Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 8 Sayı: 1.628

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 5 Mayıs 2009 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Enflasyon canavarını yendik Allahın izniyle!?..


Bugünleri de görmek nasipmiş, şükürler olsun gösterenlere. Enflasyon Nisan ayında minicik kalmış, yıllık enflasyon gerilemiş. Şimdi al yüzsüzlüğü eline, tut bu haberin bir köşesinden, salla salla, vur bir duvara, kaldır vur öbür duvara. Ekonomistler ne diyecek merak içindeyim, hepsini okuyacağım ama en iyi bildiğim kendi cebimin enflasyonu ile haberi karşılaştırıp yorum yapmaya çalışacağım.

Allahıma bin şükür benim cebimde de enflasyon durağan bir seyir izliyor. Ama bir sorun neden izliyor. Bir kere gelir haneme yazacağım kalemler gitgide düşüyor. Böylece acil ihtiyaçlar dışında harcama yapacak yerlerim sızım sızım sızlıyor. Ne yapıyorum? Satın almıyorum, almayı erteliyorum, yerine eskiyi kullanıyorum, bozulduysa tamir ediyorum, modası geçti diye değiştirmiyorum, kirası fazla diye evimden, dükkanımdan çıkıyorum, yakmıyorum az ödüyorum, gitmiyorum televizyonla yetiniyorum, yetmez mi, daha sayayım mı? Peki benim durumum böyle olunca, karşı taraf ne yapıyor? Stok yapmıyor, çeşidi azaltıyor, aracıdan kurtulmaya bakıyor, yılın 12 ayı indirim yapıyor, takside dayanıyor, kar marjını düşürüyor, kiraya veremiyor, malını satamıyor, üretemiyor, sonunda fiyatlar yerlerde süründüğü halde alan çıkmıyor. Satın alan olmazsa enflasyon sepetine koyduğun yumurtalar kırılıyor, değeri kalmıyor, böylece enflasyon düşüyor. Birileri de bunu üstün başarı diye bize yutturmaya çalışıyor ya da eli kulağında çalışacak. Yemeyin dostlar yemeyin. Bunun adına enflasyon gerilemesi değil, ekonomi daralması deniyor. Siz bunu bilin, boşuna kendinizi dara sokmayın.

...

Bu nasıl vahşettir? Terörden çektiği yetmezmiş gibi bir de kan davası, iki aile arası husumet can alıyor. Öyle böyle değil. 4 eşkiya düğün basıp makineli tüfekle, el bombasıyla 44 canı alıyor Mardin'de. Bir can alsaydı farklı mı olacaktı sanki? Bunların gözü dönmüş besbelli. Yoldaki köpeği ezmemek için arabayı şarampole süren adam, düğün basıp kadın çocuk 44 cana kıyabiliyor. Biz hep mi böyleydik, yoksa biz artık o eski biz değil miyiz? Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


  Kahveci : Filiz Kırcalıoğlu


Sevgiliden Sevgiliye Son Mektuplar

1958-1959 Öğretim yılında başlayan, 1965 yılında bitirilen, o günden bu güne kadar beynimden silemediğim iki mektup.

F...

Bilirsin ki , nişanlılık, konuşma anlaşma devresidir.(bir sene nişanlı kaldık, bu süre zarfında ancak 2 kez görüşebildik.1959 dan 1964 yılına kadar birbirimizi hiç görmedik. Sadece mektuplaştık.)Benim bu devreden çıkarttığım, birlikte mutlu olamayacağımızdır.(Oysa bir evvelki mektubunda, rapor alıp gelmek istediğini, özlediğini yazıyordu. O sıralar ailesi bizde yaz tatilindeydi. Kendisiyse askerliğini yapıyordu.)Mektuplarını, resimlerini, yüzüğü babama yolluyorum. Onlar size iletecekler. Sakın büyükleri araya sokma. Sonuç değişmeyecektir , kararım kesindir. Bana da yazma çünkü mektubun cevapsız kalacaktır.

B...


İki aydır merakla, hasretle beklediğim mektup gelmişti.(Yanında babasından gelen mektupla birlikte… O da babama hitaben DAKTİLO ile yazılmıştı.) Zarfı yırtarcasına açtım. İçimden bir ses iyi şeyler yazmadığını söylüyordu. Nitekim hislerimde yanılmamıştım, buz gibi satırları okudukça göz yaşlarımı tutamıyordum, perişan olmuştum. O,benim ilk ve tek sevgilimdi. Onca zaman kavuşacağımız günü beklemiş, aradaki mesafelere, hasrete en önemlisi dışarıdan gelen tüm olumsuz baskılara rağmen,onu sevmekten,ona inanmaktan asla vazgeçmemiştim. Şimdi ise deliler gibi sevdiğim, taptığım insan en ufak bir neden söylemeden,açıklama yapmadan onca yıllık aşkımızı, saf, temiz hiç kirlenmemiş sevgimizi bir çırpıda silip atıyordu....

Onurumu kırmıştı. Hemen masanın başına oturup aşağıdaki satırları hiç düşünmeden içimden geldiği gibi göz yaşları içerisinde karalamaya başladım.

Sevgili B...

29-09-1965 Tarihli mektubunu az önce aldım. Bu işin , bu şekilde nihayetlenmesi çok isabetli oldu. Çünkü, benim evlenip yuva kuracağım kişinin, karakter ve şahsiyet sahibi olması lazımdı. Sende bu meziyetler yokmuş,maalesef çok geç anladım......
Sen ancak: ''HAFIZ ve HAFİZE'' (kişiler arasıda özel, rumuzlu konuşma) laflarından hoşlanan o tip kişilerle anlaşır ve mutlu olabilirsin.Tanrı gönlüne göre versin,en güzel günler senden yana olsun canım.

F...

Hamiş: Ben mektup ve resimlerini babanın değil,senin adresine göndermeyi uygun görüyorum.

Yazdığım mektubun içerisine komutanından gelen telgrafıda koyarak iadeli taahhütlü postaladım.Şimdi bana'' ne telgrafı'' diyeceksiniz. Uzun zaman yazdığım mektupların cevabını alamayınca üzüldüğümü gören babam, komutanına cevaplı telgraf çekmiş. İki gün sonra cevabı aldık. Aynen şöyle yazıyordu: ''Ast .Teğm.B.........Diyarbakır hastanesinden aldığı 45 günlük istirahatini kullanmak üzere memleketine gitmiştir." Bu satırları okuduğumda kötü birşeylerin olacağını hissetmiştim. Zira, bana bu tatilinden hiç bahsetmediği gibi benimle de tatili süresince hiçbir şekilde irtibata geçme gereği görmemişti. Ailesinin , bizlerle tatil yaptığı süre boyunca bu birlikteliği içlerine sindiremediklerine dair yapmış oldukları imaları şimdi daha iyi anlıyordum ve işte sonunda amaçlarına ulaşmışlardı....

O'na yazdığım bu son mektup bir ay sonra geri geldi.Görüntüde açılmamıştı. Ancak ne hikmetse ben, geri gelen zarfı açtığımda, içinde koymuş olduğum bu telgrafı bulamadım.....

44 Yıl önce gözyaşları içerisinde bir çırpıda yazdığım ne bu mektubu ne de onu unutabilmiştim. Eşim başta olmak üzere tüm ailem ve çocuklarım, yüreğimin kapalı bir kutuda , çok derinlerde gömülü olduğunu biliyorlardı.Bu aile yaşantımda hiç bir zaman problem olmadı. Eşim beni çok iyi anlıyordu, çünkü o da aynı konumdaydı. Baştan beri benim bir sevgilim olduğunu biliyordu.O zamanlar kendisi benim için sadece aile dostumuzun oğlu ve ağabeylerimin arkadaşı idi. O da ailesinin istemediği birine aşık olmuş, herşeyi göze alarak ailesine arkasını dönmüş, sevdiği kişiyle evlenmişti.Ne yazıktır ki ailesi boş durmamış, birbirini seven bu iki insanı sonunda ayırmışlardı.

Benim de sevdiğimden, nişanlımdan ayrılmam bu döneme denk geldi... Yüreklerimiz başkaları için çarparken, kanayan yaralarımız kabuk bağlamadan, 3 ay içinde apar topar evlendirildik. Ne eşim beni istiyordu, ne de ben onu… Eşimin babası ''ya bu kızla evlenirsin ya da seni evlatlıktan reddederim'' demiş. Benim babam ise ''biz istemediğimiz halde senin isteklerin doğrultusunda hareket ettik sonucu gördük. Bundan sonra bizim dediğimiz geçerli, sen seçim hakkını kaybettin'' dedi. Karşı gelecek ne gücüm, ne de yüzüm vardı.

Şimdi daha iyi anlıyorum ki, uğruna etrafımdaki herkesi kırıp döktüğüm kişi, aslen ona karşı duyduğum sevgiye hiç inanmamış ki , benim hiç istemeden yapmış olduğum bu evliliği çok önceden istemiş ve planlamış olduğuma inanıp, bu kirli düşüncesini ortak arkadaşlarımızla paylaşmakta bir sakınca görmemişti.

Yıllar sonra, bu şekilde düşünmüş olduğunu duyduğumda, yedi senemi bir hiç uğruna harcamış ve onunla da kalmayıp 44 sene boyunca bu sevgiyi içimde yaşatmış olduğum için çok pişman oldum.

Hayatımdaki tek KEŞKE , kendisi olmuştur…..

Filiz Kırcalıoğlu


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,338,338,338,338,338,338,338,33
6 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


  Kahveci : Onur Eryılmaz


NAZİF BEY

Yaşlı kadın içeri girdi, kucağında iki iri odun parçasıyla. Saçları yağan kardan bembeyaz olmuştu. Demir sobanın üst kapağını maşayla açtı.

'Ateş dibine oturmuş, bakmasak sönecek bu soğukta.'

Mırıldanmalarını pencerenin kenarında oturup dışarıyı seyreden Nazif Bey duymadı.

Yaşlı kadın getirdiği odunları attıktan sonra, kapağı açtığı maşayla sobanın içini karıştırdı. Kıvılcım taneleri sağa sola uçtu. Ateş yeniden canlandı, odayı yeniden çıtır çıtır yanmaya başlayan, odun ateşinin sesi kapladı. Birden har olmasın diye üst kapağın tam ortasındaki ufak gözeneği açtı. Beli ağrımıştı. Gitti, adamın dışarıyı seyrettiği koltuğun yanındaki koltuğa oturdu. Offf! Çekti, ıslak saçlarında damarları pörtlemiş, kırış kırış ellerini gezdirdi. Nazif Bey'e baktı. Kalktı, çıktı sıcak odadan.

Bu esnada Nazif Bey geçmişte kalan uzak bir mevsimi yaşıyordu. Giyinip kuşanıp evden çıkardı, her sabah. Doğru Beyoğlu'na. Caddeyi boydan boya her mağazanın önünde durarak kaç kez turlardı, yorulmadan. Şimdiiiii! Nerede? Önüne gelen o caddede. Hırsızı, uğursuzu, 'tövbe' akşamdan kalma cenabeti de… Zamanımızda takım elbise giymeden gezemezdiniz. Saygı kalma..

Kapının açılmasıyla zaman yolculuğundan bugüne döndü. Yaşlı kadın hala oturuyor gibisinden terslenerek baktı, kendisine. Aldırmadı, hep böyleydi o. Huysuzdu, beğenmezdi, ortalık yerde insanın suratına lafı yapıştırır, utanç içinde bırakırdı. Geçenlerde sandıkta sakladığı beyazlığı küften karalığa geçmiş, gelinliği çıkarıp:

'Nasıl giymişim bunu, oysa çok adiydi dememiş miydi.'

Şaşırıp kalmıştım. Bunca yıl bu kadını çekmek bana neden reva görülmüştü? Ona kalsa koşmuştum peşinden deli gibi. Evlerinin önündeki elma ağacından da düşüp kolumu kırmışım kaç kez. Yüzünü gördüğümde yüz çevirirdim. Anası ve benim anam yapmışlardı, her şeyi.Şimdi olsa, durur muydum, kaçardım köyden.

Yaşlı kadın elinde büyük namaz tespihi, bir süre kaldı, etrafına sıcak dalgalar yayan sobanın etrafında. Dudaklarının oynadığına bakılırsa dua okuyordu. Döndü, az önce kalktığı koltuğa kuruldu. İnce, sık tanelerle yağan kar az öteyi göstermiyordu bugün. Sıcaktan uyuştu önce, uyuyakaldı az sonra da.
Homurtularla. Nazif Bey, bunu fırsat bilip, tadını çıkarmak için, giyindi, çıktı, yaşına bakmadan. Boyu dize gelen karların içinde, koşturdu, durdu, Yattı, kalktı, iki avuç karı emdi, sonra mahalle kahvesine doğru ardında ayak izlerini bırakarak, ağzı bir karış açık, yorgun, pişpirik oynamaya yollandı.

Onur Eryılmaz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,759,759,759,759,759,759,759,759,759,75
4 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


  Kahveci : Oktay Bayram


RÜYA

Kadın balkonun soğuk demirine dirseklerini dayadığında, içindeki ateşi söndürmeyeceğinin farkında idi belki de. Sokak lambasının altında çöplüğü karıştıran kedinin hışırtısı, yağan yağmurun aynı sokak lambasının ışığının etkisiyle muhteşem bir görsel şölene dönüşmesi ve ıslak yoldan geçen arabaların suyun tekerleğin içinde kayışına istinaden çıkardığı feci derecede kafa dinleten sesi…

Dikkatini dağıtmıyordu kadın..Sırtında battaniyesi ile elindeki sıcak fincanına bakarken, gökyüzünün kime ağladığını merak ediyordu.. Ne için kim için neler anlam taşırdı ki ve o anlamların ne derece kimi ilgilendirdiğini düşünüyordu şimdi.. Aslında kadın bakışlarını kilitlediği yerde olanlarla ilgilenmiyordu ve tüm hissettiği göğsünün üzerindeki ağırlıktı..

Dirsekleri halâ da soğuk demirlerde idi. Bir kaç yağmur tanesinin kahvesinin içine umarsızca damlaması bile sinirleniri bozmuyordu. "Neden"diyebildi sadece, içinden geçirdiği düşüncesi dudaklarına yansımıştı. Oysa önceki gün, ondan önceki gün ve önceki günler, dudaklarını mühürlediğini ve asla konuşmayacağını söylemişti. Gece güzel bir etki yaratır insanda, hele birde yağmur yağıyorsa, yağmur suyunun ızgaralardan kanalizasyona akarken çıkardığı ses ile birleşince damlaların kardeşlerine ulaşması, Mozart'ın senfonisini bile etkisiz kılıyordu… Nihayet kahvesini yudumlamak için elini kaldırdığında demirlerden, ağırlığın devam ettiğinin farkına varmıştı kadın.. Yalnız olmanın verdiği sıkıntı değildi ki bu, "Daha öncede yalnızdım" dedi kendi kendine.Gitmesini istediği kaç kişi vardı ve kaç git denildiğinde kalmayı dilemişti ki.

Yağmur devam ediyordu vurdumduymaz bir tavırla.. Gözleri çöp kutusuna ilişti yine.. Oradaydı hâla kedicik.Yalnız olsa da gündüz aynı şeyi yapamadığından gecesini birleştirmişti amacıyla. Kendi amacını düşündü, neden gelmeyeceğini ve neden halâ beklediğini, ne için beklediğini ve gelirse neler yapabileceğini düşündü. "Gelmeyecek" dedi..İçeri geçmek istedi kadın.Sokak lambasının altında bir karartı gördü. Umursamadı ama kalbi çok hızlı atıyordu.Sırtından battaniyesi düşerken koşarak kapıyı açtı, elinde fincanı duruyordu. Ayakkabı terlik giymekle uğraşmadı, yalın ayak koştu karartıya.
Kim olduğunu bile bilmediği karartıya doğru acımasızca götürdü onu ayakları.. Yarım kalan kavgalarını sevdalarını düşünmeden koştu.

Karşısında dikilmişti karartının, elinde fincanı duruyorken gözyaşlarına karışıyordu yağmur damlaları. Hareket etti karartı ona doğru. Yüreği çıkacak gibi oldu yerinden.

"Konuşmayacak mısın halâ" dedi.

Mühürlü dudaklarını açmalıydı, "Geldin mi?" dedi ağlayan gözlerle…

"Hiç gitmedim ki" cevabını aldığı zaman hıçkıra hıçkıra ağlamaktan utanmıyordu.. Omuzlarına düştü yanağı adamın. Elleri sırtında dolaşırken, gözyaşları yağmurdan daha çok ıslatıyordu adamı.. Sıkıca sarıldı yüreğine, bir daha bırakmamak üzere yeniden ve bir daha sarıldı..

"Teşekkür ederim" diyebildi sadece, uyanmadan önce o rüyadan…

Oktay Bayram


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,809,809,809,809,809,809,809,809,809,80
5 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


polygon@polygon.com.tr


Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


Kadınlar Sevmeyi Ne Bilir

Sırlarını derken, zalimin de yufkadır yüreği
Ağlar…
Kaygısızca anlatın bir bir
Taşıyabilirim yük olmaz,
Ben de ağlayabilirim
Hadi anlatın, ağlamalıyım…

Suçlarınızın çetelesi boynumda
İmzasızdır, bilen olmaz benden başka,
Duymazsınız, sırdır
Anlatın…

Kızlarını emzirmeyen anaların vebali koynumda
Savaşabilirim geceyle
Görmezsiniz
Ağlamalıyım, hadi anlatın…

Yazı kışı ve baharları bilmeyen kadınlar
Sizinle beşinci mevsime yolculuk ne büyük yanılgı
Elleriniz dilimden daha günahkar
İhanet çağlayanı gözleriniz
Ağlamalıyım…

Bir şairin yüreğinde yer bulursunuz da
Ne de çabuk eskitirsiniz aşkı
Taşıyamazsınız;
Aşkın yasını tutamazsınız
Anlatın, ağlamalıyım…

Sevmeyi bilmezsiniz
       yemin ederim
Ağlayabilmek için sevebilmek gerek;
Gülmek yakışır size,
       ağlamak bana düşer

Anlayamazsınız, ağlayamazsınız, sevemezsiniz…
Utanmayın, anlatın
Anlatın; ağlayabileyim
       anlatın ki sevebileyim…

Hasan Gezer

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"

Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 
Nesrin Özyaycı
"ÖLMESEYDİ"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

GOM Player 2.1.16.4613 / Windows / 4.48 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

VLC media player for Windows / V.0.9.9 / 16 MB
http://www.videolan.org/
İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.

7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB
http://www.7-zip.org/
Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Kayalar Merdim merdim
S.Akkiraz/O.Expressions









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20090505.asp
ISSN: 1303-8923
5 Mayıs 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com