bu adam…

-Ne olmuş ona?

-Göttür.

-Yeter artık! Ağzını topla.

-Evet, götün sıçratejistidir.

-Ağzını topla, sana doğru dur dedim!

-Öyle değil efendim; G.Ö. T. yani teşkilat bunlar, örgüt örgüt!

-Nasıl yani?

-İzah edeyim; bu uçma özürlü adam kendisi gibi adamlarla bir araya gelmiş, pantolon terlik ayağı sıçrateji üretiyor.

-Ne sıçratejisi amaan stratejisi.

Eliyle bizimkisini göstererek

-Bu adam, Bu GÖT örgütünün sıçratejistidir, örgütü yönlendiriyor. Hatta yaptığı eylemlerden geçenlerde üzerime afiyet ishal oldum. Dış mihraklar, şer odakları bunlar.

-Hangi dış mihraklar?

- Güney Kutbu kaynaklı oradan idare ediliyorlar. Güney Kutuplulara çalışıyorlar. Ajan bunlar ajan…

-Tamam tamam bırak şimdi şu göt olay… Amaan adam beni de şaşırtın yani G.Ö.T. nedir ona gel.

-Durun efendim daha bitirmedim. Bu örgütün tahmin ettiğimiz iki üyesi daha var. Birinin eşkâlini tam tespit edemedik, yalnız "Johnatan,Johnatan "diye gakladığını ortalıklarda uçtuğunu ve arada bir çöplere konduğunu tespit ettik. Hatta Kasımpaşa çöplüğüne bile gelmiş. Herifçioğlu benim çöplüğümde gaklamış. Ühüüüüüüüüüü madara olduk çöplüğümüzde.

-Tamam, tamam ağlama evladım. Tamam dedik. Yahu sana kızmıştım ama duygusal bir adammışsın sen. Tamam evladım ağlama beni de ağlatıcan sen. Bana doğruyu söyle!

-Valla billa doğru söylüyorum takkiye yapmıyorum. Hatta bu örgüte katılan biri daha var. Belki de en tehlikelisi. O, alenen saldırıyor. Ekmek çarpsın, minareler süngüm olmasın, camiler miğferim olmasın doğru söylüyorum.

-Tamam adam tamam.

-Geçenlerde bi tarafıma battı.

-Öhö öhö terbiyeni takın. Ne battı?

-Şiir şiir.

-Şiir batar mı?

- Battı efendim battı.

-Nasıl yani?

-Şimdi bunun örgüt arkadaşı var ya koltuğumun altına şiir koymuş hergele.

-Şiir mi nasıl yani? Uzun bir şeymiydi?

-Hayır, sivriydi süngü gibi bi şeydi. Ben o süngüyü bi yerden hatırlıcam ama çıkaramadım.

-Sen şiir sevmez misin?

-Efendim şiir'i eskiden severdim bunlar şiir mani ayağı ile adamın takunyasını ayağından kaydırırlar. Bide Büdü var.

-Yok yav?

-Valla atıp tutuyor, zararsız ama bu üçüne çanak tutuyor.

-O kim?

- Balkoni silikondan takma bir göbeği var ve hafif kaçık. Araştırdım oturduğu apartmanın beşinci katında beygir besliyor.

-Ne beygiri yahu?

-Ne biliyim? Rosinante'mi dantelmi öyle bi şey.

-Kaçak kesim falan mı?

-Bi ara bizde öyle sandık ama diil. Doktorluk durumu…
Geceleri gizli gizli sokağa çıkıp yel değirmeni arıyor.

-N'apıcak yel değirmenini yahu?

-Takmış bunlar bana. Değirmende un arıyor güya kaçak un akıtıyormuşuz sözde.

-Neyse bırak şimdi ediyi büdüyü de örgüte gel. Örgütü açıkla.

-Bunlar öpüyorlar efendim her gördükleri götüreni öpüyorlar. Beni de sözde götürürken görmüşler sıçrateji geliştiriyorlar öpmek için. Adamı ishal eder bunlar ishal… Bunlar yüzünden bebek beziyle dolaşıyorum. Sağ olsun Cafer diye bir çocuk aldım işe ihtiyaç hâsıl olduğunda don getiriyor.

-Yani?

-Yani si şu işte bunlar örgüt, örgüt! Öpme örgütü Hâkim Bey! Üstelik her daim öpüyorlar; bayram, seyran neyin beklemiyor bunlar adamı yakaladı mı "mucuk" diye öpüyorlar.

-Eniştenin baldızı öpmesi gibi mi?

-Gördünüz mü? Hâkim Bey, sizde işi çözdünüz. Zati bunların teorisyeni o zatı muhterem Enişte. Ama adamın bunlarla bi işi yok. O kendi halinde yazıyor. Laf aramızda aslında adam kabzımallar için yazmış,"Kavun gibidir dostluklar" demiş bunlar manifesto gibi bu lafı örgütün sloganı yapmışlar. Bide zındık bunlar zındık. Varilin içinde ateş yakıp çay bardağı ile rakı içiyorlar.

-Peki, sen neyi götürüyordun?

-Ne götürmesi? Haaa! Kemal ağabeyi eve götürüyordum. Evdeki yumurtalar bayatlamasın diye pastörize ettik, hani bi pakette un aldık yumurtalara un akıtıcaktık.

-Neden?

-Kek yapıcaktık sonra vazgeçtik.

-Neden Vazgeçtiniz?

-E memlekette yeteri kadar kek var zaten.

-Adam ben hala anlamadım bu göt işini, Üffff bu G.Ö. T. ün anlamı ne?

-Götüreni Öpme Teşkilatı.

-Haaa!

-Peki, koltuğunun altına şiir koymaktan başka bi şey yaptılar mı yani seni hiç öptüler mi, öpmeye teşebbüs ettilerimi?

-Yoo. Ya öperlerse dedikodu çıkar maazallah! Ama yıldıramazlar! Göt ürür, kervan yürür.

-Göt ürüsün kardeşim göt ürürsünüz.

-Yürüsün efendim kervan yürüsün yollar takunyayla aşınmaz. Hem ben zaten o koltuğu beğenmedim değiştiricem.

- Adam otur oturduğun yerde bir şiir yüzünden koltuk değiştirilir mi?

- Yok, kararlıyım değiştiricem koltuğu. Kampanya var eski koltuğu getirene yeni koltuğu veriyorlar.

-Davalı, biraz da seni dinleyelim bakalım. Davacı Örgüt mörgüt diyor ne diyorsun?

Arkası Yarın

Rıza Ruhi


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
7 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,588,588,588,588,588,588,588,588,58
              444 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Dost Meclisi



Fotoğraf : Leyla Ayyıldız

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 7.158 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı

 

 Tadımlık Şiirler


KÖPEKLERİN TANRISI YOK

Sokak hayvanlarının sadık dostu Prof. Dr. İsmet Sungurbey'in aziz hatırasına

Kolay olmasa gerek
Nefretle kararmış bir yüreği taşımak
Ak süt yerine zehirle dolduğunda memeler
Kasıktaki döl soysuzlaştığında
Ve kulakları tıkamak yetmiyorsa artık çığlıklara
Elbet zehir gün olur kabını da yer
Öyle bir duvar çekmişsiniz ki sevgiye
Mezarlıklarda bile tahammülünüz yok bir kediye
Neymiş efendim! "saygısızlık oluyormuş toprağın altında yatan ölüye"
Oysa sağlığında bir iyi gün göstermemiştiniz zat-ı muhtereme
Açıp kirli ellerinizi gökyüzüne
Hem iki yüzlü, hem acımasız, hem riyâkâr
Olsanız da ne çıkar
Ne de olsa sizin Tanrı'nız var

Vasiyetim odur ki insan-ı beşere
Doluşsunlar mezarıma kedi, köpek cümle haşere
Olsa olsa huzur duyar bendeniz bundan
Ki onların boku sidiği
Makbulümdür iğrenç nefeslerinizle kirlettiğiniz
Gökyüzünden gelecek yağmurdan

Sınır tanımaz kösnüllüğünüz acıkınca
Minicik bedenlerinde doyurmak için hazlarınız
Azınca
Kanlı, irinli organınızla doğrulduğunuzda iki ayağınızın üstüne
Allah'ınız var, yine insansınız
Gusül, abdest, teyemmüm falan
Kirli ağızlarınızda gürültülü dualar
Ne de olsa sizin Tanrınız var

Dünya sizindir paylaşmak ne kelime
Kulak asmayın küfür edin hatta
"Sizden önce onlar buradaydı," diyen bilime
Kanunlar sizi korur, ekmek, ilaç, döşek hep sizin için
Demokrasi, memokrasi, çoğulculuk falan
Madem ki insansınız dünya sizindir karış karış
Yakın!Yıkın!Yok edin!
Hakkınız var çünkü siz insansınız
Elinizdeki kan yıkayınca elbet çıkar
Gerisi hikâye!
Ne de olsa sizin Tanrınız var

Dönüp bakmaz dolarlarınızı atsanız da köpeğin önüne
Bilmezler kediler borsalarınızda yükselen kâğıtlar ne
Hayvan işte!
Ne paradan anlar, ne karıdan
Ne arabadaki silindir sayısını bilir
Ne kamu arazisine kaçak villa yapmasını
Ne de bir vizon kürküne satılan
Asil aile kızlarının bacak arasında
Şampanya patlatmasını
Katıksız severler de, hesapsız çıkarsız
Ve sadıktırlar karılarınızdan, evlatlarınızdan
Düşünün bir
Düşünün ama
Bir lokma ekmeğe bir ömür
Kim gelir arkanızdan
Çanak yalamakta hep gerisinde kalsalar da bil'umum medya soytarılarınızın
Bürokratlarınızın, iş adamlarınızın
Ve değerli politikacılarınızın
Bin kat daha sadıktırlar
Muhterem zevatınızdan

Ama madem ki insan değil bu yaratıklar
Üstelik farklılar
Yakın!Yıkın!Yok edin!
Diri diri gömün hatta
Değil mi ki, insansınız
En yüce makamsınız
Siz ebedi efendi
Kayıtsız şartsız egemen
Tanrıdan sonraki Tanrısınız
Hakkınızdır elbet, helaldir size bu canlar
Ölüm eşit kıldığında bir gün hepimizi
Temizlenir cümle günahlar
Nasıl olsa sizin Tanrınız var

Erhan Ceylan

Yukarı

 

 Biraz Gülümseyin




Yorumsuz:-))

Yukarı

 

 Kıraathane Panosu


Yukarı

 

Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

http://www.haliltum.com
Sevgili kahveci Halil Tüm'ün Türk Sanat Müziği ile bezediği şahsi sitesi. Hele güfte ve notalarla ilgiliyseniz mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Boo diye bir web dergi var http://www.boodergi.com/ Daha doğrusu varmış ama benim yeni haberim oldu. Hazırlayan arkadaşlara çok teşekkürler. Tam kıvamında bir dergi olmuş, (ne demekse?), yani ben çok beğendim demek istiyorum ve diyorum: "çok beğendim". Hele derginin sunulduğu web sayfasının dizaynı da hiç fena değil hani, görülmeye değer bence...

11 Eylül sabahı Pentagon'a bir Boing 757'nin çarptığını ve ciddi hasarlar meydana geldiğini duyduk ve hatta basından takip ettik. Bunun aslında bir düzmece olduğu hakkındaki bilgiyi de sayın Mehmet Polat'ın "11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ" yazı dizisinden takip ettik. Bir kaynakta benden http://freehost16.websamba.com/pentagonym/pentagon.htm kısayolundaki filmi başından sonuna kadar takip ederseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. O kadar açık ve net kanıtlar sunulmuş ki, sonuna kadar hiç ara vermeden seyredeceksiniz.

E-card olarak da gönderebileceğiniz küçük ve şirin bir mini golf oyunu http://www.purple-twinkie.com/games/xmasminiput.asp ben üç tur oynadım ama hala kimseye göndermedim.

Kafanızda küçük bir senaryo oluşturup, daha sonrada film haline getirmeyi planlayanlardansanız, işte size yarı amatör bir proje. http://myfunmovies.com/ web sayfasına giriyorsunuz ve sırasıyla: öncelikle kendinize filmin çekileceği ortamı ve hava durumunu belirliyorsunuz. Tabiki sırada oyuncular var. Onları da belirledikten sonra senaryonun temel çalışmaları başlıyor. Bu kişiler belirlenen mekana nasıl gelip oradan nasıl ayrılıyorlar. Aynı zamanda neler konuştuklarını da konuşma balonlarına ekliyorsunuz. Olmazsa olmazımız ise ortam müziği. Bunu da belirlediyseniz son olarak giriş animasyonunu; yani intro kısmını hazırlıyorsunuz. Bunca zahmetten sonra oturup keyifle sanat eserinizi seyrediyorsunuz. Eeee bunu başkalarına seyrettirmek mümkün mü diyenlere cevabım tabiki evet olacak. İyi eğlenceler.

Yukarı

 

 Damak tadınıza uygun kahveler




http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20060926.asp
ISSN: 1303-8923
26 Eylül 2006 - ©2002/06-kmarsiv.com