Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.451

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 2 Haziran 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Okumak yazmak cehaleti alır ama...


İyi haftalar,

Bu hafta sonu sakin miydi yoksa bana mı öyle geldi bilmiyorum. Yarım saattir ben ekrana ekran bana bakıp duruyoruz, tık yok. Bunda "dinleniyor" olma ihtmalini göz önüne alan bilinçaltımın parmağı var mı bilemiyorum. Ama bildiğim birşey var artık daha dikkatli olacağım. Bir kere cebi birine kaptırmak yok. Hele bizim ufaklığa oyun oynasın diye vermek hiç yok. Mendebur bulur bir yolunu, yükler casus programını, sonra al başına belayı. Dinlemek için telefonu bile açmaya gerek kalmıyormuş artık. Bana bir sinyal göndermesi yetiyormuş. Bir de bu yaştan sonra çoluk çocuğun maskarası olacağız iyi mi? Hani "No" yerine "Yes" e basmayı anladık, insanlık hali olabilir. Benim de başıma geliyor arada bir. Hatta bazen kapattım sanan şaşkınların telefon görüşmemiz hakkında etrafındakilerle yaptığı mütaalaya bile şahit oluyorum. "Bunun da burnu büyüdü, göbeğini kıskandı herhalde, hahhhaaha" dediklerini duydum geçen gün, sinirlendim de ama gayriyasal bir uygulamayla dinlediğim ortaya çıkar diye sesimi çıkaramadım. Oysa bu tür dinlemenin yasal, gazetelere basılabilir, ona buna dinletilebilir ya da bir başka suçtan yırtmak için kullanılabilir olduğunu bilseydim, ben de diyeceğimi pekala derdim yani. Benim bildiğim telefon görüşmesini habersiz kaydetmek bile suç. Oysa paçavra gazetenin kaşar muhabiri "No" yerine "Yes"e bastı, bana ne, ben de kaydettim diyebiliyor. Yani yavuz hırsız ev sahibini gene bastırıyor. Bay Sav'ın bu işte bir gafı varsa tabi ki sonuçlarına katlanmalı ama birisi de şu paçavranın muhabirlerine gereken cezayı vermeli.

Bu dinleme olayı gerçekten insanı rahatsız eder birşey. En yasalından bir dinleme yapmak için bir dilekçe ile bir hakimin oluru yeterli oluyormuş. Kötü niyetli bir polis ile işi başından aşmış bir hakim yüzünden hemen herkes en mahreminden dinlenebilirmiş. Vay halimize. Çakma demokrasi havarilerine duyurulur. Bundan böyle sadece yağlama yaparken değil, öncesinde ve sonrasında da yalakalık etmeye devam edin yoksa foyanız ortaya çıkar, benden söylemesi.

Bizi AB'de sattı diye Babacan'ı eleştirmiş, gereken yapılsın demiştik. Kime söylemiştik? Bizzat başbakana. Oysa hafta sonunda, şakşakçılarıyla yarı tatil yarı "Nasıl yırtarız?" biçiminde geçirdiği toplantılarından birinde babecana arka çıkmış, haklıdır demiş. Onu kime şikayet etmeli bilmem artık. Ama suları artık hafif hafif değil bayağı bayağı kaynamaya başladı, onu bilirim. Aslında bu memleketi sınır dışında kötüleme alışkanlığı bulaşıcı. Uçakta biber gazı mı yiyorlar ne, ne dediklerini bilmez hale geliyorlar. Bu işi eleştiriyle karıştırmak yanlış olur, sakın ola bu yanlışa düşmeyin. Bu içeride kaybettiğini dışarıda kazanma içgüdüsüdür sadece. Son olarak Bay Pamuk bir vecize yumurtlamış. Topu görse karpuzla karıştırır diye tahmin ettiğim Bay Pamuk, Euro 2008 öncesinde kendisinden ayrılan ilgi oklarını tekrar bünyesinde toplamak amaçlı Der Spiegel dergişsine bir demeç vermiş. "Futbol Türkiye’de milliyetçiliği, yabancı düşmanlığını ve otoriter düşünme tarzını üreten bir makine haline geldi." buyurmuş yüce yazar. Futbol cahilliği sadece bu lafından bile belli değil mi? Hırsın, taraftarlığın en babası var futbolda. Bunu milliyetçilikle karşılaştırmak saçma sapan bir kavrayış biçimi. Bunu milliyetçilik olarak tanımlarsak, bu kavramın içini boşaltmış oluruz ki, bu da yakışık almaz. Milli takımı tutmakla 3 büyükleri tutmanın arasında fark olmadığını bilebilse belki böyle bir laf etmeyecek. Terim'i de "aşırı milliyetçi" olarak tanımlamış zatıalileri. Terim'i sevdiğimden değil, ama bu laftan çok rahatsız oldum. Eee ne demişler, "Okumak cehaleti alır ama eşeklik baki kalır." Buna bi de yazmayı ekledin mi demek ki eşeklik te katmerleniyor. Sev ya da sevme, Terim artık bir marka olmuş, adam bir sürü koca kulüpten teklif alıyor, sen şimdi kalkıp bu adama "aşırı milliyetçi" dersen sadece kafaları bulandırırsın. Ayıp olur. Belli ki babanın bavulunda ayıba dair bir not yokmuş. Keşke biraz ona buna sorup öğrenseydin be Pamuk. Haydi hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Kahveci : Beyhan Ada


Her çocuk 7 zeka ile doğar

Sevgili arkadaşlar hafta sonu eğitimini almak için, bir yıl önce katıldığım seminer de işlediğimiz bu konuyu sizlerle paylaşmak istedim. Her çocuk 7 zeka ile doğar, bunlardan hangisinin çocuklar da gelişmiş olduğunu çocuklarınızı ve kendinizi gözlemleyerek öğrenebilirsiniz. Buyrun birlikte inceleyelim.

SÖZSEL- Dinsel zeka
MANTIKSAL- Matematiksel zeka
GÖRSEL- Mekansal zeka
BEDENSEL- Dokunsal zeka
MÜZİKSEL- Ritmik zeka
KİŞİLERARASI- Sosyal ve toplumsal zeka
KİŞİSEL- İçsel zeka


Thomas Armstrong'un -7 kinds of smart- adlı kitabını okumanızı tavsiye edebilirim. Son yıllar da 7 zekaya 8.si eklendi. Bu da Tabiat- Doğasal zeka.

ÇOKLU ZEKA KURAMI:

* Çocuklar zeka bakımından birbirlerine benzemediklerinden öğrenme sürecinde her birey tek tir ve özeldir.

* Veli ve öğretmenler sağladıkları ortamı ve öğretim yöntemlerini değiştirerek çocuğun zekasını değiştirip geliştirebilirler.

* Çoklu zeka kuramının amacı,eğitim de bireylerin neler yapabildiğinden çok neler yapabileceğinin düşünülmesidir.

* Genellikle dil ve matematik zekası üzerinde durulmasına karşın,bütün zekalara eşit derece de önem verilmelidir.

* Çoklu zeka kuramı öğrenciler de bulunan tüm güç ve becerilerin tanınması ve öğretilmesi görüşünü temel alır.

* Herkes aynı zekalarla doğmalarına karşın çocuklar öğrenime farklı zeka alanları gelişmiş olarak başlar. İnsanların sahip olduğu tüm zekalar yaşam boyu geliştirilebilir.

* Önemli olan kişinin güçlü ve zayıf olduğu zeka alanlarını görüp bunları geliştirecek uygulamalar yapmasıdır.

* Bir çocuğun tek bir zeka bölümü ile eğitilmesi yanlış kabul edilmektedir. Çoklu zekanın temelinde kültürel boyutlar vardır.

* Kültürler farklı zeka türlerine verdikleri değerle zeka gelişiminde etkili olur.

* Fazla önem verilen zeka türleri diğerlerinden çok ve hızlı gelişir. Kabul gören ve değer verilen davranışlar teşvik edici olduğundan kişi bu davranışını zenginleştirmeye yönelir.

* Zekalar herzaman, karmaşık bir yolla,birlikte çalışır.

* Zeka, bir sorunu çözme yada farklı kültürel ortamlar da bir ürüne şekil verme yeteneğidir.

* Bireyin içinde bulunduğu toplumun kültürü ve önem verdiği değerler,çocuğun zeka gelişimini etkilemektedir.

* Örneğin bir futbolcu koşarken, yakaladığı topa vururken BEDENSEL ZEKA yı, sahayı ve görevini tanırken MEKANSAL ZEKA yı, oyunun kurallarını öğrenirken DİL VE SOSYAL ZEKA yı, kendini değerlendirirken İÇSEL ZEKA yı kullanır.

SÖZSEL-Dinsel zeka (dinlemekten anlaşılan dinsel zeka)

Kitaplarım benim için çok önemli.

Televizyon ve film seyretmektense radyo dinlemekten zevk alırım.
Kelime üretme oyunlarını severim.

İnsanlar konuşurken kullandığım kelimelerin anlamlarını sorma ihtiyacı duyarlar.
Türkçe, edebiyat, ingilizce, sosyal bilgiler ve tarih derslerinden çok, matematik ve fen derslerinden az zevk alırım.
Yolda giderken manzaradan çok ilan tahtalarında ki kelimeler dikkatimi çeker.
Konuşmalarım da, okuduğum ve duyduğum olaylara değinirim.
Yazmaktan çok hoslanırım, şiir ve hikaye yazarım.

MANTIKSAL-Matematiksel zeka

Aklımdan kolaylıkla hesap yapabilirim.
Öğrenciyken matematik ve fen en sevdiğim derslerimdi.
Mantıksal düşünmeyi gerektiren oyunlar oynamayı, sorun çözmeyi severim.
'Eğer' kelimesiyle başlayan deneyler yaparım.
Aklım, olaylar da bir mantık sırası, belli bir düzen arar.
Bilim deki yeni gelişmelerle ilgilenirim.
Herşeyin mantıksal bir açıklaması olduğuna inanırım.
Bazen, soyut, sözsüz ve görüntüsüz düşünürüm.
İnsanların yaptıkları ve söylediklerinde mantık yolu bulmayı severim.
Herşey ölçülüp, sınıflandırıldığında ve incelendiğinde daha rahat ederim.
Zeka oyunlarından zevk alırım.

GÖRSEL- Mantıksal zeka

Gözlerimi kapattığımda, açık ve net resim görürüm.
Renklere karşı duyarlıyım.
Etrafım da gördüklerimi kaydetmek için fotoğraf veya video makinası kullanırım.
Bilmece ve bulmaca gibi görsel oyunları severim.
Canlı ve parlak rüyalar görürüm.
Tanımadığım bir yerde dolaşırken bile yolumu kolaylıkla bulurum.
Çizmeyi ve karalamayı severim.
Bana göre geometri cebirden kolaydır.
Kuşbaşı baktığım da bir şeyin nasıl görüleceğini hayal ederim.
Resimleri çok olan yazılara bakmayı tercih ederim.

BEDENSEL- Dokunsal zeka

Düzenli olarak bir spor dalıyla uğraşırım.
Uzun zaman hareketsiz oturmak bana zor gelir.
Dikiş dikme, dokuma, oyma, oyuncak yapma gibi ellerimi kullanabileceğim çalışmaları severim.
Güzel fikirlerim, genellikle yürüme, koşma gibi bedensel bir hareket yaparken gelir.
Boş vakitlerimi dışarida geçirmeyi severim.
Birisiyle konusurken, ellerimi veya beden dilimi kullanırım.
Bir şeyi iyi öğrenmek için onlara dokunma ihtiyacı duyarım.
Deli gibi koşmayı ve benzeri çılgın hareketleri severim.
Kendimi 'eşgüdümü çok iyi' olarak tanımlıyorum.
Yeni bir beceri geliştirebilmem için okumak ve seyretmek yerine uygulamam gerekir.
El, kol ve yüz hareketlerimi iyi kullanırım.

MÜZİKSEL- Ritmik zeka

Sesimin müziğe yatkın olduğunu düşünüyorum.
Bir notanın yanlış olduğunu hemen anlarım.
Radyo, kaset ve disket çalarla sık sık müzik dinlerim.
Bir müzik aleti çalarım.
Müzik olmasaydı hayattan zevk almazdım.
Yürürken aklımdan şarkı söylerim.
Basit bir vurma aleti ile bile müziğe eşlik edebilirim.
Şarkı ve müzikal besteliyebilirim.
Bir parçayı bir iki kere dinledikten sonra güzelce söyliyebilirim.
Çalışırken veya yeni birşey öğrenirken genellikle mırıldanırım.

KİŞİLERARASI- Sosyal veya toplumsal zeka

Çevremdeki insanlar fikir danışmak için bana gelir.
Takım sporlarını, koşma ve yüzme gibi bireysel sporlara tercih ederim.
Bir sorunum olduğunda, kendi başıma çözme yerine, birinin yardımına ihtiyaç duyarım.
En az üç yakın arkadaşım vardır.
Sosyal olabileceğim oyunları seçerim.
Bildiğim şeyleri başkalarına da öğretmeyi severim.
Kendimi önder olarak görürüm.
Kalabalığın ortasında kendimi rahat hissederim.
İşimle veya topluluğum ile ilgili faaliyetlere katılmayı severim.
Evde yalnız kalmaktansa arkadaş toplantısına gitmeyi tercih ederim.

KİŞİSEL- İçsel zeka

Düzenli düşünür ve yaşamla ilgili soruları aklımdan geçiririm.
Kendimle ilgili daha fazla bilgi edinmek için kurslara katılırım.
Aksilikler karşısında esnek davranırım.
Yalnızca benim bildiğim boş vaktimi değerlendirme zevkim vardır.
Hayatımla ilgili düzenli olarak düşündüğüm önemli amaçlarım vardır.
Güçlü ve zayıf olduğum yönlerime mantıklı bakış açım vardır.
Kalabalık içinde olmaktansa, tek başıma bir oda da hafta sonu geçirmeyi tercih ederim.
Kendimi, istekleri güçlü ve bağımsız hissederim.
Kendi işimi kendim yaratırım.

* Çok uzun bir konu olduğunun farkındayım vaktinizin bol olduğu bir zaman da okur ve kendinizi yada çocuğunuzu dikkatle gözlemlerseniz inanıyorum ki farkinda olmadığınız yeteneklerinizin olduğunu göreceksiniz.

Beyhan Ada


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
8 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Cihan Devrim Avunduk


NEFRET…

Günaydın,

Biliyor musun; ben de çok istedim senden nefret etmeyi…

Hem de ne çok istedim bir bilsen, bir bilebilsen…

Çok denedim, debelendim…

Ve de her seferinde, her keresinde tuttu beni, tuttu da kavurdu bendeki beni, gözlerimi esir eden, beni benden alıkoyan o gün yüzün, o gülen güneş gözlerin, o çılgın akıl bakışların, o deli durgun deniz çıplaklığın, o bal çilek öpüşlerin, serin sıcak çınar okşamaların, sabahın bizden izin dilediği sabaha dek sohbet kahveleri, saliseler, saniyeler, dakikalar, saatler engelledi beni senden nefret etmemi, edilesi sandığım onca şey varken oysaki…

Haydi gel…

Haydi gel, sen de bırak artık, çabalama nefret etmeye benden…

Bize ne yazdı ise bugüne dek ve bundan ötesine, bırak kendini kadere,
kaderin sarıp sarmaladığı ılık ellerine, benim gibi…

"Ben kaderimi kendim çizdim" diyenlerden idim…

Ne var ki, senden sonrasında beceremedim bunu bir türlü, ne debelendim,
ne çabaladım türlü türlü, bir bilsen…

Sen; benim vazgeçemediğimsin.

Ben; senin için farklı mıyım !?

"Benim de hatalarım var belki ama, o beni anlamadı, affedilemez idi hataları, yanlışları, çok üzdü, çok kırdı beni !..." demekten vazgeçtim artık ben…

Haydi gel, sen de vazgeç be güzelim…

Hiç mi "güzel şeyler", hiç mi "dolu mu dolu anlar" yaşanmadı !?

Hiç mi yok "unutulamayacak güzelliklerimiz", ruhlardan, bedenlerden, uslardan "asla" silinmeyecek, her ne olursa olsun, her ne yaşanırsa yaşansın bundan sonrasında !?

Ben bıraktım hesap sormaları, hesap vermelerle birlikte, gerilerde…

Ben bıraktım artık "nefret"i…

Hayatımın geri kalanına - varsa / olacaksa eğer - bendeki o güzel,
bendeki o derin, bendeki o unutulmaz, bendeki o silinmez izlerinle, o "bendeki sen" ile devam ediyorum…

Haydi gel…

Haydi gel, sen de bir "alt toplam" al…

Ve de arkasından bir nefes al en derininden…

Ve bu yeni güne böyle başla…

Ve bırak artık "nefret"i…

Günaydın akıllı ve güzel kadın…

Gülümse.

Cihan Devrim Avunduk
cdavunduk@gmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,208,208,208,208,208,208,208,20
5 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Doğukan Güney


ÇAKIREFELİ EFE

Koskocaman Konya ovası üzerinde ne kuş uçar ne kervan geçer. Yılda bir bilemedin iki canlı uğrar bu lanet bayıra. Bir ucundan bakıldığında öteki ucunda sisten başka bir şey göremez insan gözü.

Güneş bütün haşmetiyle kara, kıraç toprağı kavuruyor. Çatlak oluşmuş toprakların aralarındaki böcekler bile kaynar toprağın yüzüne korkuyla bakıyorlar. Buradan bırak geçmeyi, bir ucuna yanaşıp da öteki uca varmayı aklına koyanlara "helal olsun, esaslı adammış" der Çakırefe köylüleri.

Hangi babayiğit bu kara toprağın üzerine basmaya cesaret edebilir ki… Hangi babayiğit bu kızgın sacın üzerinde kızarık tutmaya razı olur ki… Hangi babayiğit kendini bu uğurda kara ateşe atmaya gönül koyabilir ki…

Çakırefe köylülerinin ağızlarında yıllar yılı pelesenk olan bir efsane vardır. Çakırefe efesi. Yıllardan bin yıl önce Çakırefeden bir erkek çocuğu dünyaya ayağını basmış. Bu öyle bir evlatmış ki doğduğunda bile ağlamayacak kadar yürekli, kuvvetliymiş. Küçükken hiç oyun oynamaz, hiç şaka yapmaz, kimsenin altında da ezilmezmiş. Kendi başına yalnız bir kurt gibi hayatını geçirirmiş. Başına gelenleri öğrenen her kişi ondan uzak durur, ona saygı duyar, ondan korkarmış.

Bu talihsiz efenin başına gelen talihsiz kaza, daha o doğmadan kaderine bıçak vurmuş, ekmeğine kan doğramış. Anası kendisine sekiz aylık gebeyken babasını köy meydanında acımasızca öldürmüşler hem de işkencenin en alçağıyla. Önce ellerini ayaklarını bağlayıp kolunu bacağını domuz gibi hapis etmişler. Sonra öldürmeden tüm bedenine ufak bıçaklarla kısa kısa, sadece derisini keserek derine inmeden çizik çizik etmişler. Ortalık kara kan gölüne dönüvermiş.

Köylülere ibret olsun da bu adam gibi dik başlılık etmesinler diye, meydanda ufacık yavruların gözleri önünde dağ gibi adamı can çekişen bir canavara döndürmüşler. Bakmışlar ki bu da yetmedi. Yaralarına avuç avuç, çuval çuval tuz döküp üstünü de bezlerle bağlamışlar ki tuzlar yaranın içine işlesin. Köy meydanında bağırtı sesleri gırla gidiyor. Adamın can çekiş seslerinden zevk duyan kalleşler o bağırdıkça gülmüşler o bağırdıkça gülmüşler. Adamı yavaşça can çekişe çekişe öldürmüşler. Tek kurşun sıkmadan. Köylünün gözleri önünde. Onlara karışanın, dik başlı olanın sonunu belli etmek için bu zavallı kendi halinde yaşayan Parmaksız Mustafayı bulmuşlar. Kan gölünün üzerinde güvercin gibi çırpınan adamı gören köylüler gıkını çıkaramıyormuş korkularından. Korku, insanı öyle hale getirir ki en insanlığa yakışmayan olayları bile hoş görmek lazım gelir. Kuş gibi çırpınan adamın gözlerinden bir damla su dökülmüş çıplak bağrına. Yavaşça sesi soluğu kesilmeye, ortalığı buz gibi karanlık almaya başlamış. Daha sonra köylüler Mustafanın açık kalan ağzından ruhunun göğe yükseldiğini gördüklerini anlatmışlar.

O gün bu gündür Çakırefe efesini gören herkes arkasından fısıltıyla bu hikayeyi anlatmış. Efe bunları anladıkça içlenmiş, anladıkça yalnızlaşmış, anladıkça yabanileşmiş, anladıkça güçlenmiş, anladıkça kurtlaşmış…

Arkadaşları da anası da onu Efe diye çağırırmış. Amma ismi öyle olduğu için değil ateş gibi, kurt gibi, sırım gibi bir delikanlı olduğu için… Efe köyün daracık göledinde oturup yemyeşil sudaki yansısını izlemeyi çok sever. Kendi yansısı en iyi arkadaşı, kendi sesi en candan dostu. Yine öyle küçük başını suya dikip çıplak ayaklarını buza sokarken bir sesler kulağına yankılanmış.

"Babam anlattıydı. Ta şurada görünen kocaman ovayı yalın ayak başı kabak geçen kim varsa ki o insan değildir. Efelerin efesi, ağaların ağası, yiğitlerin de başıymış. Daha hiçbir adem kulu öte ucuna varamamış bu ovanın."

Efe sesin geldiği yöne bakınca kendi yaşıtlarında iki çocuk görür. Biri uzun ince öteki şişman kısa. Kısa olan anlatıyor öteki dinliyor.

Birden sırım gibi upuzun boyuyla, güçlü kuvvetli kolları bacaklarıyla, kemik dolu yüzüyle, deniz gözleriyle, arkası görünmeyen kapkara gür saçlarıyla Efe, korkunç sıfatıyla karşılarına dikilmiş.

"Ben o ovayı geçerim. Hem de yalın ayak başı kabak. Geçerim geçmesine ya, benim bundan çıkarım ne olur onu sorarım"
"Sen ne diyorsun Efe. O ovayı geçmek senin benim gibi insan işi değil. Var boş ver bu işe. Kendini heba edersin bir inat uğruna. Kıyma kendine aslanım."
"Ben o ovayı geçerim. Hem de yalın ayak."
"Var git işine deli oğlan. Benimle alay etme sabah sabah."
"Ben o ovayı geçerim."
"Peki kendin kaşındın. O ovayı dediğin gibi yalın ayak geçersen sana malımın mülkümün hepiciğini veririm. Yalnız geçemez de geri dönersen Eminenin peşini bırakırsın."

Efe bıyık altından sırıttı. Kısa boylu olan adamın adı İsmail di. Köyün güzellerinden Emine de gözü vardı. Birkaç defa istemiş ama Emine "ben Efe'yi isterim" deyip onları kovmuş. Bu olaydan Efenin haberi maberi olmamış. Efenin gönlü yok kimsede. O kendinden başkasını sevmez, kendinden başkasını tanımaz, kendinden başkasına gönül biçemez.

İsmail, Eminenin kendisini evden kovmasını çok içerlemiş, Efeyi kendine düşman eylemiş. İçten içe onu öldürmek istermiş. Ama Efeden de çekinir yanına yanaşamaz, uzaktan küfür savurup kendince ölüm şekilleri kurarmış. Sonunda kendince bir plan kurmuş. Efenin dik başlı olduğunu gözünü budaktan sakınmadığını bilir. O yüzden kulağına ovayı geçme işini kaçırıp ondan kurtulmaya çalışıyormuş.

Efe hain bir tilki sırıtışıyla tamam der ve bu anlaşma bütün köylünün kulağına gider. O gün bu gündür Efenin ovayı geçmesi kulaktan kulağa taşınır, koskoca Çakırefe köyünü allak bullak eder.

Anlaşma şöyledir. Efe yanına sadece bir matara sudan, bir kap aştan başka bir şey almayacak. Ayaklarına çarık giymeyecek, başına şapka geçirmeyecek. Üç günde öte uca varamazsa İsmail tüm malını Efeye devir edecek. Lakin geçemezse Efe tüm malını İsmaile geçirecek.

Aslına bakarsak Efenin malı da yoktu mülkü de. Ama köylüye Emine için iddiaya girdiğini duyurmamak istedi İsmail. Köylü de "Bu İsmailde hiç kafa yok, Efenin nesi var ki onunla iddiaya tutuşur" diyordu.

Efenin ardından anası Rızban ana çok ağıt yaktı, çok gözyaşı akıttı da oğlunu kendine kıymaktan caydıramadı. "Etme oğul eyleme, hiç mi düşünmezsin şu garip ananı. Bir inat uğruna kendini kurtlara çakallara teslim edersin. Bizim malımız bize yeter. Azıcık aşım kaygısız başım demişler büyükler. Sen onlardan daha mı iyi bilecen oğul. Kimsenin malında gözün olmasın. Ben seni böyle soysuz mu büyüttüm oğul ha. Babanın kemikleri çatırdar bak. Soyuna laf getirme oğul. Babandan sonra bir de sen ateşe atma yüreğimi. O da aynı senin gibi boynunu büküp beni dinlememişti ama bak sonra ne hale geldi. Soysuz köpekler onun leşini akbabalara yem etti oğul."

Hiçbir laf hiçbir söz Efeyi kararından döndüremez. Bu işe neden kalktığını bir türlü belleyememişti. Yoksa yeşil gözlü Emine için mi tepecekti onca yolu. Ama onu hiç sevmiyordu ki. O kendi için gidiyordu oraya. Tüm dünyaya Efenin ne yiğit olduğunu göstermek, adını dağlara taşlara yazmak, kendinden sonra gelen insancıkların ağızlarında laf olmak için. Böyle geçirdi Efe, başını vurup yattı sonra. Yarın kendi kaderini Allah'ın izniyle çizecek, kendini herkeslere belletecekti.

Büyük gün geldi çattı aynı lanetin gelip çatması gibi. Efeyi görenler arkasından övücü laflar atıyor. Efe elinde torbasıyla matarası ileriye bakarak köy meydanından, babasını öldürdükleri yerden geçiyor. Herkes sus pus olmuş. Efenin ayak sesleri köy meydanını rüzgar gibi dolduruyor. Her adım atışını yavaşça izliyorlar. Analar da ne yiğitler doğururmuş. İnceden sarı bir yağmur başlıyor. Toprak kokusu sarıyor burunları.

Derken Efe ovanın bir ucuna varıyor. Korkunç bir sessizlik. Korkunç bir uğultu. İleride hortumlar belli belirsiz görünüyor. Çer, çöp, saman, taş, ne bulursa yerden alıp göğe savuruyor. Yere bakıyor Efe mağrur. Kaymaklaşmış kırmızı toz tabakası toprak ovanın üzerini örtmüş. Yağmur hızlanıyor. Yere damla düştükçe tozlar havaya savruluyor. Damlalar bütün halde toprağın üzerinde yaşıyor. Toprak kokusu insanın içini doldururken huzur kaynaklıyor.

Efe ileri uçsuz bakarak "ben bu lanet ovayı aşarım" diyor adımını ileri atarken. Dakikalar saatler günler geçiyor. Bugün tam üçüncü gün oldu. Efeden haber yok.

Bu üç gün boyunca bütün Çakırefe köyü Efeyi konuşmuş, kulağını çın çın çınlatmışlardı. Ona artık Çakırefeli Efe diyorlardı. Namı öte köylere, kasabalara hatta büyük şehirlere taşmıştı. Herkesler Çakırefeli Efeden konuşuyordu. Onu görmeye öte köylerden gelenler bile vardı. Üç gün sonunda ovanın bu ucunda kalabalık birikmiş, gözlerini sonsuz ovadan ayırmıyorlar. Ha geldi ha gelecek. En çok da İsmail telaşla bakıyordu tozlu toprak ovaya. Ya gelirse. Hem tüm malımdan olurum hem de Emineden. Keşke iddiaya girmeseydim. Ama yapamaz ki. Bu iş insan işi değil. Ama ya yaparsa.

Efe toprağa ilk adımını attığında ovayı geçememek gibi hiçbir korkusu yoktu hatta geçeceğine kesin bakıyordu. Ama aradan saatler geçtikçe susadı, acıktı, yoruldu. Kendinin de bir insan olduğunu anladı. Rüzgardan topraktan gözlerini açamıyor. Fırtına, hortum onu alıp başka başka yerlere götürüyor belki de gerisin geriye döndürüyor. Vazcaydı cayacak. Ama kendine yenilmeyi yediremiyor. Onun mayasında dik başlılık, cesaret, yüreklilik, inat var. O Allah'tan başka kimseden korkmaz. Ama gel gör ki, insan canı tatlı. Zora gelemiyor.

Efe ne yapacağını bilemeden yolda zoraki rüzgardan gözlerini açamadan yürüyor. Zorda kalınca insan kafası pancar motoru gibi hızlı çalışırmış meğer… Suyuyla yiyeceği çoktan tükenmiş. Ayakları uyuşmuş, kirpikleri toprakla dolmuş, kara sular ayaklarına hücum etmiş, kollarında kuvvet kalmamış, kendini atacak bir yer arıyor. Keşke bayılsam da şuraya düşüp dinlensem. Ama bayılamıyor çünkü bünyesi kuvvetten ibaret.

Sonunda bir gün daha geçti. Efe kendini köye vardıktan sonraki karşılamayı düşledikçe kandırıyor, kendine güç veriyor. Ama bir yere kadar. Ne kadar güçlü de olsa insan insandır.

Efe geri dönmeyi o kadar istiyor ki. Ama anasının, köylünün, İsmailin en önemlisi de Eminenin yüzüne nasıl bakacak. Neden bu Emineyi bu kadar önemsiyorum ki nasılsa onu sevmiyorum. Ben kimseyi sevmem. Sevmek zayıf insanların işidir.

Öte yandan kızcağızın gözündeki güçlü Efe yitecek. Yazıktır. Onun düşünü yitirmeye hakkım yok. Varsın beni korkak bilmesin. Beni güçsüz, yüreksiz bilmesin. Bu yüzle köyüme dönemem artık. Durmadan ilerleyeceğim ilk vardığım köyde yaşayacağım. Beni orada kimse tanımaz. Ama ya bizim köyden tanıdıklar varsa. Olmaz o zaman da anlaşılır ne sülük olduğum.

Efenin umudu iyice yok olmaya karanlığa gömülmeye başlamış. Keşke ölsem diye düşünmeye başlamış. Beceriksizliğini kendine yediremiyor, köylünün de yüzünü çekemeyecek kadar onurlu.

En iyisi şuracıkta ölmek. Sonra arkamdan cesur yürekli çocukmuş derler. Ovayı geçmeye cesaret etmiş de bu uğurda ölüp gitmiş derler. Evet en iyisi şuracıkta ölüp gitmek. Ölüp gitmek. Ölüp gitmek.

İnsan canı da tatlı ama şanı da çok mühim. Şan şeref candan daha önemlidir. Onun için insan canını bile verir. Bu topraktan bu yelden de hiçbir şey belli olmuyor, acaba neredeyim. Neyse artık bunun bir önemi yok.

Acaba Emine olmasaydı yine de kendi canıma kıyar mıydım. Neyse boş vermek lazım gelir bu saatten sonra. Elveda koca dünya. Beni alt etmeyi başardın. Ama unutma ki ben senden daha büyüğüm. Çünkü sen kendini onurun için feda edemezsin.

Efe bacağına iple sarılı olan çakısını kınından çıkardı. Bıçak parlak, bıçak göz alıyor, bıçak keskin, bıçak korkunç, bıçak soğuk, bıçak karanlık, bıçak ölüm…

Var gücüyle gözünü kapayıp bıçağı göğsüne savurmasıyla yere kanla yığılması bir oldu. Tek bıçakta öldü. Kim derdi ki bu yiğidin tek bıçakta yitip gitmesini. Ceset yere düştüğünde toprağın üstünden kocaman toz bulutları kaldırdı. Tek kolu haşmetli gövdesinin altında kaldı. Kocaman ovada ufacık bir karınca gibi görünüyordu. Bir insanın ölmesi bir böceğin ölmesinden farksız olmuştu. Kimsenin haberi olmadan, sessizce yitip gitmişti.

Sonraları Konya ovasının öte ucunda bir delikanlının ölüsü bulunduğu ama cesedin yarısını çakallar yediğinden kim olduğunu çıkaramadıklarını anlatırlar, Çakırefe köylüleri.

Doğukan Güney


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,339,339,339,339,339,339,339,339,33
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?


  Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir


KOÇ   (21 Mart-20 Nisan)
Sevgili koçlar yeni haftanız birilerinden alacağınız kuvvetli desteklerle başlamak üzere. Bu olumlu gelişmelerde fikirlerinizi başarı ile uygulamanızın da büyük payı var elbette. Hırslı olmak güzel bir şey fakat yine de ölçülü davranmanızda yarar var. Heyecan dolu günlere hazırlıklı olun.



BOĞA   (21 Nisan-20 Mayıs)
Sevgili boğalar gelecek günlerde ve özellikle sosyal yaşamlarınızda özeleştirilere odaklanacaksınız. Belki de yaşamlarınızı ve isteklerinizi başkalarının beklentilerine göre ayarladınız. Ne olursa olsun bir olay sona erecek ve geleceğe daha gerçekçi bir şekilde bakabileceksiniz



İKİZLER   (21 Mayıs-21 Haziran)
Sevgili ikizler yakın zamanlarda yaşamlarınızda vuku bulan sert mücadelelerden sonra bu hafta hak edilen başarılara ulaşacaksınız. Ancak yeteneklerinizi tam manası ile kullanabilmek için daha fazla özgüvene ihtiyacınız var. Öğretici diyebileceğimiz geçen günlerden sonra manevi gücünüzle gurur duyabilirsiniz.



YENGEÇ   (22 Haziran-22 Temmuz)
Sevgili yengeçler yeni haftanızın ilk günlerinden itibaren sevindirici haberler alacaksınız. Önemli yenilikler veya para konusunda rahatlatıcı bir mesaj almanız an meselesi. Bu arada bir meslektaşınız sizlere oldukça ilginç bir ortaklık teklifi ile karşınıza çıkabilecek



ASLAN   (23 Temmuz-22 Ağustos)
Sevgili aslanlar yeni haftada ruhsal açıdan bayağı hareketleneceksiniz. Belkide duygusal bir probleminiz nihayet kendiliğinden çözüm bulacak ve rahatlayacaksınız. Artmakta olan duygusal bilinciniz yaşamınıza bambaşka anlam katacak. Aşk ve buluşmalarla sonuçlanacak güzel haberlerin haftasındasınız.



BAŞAK   (23 Ağustos-22 Eylül)
Sevgili başaklar gelecek günler sizlere yeni bir iş projesi veya yeni bir teklifi de beraberinde getirecekler. Hayli zamandır engellenen veya engellediğiniz yaratıcı enerjiler bu sefer geçit bulacaklar. İktidar hırsınıza yenilmeden soğukkanlılıkla kararlarınızı uygularsanız herşey çok güzel olacak.



TERAZİ   (23 Eylül-22 Ekim)
Sevgili teraziler geçerliliğini yitirmiş yaşamların son demlerindesiniz. Bundan böyle ve çok yakın gelecekte heyecan verici gelişmelere tanık olacaksınız. Yaşamınızın bir dönemi sona ermekte ve yenisi başlamak üzere. Gelişmelere gerçekçi bakışlarla eğildiğinizde başarılar kendiliklerinden gelecekler.



AKREP   (23 Ekim-22 Kasım)
Sevgili akrepler yeni haftanızda bir rüyanızın gerçekleşeceğini heyecanla göreceksiniz. Kişisel hedefleriniz ve sanatla ilgili çalışmalarınız da sizler için çok çok önemli ancak ölçüleri kaçırmamanız da vazgeçilmez bir şart. Enerjileriniz kelimenin tam anlamı ile parlayacak ve çevrelerinize neşe saçacaksınız.



YAY   (23 Kasım-20 Aralık)
Sevgili yaylar yeni haftanızda tartışmalardan kesinlikle kaçınmanız gerekecek. Geçmişten kaynaklanan bir takım yaraları yeniden deşmenin zamanı hiç değil. Geçmiş hatalarınızı da kabullenin ve özgüvenlerinize kavuşun. Zaten yakında zincirlerinizi kopartacaksınız yaylar. Bundan emin olabilirsiniz.



OĞLAK   (21 Aralık-19 Ocak)
Sevgili oğlaklar gelecek günlerde sizin için çok değerli bir isteğinizin yerine geleceğini göreceksiniz. Son zamanlarda birden fazla işle meşgul olduğunuz için aşırı yük altındaydınız. Yakın zamanda endişeleriniz azalacak ve bu arada dostlarınızın değerli tavsiyelerine de kulak vermekten kaçınmayın.



KOVA   (20 Ocak-18 Şubat)
Sevgili kovalar kısa bir zamandan beri yaşamlarınızda oluşan değişimlere rağmen hassas dengeleri başarı ile koruyacaksınız. Huzur verici haberler veya hayli olumlu bir iletişim sonucu sevindirici gelişmeler gündemlerinize oturacaklar. Yeni bir eve taşınma ve bir yolculukta pek yakında görünmekteler.



BALIK   (19 Şubat-20 Mart)
Sevgili balıklar sabır ve özgüven ile saatinizi beklerseniz umut ettiğiniz başarılara kavuşmanız işten bile olmayacak. Gündemlerinize gölge düşüren gri bulutlar yeni haftada ortadan kalkacaklar. Son çabanın arkasından gelecek zafere inanın ve gereken hamleyi göstermekten kaçınmayın. Güç sayesinde gelecek başarınız ufukta balıklar.


Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,409,409,409,409,409,409,409,409,40
5 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Tayfun Avınca


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


AYRILIĞIN SEN HALİ

sus hallerime bakma sen
mezarlık servileri gibiyim bugünlerde
bir derviş yalnızlığıdır
hükmünü süren gamlı gecelerimde.

şimdi sen
tüm esrikliğinle gideceksin.
bense
kırılıp kalan sözlerimle
gidişini izleyeceğim.
sonra
Dimitri'nin salaş meyhanesinde
sabaha kadar içerim.
bilirsin
ayyaşın,işe yaramazın tekiyim.
ben ancak
ayrılığın senli haline
susarsam katlanabilirim.

Yasemin Kemaloğlu

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Genel Yaşam Sigorta A.Ş.


KM - GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş. İŞBİRLİĞİ İLE
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI


Sevgili KM Dostu,

Sağlığınız bizim için önemlidir,

Genel Yaşam Sigorta A.Ş sizlerin Ağız ve Diş Sağlığı ile ilgili sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla Promosyon olarak hazırlamış olduğu ağız check-up'ı hizmetinden faydalanabilmeniz için sizi anlaşmalı kliniğimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.

Yapılacak olan ağız check-up'ınız ve Diş Taşı Temizliğiniz için yapmanız gereken sadece IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ'NDEN aşağıda belirtmiş olduğumuz ilgili kişileri üç gün önceden arayarak randevu almanız ve tarafınıza iletilmiş olan bu sertifika ile 2008 Haziran sonuna kadar kliniğimize başvurmanızdır.

Panoramik Röntgen ve ağız check-up'ınız GENEL YAŞAM Promosyonunun bir parçasıdır.

Sağlıklı günler, güzel gülüşler dileğiyle...

Saygılarımızla
GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş.

Randevu için:
Nursel Çalışkan (nurselcaliskan@identist.com.tr)
Gülsün Er (gulsuner@identist.com.tr)

IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ
Kasap İsmail Sok. Sadıkoğlu Plaza 1 Kat 3
No 68 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216-337 0707 / 0216-337 0708
http://www.identist.com.tr

Editör'ün Notu: Yukarıda sözü edilen sertifikayı buradan bilgisayarınıza indirebilir, üzerine ad ve soyadınızı yazdıktan sonra bastırarak veya email ile göndererek bu hizmetten yararlanabilirsiniz.


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "
 


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.

Benim gibi flash oyunlar oynamayı seviyor ama her zaman internete bağımlı kalmak istemiyor musunuz? http://www.sothink.com/product/swfcatcher/ie/ Bu kısa yolu tıklıyor ve sothink free swf catcher programını indiriyorsunuz. Daha sonra yapmanız gereken sadece programı çalıştırıp yüklenmesini onaylamak. Programın kısa yolu İnternet Explorer sayfanızın üst tarafına yerleşecektir. Ekranda flash bir program çalışıyorsa sothink kısa yoluna tıklayıp yakalayabilirsiniz. Dilediğiniz swf uzantılı çalışmayı işaretleyip bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

Bilgisayarınız için enteresan ve saatli ekran koruyucular http://clock-desktop.com/ Denemeye değer. Hem ekran koruyucunuz hem de ekranda sürekli çalışan bir saatiniz olacak. Bol seçenekli çeşitler için tıklayabilirsiniz.

Türkiye'nin en kapsamlı paylaşım forumu. En güncel divxler, En yeni programlar, yabancı diziler, yabancı mp3ler ve dahası… http://www.dizipaylas.net

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Ghir Enta
Souad Massi









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20080602.asp
ISSN: 1303-8923
2 Haziran 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com