Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.463

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 18 Haziran 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Dersaneler tamamen yasaklanmalıdır.!...


Merhabalar

İşte gün geliyor yargı, hukuk, savcı, hakim herkese lazım oluyor. Onun için ne oldum dememeli, ne olacağım demeli. Bakın, Cumhurbaşkanı Gül kayıp trilyon davasından beş mi, yedi mi, on mu, kendisinin bile bilemediği süre kadar kelimenin tam anlamıyla yırttı. O yerin dibine batırdıkları savcılık mevcut kanunları yorumlayarak "yasal imkansızlık nedeniyle" yargılamanın yapılamayacağına karar verdi. Demek ki neymiş? Üç düşünüp bir söylemeliymiş.

...

Malumunuz bende beşer yaş aralıklı üç şeker evlat var. Dolayısıyla eğitim bizim ailede bitip tükenmez bir meşgale. Ve tabi sonu "S" ile biten bir sürü sınavın da aktörleri olduk, olacağız. Lafı şu dersane batağına getirmek istiyorum. OKS'nin yerine konulan sistemle eskiden bir yılla kurtulduğumuz dersane çukurunda artık üç yıl debeleneceğiz. Ardından ÖSS telaşı başlayacak, derken önümüzdeki 12 yıl boyunca bu girdapta boğulmamaya çalışacağız.

Bu konu her ana babayı ilgilendiriyor. İçine düştüğümüz teşaşür yarışı sayesinde, başkalarından eksiğimiz kalmasın diyerek hepimiz birer beygir yetiştirme telaşındayız. İşin maddi boyutu tabi ki çok önemli ama şu anda onu düşünmeden bir iki laf etmek istiyorum. Sonunda söyleyeceğimi de baştan söylemek istiyorum. "Dersaneler tamamen yasaklanmalıdır." Dersane liginde top koşturanların tüm söyledikleri birer safsatadan ibarettir. Neden mi? Bakın söyliyeyim.

- Dersaneler her halikarda başarılı olacak öğrencilerle ilgilenmektedirler. Sene içinde ballı börekli yaptıkları seviye belirleme sınavlarında gözlerine kestirdikleri öğrencileri ücretsiz olarak kaydedip, üstünü parayı bayılanlarla doldurmaktalar.

- Dersaneler okulunda yeterli eğitimi almayan öğrenciye hiç birşey vermemektedir. Konuyu kavrayamamış çocuğa damardan verilmeye çalışılan bilgi akıp gitmektedir. Yeterli eğitimi almış çocuğa ise fazladan verecek şeyleri zaten yoktur. Bolca yapılan deneme sınavları için ise dersaneye gitmeye gerek yoktur.

- Her köşebaşında açılan dersanelerden pek çoğunun ticari kaygılarının yanında bir de ince işleri vardır. İstatistikler dersanelerin büyük bölümünün cemaat ve tarikatlara bağlı olarak çalıştığını, eğitimden ne anladıklarının mutlaka sorgulanması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Arzı, ihtiyaçtan ziyade eşitsizlik yaratmaktadır. Ana babalar da buna alet olunca işin ebadı büyüdükçe büyümektedir. Okulunda iyi eğitim alamadığı için dersanelerle buna çözüm bulacaklarını sananlar yanıldıklarını günü geldiğinde en acı şekilde anlamaktadırlar. Zira bu sınavlar birer sıralama sınavıdır. Sizin gibi herkesin yarışa hazırlandığı düşündüğünüzde işin ne kadar zor olacağını tahmin edebilirsiniz. Yetenekleri ve aldığı eğitim itibariyle zaten üst sıralarda olacakların önüne dersane marifetiyle geçmek hemen hemen imkansızdır. Bizler düzen bunu gerektiriyor diye dersane peşinde koştukça dersaneler büyümekte, onlar büyüdükçe düzen bizi daha da fazla öğütmektedir. Ana babaları bu anlamsız girdaptan kurtarmanın tek yolu dersaneleri tümüyle yasaklamaktır. Aksi takdirde "Toplum baskısı" galebe çalacak, bu devran böyle gelmiş böyle gidecektir. Dersanelere akıtılan paranın mevcut eğitim kurumlarına yönelmesi için aklı başında kararlar alınmasına şiddetle ihtiyaç vardır. Şimdilik bu kadar, hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Kahveci : Cemal Türker


Yasak Tutkuların En Temizinde

Gözlerinde yaşlar titreşiyordu.Yüzüne belli belirsiz bir gölge düşmüştü.Bir sessizlik oldu ansızın.Hiçbir şey sormadı, gözpınarlarında biriken damlaları göstermemek adına başını çevirip pencereden dışarı, karanlık, ıslak sokağa baktı.Hüzün ve erguvan rengi bir matemin içinde demleniyor gibiydi.Bizse derin sulara yelken açmıştık şarkılarıyla..

Duygu Asena; bilinçli adımlar, apayrı bir tür, bambaşka bir hava olarak tanımlamıştı onu seneler evvel.

" 1969'da müziğe başladım. On yıl oldu.Önceleri dans müziği yapıyordum. Sonra dört yıl kadar gazinolarda sıra kızı olarak sahneye çıktım. Hani uvertür dedikleri, fasıldan sonra çıkanlardandım. Ama bu arada devamlı yolumu arıyordum. Diğerlerinden farklı olduğumu biliyordum," diye anlatmıştı Duygu Asena'ya o ilk günlerini.

Sen ağladığımı görmeden, duymadan,
Acılarını benimle paylaşmadan,
Hatırın kalmadan,
Ben, gülen gözyaşlarımla çaresiz.
Yitirdiğim tüm güzel duygularımla..bükülen boynumla.
Seninle bir yolun başındayım..seninle, belki de sonundayım.
Seninle, yasak tutkuların en temizinde.

Yüzünde her zaman o bahar tazeliği, bakışlarının derinliklerinde açıklı koyulu binlerce meneviş kaynaşıyordu. Güzeldi, çok güzeldi.Sonsuza kırılan ışık çakımlarıyla halelenmiş bir güzellikti bu.Derken, puslu bir kadın gölgesi beliriverdi aynada.Elinde bir mum.Işığı alttan vuruyor yüzüne, saçları yakamoz ıslağı...gözleri yıldız sağnağına tutulmuş bir gece gibi aydınlık ve füsunlu.Bedeniyle, yüreğiyle, gözlerinin içinden, derinliklerinden gülüyor.

Gözlerinde hüznü, neş'eyi taşıyan kadındı o.

Şarkılarına tutkundum herkes gibi. Öncesiz sonrasız duyarlılıkları seyre dalmanın çarpıntısını yakalardım yorumunda.( Beni, bir ömür boyu izi asla silinmeyecek şekilde bağımlı kılarak üstelik...)

Seninle kendime yenildim ben.
Seninle...hasrete alıştım...

En güzel şarkı sözleri Nükhet Duru ile mi başlamıştı ? Sabahattin Ali, Murathan Mungan, Mehmet Teoman, Kavafis, Çiğdem Talu'nun dizelerini okumuştu.

" Şiirsel şarkılar diyorum, onlara " demişti.

Buzlu bir yağmur yağıyordu. Kulisteydik. Karşımda oturuyordu. Ocak ayıydı. Sekiz yıl önce.

" Kesinlikle havaya uçan şarkılar söylemedim. Bunu yapsaydım, tirajı en yüksek şarkıcılardan biri olurdum.Söylediğim her şarkının melodisiyle bütünleşmesine, tortusunun senelerce kalmasına özen gösterdim. Şarkılarımı teatral biçimde sunmaya çalıştım..öyle dümdüz okumadım hiçbirini. Örneğin, İspanyol Meyhanesi'ni sahnede yorumlarken o kahredici, o kanatan acıyı, o yere çalınışı hissediyordum her defasında. Tam yüreğimde hissediyordum.

Usul usul kuşatmıştı beni. Teslim almıştı. En güzel balad'ları söylemiş, hiç eskimeden klasikleşmişti. 1970'lerin ilk yarısından günümüze uzanan çizgide hayatlarımıza damgasını vurmuş en önemli popüler ikonlarımızdan biriydi.Onu eşsiz ve tek kılan sahne showları ve içe dokunan, kollektif bilinçaltımıza sızan yorumuydu aslında.Yaşar kıldığı, can verdiği şarkılarıydı.

Hakan Eren ve Ossi Müzik yapımı " En İyileriyle Nükhet Duru 1981-82 " adlı CD'yi dinliyorum günlerdir. Yirmi şarkı. Dünden gelen...hayatıma oturmuş, kişisel tarihimi baştan çizip değiştirmiş. O şarkılar bütün yaşamım, ömrüm, geçmişim aslında.

Sahnedeydi.

Lunapark'ta, İzmir Manolya'da, Göl'de, Şan Müzikholü'nde, Çakıl'da, Günay'da, Rumeli Hisarı'nda.

Cahide, Carmen, Hürmüz..Nükhet Duru.

Gözlerinden bir anda geçen ışığı yakalayıp usulca başımı eğdiğimi hatırlıyorum şimdi.

Seninle, kendime yenildim ben...seninle...

Hayali gözbebeklerime ilalebet sabitlenmiş ve bir başka hayali, hayalleri silip sıfırlamıştı çoktan.Dedim ya, en güzel baladları o söylemişti zaten.O şarkılardan nasibimi ben de almıştım.O renk renk duygu skalasından...ıslak günbatımlarında, tek başıma.Yalnızlık habis bir kanser hücresi gibi yayılıyordu.

Arşivimdeki gazete küpürlerine takılıyor gözüm.

1975 yılı. İstanbul Lunapark Gazinosu. Neşe Karaböcek, İzzet Günay, Seher Şeniz, Orhan Boran, Nükhet Duru ve sinemadan sahneye adım atan Filiz Akın.

Yıl 1978.İzmir Fuarı.Göl Gazinosu'nda Gönül Yazar, Nükhet Duru, Filiz Akın...ve Manolya Gazinosu'nda Zeki Müren, Filiz Akın, Nükhet Duru .

Bir gecenin son, bir sabahın ilk saatleri olmalıydı. Nükhet Duru bir ışıltı seli gibi tüller, şifonlar, sedef kırığı pırıltılar arasında rüzgara karşı yürümeliydi.İlle kreşendo sahneler...

" Bu bir bataklık. Birkaç çöp, birkaç köpek. Uyuz bir kedi yaslanmış duvara. Gencecik bir kadın kaldırımlarda...bir anlık aşk için bekliyor orada..mutluluk ve nefret hepsi bir arada...ve koskoca şehir derin uykusunda.."

" En İyileriyle Nükhet Duru 1981-82" bu CD'yi hemen alın...albümü dinlerken aşkı hissedeceksiniz..aşkın her boyutunu.Doruktan, yere düşüşünüzü, maruz bırakıldığınız misillemeleri, hüznü, neş'e ve isyanı.Albümde yer alan şarkılar tıpkı Nükhet Duru gibi.. adeta bir büyü, adeta metafizik bir güç, bambaşka bir renk...

Ossi Müzik ve Hakan Eren'e ne çok şey borçluyuz toplum olarak. Geçen yüzyılda kalan şarkıları, sesleri bugüne gelecek yüzyıllara taşıdıkları için.

Cemal Türker - Pınar Çekirge


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 



 Kahveci : Atilla Ayata


AĞIZ TADIYLA SEYREDİLECEK BİR MÜCADELE

Dışarıda yağmur bütün şiddetiyle yağıyordu. Minibüsün camları dışarıyı seyretmek isteyen meraklı yolcular tarafından ne kadar silinirse silinsin buğulanmanın önüne geçilemiyor, herkesin birden görüş alanı açılamıyordu.Üstelik cam kenarlarındaki siyah lastiklerden de su sızıyordu. Bütün bunlar olurken salgın hastalık da baş göstermişti.Hastalık yanak kızarmasıyla başlıyor, solunum yetmezliğiyle devam ediyordu. Hastalığın ilerlediği artık çok geç safhasında yapışkan bir sıcak yolcuların boğazına yapışıyordu. Soğuk nedeniyle kat kat giyinmiş, adeta dolmaya dönmüş hastaların pek çoğu son dakikalarında can havliyle yakalarını çekiştiriyordu. Bütün bunlar olurken cam kenarında oturan bencil yolcular üşümemek adına camı birkaç parmak aralıyor ,bu nedenle de hastalığın ardı akası kesilmiyordu. Özellikle manevra alanları etraflarındakilerce sıfırlandığı için hemen önlerindeki kalabalığı yarmayı başaramayarak basamaklarda çakılıp kalan çaresizlerin çığlıkları yürek parçalıyordu. Yolcu taşıma kapasitesi şoförün açgözlülüğüne ve insanların dayanıklılığına bağlı, Acıbadem-Üsküdar arası sefer yapan minibüste durum içler acısıydı.

Ve sonunda olanlar oldu. Minibüsün en arkasındaki dörtlü koltukta oturan siyah, kaşe pardösüsünün yakası yağlanmış, yaşlı bir amcanın bedeni yavaşça koltuktan kaydı ve hemen önünde dikilen gözlüklü ve gıdılı kadının ayaklarının üzerine yığıldı. Kadın bunun üzerine çığlık attı ve sonrasında " Baba, baba… Kurtarın! Yardım edin! Babam ölüyor! " diyerek bağırmaya başladı. Yaşlı adam gözleri pörtlemiş, çenesi kasılmış bir şekilde nefes almaya çalışıyordu. O sırada iki ön sırada oturan bir yolcu arkasını döndü ve konuştu: "Ben doktorum." Yolcular tesadüfün bu kadarını beklemediklerinden kır saçlı adama inanmaz gözlerle baktılar. Hemen yanında oturan ak sakallı dede de camdan dışarı bakmayı keserek doktor olup olmadığı henüz anlaşılamayan adamdan tarafa döndü.Bunu fark eden adam sağ elini kucağındaki çantanın üzerinden çekti. Mantosunun yakasını ısırarak sabitledi. Sonrasında fermuarını biraz indirip, beyaz önlüğünü yaka kartından çekerek gösterdi. "Bendeniz Doç.Dr. Nedim Ademoğlu. Malum havalar çok soğuk. Ben de içime giyiyorum önlüğümü. İnce mince ama biraz olsun sıcak tutsa kafi. Neyse… Bırakalım şimdi bunları. Hanımefendi, hastanın yanına gelmek isterdim ama ayaktakiler akbabalardan farksız. Yerimi kaparlar, ben de bunca yolu ayakta gitmek zorunda kalırım. Eğer ayaktakiler yerimi kapmayacaklarına söz verirlerse hastanın yanına gelebilirim."

Artık kimseden çıt çıkmıyordu. Yolcular bir cevap bekleyen doktorla göz göze gelmekten kaçınıyorlardı. Tam tepesinde dikilen uzun boylu, küpeli genç elindeki ekonomi kitabını karıştırmaya başladı. Onun yanındaki kumral, bıyıklı adamsa aniden pardösüsünün altındaki ceketinin iç cebinden telefonunu çıkardı. Rasgele birkaç tuşa bastı ve konuşmaya başladı. Ara ara da yanındaki öğrencinin atkuyruğuna ters ters bakmayı ihmal etmiyordu. Daha arkalarında dikilen minyon sarışınsa çantasından çıkardığı aynada kendini seyrediyordu. Bütün bunlar olurken kadın eskisinden daha yüksek sesle, yeniden bağırmaya başlamıştı. "Allah aşkına kimse oturmasın yerine! Yalvarıyorum!" Kadının ensesindeki saçlar terden boynuna yapışmıştı."Lütfen,Allah aşkına…" diye yeniden başlamıştı ki doktorun kıpırdandığını fark edince sustu. Cep telefonuyla konuşan adamla çalışkan öğrenci göz göze geldi. Arkalarındaki sarışın da ikisinin arasından kafasını uzattı. Doktor siyah deri çantasının şifresini açtı.Yerde yatan ihtiyar derin bir nefes alıp doğruldu. Doktorun kıllı elleri çantanın kenarlarına doğru kayıyordu ki yanında oturan ak sakallı dede elini doktorun omzuna koyarak şöyle dedi:
-Oğlum, gitme. Yerini kapacaklar besbelli. Baksana şu üçünün suratına. İhtiyar zaten gitti gider, bari yerinden olma.

Dedenin nefesinin kokusunu alan Doç.Dr.Nedim Ademoğlu yüzünü buruşturdu.
-Ama amca, ben bu mesleğe başlarken bir yemin ettim.
-Aman be oğlum, boşversene yemini. Bizim damat da yemin etmişti. Sonradan geldi aklı başına. Muayenehanesine gelmeyenle hastanede doğru dürüst ilgilenmiyor artık.
- Gitmem gerek. Bu arada, amca sen de bir ara dişlerini fırçalasan fena olmaz.

Yüzü asılan ak sakallı dede elini doktorun omzundan çekti. Camdan tarafa döndü ve nankör doktora son sözünü söyledi:
-Sen kaşındın Nnkr.Dr.Nedim Ademoğlu. Benden günah gitti. Ne halin varsa gör.

Doktorun elleri yeniden çantasının kenarlarına kaydı. Şoför minibüsü sağa çekti, ayağa kalkıp arkasını döndü. Doktor ellerini çantasından çekti. Minibüste çıt çıkmıyordu artık. Ayakkabılarının bağını çözmeye girişen doktordaydı gözler. Bu iş bitince doktor meraklı yolculara seslenerek "Hanımlar,beyler! Az sonra çantamdan çıkaracağım şey doktorluğun olmazsa olmazıdır. Bir doktoru doktor yapan ne stateskopu ne de suratsızlığıdır; bir doktoru doktor yapan işte budur." diyerek bir çift Sabo terliği havaya kaldırdı."Bunlar olmazsa doktorluk yapılması kanaatimce mümkün değildir. " Gücü gitgide tükenen ihtiyar eski yerine kıvrıldı. Şoför önüne döndü. Minibüsün motoru gürültüyle çalıştı.

Terliklerini giyen doktor ne kalkar ne oturur bir vaziyet aldı.Yerini riske etmemek için sol eliyle öndeki koltuğun baş kısmından tavana doğru yükselen sarı demiri tutuyordu. Yaşlı adamın çelimsiz bedenine doğru uzandı ve sağ elini adamın boynuna götürdü. Kaçınılmaz sonu başlatan da bu hareketi oldu. Bir anda iki erkeğin arasından sıyrılan sarışın doktorun kolunu var gücüyle ısırdı. İrkilen doktor ne kadar gayret ettiyse de bir yerden sonra direnemedi, elini demirden çekti. Kurtlar sofrasından aslan payını almak isteyen öğrenciyse kitabını ayakkabı tabanı desenleriyle bezenmiş döşemeye attı. Artık tutunacak bir demiri kalmayan, yarı yarıya ayakta duran doktoru belinden kavradığı gibi diğer yolcuların üzerine fırlattı. Sol terliği ayağından çıktı doktorun,kısa bir süre havada süzüldü. Uyanık sarışın kıvrak bir bel hareketiyle boşalan koltuğa oturmayı yarı yarıya garantilemişti, ancak üniversitelinin de öyle kolay pes etmeye niyeti yoktu. Doktora yaptığı gibi sarışını da belinden kavrayıp fırlatacaktı ki geç uyanan ve artık hiçbir iddiası kalmayan pardösülü, öğrenciyi atkuyruğundan çekerek etkisiz hale getirdi. On saniyelik bir süre zarfında gerçekleşen olayların neticesinde Doç.Dr.Nedim Ademoğlu'nun koltuğu fettan sarışına kaldı.

Kısa bir süre aradıktan sonra terliğini bulan ve artık kaybedecek bir şeyi kalmayan doktor hastanın yanı başına çömeldi. Elini ikinci defa hastanın boynuna götürdü.Çok kısa bir süre bekledi. Akabinde eğilmiş başını kaldırıp sağa sola salladı. Birbirine sıkıca bastırılmış dudakları çizgi halini almıştı. Kadın dizlerini dövmeye başladı. "Baba, baba! Beni bırakıp nerelere gittin! Ben sensiz ne yaparım! "

Doktor ayağa kalkıp çantasını bacaklarının arasına aldı. Terlikleri çıkarıp yeniden ayakkabılarını giymeye üşeniyordu, zaten istese de giyemezdi, çünkü bu iş için gerekli boşluk yoktu. Mecburen ayakkabılarını eline alan doktor eskiden oturduğu yere baktı. Olanı biteni seyreden ak sakallı dedeyle göz göze geldi. Dedenin gözleri fal taşı gibi açıktı ve kafasını aşağı yukarı sallıyordu. Doç.Dr.Nedim Ademoğlu "Ah ulan Hipokrat, yaktın beni ! " diye geçirdi içinden.

Atilla Ayata


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


6,006,006,006,006,006,00
4 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Oğuz Genç




Bazen düşünüyorum yaşamak bir lütuf mudur yoksa ceza mı diye, galiba yaşayana ve yaşanan hayata göre değişen bir seçenek. Haydi zırhlarımızı bir kenara bırakalım aldanmışlıklarımızı, inanmak istediklerimizi göz ardı edelim bir süre, zihnen çıplak duralım yön vermeye çalışmayı bırakıp özgür olmayı deneyelim, yani belli zorunluklarla saptığımız patikalardan anayola geri çıkalım.

Doğru bildiklerim yalanlardan daha fazla diyebileniniz var mı ben diyemiyorum ya da diyemiyordum, peki ya siz dosdoğru mu yaşıyorsunuz hayatı. Peki kimin doğrularıyla? Kendiminkiler derseniz yalan derim, kaçıyorsunuz derim, saklanıyorsunuz, öğrenmekten anlamaktan korkup yalana sığınıyorsunuz derim.

Kendiniz için ne yaptınız desem, ev almaktan bahsetmiyorum yatırım yapmaktan, sigorta primi ödemekten bahsetmiyorum ya da büyük ekran televizyonlardan; Sizden bahsediyorum, kendi hayat çizginizden, ona verdiğiniz yönden, onun içindeyken neleri istediğinizden bahsediyorum. Anlık bir rahatlama veya orgazm mutluluğundan değil, sizi devamlı mutlu edebilecek şeylerden bahsediyorum. Bulunduğunuz yansıma dünyanın istek veya hırsları değil, beyninizin bir yerine ötelediğiniz gerçek, sizi taşıyan arzulardan bahsediyorum. Ne kadarını gerçekleştirebildiniz onların, ya da çabalıyor musunuz, en kötüsü hala onları hatırlıyor musunuz bari?

2 Bakın ne diyeceğim, yaşadığınızı hissetmek istiyorsanız hata yapın. Yani şöyle düşünün, sizi kendi hatalarından korumaya çalışanların öğütlerini boşverin gitsin. Bırakın kendi hatalarınız olsun, ben yaptım diyebilin, bunu yapın ki birey olduğunuzu anlayın, klon değil.

Oğuz Genç


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,809,809,809,809,809,809,809,809,809,80
5 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Mehmet Hamurkaroğlu


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


KADIN

Çıplak duramıyor kadın, ayıp, yakışık kalmıyor.
Bedenini yadsıyor, fazlalıklarından sıyrılma çabası..
Olmuyor, eğreti her giydiği teninde, pot!
Soyunma odası.
Loş, hele de renk körü için..
Üst üste doluyor kumaşları bedenine, önceleri özenli Manken gibi podyum ardında..
Kumaşlar; tüylü, dikenli
Kaşımaktan yaralar açtığı etlerini
Saklıyor ardına tebessümünün
"Olmadı" der karanlıktan annesi,
"değiş üstünü."
"Yakışmadı bu renk" der babası
Ve uzatır aynı karanlıktan elini
"al bunu giy" .
Aldırmaz kadın, giysiye.. Lakin mecburdur giyinmeye..
Kaşıntı sürer, eti toprağa değinceye değin, ilaç bulana değin.
Yeni bir kılıkla heyecanlanır kadın, yakışıklıdır bu Uzanan el aynı karanlıktan..
Sever evvel, sıcak gelir, yumuşak..
Ama giyinmelidir yine, anlar farksızlığını, aynılığını Tüm ellerin karanlıkta.
Soyunma odası.
Tek kişilik.
Loş.
Yığınla kıyafetlerin içinde döner durur kadın Kimi dar, kimi bol.. olmuyor.. olmuyor..
Olduramıyor.
Çıplak da duramıyor kadın, ayıp.
Yakışık almıyor.

Gül Saba Taka

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Genel Yaşam Sigorta A.Ş.


KM - GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş. İŞBİRLİĞİ İLE
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI


Sevgili KM Dostu,

Sağlığınız bizim için önemlidir,

Genel Yaşam Sigorta A.Ş sizlerin Ağız ve Diş Sağlığı ile ilgili sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla Promosyon olarak hazırlamış olduğu ağız check-up'ı hizmetinden faydalanabilmeniz için sizi anlaşmalı kliniğimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.

Yapılacak olan ağız check-up'ınız ve Diş Taşı Temizliğiniz için yapmanız gereken sadece IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ'NDEN aşağıda belirtmiş olduğumuz ilgili kişileri üç gün önceden arayarak randevu almanız ve tarafınıza iletilmiş olan bu sertifika ile 2008 Haziran sonuna kadar kliniğimize başvurmanızdır.

Panoramik Röntgen ve ağız check-up'ınız GENEL YAŞAM Promosyonunun bir parçasıdır.

Sağlıklı günler, güzel gülüşler dileğiyle...

Saygılarımızla
GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş.

Randevu için:
Nursel Çalışkan (nurselcaliskan@identist.com.tr)
Gülsün Er (gulsuner@identist.com.tr)

IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ
Kasap İsmail Sok. Sadıkoğlu Plaza 1 Kat 3
No 68 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216-337 0707 / 0216-337 0708
http://www.identist.com.tr

Editör'ün Notu: Yukarıda sözü edilen sertifikayı buradan bilgisayarınıza indirebilir, üzerine ad ve soyadınızı yazdıktan sonra bastırarak veya email ile göndererek bu hizmetten yararlanabilirsiniz.


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "
 


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Video paylaşım siteleri arasında son dönemde keşfettiğim bir web sayfası http://www.megavideo.com/ Aslında Lost dizisinin seyredemediğim bölümleri için araştırma yaparken rastlamıştım. Online dizi seyretmek için bulabileceğiniz sağlam arşivlerden bir tanesi olarak tavsiye edebilirim.

En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.

Tabi ki Lost meraklılarına tavsiye edebileceğim daha sağlam bir web sayfası var http://lost-photoboy.blogspot.com/ Bu web sitesinde Lost dizisiyle ilgili aklınıza takılan her türlü soruyu ve konuyu tartışabileceğiniz sayfalar da mevcut. Ve tabi ki Türkçe altyazısı desteğiyle dizinin kaçırdığınız tüm bölümlerini seyredebilirsiniz.

Resim arşivi isteyenler için http://www.resimmotoru.com/ Neredeyse tamamı duvar kağıdı kıvamında resimlerden her türlüsü elinizin altında. Seç, beğen ve hatta bilgisayarına indir.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Melankoli
Nükhet Duru / Mehmet Teoman









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20080618.asp
ISSN: 1303-8923
18 Haziran 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com