Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 1.059

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 27 Eylül 2006 - Fincanın İçindekiler


 


 Editör'den : Ben bir bağımlıyım!

Merhabalar,

Dün televizyon seyrediyoruz diye itiraf ettik, iyi halt yedik. Beni bulunmaz hint kumaşı sanan bazı okurlar dikkatimi çekme gereği duydu(!?). Konuya mizahi yaklaşıp beni güldürenleri bir kenara koyuyorum. Maşallah Kahve Molası okurları toptan National Geographic ve Discovery Channel tutkunuymuş, nasıl gururlandım anlatamam. Ardından da epeyce utandım tabi. Öyle ya, o 2 kanalın televizyondaki yerini bile bilmeyen ben istatistikleri alt üst etmişim de haberim olmamış. Ama bir tanesi vardı ki güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. İdealist bir genç kardeşimin klavyesinden çıktığını tahmin ettiğim mesajda aynen şu cümle vardı; "Sizin üslubunuzla sorayım isterseniz. Gecesini yazı yazmasına engel olacak kadar tv başında geçiren bir editörün dünya meselelerine çok vakıfmış gibi yöneticilerimizi eleştirmeye hakkı var mı?" Son derece saygılı başlayıp biten bu mesajın sahibini inanın tanımıyorum, tahminim de yok. Adını yazmamış, adresi de abuk bir "nickname". Ama kanım hemen kaynadı. Bir kere sadık bir okuyucum, sağolsun varolsun. Yazılarıma değer verip okuduğunu ve dahi anladığını da belli ediyor. Kendisine cevap verdim ama ona söyleyemediklerimi size söyleyeyim de rahatlayayım diyorum.

Sorunun kel alaka olduğu ortada ama beni asıl düşündüren tv başında geçirilen zamanın hor görülmesi. Lafı gediğine koymak için "Dinime küfreden bari müslüman olsa" derdim ama demiyorum. Biliyorsunuz bu aralar bu laflar pek netameli. Hem mübarek Ramazan ayındayız. Onun yerine şöyle diyeyim; "Hay başınıza tv kadar taş düşsün." ve dedim bile. Evet ben bir televizyon bağımlısıyım. Uzaktan kumanda aleti ile sağ el işaret parmağım birbirine kaynamıştır. Akşam saat 20:00 den sabah 03:00'e kadar o aptal kutusuna bakarım. Bir yandan yer içer, öbür yandan yazar çizer, KM hazırlar, çoluğa çocuğa laf yetiştiririm. Ama en önemlisi dizi dizi dizilerimi seyrederim. Atlamam, atladıklarımı illaki tekrardan yakalarım. Yani bir adem olarak tüm yerli Adem ve Havva'larımızın yaptığını yaparım, bundan da müthiş zevk alırım. Bol bol ağlar, hep güler, kimin eli kimin cebinde anlamaya çalışırım. Bu sayede beynimi boşaltır rahatlarım. En beğendiğim köşe yazarları Selahattin Duman ve Tuğçe Baran, hiç beğenmediğim modacı Donna Karan'dır. Evet son cümleyi uydurmak için epeyce uğraştım ama uğraşım Donna Karan içindi. Ümit Karan diyesim vardı, kızan olur diye diyemedim. Görüldüğü gibi oldukça duyarlı bir bağımlıyım.

Ama okurum ve dinlerim de. Okuyup dinlediklerimi anlamaya çalışır, anladıklarımı süzmeye bayılırım. Kalan posayla fikir üretir, bununla kızar bağırırım. Bir gün bir filmi ya da bir hokkabazı ama çokça yöneticilerimi eleştiririm. Çünkü ben bir vatandaşım ve her vatandaş gibi aşağılanmayı sindiremem. Lafın sonu gelmedi belki ama bana ayrılan sürenin sonu geldi. Şimdi Rek lam lar... Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur





Yukarı

 

Figen Erdeveciler

 Kahveci : Figen Erdeveciler

  SEVGİLİNİN SAĞ GÖZÜNE BAKILIP İLERİDE EVLENİLİRSE  KAÇ ÇOCUK YAPILACAĞINI BİLME TAKTİKLERİ

Sevgili ilgili, falsız kalamayan, kalınca ne yapacağını şaşıran okuyucum, bu yazımda sizlere vücut dilinin incelediği alanlardan birine kendi gözlemlerimi ekleyeceğim. Gözler ve bakışlar acaba bize ne ifade ediyor? Bazen istemsizce hareket ettirdiğimiz gözlerimiz neler söylüyor? Başlığı okuyup da heyecanlanan okuruma yazının sonuna kadar sabretmesini öneriyorum.

SİZ KONUŞURKEN, DİNLEYENİN GÖZLERİNİ SAĞA SOLA ÇEVİRMESİ

Bu münasebetsiz davranışın temeli sıkılmaktan kaynaklanır.Sıkıntı tamamen sizin bahsettiğiniz konuyla alakalı olmayabilir.Dinleyen şahıs, o anda aklından belki aylık bütçesini geçiriyor, okul masrafı düşünüyor, ya da arabasına benzin almadan kaç km yapabileceğini hesaplıyor olabilir .Bunları düşünmek, dinleyicinin kaba biri olduğunu göstermez .Size konuyla alakalı, gerekli cevapları verebildiği müddetçe temizdir.

Şimdi de, iki karşı cins konuşurken, erkeğin gözlerini başka yere çevirmesi durumuna bakalım, sebepleri :
a) sağdan soldan gelen güzel bir bayana bakmak için değişik yönlere hızlıca bakıp, ana hedefi size çaktırmamak.
b) konuşma bittiğinde , size bir şey sorulacaktır, sizi eve davet etmek misal… bunun için bahaneler yaratılmaya çalışılıyor olabilir kafada.
c) Sürekli bir erkeğe, yeni aldığınız kıyafetlerden ve takılardan bahsederseniz olacağı budur! Kısaca sıkılır.Sadece kibarlığından dinliyor gibi görülebilir.

Eğer konuşan erkek, ve gözlerini sağa sola çeviren bayan ise:
a) Sakın neyin var güzelim diye sormayın! Bir bayan size kendisiyle ilgili bir şey söylemek istemiyorsa , söylemez…Cevap basittir, sıkılmıştır.Konuştuğunuz konu ilgisini çekmemektedir.Derhal konuyu, onun saçlarına, kullandığı parfümün güzelliğine getirin.Bir kadının bakışlarını üzerinizde tutmak istiyorsanız, futbol, yeni aldığınız dvd oynatıcının marifetlerini, ve özellikle annenizin ne kadar hamarat bir kadın olduğunu konuşmayı, kendi erkek arkadaşlarınıza, kız kardeşinize saklayın.
b) Gözlerini kaçıran erkek konusunda olduğu gibi, b şıkkı bayanlar için de geçerlidir.Size bir şey soracaktır, bunun iç muhakemesini yapmaktadır.Ama, bu direk bir soru olmayacaktır, aslında içten içe düşündüğü, malum soruyu ne yaparsa size sordutmayı becereceğidir. Ava giden avlanır unutmayın.
c) Eyvah ağabeyim! … Bayanlar, bulundukları ortamı bir radar gibi tararlar.Bunu yapma alışkanlıkları geçmiş endişelerine dayanıyor olabilir, her hangi bir aile ferdine ya da bir yakınına, bir erkek arkadaşı ile oturup çay içme sebebini açıklamak için, üzerinde baskı hisseden bir çok bayan var , ne yazık ki…Garson çaktırmadan bluzun açık kalan yerine mi bakıyor? Yan masadaki adam niye dönüp dönüp bakıyor? Kim bana bakıyor? Hay Allah, tam da aynanın karşısına oturmuşum, oo saçlar mahvolmuş hemen bir ara tuvalete gideyim de düzelteyim..gibi iç düşünceler esnasında bayanın gözleri oynar durur..

TAA GÖZLERİN İÇİNE DİK DİK VE DERİN DERİN BAKMAK DURUMU

Bu sinir bozucu durum, birçokları için kavga çıkarma sebebidir. Birçok ülkede, büyük kabalık olduğu söylenen bu bakış tarzının, ülkemizde asansörlerde, otobüslerde, dikiz aynalarında,kırmızı ışıkta dururken, ve iş görüşmelerinde yaşanması, bizim için günlük hadiselerdendir.Bunun bir güç savaşı olarak algılanması, bakan kişinin savunmasıdır.Bakılan şahıs ise, ayy ne kusurum var? Kabul ediyorum, işte ben mükemmelim! Gibi çıkarımlar yapmasını doğuracaktır. Bu durumdan rahatsız olan şahısların, gözlerini şaşı yaparak karşılık vermesi, bakan üzerinde caydırıcı etki yaratacaktır.

Bu dik ve derin bakışların romantik yönden manası, bildiğimiz sen sus, gözlerin konuşsun durumudur.Halbuki biz insanız, bütün duygu ve düşüncelerimiz için, kullanabileceğimiz kelimelerimiz var. Kullanacağınız her kelime ile, karşınızdakinin insanüstü telepatik yeteneklerini kullanmasını önleyecek, ve belki de bir çok yanlış anlaşılmanın önüne geçeceksiniz.

Bu şekilde bakan kişi, gerçekten de güçlü bir kişilik olabileceği gibi, içindeki korkuları saklamakta becerikli, bu bakış üzerinde antreman yapmış , en az sizin kadar heyecanlı, utangaç olabilir. Bütün bu verileri, o insan bakmayı kesip, konuşmaya başladığında fark edeceksiniz.

DUYGU İFADE ETMEK İÇİN KULLANILAN BAKIŞLAR

Böyle bir görüş var kabul ediyorum. a öyle bir baktı ki, kalbim yerinden çıkacaktı! Gözlerinden alev çıkıyordu! Gözleri çakmak çakmak olmuştu! Sürekli yere bakıyordu belli ki çok utanmıştı! Bunları hep söyledik, yaşadık.En azından hayatımızın bir anında, yaşadığımız bir durum vardır bu örnekleri verebileceğimiz.

Benim bu yazıyı yazma sebebim, yaptığım gözlemler sonucunda, artık bakışlara ve gözlere inancımı kaybetmemden kaynaklanıyor.
Sevgili okuyucum, insanlar falcı olmak, ve bakışlardan ve hareketlerden bir şeyler çıkarmak zorunda değiller ,konuşunuz. Sevgilinizin sağ gözüne bakıp, ileride evlenirseniz kaç çocuk yapabileceğinizi bulmak için, hareketlerinden, davranışlarından , gözlerinden bir sonuç çıkarmak yerine, söylediklerine bakın, kullandığı kelimelere…

Birçoğunuzun, ne kelimeler duyduk, neler söylendi, ama unutuldu dediğini duyar gibiyim: Hatta, bu kelimelerin güzel bakışlarla da desteklendiğine şahit olmuşsunuzdur, muhakkak. Bu konuda şunu söyleyebilirim, bakışlara ve hareketlere fazladan anlam yüklemek, tamamıyla falcılıktır! Gidip elinize bir papatya alın, ve yapraklarını soymaya başlayın, daha gerçekci bir sonuca ulaşabilirsiniz.

Günümüzde birçok insan, şu Oscar almış oyuncular kadar başarılı, bu bizlerin şanssızlığı belki de. ''Gözler kalbin aynasıdır''denilen zamanlardaki gibi değil artık insanlar, canları istediği gibi bakıp, içlerinden başka şeyler geçirebiliyorlar.

Son sözüm:
Gözlerinizin kapanmasına izin vermeyin.
Gözler sadece görmek içindir, diğer duyularımız gibi sadece beynimize mesaj taşırlar,aralarındaki bağı koparmayın, yeter.

Fixastrolog Fix
Fixastroloji yayınları/ 2006

Figen Erdeveciler


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Kahveci : Aslı Gültekin


Duvar-Dal-Manikür

İnsan bir kere duvara çarpmaya görsün.. O andaki acıya da sonuçlarına da katlanmak zorunda; değil mi?! Elinizi uzattığınız her dal kırılmaya müsaittir. Aslında duvara çarptığınız ana kadar can ciğer olduğunuz insanlar bir bakmışsınız eski albümdeki resimler kadar uzak.. Tanımadığınız insanlar hele.. Onları hiç hesaba katmıyorum.. Onlar zaten sizden apayrı dünyalarında, uzattığınız elin manikürlü olup olmadığıyla dalga halindedirler..

İşte benim de böyle bir maceram oldu. Üç sene kadar önce, sevdiğim biri vardı. Her sevgi kadar zordu. Mutsuz bitti.. Etrafımdaki insanlar bana "kurtulmuş" gözüyle baktılar.. Ama ben tabi halen yaşanmışlıkların, yaşanırkenki yalanların peşindeydim. Bu yüzden o yalanların içinde olan bir yazara mail attım. Üç dört sefer mailleştik. Ondan sonra ben kabuğuma çekildim. Seneler sonra, o yazarın yazılarını yazdığı siteye girdim tekrar. Tabi aşk acısı kendimi toparlamam 3 senemi almıştı. Bu arada okul derslerim beni bırakmadı; ama ben onları bıraktım gitti. Ee ne de olsa üniversiteliyiz, girdik ya nasıl olsa çıkarız psikolojisi.. Girdim siteye.. Tekrar okumaya başladım o çok sevdiğim yazarın yazılarını baştan.. Bir de baktım ona attığım mail.. Tabi çocukça cümleler; ama içten,ama samimi.. Bir büyüğe yaklaşmışım, sığınmışım; ama o bana verdiği cevapların aksine uzattığım elin manikürlü olup olmadığına bakmış..

Yazı dili böyle birşeymiş. Bir varmış bir yokmuş gibi.. Sıcaklık insanın yüreğini doldurmalı, sevgi gerçekten yürekte hissedilmeli.. Bunlar artık biz zamane gençleri için kalmamış hadi neyse.. Ya eskiler.. Eskiler de mi böyle olmuşlar..?

Ben de yazı yazmaya karar verdim.. Hem de çok sevdiğim yazarın sitesinde.. Kabul görür görmez; ama beni okuyanlar, özellikle benim gibi gençler; duvara çarptığınız zaman bile başınız dik olsun.. Dik olsun ki sonra ne dalınız kırıldı diye üzülün ne de ellerinizin manikürsüzlüğüne..

Duvara çarpmamanız, dalınızın kırılmaması dileklerimle.. Manikürsüzlüğe gelince.. Etiketiniz olsun, okuyun, yükselin, büyüyün. İşte bunlar sizin manikürünüz olur..

Saygılarımla...

Aslı Gültekin


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,788,788,788,788,788,788,788,788,78
9 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Tımarhane : Prof.Rıza Ruhi Arıza


SIÇRATEJİST -3

-Ben, örgüt falan bilmem efendim. Ben terlik giyerim, poğaça yerim bi de benzin bidonlarına karşı alerjim var. Bütün suçum bu. Ha birde ülkemi ve insanlarımı çok severim. Öpme olayına gelince evet her insan gibi sevdiğim saygı duyduğum insanları bende öperim. Ama davacıyı öpmüş değilim, şimdilik öpmeyi de düşünmüyorum. Bazı türdeşlerim karikatür çizmiş ama benim konuyla alakam yok!

- Bi dakka bi dakka bakın efendim pis pis bakıyor, yan yan bakıyor
Bu durumun zabıtlara geçmesini talep ediyorum

Hâkim:

-Yahu adam ne olucak yani ne dicez, davalı davacıya yan yan baktı
Dalları kiraz bastı, Yanyalı Çavuşu Fadime bastı… Tövbe tövbe adam sen insanı ya şair ya da filozof yaparsın.

-Efendim bir husus daha arz ediyim, yan bastı dediniz aklıma geldi bu adam var ya yani bu canım kardeşim askerde de yan yatmış, araştırdım dosyası var bende Mahkemeye arz edicem.

Bizimki bu sefer sinirlendi

- Aaaa yeter artık! Sayın Hâkimim müsaade buyurursanız doğru değil
Ben askerde hava indirmeciydim, paraşütçüydüm, paraşüt takar öyle atlardım, atlamaktan yatmaya fırsat mı olurdu. Ha sivilde de bir kere yan yattım hepsi o. Oda yatmaz olaydım. Başıma gelmedik kalmadı.

-Sorun efendim sorun bakalım nerde yatmış?

Hâkim:

-Yahu adam yatar, uyur sana ne bana ne ister prezervatifli ister prezarfatifsiz… Atlar. Bu da ne ya? Üfff paraşüt paraşüt olucak kafamı allak bulak ettin be adam bak sırada bi sürü insan var; yargılamayla alakalı şeyler söyle.

-Efendim bakın sivilde yan yatmış, bu çok önemli sorulsun neden yan yatmış bütün olay aydınlanacak ampul yandı bir kere.

Hâkim başını iki yana sallayarak söyle kardeşim söyle bunun bırakacağı yok söyle de bitirelim şu yargılamayı.

- Efendim evde terliklerimi giymiş yan yatıp uzanırken bir ara dalmışım, rüyamda baktım bir ağacın altında uyuyorum kafama ağaçtan bir mandalina düştü sonra uyanmışım buldum buldum diye bağırmışım. Ondan sonra böğrüme bir böğürtü saplandı… Böğür böğür gitmiyor. Sonrasını ne siz sorun ne ben söyliyim…

Hâkim:

- Eeee ne var bunda… Gerçi bu sahneyi bi yerden hatırlıyorum
Yaa o adam Newton değimliydi?

Kasımpaşalı söze karışarak:

-Ne bulduğunu açıklasın bakın söylemiyor gizliyor.

Bizimkisi biraz utangaç:
-Çekim kuvvetini efendim çekim kuvvetini; aşkın çekim kuvvetini buldum.

Kasımpaşalı:

- Bakın görüyorsunuz tarihi olayları bilem çarptırıyor. O olay öyle olmadı ben canlı şahidiyim. Bi gün Kasımpaşa'da Recep'in kahvede oturuyoruz sonra bir gürültü adam dal başak kafasında sabunlarla Kasımpaşa Hamamından çıkmış "Bulduuum bulduuum " diye böğürüyor…

Hâkim:

-Kim böğürüyor yahu?

- Haşmet Haşmet gözlerimle gördüm.

Hâkim:

-Ne Haşmet'i yahu adamı deli etmeyin yargılamayı nereye getirdiniz

Kasımpaşalı başını sallayarak gözlerini uzaklara daldırarak

- Evet, Ne Haşmet'ti öyle. Haşmet'in hamamdan çıktıktan sonra malzemesi geldi aklıma neydi o öyle yahu…

- Aaaa yeter artık senin Haşmeti' nede haşmetlinede başlıcam şimdi…
Hem ne Haşmet'i Arşimet Arşimet, adam olay olalı bilmem kaç bin yıl olmuş… Hem o, … O… sahi ne bulmuştu o.

- Kasımpaşalı:

- Ayıptır söylemesi Haşmet kaldırma şeyiyle… Kuvveti ile ilgilenirdi.

Hâkim artık iyice sinirlenerek ve bağırarak:

- Yeterin tamam artık yargılamayı ne hale getirdiniz; yaz kızım!

Zabıt Kâtibi kafasını kürsüye çevirerek ve birazca ters bakarak,

-Ayıp oluyor Hâkimim. Kızım diil Kazım ben Kazım, zabıt kâtibi Kazım.

-Üfffffff tamam Kazıme şey kazma amaaan Kazım. Alışamadım zaten sana. Nerden erkek zabıt kâtibi verirler adama. Bi de sen şey etme… Pala bıyık bırakmış şuna bak. Hadi yaz zaten kafamızı şey oldu. Gereği düşünüldü:

"Demokratik toplumun temel taşlarından biri, hatta en önemlisi düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüdür.(…) Toplumu etkileme ve ileriye götürme gücüne sahip olan davacının sahip olduğu güç nispetinde eleştiriye açık olması ve katlanması gerekir." (*)

-Bi Dakka bi Dakka Hâkim Bey bu da neyin nesi oluyor? Beraat mı yani?

-Hep yürüyen kervan mı kazanacak bu seferde ürüyen GÖT kazandı. Hem meşhur hukuk ilkesidir; şey edilmiş G.Ö. T. ün davası olmaz. Ama koltuğuna şiir koyan adam konusunda hakkını başka mahkemede arayabilirsin. Bende merek ediyorum şiir batmış şeyin davasını… Koltuk davasını.

Davaları bitmişti bizimki paçayı yırtmıştı. Efendi bir çocuğa benziyordu. Duruşma sırasında bir ara, gördüğüm kâbus geldi aklıma… Acaba dedim biri çıksa insanları öpebilme ve sevebilme teşkilatı kursa ve dese ki "Dünyanın bütün insanları birleşin!". Ve dese ki:"Aptallıklarınızdan başka kaybedecek bir şeyiniz yok!" Üff nerden aklıma geliyor böyle tuhaf şeyler.

- Şşşşt kardeş! Otel değil burası, duruşma salonu; yastık yorgan lazım mı?
- -Hııı

Aman Allah'ım! Mübaşir dürtüklüyordu. Salonda uyuyakalmışım. Rüyaymış gördüğüm ve ben rüya içinde kâbusumu düşünüyordum.
Bu adamı tanıdığımdan beri düşlerime giriyordu. Artık uyumaktan korkar oldum.

Sonra orada bulunmaktan utandım. Sadık amca, ev sahibim, altmışında bir adam; kirasını veremediğimden değil oğlu evlenecekmiş evi ona verecekmiş. Sonra adamı adliyeye sürüklediğime utandım. Belki de kiraya zam yapmak için değil gerçekten oğlu evlenecekti. El sıkıştık düğün birkaç ay sonrayaymış çıkacağıma söz verdim. Davaya girmemize gerek kalmadı.

Adliyeden çıktıktan sonra gördüğüm rüyaları düşünmeye başladım. Bu adam kimdi neydi, niçin rüyalarımda dolaşıyordu? Kalabalıkta ilerlerken banka önünde bekleyen yaşlı emeklileri gördüm. Hepsi üç kuruş maaşını almak için bekliyordu hem de ATM dedikleri zamazingonun önünde… Spikerin sesi çınladı kulaklarımda "Ekonominin aktörleri…" Bu insanların hiç birisi jöne benzemiyordu. Galiba onlar ve bizler figüranlarıydık ekonomin ve belki de siyasetin… Kim bilir belki günün birinde figüranlarda Oscar alır. Sonra yürümeye devam ettim. İki kilometre yürümüştüm ki; kafama takıldı bankanın önüne geri gittim emeklilere bir daha baktım. Ulan yoksa birileri gelip bizi sıraya mı düzüyordu? Kafayı yicem kim bu aktörler? Hadiiii Coşkun olmasın... Yok, canım daha neler.

Eve geldiğimde yorgunluğun etkisiyle erkenden uyudum ve gene onu gördüm düşümde. Ayağındaki terlikleri çıkarmadan pantolonunu giymeye çalışıyordu, haliyle giyemiyor ve yere düşüyordu. Ve ben düşlerimde hep onu o haliyle görüyordum. Kim bilir belki ayağındaki terliği çıkarıp pantolonunu öyle giyer ve sonra tekrar terliklerini giyer. Ama pek terliklerini bırakacak gibi değildi. Düşe kalka bir gün başaracak.
Kanatları vardı uçabilir miydi bilemiyorum? Ama dimdik durabilmeyi başarıyordu. Tıpkı diğer insanlar gibi, onurlu insanlar gibi ve ben onun düşlerime girmesinden artık hiç şikâyetçi değildim. " Dünyanın bütün penguenleri birleşin! Terliklerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz yok!"

Birden suratımda şaplak! Ve ıslaklık; Selami beni uyandırmıştı. Her sabah uyandırdığı gibi yüzümü sildim ve göz göze geldik. Onları çok seviyordum ama şu aktörleri hala çözememiştim.

Bitti

Rıza Ruhi

(*) 25 Mart 2006 Tarihli Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Doğan'ın Köşe yazısından alınmıştır. Yazı, Penguen Dergisine açılan dava ile ilgilidir.


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,588,588,588,588,588,588,588,588,58
              444 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Dost Meclisi



Fotoğraf : Leyla Ayyıldız

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 7.158 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı

 

 Tadımlık Şiirler


BİR GASP VAKIASI (*)

Gecenin zifiri karanlığında sardılar önümü
Birisi üzerime üzerime çullanıyor
Diğeri erketede
Bir ara kurtuldum ellinden
Sonra erketedeki…
Pek yaman
Kalbime kalbime saldırıyor
Boğuştuk epeyce
Ben mi kaçtım onlar mı kaçtı bilmem
Çıkaramadım eşkâllerini

Dönerken yalnızlığıma
Çıplak ayaklı bir çingene kızı
Beş liradan bir liraya indi elindeki gülü
Gözlerine bakınca hatırladım failleri

(…)

O gün bu gün
Her gece önümü kesmekte
Yaşamak ve aşk.
Ömrümü çalmak için…

Ve korkarım ki
Günün birinde
Boğazlayacaklar
Yalnızlığımı
Bir hiç uğruna

Ömer Faruk N.

(*) Bu çalışmada emeği geçen eli bıçaklı ve tornavidalı arkadaşlara Şükranlarımı sunarım.

Yukarı

 

 Biraz Gülümseyin




Yukarı

 

 Kıraathane Panosu


Yukarı

 

Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Ramazan geldi hoş geldi... Sizlere iftariye isimli bir program için kısayol sunuyorum. http://www.yenidownload.com/program.asp?id=13036 ıftariye, özellikle Ramazan günleri oruç tutanlar için çok yararlı olabilecek bir program. iftar'a ne kadar zaman kaldığını her an öğrenebilirsiniz. Bunun için bulunduğunuz şehrin plaka kodunu girmeniz yeterli, program iftar vakti, tanımlanmış bir programı çalıştırabilir, yada bilgisayarı otomatik olarak kapatabilir. Programda bir de imsakiye bulunuyor....

Gün içinde oruçlu veya oruçsuz tüm boş vakitlerinizde oyun oynayabilmek için http://www.shockwave.com web sayfasını ziyaret edebilirsiniz. İster online olarak, yada isterseniz bilgisayarınıza indirip istediğiniz her zaman oynamanız mümkün olan bu orjinal oyunlardan mutlaka beğeneceğiniz bir tane vardır.

Yemek seçiminde zorlananlara bol yemek tarifli bir web sayfası http://www.yemekyapye.com Mesela: Peynir ceviz sosu tarifi: ince doğranmış sarımsağı ceviz ile zeytinyağında az kavurun,doğranmış maydanozu ekleyin 2 dakika daha kavurun, beyaz peyniri ekleyin bir kez çevirip ocaktan alın, makarna sosu olarak kullanın...

Yemek yapmayı sevmeyen yada vakti olmayanlara ise http://www.yemeksepeti.com Şimdilik Ankara, İzmir, Antalya ve İstanbul'da ama umarım yakında tüm Türkiye'de.

Yukarı

 

 Damak tadınıza uygun kahveler




http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20060927.asp
ISSN: 1303-8923
27 Eylül 2006 - ©2002/06-kmarsiv.com