Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 1.097

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 28 Kasım 2006 - Fincanın İçindekiler


 


 Editör'den : Hayırlı günler!..

Merhabalar,

Sabah erkenden Kahve Molası'nı temsilen Ankara'ya Papa'yı karşılamaya gidiyorum. O nedenle aranızdan erken ayrılıyorum. İzlenimlerimi yarın sizlerle paylaşmayı umuyorum. Yalandan kim ölmüş!.. Şimdilik hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur





Yukarı

 

Tamer Kaplan

 Kahveci Gemici : Tamer Kaplan


   Avrupa sevdası

Yıllardır bir Avrupalılık rüzgarıdır esiyor. Arkadaşlar, biz Avrupalı mıyız? Siz kendinizi Avrupalı olarak kabul ediyor musunuz?

Ama dürüst olun; çağdaş mısınız, uygar mısınız demiyorum; Avrupalılarla aranızda bir kültür, bir düzey farkı olup olmadığını da sormuyorum. Ben size Avrupalı olup olmadığınızı soruyorum.

Başka bir açıdan bakalım: Avrupalı deyince akla kim gelebilir? Fransızlar, Almanlar, İtalyanlar vs …

Sizce onlara, Türkler Avrupalı mıdır diye sorulsa, kaçta kaçı “Türkler Avrupalıdır” der?

Yok arkadaşlar, bırakalım bu kompleksi bir kenara. Biz Avrupalı değiliz.

Viyana’ yı iki kere kuşatmış olmak bizi Avrupalı yapmaz, olsa olsa Avrupa ile savaşmış yapar.

Balkanlarda 5 asır at koşturmuş ve hatta bir kısmımızın birkaç asır Balkanlarda yaşamış olması da bizi Avrupalı yapmaz. Balkan halkları zaten Avrupalıların karakteristik özelliklerini taşımıyor, kaldı ki biz Balkanlarda da barınamadık ki.

Ama Avrupalı olmamakta üzülecek bir şey yok! Ne Avrupalı olmak bizi yüceltir, ne de olmamak alçaltır.

Ben kendimi Avrupalı olarak görmüyorum ve bu halimden de hiç şikayetçi değilim. Kendime başka bir coğrafi-kültürel kimlik de aramıyorum. Ortadoğulu hiç değilim. Türkiye Coğrafi olarak Avrupa’dan çok Ortadoğu’da ama Ortadoğu kültürü çok fazla Arap etkisi taşıyor ve kendi adıma Arap kültürüyle aramda pek fazla ortak bir şey göremiyorum. Onlarla dinimizi bile farklı şekilde yaşıyoruz. Onlara da sorsan bizi pek kendilerinden saymayacaklardır zaten.

Öyle görünüyor ki biz Ortadoğu ile Avrupa arasına sıkışmış durumdayız biraz.

Velhasıl, bu Avrupalılık gerçeğiyle yüzleşmekten çok fazla hoşlanmadığımız bir gerçek ve Avrupalı sayılmamaktan dolayı alınganlık gösterenlerimiz dahi bir hayli çoktur.

Peki, biz Avrupa Birliği kapılarında ne arıyoruz?

Bu soruyu lütfen ciddiye alın. Gezintiye çıkıp AB’ye kahve içmeye uğramadık.

Ulusal egemenliğimizden vaz geçmekten ve bunu AB ile paylaşmaktan söz ediyorum.

Ulusal egemenliğimiz bize yük mü oluyor? Onu neden birilerine devretmeye veya birileriyle paylaşmaya çalışıyoruz?

Gelin gerçeklerle yüzleşelim, ulusal egemenliğimizi Avrupa’ya devretmeye bile hazırız, çünkü Avrupa zengin. Onlara katılırsak otomatikman zengin olacağımızı sanıyoruz.

Ne asil bir davranış değil mi? Fırsatçılık ve hak etmeden köşe dönme fikri öylesine yerleşmiş ki içimize başka hiçbir şey yok gözümüzde

Ulusal egemenliğimizi devrediyoruz, çünkü laik cumhuriyet felsefesini özümseyememiş muhafazakar iktidar sahipleri, bir türlü gerçekleştiremedikleri “sağlam dini eğitim almış nesiller yetiştirme” hayalini daha geniş dinsel hoşgörüye sahip olduğunu düşündükleri AB içinde gerçekleştireceklerini sanıyorlar.

AİHM’nin türban konusunda verdiği kararlar bu konuda onlarda bazı kuşkular oluşturmuş olabilir ama bu kuşkular henüz onların dış politikalarına yansımadı.

Ulusal egemenliğimizi devrediyoruz, çünkü ana muhalefet partisinin yöneticileri “çağdaş uygarlık düzeyine erişmek” ile “çağdaş uygarlık düzeyine erişenlerle birleşmek” kavramlarını birbirinden ayırt etmekten aciz durumda.

Ulusal egemenliğimizi devrediyoruz, çünkü Askerler, farklı yönlerden gelse de aynı yöne doğru esen bu rüzgarın karşısında durmayı göze alamıyorlar. Bunun bir nedeni de AB bürokratlarının uyum pazarlıklarında Türk bürokratlarına dayattığı “siyasette Ordu’nun etkisinin azaltılması” talebi. Muhafazakar İktidarın da ekmeğine yağ süren bu politika başarılı oldu ve sonuçta askerler pasifize olmuş gözüküyor.

Ulusal Egemenliğimizi bir kere Brüksel’e (AB’nin Başkenti) devrettik mi artık geriye dönüş yoktur. Bu bir oyun değil. “Ben artık oynanıyorum” diye küsüp gidemezsiniz. Bu nedenle şimdi zaman “Ulusal egemenlik nedir? Neden ona dört elle sarılmalıyız” konularını tartışmanın zamanı.

Bir kere AB konusu, halkın önünde enine boyuna tartışılmış değil. Halk, Avrupa’ya katılmanın işine geldiğini sanıyor ve yöneticilerde gözlemlediği Avrupacı tavır karşısında kendi seçiminden kuşkulanıp sorgulama gereği dahi duymuyor.

Halkın AB’ye katılmada birincil nedeni AB’ye girince sosyal güvenlik sorununun otomatikman ortadan kalkacağı beklentisi.

Bu beklenti birkaç yönden yanlış.

Yanlış, çünkü AB’ye girsek bile Türk halkı uzun süre birinci sınıf AB’lilerin sahip olduğu haklara sahip olamayacak. Serbest dolaşım olamayacağına göre serbest çalışma izni de olmayacak demektir. Belli bir süre çalışmadan işsizlik sigortasına ve sosyal güvenlik sistemine dahil olunamaz.

Yanlış, çünkü AB’nin kendi sosyal güvenlik sistemi ortalama yaşam süresinin uzaması ve ailelerin az çocuk yapma eğilimleri nedeniyle zor durumdadır. Bu iki faktör nedeniyle yaşlıların (yani çalışmayıp emekli aylığı alanların) genç nüfusa oranı yükselmiş, böylece sağlık harcamaları ve emekli aylığı giderleri yükselmiştir. Bu durumun görünen çözümü alınan vergileri arttırmak, emeklilik yaşını yükseltmek veya sosyal güvenlik harcamalarını (emekli aylığı, sağlık harcamaları) kısmaktır. Ya da genç nüfusa sahip bir toplumu bünyeye almaktır. Öyle ki, genç Türk nüfus çalışsın ve vergi ödesin, yaşlı Almanların emekli maaşları ödensin.

Bizim genç nüfusumuz zaman içinde Avrupalılaşınca rahat edeceğini sanmayın, AB’nin yasaları o zamana kadar defalarca değişir ve biz de o zamana kadar bu kararlarda oy sahibi haline geldiysek bile nüfusumuza orantılı bile olmayan oy hakkımızla ancak “demokratik” işlevimizi yerine getirmiş oluruz.

Sosyal güvenlikte iyileşme beklentinin tek haklılık payı şudur ki, AB hazırlık sürecinde sosyal güvenliğin en azından yasal altyapısı oluşturulur ve ulusal hükümetler AB kriterlerinin tutturulması için popülist politikalar uygulayamaz. Bu, iyileşme yolunda belli bir yol almak demektir ama bunu gerçekleştirmek için AB’ye katılma mecburiyetimiz yoktur.

Avrupa bir yandan tüm çağdaş evrensel doğruların sahibi ve yaratıcısı edasıyla etrafına yukardan bakarken, biz ise bu üstünlük tafrası altında ezilip, bize uyguladığı kriterleri sorgulamaya bile utanırken, diğer yandan ikinci sınıf Avrupalı yaratma ve bizi buraya dahil etme çabasına girmiştir. Nasıl mı? Şöyle : Avrupa bize nüfusumuz oranında temsil hakkı vermemeyi empoze ediyor. Bu da bizim oyumuzun yarım oy anlamına gelmesi demek

Biz ikinci mevki tren vagonlarını bile yadırgarken, Avrupanın gösterdiği bu ikiyüzlülük ve çifte standardı aklınız alıyor mu? Bu şartlar altında pazarlık yapmanın anlamı var mıdır?

Tüm bunlar bize açıkça gösteriyor ki kaderimizi kendi inisyatifimizle götürüp başkalarına teslim edemeyiz, etmemeliyiz. Bunun adı “ulusal egemenlikten vaz geçmektir, onu başkalarıyla paylaşmaktır”.

Türkiye’nin Avrupa Topluluğuna ilk giriş başvurusu yaptığı 1963 yılında AB altı kurucu üyeden oluşuyordu. Bu tarih Danimarka, İrlanda ve İngiltere’nin birliğe girişinden on yıl önceydi ve başvurumuz Avrupa’nın böylesine bir siyasi birlik oluşturacağı düşünülerek değil bir ekonomik birlik olarak kalacağı düşünülerek yapılmıştır.

Birliğin kuruluş amacı, Avrupa ülkelerinin kendi ulusal pazarlarını birleştirip ABD ile rekabet edebilecek boyuta getirmekti.

Fakat sonrasında gerçekleşen fantezi büyümeler ve kabule edilen irili ufaklı ortaklar nedeniyle hem bu hedeften uzaklaşıldı, hem de Birlik çok zor karar alabilen hantal bir yapıya büründü.

“Avrupa Ekonomik Topluluğu” olarak başlayan ticari birlik yarım asırda geçirdiği evrim sonucu artık 25 devletli tuhaf bir uluslar arası oluşumdur.

Adı birliktir ve bir seri kurallar ve prensipler manzumesiyle ortak değerler oluşturulmaya çalışılmaktadır ama bu kadar farklı amaç, çıkar ve çelişkinin bir arada çok uzun süre yamayamayacağını söylemek hayalcilik olmaz.

Son söz olarak şunu da vurgulamakta yarar var : AB içinde çıkarları ve hedefleri bizimle benzeşen hiçbir üye yoktur. Bu ise birliğe girsek bile politikalarını kendi çıkarlarımıza uygun olarak etkilememiz çok zordur. Bunun anlamı ise AB politikalarının Türk tarımına, Türk turizmine ve Türk sanayiine uygun politikalar izlemeyeceğidir.

Nedenini merak eden Fransız çiftçilerinin son birkaç yılda yaptığı eylemlere bir baksın.

Tamer Kaplan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,009,009,009,009,009,009,009,009,00
1 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Kahveci : Meyil Delen


www.testedin.com

Merhaba. 40 yaşındayım. 6 yaşındaki kızımla beraber yaşıyorum. 3 ay önce sanal alemde bir adamla tanıştım. İlişkimiz MSN'de yazışırken çok iyiydi.
Konuşabileceğimiz o kadar çok şey vardı ki? Karşılaşmalarımız öyle olmadı. Bir süre sonra, benimle mutlu olmadığı hissine kapıldım.
'Seni seviyorum. Mutluyum' diyordu. Yanımızda çok gergindi, gerginlikten sürekli boynu ağrıyordu. Tırnaklarını ve elindeki nasırları yoluyordu sıkıntıdan. Ya kendini ya beni kandırdığını düşünmeye başladım.
Çocuğumu kabul edemiyor, onu yük gibi görüyordu. Sıradan yaramazlıklarına terbiyesizlik diyordu. O'nun eleştirileri yüzünden kızımı sorgulamaya başlamıştım.
Cezalandırıcı bir anneyle büyümüştü. Hala izleri vardı üstünde. Benim de öyle olmamı istiyordu. Ben cezanın ve ödülün çoğalmadıkça işe yaramadığını, önemli olanın çocukta iç disiplini sağlamak olduğunu düşünüyordum. Bugünkü mutsuzluklarımız o eğitim anlayışı yüzünden değil miydi?

Hepimiz için yeniydi bu ilişki, çocuklar ortama daha zor uyum sağlardı. Kızım aramızda olmaya çalışıyordu ama nasıl davranacağını bilemiyordu. Onunla Böceklerle ilgilendiği kadar en azından ilgilenebilse aşacaktık bu sorunu. O da bilemiyordu çocuğa nasıl davranacağını. Mecbur da değildi tabi.
O'nun kızımda istemediği davranışları değiştirmeye çalışırken yakaladım kendimi.
Kim için? Bilmek istedim.

Başka bir profil oluşturdum tanıştığımız sitede. O kadar sıradan bir profildi ki! Hatta basit. Merhaba bile demez diyordum. Siber koydum adını. Göz kırptım önce. Karşılık verdiğini görünce; 'Merhaba' dedim.
Kopyalamış yazışmayı, O gönderdi bana.

'Yazışmayı kopyalayıp kaydettim. Sana yolluyorum. Okuyup karar ver bakalım kim daha dürüst davranmış? Seni güçlü ve haklı kıldığını düşündüğün gerçeklere yalanla ulaşıyorsun. Bu yüzden üzgün olmaya hakkın yok. Hele ki ben Siber'le konuşmamda rahatsızlık hissettiğimi söylemişken ve hayatımda biri olduğu konusunda dürüst davranmışken. Burada üzgün olması gereken tek kişi var . O da benim' mesajıyla birlikte.

Yazışmayı ekte gönderiyorum. Ne dersiniz beni seviyor mu?
Parantez içindeki yazıları sonradan ben ekledim.
Bunun dışında dokunmadım yazışmaya.
Saygılar.

Siber: Merhaba
Erkek: Merhaba
Siber: Nasılsınız
Erkek: İyiyim. Teşekkürler. Ya siz?
Siber: Ben de iyiyim
Erkek: Göz kırpmanızı görünce ben de kırpayım demiştim.

İletişim çabuk gerçekleşti

Siber: Tikiniz var yani sizin de?
Erkek: Nasıl bir tik? Yani profilinizde dediğiniz gibi "Karizma" falan mı?

(Bol tiki olsun karizmatik, sempatik falan yazmıştım aradığım erkeğin özelliklerine)

Siber: Göz kırpma anlamında
Erkek: Arada bir olur. Ama tik halinde değil
Siber: Güzel
Erkek: A. merkezde misiniz?
Siber: Hayır
Erkek: Merkezde olmayanların büyük çoğunluğu N.dedir bildiğim kadarıyla.
Neyse. Location belirlemeye çalışmıyorum. Merak etmeyin.
Siber: Önemli değil
Erkek: MSN adresiniz de var mı?
Siber: Yok maalesef
Erkek: Lâkin siberaleme çok fazla uğramıyorum.
Siber: Uğradıkça görüşürüz ne yapalım
Erkek: Ben de daha sık uğramaya çalışırım ne yapalım.
Çünkü bu türden karşılaşmalar pek fazla olamıyor.
Siber: Nasıl karşılaşmalar.
Erkek: Yani mesela ilk kez biriyle böyle yazışıyorum.
Hatta siber âlemin böyle bir hizmeti olduğunu bile bilmiyordum işin doğrusu
Siber: Gerçekten mi?
Erkek: Evet.
Dediğim gibi; çok nadir girip birileri mesaj yazmış mı veya göz kırpmış mı? diye bakıyorum.
Az girmemin nedeni ise aslında zamansızlık. Mesai saatlerim uzun.
O yüzden siber aleme paralı üye de olmadım.
Siber: MSN'de mi görüşüyorsunuz sonra
Erkek: Evet. Şimdiye kadar hep öyle oldu.
Siber: Çok oldu mu peki?
Erkek: Zaten o da toplasanız en fazla 4 kişiyle falan.
Siber: Kurulamıyor değil mi doğru bir ilişki?
Erkek: Maalesef ki olamıyor
Siber: Neden acaba?
Erkek: Sanırım gerçeklerin yeterince ortada olmamasından ve az seçenek olmasından.
Yani gerçek hayatta her gün yüzlerce insanla karşılaşıyoruz
Burada ise çok az insanla iletişime geçebiliyor, birçoğundan yanıt bile alamıyoruz.
Siber: Evet anlıyorum
Erkek: O nedenle gerçek ortamlarda bol seçeneğin içinden en uygunlarını seçebilirken burada insanların kendi doldurdukları profillerine ve şansımız varsa resimlerine göre kararlar veriyoruz.
Ama her zaman bir teselli vardır. Ben iyi bir adamım ve buradayım. Ve bu yüzden orada bir yerde mutlaka iyi bir kadın da vardır diye düşünmek.
Buna inanmak istemek...
Siber: Evet.( Ben fazla gerçektim oysa)
Erkek: Siz de bulamadınız sanırım doğru bir insan.
Siber: Bulduğumu sanmıştım
Erkek: O en kötüsü
Siber: Evet
Erkek: Çünkü insana hatalar yaptırır
Siber: Siz de mi bulamadınız?(söyledi ya işte, niye uzatıyorum ki hala)
Erkek: Evet. Ben de bulamadım.
Siber: Üzüldüm. ( Daha çok kendi adıma)
Belki de hazır değiliz bir ilişki yaşamaya
Erkek: Aslında ben hazır olma meselesine pek inanmıyorum.
Sanırım önemli olan karşıdaki insanın bize kendimizi hazır hissettirebilmesidir.
Siber: Belki de
Erkek: Eğer kendimizi "Hazır olmamak" gibi bir şeyle sınırlandırırsak ve bu yüzden önümüze çıkan fırsatları tepersek en doğru zamanı ve en doğru insanı kaybedebiliriz.
Siber: Yani birini sevdiğimizi düşünürken, biriyle ilişki yaşarken başka biriyle daha ilişki kurabilir miyiz?
Erkek: Yoo tabiî ki öyle değil.
Biz Türk insanları ikili ilişkileri yaşamayı bilmiyoruz. İçmeyi bilmeyen toy gençlerin bir gece komalık olup sonra alkole tövbe etmesi gibi... İlişkiye kendini fazla kaptırmak ve o ilişkiden çıktıktan sonra bir süre tövbekâr olmak ve bu yüzden o tövbekârlık zamanlarındaki fırsatları kaçırmak idi kastettiğim.
Siber: Bir ilişkinin bitmiş olması gerek yani
Erkek: Tabiî ki.
Hani vadır ya "Bir ilişkiden yeni çıktım. Çok acı çektim. O yüzden bir süre paydos" diyen insanlar...
Siber: Siz ne zaman çıktınız ilişkiden?
Erkek: Ben daha çıkmadım ki...
Halen devam eden bir ilişkim var
Siber: Öyle mi?
Erkek: Demin bulamadım derken
Onda da içime sinmeyen yanlar olduğunu fark etmemdendir.
Siber: Neden devam ediyorsunuz o zaman?
Erkek: İnsanların içlerine sinmeyen mutsuz evliliklerini sürdürmeleri gibi.
Şans tanımak diyelim.
İlişkiye şans tanımak.
O insana değil tabii
Siber: Nasıl mesela?
Erkek: Hani iyilerle kötülerin dengeye oturduğu anlar vardır Kötüler yüzünden iyileri çöpe atmak istemeyiz Ama kötüler iyileri karşılamakta zorlanır.
Bir türlü karar veremeyiz.
Öyle bir şey işte.
Siber: Anlayamadım
Erkek: Daha açık olayım.
Beraber olduğum kişi eşinden ayrılmış ve kendisiyle birlikte yaşayan bir çocuğu var.
Üçümüz olduğumuzda yürüttüğümüz şeye ilişki diyemiyorum.
Çok zor gerçekten de.
Ama onunla baş başa olduğumuzda ilişkimiz çok iyi.
Sorun da bu.
Siber: Çocuğu yanii
Erkek: Evet.
Siber: Üzücü
Erkek: Çocuk varken de bir aradayız ama sürekli çocukla ilgilenmek zorunda kalıyoruz.
Birbirimizi yaşayamıyoruz.
Yaşadığı yerde çocuğunu emanet edebileceği hiçbir yakını yok.
İkimiz de farkındayız ilişkimizin çok sürmeyeceğinin.
Ve o bu yüzden acı çekiyor. Çünkü bu sorun hep onunla birlikte olacak.
Ama ben merhametime kapılmamak için çaba sarf ediyorum. Sadece o üzülmesin diye gereğinden fazla devam etmeyeceğim ilişkiye. Çünkü o zaman dürüstlüğümü yitirmiş olacağım.
Siber: Evet dürüst davranmak daha doğru
Erkek: Çocuğunuz var mı?
Siber: Evet var
Erkek: Kaç yaşında?
Siber: 6
Erkek: Ve bir soru daha? Benzer sorunu siz de yaşadınız mı?
Siber: Yaşıyorum maalesef
Erkek: Onun çocuğu da 6 yaşında.
Siber: Zor bir dönem
Erkek: Sizinki erkek mi kız mı?
Siber: Kız (Adını da söyle bari!)
Erkek: Onunki de.
Yaşadığınız sorun? Daha çok çocuğunuzdan mı kaynaklanıyor, yoksa beraber olduğunuz kişiden mi kaynaklanıyor?
Kadın: İkisinden de. İkisi de birbirine nasıl davranacağını bilemiyor.

( Bu sözlerin bana ait olduğunu anlar herhalde, bir gün önce konuşmuştuk )

Erkek: Şu anda bile rahatsızım biliyor musunuz?
Siber: Neden?(Anladı mı?)
Erkek: Demin Onunla sohbet ediyordum. MSN'de
Biraz rahatsızım. "Bu sandalyenin tepesinde pek fazla oturamayacağım canım sana iyi geceler" dedim ve çıktım.
Bilgisayarı kapatmadan önce siber aleme bir bakayım dedim.

(İyi geceler demeden çok daha önce, siber alemdeydi)

Sonra sizinle konuşmaya başladım.
Hala sandalyenin üzerinde oturuyorum.
Ve sanırım O, benim kanepeye uzanmış dinlendiğimi düşünüyordur.
2 Siber: O bilmiyor nasılsa üzülmeyin.
Erkek: Ben dürüstlük ilkesinden taviz vermeyi sevmiyorum.
Siber: O size karşı dürüst mü?
Erkek: Bunu hiç test etmedim ve hep dürüst olduğunu var saydım.

( Kuşku uyandırmayı sevmem demiştim. Kuşku duymayı da. Kuşku ilişkiyi bitirir)

Gerçekten de böylesi daha rahat.
Siber: Bence de
Erkek: Eğer değilse de kendi bileceği iş.
Siber: Ben de öyle düşünüyorum
Erkek: Biraz da deminki sohbetimizi bitirme gerekçem, mesaj yazma periyotlarından bir başka kişiyle de aynı anda sohbet ettiğini anlamam yüzünden oldu.

(Şeytan dürttü beni gir siber aleme diye. Belki de Melek. Oradaydı. Yatalım dedi bana. Yatmadı. Merhaba dedim ben de)

Bunu çok doğal karşılıyorum
Kıskançlık da yapmam
Bazen bana da olur çünkü
Bir başka arkadaşım da laf atar ve iki kişiyle aynı anda konuşmam gerekebilir.
Siber: Olabilir
Erkek: Onun için "Hiç olmazsa ben kafasını karıştırmayayım da yazışsın yazık" diye düşünürüm
Siber: Gülümseme.
Erkek: Ben de eşimden boşandım.
Çocuk yok ama.
O sonradan evlendi ve bir kızı oldu.
Ben hâlâ bekârım.
Siber: Evlenirsiniz inşallah
Erkek: Evliliğimizde kendinin suçlu olduğunu bildiği için boşandığımız günlerde bana "Senden özür diliyorum. İki yılına mal oldum" demişti.
Geçenlerde MSN' de karşılaştık ve ben bir yanlışı düzelttim.
"İki değil altı yıl" dedim ona
Siber: Üzüldüm
Erkek: Bu gün hâlâ evlenemediysem büyük suç onun
Yaş kırk oldu neredeyse.
Ayıptır söylemesi beğenenim falan çoktur.
Ama bende cesaret yok ki.
Sizin evliliğinizde suç kimdeydi?
Siber: Suç mu?
Erkek: Bunun için iki kapsam sunacağım.
Bir evlilik süreci, ikincisi karar süreci.
Siber: Biten bir ilişkide suçlu yoktur bence, uyum eksikliği vardır.
Erkek: Suç demeyelim; tamam. Hata diyelim
Erkek: Yani karar süreci konusunda kendinizi hiç suçlamıyor musunuz?
Yanlış bir seçim yapmakla
Siber: Daha fazla uzatamayacağım (Adını söyledim). Ben Sanal(Önceki adım). Çok rahatsızım şu an.
Ve de çok üzgün
İyi geceler sana.

( Uzatabilirdim, bana nasıl davranacak test edebilirdim aslında. Onu sorgulamak değildi derdim. İlişkimizi sorgulamaktı. Olmamıştı)

Erkek: Sanırım seni ben üzmedim değil mi?
Yani kimin daha fazla yalan söylediği konusunda Sanırım düşünürsün.
Kadın: Böyle bitsin istemezdim.
Üzdüysem seni affet.

Meyil Delen


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


[Henüz Oylanmamış]
0 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

Deniz Marmasan

 Sütlü Kahveci : Deniz Marmasan


   HALA KUYTULARIMDA…

Hiç inilmemiş bir kuyuydu dehlizlerimde zaman. Karanlık, ıslak, kuytu.. Güneşin kendini nazlı nazlı dokundurduğu bahar sabahlarının, gölgeler ardından cilveleşmesi…

İçemediğim suların güzelliğine takmıştı gözlerini… Susayan şehirler ve insanlardan uzakta. Yarıda kalan bir yürüyüşün sayılı adımlarına gizlenmişti derinliklerindeki mavi. Deniz ve gökyüzünü birbirine dolamıştı ressam, bilmeden tablosuna gözlerin saplanacağını.

Eski bir filmden kalma kareydi, öpüşler. Kuytularımda cirit atan heyecanlar… Seni nazlanan ritimler, coşkuyla ürpertiyle dolduruyordu gönlümü. İlkokul sıralarından kalma ucu yırtık çizgili defter sayfasına karalı birkaç mısrada…

Dünümün ve yarınımın çıkmazlarında, gözlerimden dökülen birkaç damla aşk, geride yalnızlık var. Coşku dolu konvoyların ardından sürüklenen bir dalga, puslu…

Ezemediğim birkaç filize yüklenmiş özlem.. Senin sustuğun, benim soluduğum sahnelerdi. Senin geçtiğin, benim kaldığım… Ömrümün menekşe kokulu arnavut kaldırımlarına yüklediğim seksek oyunu..

Senin soluduğun, benim soluğumu tükettiğim…

Deniz Marmasan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

Sabiha Rana

 Beyaz Düşler : Sabiha Rana


  450 yıllık nostalji mi yaşamak istiyorsunuz?

Buyurunuz o zaman KOCAMANÇEKMECE'me yani, Büyükçekmece Kültür Park ve Yöre Evlerine. Osmanlı İmparatorluğu"nun 700. kuruluş yıldönümü kutlama etkinliklerinin yapılacağı mekan olarak ilk kez düzenlenmeye başlanan bu araziye yapılan ilave tesislerle birlikte kültür ve sanat etkinliklerinin de yapılabileceği bir alan haline dönüştürüldü bu yer..

Unutulmaya yüz tutmuş MİMAR SİNAN eserleri restore edilerek hayata döndürülen ve 100 dönümlük alanda gerçekleşen KÜLTÜRPARK projesi, en çok da içindeki YÖRE EVLERİYLE dikkati çekiyor...

Büyükçekmecelilere ve İstanbullulara hizmet vermeyi amaçlayan, günlük geziler için fırsat kollayan hele de çoçuklu aileler için tatlı vakit geçirecekleri ideal bir gezi yeri olacaktır..

Ailece çoluk çocuk nineleriniz ve dedelerinizle yaz kış gelebileceğiniz ve sıcacık sobalar etrafında eski günlerinizi hatırlayarak o yörelere ait evlerde sedirlerinize oturmuş sıcak gözlemelerin tadına vararak yöre kahvaltılarınızı ve yemeklerinizi afiyetle yiyebileceğiniz, inanıyorum ki unutamayacağınız ve hoşça vakit geçirebileceğiniz ve özellikle köy ortamını özleyenler için ideal bir dinlence yeri...

Bu mekanlar ayrıca akşamları köprüdeki çadırlarda gençlerin eğlenme ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde hizmet veriyor...
Kültürpark içinde çok amaçlı kullanılabilen 5000 kişilik Açık Hava Tiyatrosu ve Anadolu lezzetlerinin sunulduğu Yöre Evleri, tarihi eserleri ile çevreli, Büyükçekmeceli gençlere kültür ve sanat eğitimi sunulan Kültür Eğitim Merkezi'nin bulunduğu bir alan haline gelen Kültürpark, Temmuz'un ilk haftası yapılan Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali'nin de ana üssüdür..

Kültürpark'ta bulunan Yöre evleri, Anadolu'nun karakteristik mimari özelliğini taşıyan yörelere özgü evlerin sembolize edildiği minyatür evlerden oluşmaktadır. Ve ayrıca yine o yörelere ait sizlerin seçiminize göre hazırlanan otantik lezzetler sizleri bekliyor..

Amasya evinden Ürgüp evine, Akşehir evinden Kıbrıs evine, Rumeli evinden Malatya evine, Mersin evinden Maraş evine, Aydın Konağı'ndan Diyarbakır evine, Tokat evinden Maraş evine, Rumeli evinden Safranbolu evine, Konya evinden Kastamonu evine, Trabzon evinden Bolu evine, Oba çadırına ve Kanuni Sultan Süleyman köprüsü üzerinde kurulan Kanuni çadırından Fatih obası çadırına ve Yavuz Sultan Selim çadırı dahil olmak üzere, otantik arzularınıza göre hizmet sunulurken geçmişin doğallığı ile birlikte mistik bir havanın sizi saracağını hissedeceksiniz...

Ayrıca lezzet ve keyfin bir arada olduğu, bir kez gelince bir daha da vazgeçemeyeceğiniz bir adres olacaktır, Büyükçekmece Kültürpark yöre evleri...

KOCAMANÇEKMECE'me Kültürpark yöre evlerine özellikle Amasya ve Malatya evlerine konuk olmanızı ve Büyükçekmece gölü kenarındaki muhteşem eserlerinden biri olan Mimar Sinan'ın yapmış olduğu Kanuni Sultan Süleyman köprüsünün ihtişamı eşliğinde akşamları gün batımını oradan seyretmenin ayrıcalığını geliniz birlikte yaşayalım...

Benden de bir bardak çay içmeye buyurmaz mısınız efendim?

Büyükçekmece'ye Ulaşım!

B.Çekmece; TEM ve D-100 karayolu ile doğu da İstanbul şehir merkezine batıda Avrupa'ya bağlanmaktadır. Atatürk Havalimanı'na 20 Km., Özel Hezarfen Havaalanına ise 10 Km. uzaklıktadır. İstanbul şehir merkezi ile bağlantı; İETT otobüslerinin Yenibosna ve Bakırköy'e düzenli seferleri ile sağlanmaktadır. Şehir Hatları Vapurları ve Deniz Otobüsleri (İDO); yaz sezonu boyunca Bostancı, Sirkeci, Bakırköy ve Avcılar'dan Büyükçekmece'ye tarifeli seferler düzenlenmektedir.

Değerli bilgilerinize!

Sabiha Rana
http://www.sabiharana.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


[Henüz Oylanmamış]
0 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,588,588,588,588,588,588,588,588,58
              444 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Dost Meclisi



Fotoğraf : Neslihan Güzel

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 7.478 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı

 

 Tadımlık Şiirler


öğretmenlerime
öğrencilerime...


bir sınıf öğretmenini sevdim
Işık olan güven veren barışçıl,
içinden geldiği gibi seslenen
içinden geldiği gibi davranan
yürekli,
okuyan, okutan, ışık olan,
araştıran,
kendini seven bir öğretmeni sevdim

öğretmenlerim benim...
arkadaşlığınızı, yoldaşlığınızı sevdim
nasıl arkadaş oldunuz bana?
nasıl rehber?
Nasıl öğrettiniz?
Anlayamadım

Coşkun muydu?
Sevgimiydi adlarınız?
unutamadıklarım hepiniz
sevgili öğrencilerim
ayırımsız farksız sevdim
yaralandım!

dostluğunuzu, barışlarınızı
bir sınıfta tek yürek BİZ'i sevdim
bir alemde çok şey paylaştığım
birlikte büyüdüğümüz, yürüdüğümüz
öğretmenlerimi
öğrencilerimi sevdim...

Nesrin Özyaycı

Yukarı

 

 Biraz Gülümseyin




Yukarı

 

 Kıraathane Panosu


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı

 

Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

http://www.cancocuk.com/takvim.asp web sayfasında çocuklar için çok güzel bir takvim var. Ve bir not: Kaç yaşında olursanız olun içinizdeki çocuğu öldürmeyin. Niye böyle bir cümle ile başladığımı anlayan anladı, anlamayanlar ise şöyle bir dakika kadar gözlerini kapatıp kendi çocukluklarını ve şu anki durumlarını karşılaştırsınlar. Hala bir sonuca varamayanlar ise hayat tecrübelerini şöyle bir gözden geçirip olaylara bir de çocuk ruhlarıyla bakmayı denesinler. Anlayan anladı... Anlamayanların çocuk ruhlarına rahmet okuyalım hep beraber. En son ne zaman çocukça bir şeyler yaptınız? Yapın lütfen, insan kendini çok garip ama mutlu hissedebiliyor.

...Hatunca.net'e hoş geldiniz. http://www.hatunca.net Amacımız psikoloji, kadın, erkek, çocuk, stres, kişisel gelişim, insan ilişkileri, iletişim, iş ve evlilik gibi hepimizin hayatına etki eden konularda bilgi vermek, sohbet etmek, tartışmak, paylaşmak ve öğrenmek. İster sadece okuyucu olarak katılın, ister yazı yazarak katkıda bulunun. Konuşacak çok konumuz var, hadi bir fincan kahve alıp aramıza katılın...

Nefes darlığı çekiyor musunuz? Olağan günlük etkinlikleriniz nefes darlığına, hışıltılı solunuma ya da sürekli öksürüğe neden oluyorsa, akciğerlerinizi kontrol ettirin. Ne kadar çabuk davranırsanız, o kadar çabuk daha rahat nefes alırsınız. http://www.buldun.com/saglik/223/

...Bu sayfamızda sizlere sağlıklı beslenebilmeniz için 6 ana grup yiyecek ile hazırlanmış bir besin piramidi veriyoruz. http://www.populermedikal.com/besinpiram.asp Yaş grubunuza, yaşam tarzınıza göre ihtiyacınız olan kalori grubunu seçerek hangi ana gruplardan ne kadar günlük tüketimde bulunmanız gerektiğine ilişkin size fikir verecektir.Ana gruplardaki yiyecekleri çeşitlendirmek sizin elinizdedir...

Yukarı

 

 Damak tadınıza uygun kahveler




http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20061128.asp
ISSN: 1303-8923
28 Kasım 2006 - ©2002/06-kmarsiv.com