Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.583

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 2 Mart 2009 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : "Öpsün seni Zeki Müren!.."


İyi haftalar

Çocukluk çağlarımda modaydı. Bir arkadaşını yakalardın, "Tren de, tren desene, tren tren" diye zorlardın, ardından o dayanamaz "Tren" der, sen de lafı yapıştırırdın "Öpsün seni Zeki Müren". Sonra da katıla katıla gülerdin tabi. Kim derdi ki, aradan kırk yıl geçecek, bir külhanbeyi ortaya çıkacak ve sana bu şakayı hatırlatacak. Ama ne yazık ki, gülümsetmek bir yana ağız dolusu "La havle" çektirerek. Davos horozu çıkıyor, "Krize çareniz varsa söyleyin, uygulamazsam siyaseti bırakırım." diyor. Baykal 7 maddelik bir öneri paketi söyleyince de "Hadi sen işine bak. Kırk fırın ekmek ye." diyor. Al sana "Tren" ardından "Öpsün seni Zeki Müren". Sonra da Tayyip hazretleri kendi uslübuyla cevabı alınca bozuluyor, tepesi atıyor. Şimdilik dava edeceğini ama asıl cezayı siyaseti bırakınca vereceğini söyleyecek kadar da azgınlaşıyor. Bakanları, vekilleri oy vermeyene hizmet götürmeyeceklerini söyleyerek halkı tehdit ediyor, kendisi de muhalefet liderine, herhalde, döveceğim diyerek gözdağı veriyor, o yaştan sonra başka ne yapabilir ki? Biliyorum söylediklerim hiç hoş değil. Söz konusu olan adam bu koca memleketin hasbelkader başbakanı. %47 oy almış, başbakan olmuş ama boş gelmiş boş gidecek biri. Ümmete çevirdiği milletle dalga geçerek, yağıp gürlemekten başka hiçbir meziyeti olmayan, ikinci defa seçildikten sonra bir önceki seçimlerdeki takiyyesini bile bir kenara bırakacak kadar gözü dönmüş bir rejim düşmanı. Gel de bu adama saygı duy!..

Tayyip Bey'in foyası ortaya çıktığından beridir dilini yutan, çareyi başka konulara yönelmekte bulan tatlı su demokratları, aydın geçinen saf liberaller ordusu, çıkıp konuşsanıza. Çıkıp, böyleyken böyle diyecek cesaretiniz de mi yok sizin? Polis devletine dönüşmekten, tuvaletteki yellenmenizi bile kaydeden yüce Türk büyüklerinden, hukuk tanımaz validen, bakandan, başbakandan hiç mi şikayetiniz yok? Demokrasi demokrasi diyerek rejim düşmanı bir adamın eteğine takılıp, sizi donunda sallamasına izin verdiniz, şimdi geldiğiniz noktaya biz ardımızla gülmek istiyoruz ama gülemiyoruz. Alın size en demokratından faşizm. Memnun musunuz? Huzur içinde uyuyabiliyor musunuz? Hakkında ki iddiaları, diğer kendine biat etmiş medya gibi yok farzetmeyip adlı adınca yazan medyayı devlet kılıcıyla doğramaya kadar vardırmasına, ama tek bir soruya kaçamak dahi olsa cevap vermeden hababam sağa sola saldırmasına eyvallah demeye vicdanınız hâlâ katlanabiliyor mu? Tüm romantik tavrıyla 10 yıl içinde AB'ye mutlaka gireceğimizi savunan Mehmet Altan Hoca, bunlara rağmen bu işin olabileceğine dair inancını hâlen canlı tutabiliyor mu? Bu ve benzer sorulara cevap bulabilmek doğru yolu bulmak için de ilk şart oldu artık. Hoşçakalın.


polygon@polygon.com.tr


Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


Temirağa Demir

 Kahveci : Temirağa Demir


  Üflemekten uçacak dünya

Dünya, aşk, meşk, eş, keş, leş…
Herkes tanımına uğraşıyor bunların…
Biri çocukluk anılarını anlatıyor,büyüdüğünü zannederek…
Diğeri askerliğini, yine yeşil bir takım giyerek…
Öteki hamileliğini, kocasıyla sevişerek…
O sadece dinliyordu…
Az konuşuyordu…
Ama azımsanmayacak laflar ediyordu…
Kendi dağınık kelimeleri içerisinde anlamlı ve düzenli cümleler kuruyordu…
Öznesi ve yükleminin yeri belli olan…
Cinayeti planlamamıştı hiç kimse…
Bir sinir harbine kurban gitti…
Bağırdı bir tanesi…
Ötekisi çağırdı…
Bir bağırış çağırış oluştu ancak…
Ne bağıran duyurabildi sesini…
Ne çağıranın yanına geldi bir diğeri…
Gördü cinayeti…
Yine sesini çıkarmadı…
Oturduğu odanın bir penceresinin olması gerektiği geçti aklından…
Bir iki dakika hiçbir şey yapmadan sadece duvarlara baktı ve düşündü. Bu düşünceli halinden bir suç unsuru oluşturup onu içeri tıkmak isteyenlerin olabileceğini düşündü…
Az evvel gözlerinin önünde birini öldürdüler ama çok umursamadı…
Kalabalık bir kitle gelmiş beyinsiz bir şekilde kanın akışını izliyordu…
Çok durmadı olay yerinde, burun kıvırarak yürüdü ve uzaklaştı…
Suçlulardan biri geçerken omzuna çarpmıştı…
Hiç oralı bile olmadı…
Çıktı…
Odasının içinde bir pencere olması gerektiği fikrinde sabit bir düşünce içindeydi…
Sonra vazgeçti…
Üç dört adımlık tosbağa voltası atıyordu…
Kendini tutarak…
İçi sıkılıyordu, bu kahverengi mobilyalı ve spot ışıkları olan odada…
Penceresi yoktu…
Çünkü eğer pencereden dışarıdaki denizi görürse camdan aşağı atlayabilirdi…
Bunu bildikleri için doktorlar müsaade etmemişlerdi…
Canı burnundaydı, burnu ise gözlerinin altında, dudağının üzerinde…
Kokladığı ne varsa hiçbir özgünlük katmıyordu ona…
Sadece bir önceki çözünmüşlere benzetiyordu…
Burnundan kıl aldırmıyordu…
Çünkü kıl burnunda çıkmıyordu…
Üflüyordu…
Çoğu kez sıkıntıdan…
Ama bu bir ciğer sirkülasyonu dışında bir terapi haliydi ki kimse bilmiyordu…
O ne zaman üflese dünyayı şişirdiğine inanıyordu…
Ve nefesinin uçucu özelliğini kullanarak ölmeden bir gün bile olsa dünyanın havalanacağını, onu istediği bir başka gezegenin yakınlarında bırakacağını düşünüyordu…
Derin alıyordu nefesleri…
Bir balon şişirir gibi…
Tükürük doldurmadan içini…
Epitel dokuya fazla bulaştırmadan evreni…
Dudaklarını büzüştürüp üflüyordu…
Ara sıra ıslık sesi çıkıyordu…
Görenlerin bazıları deli sanıyordu…
Aslında o dünyayı şişiriyordu…

Temirağa Demir
temiragademir@temiragademir.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


7,007,007,007,007,007,007,00
5 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Ceyda Gamzeli


İstanbul'u sever gibi

Tıpkı İstanbul gibisin… Sana kapılmak sana tapmak, yenilgiyi daha baştan kabullenmek..
İlk görüşte düşüyor yüreklere senin aşkın… Seni sevmek için öyle çok bi zamana ihtiyacı yok insanın.. Öyle uzun uzadıya düşünmeye, ölçüp biçmeye… Önce efsunlu bir sıvı gibi kanında dolaşıyorsun, ve sonra vazgeçilmez bir sevdaya dönüşüyorsun günün birinde…

İstiklal caddesi gibisin bazen.. Kalabalık… Onca insanı, onca kimliği, onca hayatı içinde nasıl barındırdığını düşününce hayrete düşüyor insan.. Ama büyülü bir kokun var işte insanı kalabalığının içine çeken.. Hem senin kalabalığın ürkütmüyor insanı.. Neye uğradığını bilemeden, pervasızca kaptırıyor insan sana kendini…

Bazen de Kanlıca gibisin.. Sakin… Huzurlu… Güvenilir… Sahipleniyorsun… Sen sahiplendikçe, daha çok bırakıyor insan sana kendini.. Ve Kanlıca kadar güzelsin.. Seyretmelere doyulmayacak kadar… Öyle ki; şair olası geliyor insanın.. Güzelliğin ruhuna işliyor…

Rumelihisarı kadar heybetlisin… Heybetin güven veriyor, sığınası geliyor insanın.. Acziyetten değil, bir akşamüstü serinliğinin huzurunu içine çekmek için… O dimdik duruşunla, kucak açıyorsun sanki yedi tepeli İstanbul'a, gökyüzüne meydan okurcasına… Hayran olmamak elde değil.. O heybetin ardında geçmişini saklıyorsun, yaşanmışlıklarını.. Ve o geçmişin canını ne kadar acıttığını bir tek sen biliyorsun.. Gecenin karanlığında bütün görkemiyle denizi aydınlatan ışığın, seni aydınlatmaya yetmiyor.. Ve bunu kimse fark etmiyor..

Kız kulesinin gelip de orta yerine yerleştiği Üsküdar gibisin.. Aslında her yol sana çıkıyor, ama senin kendine ait bir dünyan var.. Kız kulesi gibi, öyle uzaktan uzağa seyretmeli insan seni… Yaklaştırmaz, kendi dünyana sokmazsın… Hayatına girmeye çalışanları bütün içtenliğin ve misafirperverliğinle ağırlar, sonra olmadık zamanda kapatırsın kapılarını…Zaten sonradan olan ne varsa, eğreti durur senin hayatında… Bir tek geçmişine sahip çıkar, onun hakkını verirsin… Üsküdar'ın Kızkulesine sahip çıktığı gibi..

Sultanahmet kadar ihtişamlı, Pierre Loti kadar huzurlu, Tarlabaşı kadar tehlikeli, Eyüp Sultan kadar soylu ve Kumkapı kadar keyiflisin…

Senin özlemin de hiçbir şeye benzemiyor, İstanbul gibi… Bi yandan çok acıtıyor, bi yandan da tuhaf bir zevk veriyor insana sanki… Yokluğunda hayalin bile ayakta tutuyor insanı.. Oralarda bir yerlerde var olduğunu bilmek bile yetiyor.. Bi gün yeniden sarılabilme ihtimaliyle geceler güne dönüyor…

Seni İstanbul'dan uzakta sevdim sevgili… İstanbul'u sever gibi sevdim… Tutkuyla… İstanbul'un yerine seni koydum yüreğime… İstanbul'u seninle ve senin şehrinle aldattım… İhanetlerin en masumuydu oysa… Ama senin hayatına da sığamadım..
İstanbul kadar yordun beni…
Ve şimdi; geçmişte bir gün İstanbul'u terk ettiğim gibi, seni de terkediyorum…
Orda bi yerde bütün görkeminle var ol, bana yeter…
Ben ara ara gelir, kokunu içime çeker, kalabalığına karışır, uzaktan seyrederim seni… Ve sen bunu bilmezsin…
Ben, İstanbul'dan uzakta, İstanbul'u sever gibi sevdim seni sevgili…

Ceyda Gamzeli


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,368,368,368,368,368,368,368,36
14 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Nuran Talay

 Kahveci : Nuran Talay


  İÇİNDEKİ ÇOCUĞA SOR BENİ SANA ANLATSIN

"Ayşe henüz 14 yaşında, okula gitmenin okuyup öğrenmenin mutluluğunu yaşıyor."
"Elif 9 yaşında, arkadaşları ile ip atlamaya bayılıyor."
"Fatma 12 yaşında, kitap okumayı çok seviyor."

Onlar çocukluğunu yaşıyor, oynuyor, koşuyor, eğleniyor. Neşeli, hayata umutla bakan gülen gözlerleriyle renk katıyor hayata… Çocukların sesini duymak, onların heyecanlarını paylaşmak tarifsiz bir mutluluk.

Hepimiz çocuk olmadık mı? Sokaklarda koşup, evcilik oynamadık mı? Şimdi umutla bakan gözlerde umutsuzluk var. Omuzlarına yüklenen "anlamsız sorumluluk" var, adı "evlilik". Onlar daha koşmaya doyamadan, oyunu yeterince paylaşamadan istemedikleri bir oyuna zorlanıyorlar adı "evli-cilik"…

Çocuk yaşta evlendirilen kızlarımızın sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için gelişimlerini tamamlamaları gerekir. Ancak çocukların "çocuk kalmasına" aileler izin vermiyor. Bazen para karşılığında satılacak mal gibi, bazen tarlada çalıştırmak için, köle olarak görülen kızlarımızın çocukluğunu yaşamasına izin vermiyor dünün çocukları.

Bırakın çocuk kalsınlar! Bırakın çocuk olmanın ayrıcalığını yaşasınlar.

Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) ''Evlilik Değil, Evcillik!'' kampanyası ile "çocukluğa" sahip çıkıyor. Çocuk yaşta evlendirilen ve henüz biyolojik gelişimini tamamlamamış olan kızların yaptıkları evliliklerin sakıncalarını anlatıyor. Öğretmenler ve köy muhtarları aracılığı ile sosyal toplumu bilinçlendirme amaçlı olan konferanslar veriyorlar. Çeşitli zorunluluklara dayandırılan ve çocuk yaşta yapılan evlilikler beraberinde sağlıksız bireyleri yaratığını ve buna bağlı olarak çocuk yaşta evlendirilenlerin eğitimsiz, kişiliksiz, statüsüz, mesleksiz ve gelirsiz bir birey olmaktan ileriye gidemeyeceklerini belirtiyorlar.

Birçok ailede çocuklar cinsel istismara maruz kalıyor. Aileler utançlarından bu durumu açıklayamıyorlar. Bazen babası yaşında biri ile bazen zorla bedenine sahip olmuş birisiyle evlendirilen toplumumuzun bir bireyi. Üstelik onların hiçbir suçu yokken suçluymuş gibi cezalandırmak akla vicdana sığmıyor. Sağlıklı bir toplum için öncelikle sağlıklı bireylere ihtiyaç var. Onların yaşamlarını seçme hakları var. Onları bir mal, satılık bir eşya olarak görmek yerine "evlatları" olduğunu hatırlamalarını istiyorum.

Kampanya Direktörü Atilla Aydemir, "sağlıklı, aydın, geleceğe umutla bakan nesiller yetiştirmek" için herkesin "kampanyaya destek" vermesini istiyor. Bu desteği kızlarımız, kardeşlerimiz, en önemlisi evlatlarımız için istiyor.

Çocukların çocuk olma haklarının ellerinden alınmasına izin vermeyelim, bu suça ortak olmayalım…

Bırakın çocuk kalsınlar!


Nuran Talay


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,508,508,508,508,508,508,508,50
6 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Mehmet Sağlam

 Kahveci : Mehmet Sağlam


  Zulmet tortuları

Sahi, nerede "adalet" nerede dürüstlük, nerede? Neden doyuramıyor insan nefsini kadim metinlerin hiçbiri?..
Ortada üç-beş din taciri, birkaç lâfazan evirip çevirip süslüyor hadisleri ve bir ibadet vakti sonrası satıyor kutsal metinleri...
Cehaletin kılıcı parladıkça zavallı insanların karşısında, kamaşan gözler önünde yürütüyorlar "Allah ile aldatma" emellerini...
Sabret ey halkım!.. Bağlamışlar gözünü kendi gönül bağınla; bilincin o nedenle örtülü, kulakların o yüzden duymuyor karanlığın sesini...

Sabret biraz daha... Geri giden zaman bumerang gibidir; döner sahibini vurur, alır intikamını...
Sabret... Bıçak kemiğe dayandıkça, sen kanadıkça çözülecek bağların. Unutma... Her kör karanlıktan çıkış boğuşmayla kazanıldı umutla bekleyenlere can versin diye...
Sonunda, yeniden dirileceksin zulmetin tortularını düştükçe hayatından... Mutlaka, ama mutlaka kendi küllerinden doğacaksın bir daha...
Dayan ey halkım dayan!.. Bu senin son geri gidişindir; basiretsizlik alıp başına kös kös gidecek bu coğrafyadan sen uğursuz gaflet yardakçılarına kapadığında kulaklarını...
Dayan, az kaldı... Mundar uçurumlardan yuvarlana yuvarlana bulacaksın vadideki saf ırmağın kıyısını...
Dayan... Yıkanacaksın irfan deryasında, bilim ve sanat okyanusunda bir daha kirlenmemek üzere, tertemiz trançalar gibi...
Dayan ki sen aklandığında affedebilsin bugün doğan bebekler bizi, hepimizi...

Mehmet Sağlam
mehmetttsaglam@gmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Gülendam Oğuz


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


ORASI NERESİ
BURASI BİR ADAM


Korkuyu kapışır taşlar
karanlık kendine çekince perdeyi
göz hüzünle odayı kapar
el uyur ve akvaryumda balık
resmi çekilmiş nehir

Böyle bir çiçek vardı
Rüyamdaki geçit büyüyüp büyüyüp
Büyüyüp büyüyüp büyüyüp
Espası bir tek gece
Ezip el tutan
Alnını bütün bir duvara dayayan
ve sesleri bir orman büyüklüğünde
güneşe yol yapan çocuk
güreşip bütün gelişleriyle
gecikmiş bir deniz feneri

Saati yalvarır hızla
Şafağı çoğaltır kan akan damar
En korkulan gerçeği
Bir boyun eğişle girilen
böyle bir çiçek vardı
kılcal kökleri
çağın sarsıntı duvarlarından
burası bir adam
bir aşk çapında
bir çeşit hapisane tutulan
akıp giden su uyanınca adam
suyu geçmek isteyen karınca
bir taşın alevinden basarak ellerine
kaçınca adam
bırakmaz eşyasını da uykuda

CAHİT ZARİFOĞLU

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"

Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 
Nesrin Özyaycı
"ÖLMESEYDİ"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Seramik tabak üzerine motif çalışması tüm dünyada yaygın bir uygulama. http://www.portmeirion.tv/motifs1.htm kısa yolunda bu çalışmalarla ilgili çok sayıda örnek bulacaksınız. Özellikle meraklılarına durulur.

http://www.medikalsozluk.com Medikal dilde bilmek istediğiniz kelimelerin, hastalıkların ve terimlerin tamamını bulabileceğiniz, sözlük tadında bir kaynak. Mesela grip seçeneğini tıklıyorsunuz hemen size …Tıp dilinde influenza adı verilen bu hastalık bulaşıcıdır. Grip olan kişinin nefesindeki damlacıklarla yayılıp, salgın hale gelebilir. Paçavra hastalığı da denir. Aniden başlar ve devamlı olarak ateş yükselir… şeklinde bir açıklama getiriyor. Bilmekte fayda var.

...Mutfak kültürünüzü geliştirmek, en güzel, pratik, kolay yemek tariflerine ulaşmak için yemek siteleri arasında alternatifi olmayan yemek sitesi... http://www.yemektarifleri.org/ Bir de siz deneyin bakalım gerçekten alternatifleri yok mu?

En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB
http://www.7-zip.org/
Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Takalar
Modern Folk Üçlüsü









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20090302.asp
ISSN: 1303-8923
2 Mart 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com