Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 6 Sayı: 1.413

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 8 Nisan 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Kaç baş eksik bilen var mı?!..


Merhabalar,

22 Temmuz seçimlerinden sonra ortaya atılan türlü iddiaları hepimiz hatırlıyoruz. Bunların en ünlülerinden biri de verilerin bilgisayara aktarılması sırasında değiştirildiği yönündeydi. Çoğumuz gibi ben de gülüp geçtim. 2004 ile 2007 arasında, bir buçuk milyon civarındaki seçmen azalmasını bile görmezlikten geldik. Bunun nedeni, önemsememekten çok itirazın bir işe yaramayacağı yönündeydi sanırım. Nüfusu kayıt altına almak için yapılan çalışmaların AKP iktidarının en büyük seçim zaferine denk gelmesi ise bir aksi tesadüftü herhalde. Oysa konu hiç te sanıldığı gibi basit değilmiş. MERNİS adrese dayalı nüfus sayımının kesin sonuçlarını açıklayınca akıllı adamların bile aklı epeyce karıştı. Araştırmacıların duayenlerinden Tarhan Erdem'in deyişine göre, ortaya çıkan seçmen sayısı ile gerçeği arasında artı eksi beş milyon kişi fark var. Yani beş milyon kişi eksik te olabilir fazla da çıkabilir. Çünkü MERNİS'e göre çıkan sayı doğruysa seçmen sayısı yanlış, seçmen sayısı doğruysa nüfus hatalı. Fark ise tam beş milyon dolayında. Dinlerken güleyim mi ağlayayım mı bir türlü karar veremedim. Radyoda konuşan MERNİS yetkilisi bilgisayarına sahip çıkıp, vallah billah bizde hata olmaz demeyi görev biliyor. İyi de rakamlar ortada. Bir aldatmaca ya da yanlış var ama nerede belli değil. Beş milyon şaka değil arkadaşlar. Verdikleri ya da verecekleri oydan vaz geçtim, varlıkları ile yoklukları başımıza düşen geliri yakından etkiliyor. Eksik olması hükümetin işine geliyor kuşkusuz. Böylece kalem bile oynatmaya gerek kalmadan gayri safi başa düşen armutu artırmalarında bir behis kalmıyor. Sonra üç çocuk yapın deyişlerine de haklı bir gerekçe oluyor. Ama ya seçmen sayısı gerçekte 48 milyon dolaylarında iken bize 42 milyon diye yutturulduysa, işte orası vahim. Bunu Newsweek dergisi nasıl haber yapardı merak ederim. "Laiklerin yeni oyunu, sayılarını artırmak için manken kullandılar." dermiydi acaba? Duyduğuma göre CHP nihayet bir Meclis araştırması istemiş. İnşallah doğrusu bulunur da şu sis perdesi kalkar, ortalık aydınlanır.

Bugün başta biz Fenerbahçe'liler, sonra Türk sporu için bir büyük gün. Akşam Chelsea'yi elersek yazdığımız tarihe bir yaprak daha ekleriz. Yenilirsek te canımız sağolsun. Ben yarınki sayıyı sarı lacivert hazırlamaya başladım bile. Fenerbahçe'ye hakettiği o büyük zaferi yürekten diliyorum. Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Kahveci : Cemal Türker


Sevgilim Annabel Lee

Pencereyi açtım ardına kadar. Islak rüzgarı içime çektim. "Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim" diye mırıldandı Kavafis. Dudaklarının üstünde, alnında ter damlacıkları birikmişti. 1920'lerde İzmir'de bir kızı sevmişti şair.

Yıllar geçmişti... Bir ömür geçmişti. Özlemse hiç dinmemişti. Şimdi dönüp hatırlamaya çalışmak, İzmir'i, o kızı...

Soluksuz dinliyordum Kavafis'i. Parmakları buz gibiydi. Titredim.

"Bu bulanık anıyı anlatmak istedim.
Ama silinmiş neredeyse bir şey kalmamış
Çook eskiden, çok...
Taa, gençlik yıllarımdan
Bu bulanık anıyı, anlatmak..."

Gözleri yüzümde çakılı, duraksadı, derin bir nefes aldı :

"...isterdim
Bir giysiydi sanki yaseminler
Ağustos'taydı sanırım, Ağustos'da bir akşam
Gözlerini hatırlıyorum biraz, sanırım maviydiler
Ah, evet maviydiler... Mavi gök yahut da..."

Sustu. Uzunca bir sessizlik gelip yerleşti aramıza. Hiç bitmeyen, sonsuza varan, yüzyıllık, milyon yıllık bir sessizlik.

Tarçın rengi bir akşamın "geri dönülmez" ikindisinde, Kavafis'i yaşıyordum mısra mısra..

Pencere camlarında yağmur buğusu. Özdemir İnce'nin dilimize kazandırdığı Kavafis'in o güzelim şiiri.

"Ah, evet maviydiler..."

Bilmem hangi bulanık hatıranın izini sürmenin zamanıydı artık. Kırkbeş yıl bitmişti. Sevgi ve yeni umutlara el uzatmak için geçti... Yaşanmışlıkları, hataları, sönmüş hayalleri yok saymak mıydı umut ? Kavafis inadına susuyordu. Bakışları dalgın. Dudaklarında silik bir gülümseyiş...

İç dünyamı ilk kez ortaya seriyorum... Kendime ilk merhaba demem, ilk dokunuşum. Kendi içime sahip çıkabiliyorum artık. Hayatıma, inançlarıma sahip çıkabiliyorum...

- Ama," diyor Nezahat hanımefendi

- Kendinle tokalaştığın an cılk yara olmak, hasar görmek de var. Nasıl desem, aynı tokalaşmayı başkalarından esirgemek de var. Kaçak yaşamak, toplum kaçağı olmak da var. Yalnızlık var. Bedeller ödüyoruz ister istemez. Severken bile...

Kararlıyım kırıklıkları, düş bozgunlarını ta en baştan kabullenerek "ben varım" diyebileceğim..Eskiden bunu sadece mırıldanırdım şimdi haykırmaktayım.

Ben varım, buyum diyebiliyorum... En azından şimdilik !

Yarı sisli bir başka akşamdı.

Ay denizden yükseliyordu usulca. Fesleğen ve filbahri kokuları birbirine karışıyordu. Düşlerimi çiziyordum yalının boş duvarlarına. Işıklar sönüveriyordu. Tül perdeleri sıkı sıkıya kapalı ahşap evlerin birinden çıkıp geliyordu Annbel Lee. Gözlerinde kül rengi pırıltılar...

"Senelerce, senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde yaşayan bir kız vardı,
Bileceksiniz adı Annabell Lee
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten ve sevmekten başka beni
O çocuk, ben çocuk,
Memleketimiz o deniz ülkesiydi
Sevdalı değil, kara sevdalıydık" diye söze karışıverdi Edgar Allan Poe.

Sesi çapaklıydı. Rahatsızlık duydum orada oluşundan.

"Göklerde uçuşan melekler dahi kıskanırlardı bizi
Bir gün işte bu yüzden göze geldi
O deniz ülkesinde üşüdü
rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee..
Götürdüler el üstünde, koyup beni..."

İlkgençliğimin rengi atmış fotoğrafları arasında Annabel Lee'nin yeri hep farklıydı. Şimdi, bu satırları yazdığım sonbahar alacasında onu düşünüyorum yine. Ucundan kenarından yakalamaya çalıştığım eski bir sevda şiiri ve düş sağnakları altında sırılsıklamım. Çifte su verilmiş özlemler, ihtiraslar, kırıklıklar ve hep o güzelim Annabel Lee.

Bir vakitler, Aliki Vuyuklaki'nin uçuşan sarı saçlarına, yüzündeki o masum ifadeye yüklemiştim kafamdaki fotoğrafları. Annabel Lee'yi Aliki'de yaşamıştım. Ve günün birinde Aliki'nin de çekip gittiğini söylediler. Kanserdin, eriyerek, acılar içinde. İnanmak zordu !

"Sevdadan yana, kim olursa
Yaşça başça bizden ileri, geçemezlerdi bizi
Ne yedi kat göklerdeki melekler, ne deniz dibi cinleri
Hiçbiri ayırmaz beni senden... Güzelim Annabel Lee..."

Bir sığınış mı... Artık ne önemi var ? Zaman hızla geçiyor... Hep sorumluluklar, hep yapacak işler... Hep sonrası ve öncesi arasında devam eden koşturma... Telaş... Heveslerimi sindirmeyi çok küçükken öğrendim. Ayağımı yorgandan taşırmamayı da.

Cemal Türker


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,609,609,609,609,609,609,609,609,609,60
5 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Ersel Akant

 Kahveci : Ersel Akant


  Vapurda Geçse Günler

Vapurda geçse günler,
      Deniz Çarpsa
            Ve
                  Üşüsek beraber…

Rüzgarı Selamlıyorum

Rüzgarları selamlıyorum
            Taa, sonbahardan.

Ayrılığın gölgesi üzerimde
            Yoruldum ağlamaktan…

Koca Aşk

Yaz başıydı başladığımızda,
      Bir mevsim bile,
            Çok gelmişti,
                  Bu koca aşka…

Fırsat

Ne sen bana anlatabilmiştin kendini,
      Ne de ben sana söyleyebilmiştim derdimi.

Seni seviyorum demeye,
      Fırsat bile bulamadan,
            Bitmişti...

Gidiyorum

Geçiyor seneler ömrümden,
            Uzanıp gidiyor geceler.

      Sadece karanlıklar biliyor,
            Gidiyorum bu şehirden…

Tahta Kolyem

Son günümüzde vermiştim sana tahta kolyemi,
Bir daha görüşemeyeceğimizi bilsek de,
ve her baktığımızda içimizi yaksa da,
Namussuz gecelere inat,
Saklamıştık,
ve sarılmıştık birbirimize…

Şimdi takıyor musun o tahta kolyemi ve
Eskileri yad ederken anıyor musun hala beni,
Bilmiyorum…

Ama, saçlarını savuran her rüzgar da
Benden bir selam var
Bundan sonra sana…

Yaz rüzgarlarının fısıltılarını bekle
Ve son şarkımızı yeniden dinle.

Biliyorum ki,
Bir gün bir yerlerde karşılaşacağız.
Sakın umudunu kaybetme…

Ersel Akant
erslaknt@gmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
4 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Deniz Kartal


Küresel Sorunlar ve İnsan

Yine kendi kazdığımız kuyuya düştük. Komşun aç ise bir gün senin bahçendeki domatesleri isteyecektir gerçeğini unuttuk. Onları ezip mutsuz ederek mutlu olabileceğimizi düşündük. Oysa mutsuz olan komşular eninde sonunda bizi de mutsuz edeceklerdi bunu göremedik.

Komşularımız yabani hayattı, ağaçlardı, kuruttuğumuz göllerdi, aç kalan kurtlardı, mahsur kalan kutup ayılarıydı…


Ormanları, önce tarla yapabilmek için kestik, sonra barınmak için.
Ama yetmedi.
Evlerimizi büyüttük villa yaptık, kapısına kale surları gibi bahçe duvarları diktik. Buralarda kullandığımız taşlar için büyük taş ocakları yaptık, taş ocakları bölgesinde erezyonlara sebep olup dengeyi alt üst ettik.

Bencilliğimiz ve saldırganlığımız yüzünden, yeryüzündeki tüm varlıkları ve bütün doğayı kayıtsız şartsız bizim emrimizdeymiş gibi düşündük, diğer türlerin yaşama alanlarını yok ettik. Sonrada, yaşama alanlarını yok ettiğimiz için aç kalan yabani hayvanları, evlerimize yaklaştılar diye öldürdük. Oysa onlar yalnızca hayatta kalmak istiyorlardı, önce yaşadıkları yerleri ellerinden aldık sonra da yaşamlarını...

Av partileri düzenledik, öldürdüğümüz hayvanlarla gururlandık, fotoğraf karelerine pozlar verdik, televizyonlarda fon detayı olarak postlarını sergiledik.

Ardı arkası kesilmeyen savaşlar, bombalar, atmosfere yaydıgımız kimyasallar, içme sularına karışan fabrika atıkları, kirlenmiş denizler, beslenme noktalarını körelttiğimiz için kuruyan göller…

Hep beraber yaşadığımız doğayı perişan ettik, iç çekmelerine, ağlamalarına, bize yalvarmasına kulak tıkadık. Kutuplardaki ayıların inlemelerini duyamadık, kuruyan göllerden elini ayağını çeken kuşların yoklugunu fark edemedik, erezyonla denize dökülen binlerce metre küp kurak, ağaçsız topraklar için kılımızı kıpırdatmadık.

İşin üçkağıdını unutmadık ama, kestiğimiz her ağaç için diktiğimiz ağaçları savunma olarak kullandık. Oysa ormanlık bölgeler yüzlerce yılda oluşur. Köylü uyanıklığıyla birbirimizi kandırmaya çalıştık.

Ve şimdi her şeye rağmen yinede samimi olmayan, zorlama yöntemlerle, perişan ettiğimiz doğal dengeleri yerine getirmek için yapay çözümlerden bahsediyoruz. Artık bir moda olarak kullanmaya başladığımız küresel ısınma deyimini, sosyete sohbetlerinde karşı cinsi etkilemek için sarf ediyoruz.

300 beygir gücünde Jeeplerimize binip yaktıkları yakıt ve ortaya çıkardıkları karbondioksiti unutup birilerini suçlamayı seçiyoruz. Bir yandan küresel ısınma seminerleri düzenleyip diğer yandan gerçek barış için atılması gereken gerçek adımlardan bahsetmiyoruz bile.

Hadi gelin önce kendi çöplüğümüzden işe başlayalım, sonra en yakınlarımızdan devam edelim ve sonrada dünyaya mesajlar verelim.

Artık küresel duruşlar ve yaklaşımlar geliştirilmelidir. Çevreye duyarlı, doğayı tanıyan ve onunla barışık nesiller yetiştirilmelidir. Bu nesiller ülke yönetimlerinde söz sahibi olmaya başladıklarında küresel sorunlara gerçekçi, samimi ve kalıcı yaklaşımlar söz konusu olabilir.

Ermenistan'da Nükleer Santral varken bizde olmaması bir şey değiştirmez. Irak'ta yaşanan savaşı bütün dünya hissetmelidir. Bodrum veya Yunanistan'da yanan ormanların acısı herkesin yüreğinde iz bırakmalıdır.

Bindiğimiz dalı kestik, bugün başlasak bile yüzyıllar boyunca yarattığımız tahribatı onarma şansımız yok, ama bir yerlerden başlamamız gerektiği de ortada.

Bu dünya hepimize ait ve ancak el ele verebilirsek yaşanabilir bir halde tutabiliriz.

Dünya vatandaşı olamazsak maalesef savaşmak için bile nedenimiz kalmayacak.

Deniz Kartal


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Şadıman Şenbalkan


AVUTAYIM SENİ

Yetmişli yılların sonuydu:
Melike Demirağ'ın dilimize dolanmış şarkısı;
"Uyu güzel bebek okşayayım seni...
Ninnilerle türkülerle avutayım seni...
Uyu sayın seyirci: Avutayım seni...
Renkli menkli sinemaskop avutayım seni..." şarkısı ister istemez eskiye özlemden maada eskinin tekrarıyla yeniden dolandı dilime...
Televizyon haberlerindeki, gazetelerdeki, AKKOMPANYEMAN(birbirini tekrar eden haberlerden gına geldi!)çünkü.
Halkın tek eğlencesi televizyonlarımızda şarkıcı yarışmalından geçilmiyor!
Düşünen, okuyan, okudukça anlayan insanımıza da dayatılan popülerlik savında, birkaç editörün oluruyla kimleri yazar, kimleri romancı ilan edilmiyor zira!
Türk Edebiyatı'nda baş tacı edebileceğimiz, çevirip çevirip okuyabileceğimiz kalemlerimiz var ama, yeni nesil edebiyat hanemize damga vuran edebiyatçılarımızın popülerliklerinden başka bir endam sergiledikleri yok! Ürettikleri ise, aynı topun kumaşı gibi birbirlerini tekrarı!
Kitapları çok satan bir kadın yazarımız, roman dilindeki sözcük sayısının çokluğunda, ama ve lâkin Osmanlıca ve Farsça ve de Latin kökenli dillerden aldığı öğelerle kitabına renk kattığını düşünüyor(!) ya da "ben neler de" biliyorum diyor olmalı ki, bunu hep yapıyor güya entelektüellik adına!
Roman ve öykü dilindeki sözcük sayısı, dilin zenginliği konusunda kesin bir ölçüt sayılmaz.
Çünkü bir dilin zenginliğinin en önemli kanıtı, o dilin yazarının anlatım gücünün yüksekliği, değişik kavramları ayrı ayrı karşılayabilmesi, tarih boyunca geniş bir söz varlığından gelmiş dilimizdeki gizli anlamları, anlatımını sunmasıdır.
Kaldı ki Türkçe'miz kendi kök ve varlıklarıyla kendini göstermiş ve günümüze kadar geniş bir söz varlığına sahip olmuştur. Ve zaten edebiyat bilgisine haiz ve yetenekli yazar öyle sapma söz sanatları saydığı kelime kavgalarına girmeden, alalatacağını da anlatır.
Velhasıl Türkçe'mizdeki sözcükler anlamlarını cümle içlerinde kazanmışlardır. Ve güzelim şarkılarımız, ezgilerimiz ve şiirlerimiz aklımıza kazınmış, bizlere hayatın nabzını tutuğumuz noktanın neresinde olduğumuzu da hatırlatmaz mı?
"Uyu yavrum ninni uyutayım seni...
Masallarla misallerle avutayım seni..."Mİ?
Her şeye MAYDANOZ OLAN avutma işlerinde, edebiyatıma dokunma emi bay VE bayan çok bilmiş!
İç hesaplaşmalarını da hatıra defterine yaz sen iyisi mi yazıcı kişi... Ve çoluğun çocuğun okur seni de bizim çocuklarımıza uydurduğunuz yalanlar diyarındakiler kalmaz!
Çünkü biz bu fonemden bıktık ve artık küçük gölünüze tutmuş mayanızla avutmayın bizi!
Biz avunurken parasızlık batağında, ekmek dertlerimizle kazanç hanenize yenilerini ekleyip, televizyonlarımıza çıkıp avutmayın bizi...
Gazetelerimizde yer kaplamayın siz...
Kitap raflarımız, salt sizin değil... Önce edebiyatın ve edebiyata sahip çıkanların...
"Uyu yavrum ninni
Uyutayım seni...
Uyu güzel bebek
Uyutayım seni
Masallarla tasasızca
Avutayım seni..."
Uyumuyorum söyleme bana ninni dersem ben:
Avutmuyorsunuz beni, kimseyi bu belli.
Pınar Kür'ün Aysun Kayacı'nın sözlerine inancında, sus pus olması hasmane değil ama, öteki durum kurtaranlar niye düşündüklerini değil, düşünmediklerini söylerler?
O program da bir avutma programı anlaşıldı, nini...
Müjde Ar, engin siyasi bilgisi ile baktığı yerden gördüğü dünyasıyla, siyaset mi yapmak istiyor yoksa(?)veyahut gazoz kapağı numarası ile reyting için parasına para katmaya mı uğraşıyor acaba?
Nereye baksam eski artistler ve yeniler karşıma çıkıyor şu bizim aptal ve zaman zaman da abdal kutumuzda!
Sizi gidi bize ninni söyleyip avutanlar sizi...
"Güvenme varlığına, düşersin bir gün sende darlığına" diye boşuna dememiş bir ata sözümüz sözünü.
Ve "Var evi kerem evi, yok evi verem evi" ise, avutma beni, bizi niniler ile... Ve renkli menkli diziler ile..

Şadıman Şenbalkan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
11 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Malik Gödeliner


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


Serçe Uyanışı

kaygan yollarında dualar tüten bu şehrin
göbeğine dikilmiş bir heykele döneceğim
ve en şahane elbisemi giymiş gibi
gelişine şenlikler düzenleyeceğim

aşk eski bir kavga iken sebepsiz
ben en şamatalı yerinde gülümseyeceğim
sen güller beklerken hep ellerimde
inadına diken olup kalbini deleceğim

ellerimde yazdan kalma sıcaklar
burnumda yeni baharın uyuşturan kokusu
şaşırma, elbette demlediğin bir bardak çaya
kahveden çok tamah edeceğim

aslında ayrılıklar kış ayazı kadar yakıcı iken
kulağımda uğuldayan rüzgarlara takılıp
en soğuk hanelerine sıcak ışıklar götüreceğim
illaki apansız geldiğim düşlerinden
apansız düşlere göçeceğim…

Gülcan Talay

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Genel Yaşam Sigorta A.Ş.


KM - GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş. İŞBİRLİĞİ İLE
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI


Sevgili KM Dostu,

Sağlığınız bizim için önemlidir,

Genel Yaşam Sigorta A.Ş sizlerin Ağız ve Diş Sağlığı ile ilgili sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla Promosyon olarak hazırlamış olduğu ağız check-up'ı hizmetinden faydalanabilmeniz için sizi anlaşmalı kliniğimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.

Yapılacak olan ağız check-up'ınız ve Diş Taşı Temizliğiniz için yapmanız gereken sadece IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ'NDEN aşağıda belirtmiş olduğumuz ilgili kişileri üç gün önceden arayarak randevu almanız ve tarafınıza iletilmiş olan bu sertifika ile 2008 Haziran sonuna kadar kliniğimize başvurmanızdır.

Panoramik Röntgen ve ağız check-up'ınız GENEL YAŞAM Promosyonunun bir parçasıdır.

Sağlıklı günler, güzel gülüşler dileğiyle...

Saygılarımızla
GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş.

Randevu için:
Nursel Çalışkan (nurselcaliskan@identist.com.tr)
Gülsün Er (gulsuner@identist.com.tr)

IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ
Kasap İsmail Sok. Sadıkoğlu Plaza 1 Kat 3
No 68 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216-337 0707 / 0216-337 0708
http://www.identist.com.tr

Editör'ün Notu: Yukarıda sözü edilen sertifikayı buradan bilgisayarınıza indirebilir, üzerine ad ve soyadınızı yazdıktan sonra bastırarak veya email ile göndererek bu hizmetten yararlanabilirsiniz.


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "
 


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Türkçeyi iyi kullanmanın yöntemlerinden bir tanesi de, Türkçe sözlük bulundurmaktır. İnternet ortamında bulunabilecek en iyi Türkçe sözlük bence http://www.tdk.gov.tr web sayfasında bulunandır. Tabi sadece sözlük değil, güzel dilimizi verimli ve düzgün kullanabilmenizi sağlayacak her türlü destek, bu web sayfasında mevcut.

http://www.izedebiyat.com/ ...Biz ki acıya bağdaş kurmuş iki zamandık, susuşlara meyilli. Birbirine hiçbir zaman kavuşmayacak trenlerin tek suçlusuyduk. Sevdaya itham edilmiş romanların katili, yüreğinden sızan kanları susuz toprağa ifşa edilen iki hükümlüydük..Biz ki hüzne örülüydük..Sonra sırtlarımızı dayadık birbirimize. Kalabalıkların arasına iki kırık bedenle yürümektense; bir kız çocuğuna renkli balonlar alma suçuyla ölmeyi tercih ettik .. Kavganın ortasında, gölgenin avcuna, karanlığın sabahına bir filiz ekmeye yemin ettik biz..Günahlarımıza tövbe diye degil...

Bloglar, ilgili alanlarınızı, duygularınızı, düşüncelerinizi kısacası istediğiniz herşeyi yazabileceğiniz ve bunları yüzbinlerce blogcuyla paylaşabileceğiniz kişisel web sitelerinizdir. http://www.blogcu.com/ web sayfasına girerek siz de kendinize ait bir blog yaratabilirsiniz.

Bu haftanın flash oyun konusundaki web sayfa tavsiyemiz http://www.extremoyun.com/ Oyuna doyacağınıza emin olabilirsiniz.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

TreeWalk 8.2.1 / Windows / 1.19 MB http://www.ntcanuck.com/tw_exe/twdns821.exe
Güncel problemlerinizi çözmek için mükemmel bir yardımcı program. İndirip gönül rahatlığıyla kurabilir ve kullanabilirsiniz. Yaptığı işi, internette dolaşırken yazdığınız adresleri direkt olarak bağlı olduğu DNS'lere sormak ve kısa yoldan adrese ulaşmanızı sağlamak olarak tanımlayabiliriz. Örneğin bir nedenle Türkiye'den ulaşamadığınız adreslere bu kurulumu yaptıktan sonra sorunsuzca ve hiçbir engellemeye takılmadan ulaşabilirsiniz. Benden söylemesi:-))

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Besame Mucho
Dalida









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20080408.asp
ISSN: 1303-8923
8 Nisan 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com