Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 8 Sayı: 1.658

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 18 Haziran 2009 - Fincanın İçindekiler


  • NEYE YARAMALI BİLİM? ... Bertan Onaran
  • ANKA KUŞUNUN RAKSI SMYRNA'DA SOLUR, BOĞAZ'A DEMİRLENİR ... Deniz Marmasan
  • LİBOŞ ... Ömer Faruk N.
  • GAZETECİ ÖMER GÜNER'İN ARDINDAN ... Nihat Malkoç


  • Dost Meclisi, Tadımlık Şiirler, Bol Bul Bulmacalar, Biraz Gülümseyin, Kıraathane Panosu, Damak Tadınıza Uygun Kahveler

  •  



     Editör'den : Bugün serbestsiniz!..


    Merhabalar,

    Son bir saattir Levent Kırca'yı izliyorum Genç Bakış'ta. Nasıl da güzel konuşuyor. İşin açıkçası hep aynı şeyleri yazmaktan da bıktım. Tatlı tatlı dinlerken yazmak pek kolay olmuyor. Haydi ben bugünlük sizi azad edeyim de Levent Abimi rahat rahat dinleyeyim. Yarın görüşmek üzere hoşçakalın.

    Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

    Cem Özbatur








     


    Bertan Onaran

     Yaşamı Savunmak : Bertan Onaran


      NEYE YARAMALI BİLİM?

    Bilişim-bilgisayar uzmanı sevgili dostum Cüneyt Göksu geçen hafta yine iş gezisi için Almanya'daydı; kendi dalındaki insanları bir araya getiren uluslar arası toplantıda öncelikle çevreye zarar vermeyecek yeni bilgisayar donanımları-uygulayımları ele alınmış.

    Biliyorsunuzdur, 1960'larda kullanılmaya başlayan bilgisayarın ilk örnekleri ev kadar, üretimlik kadarmış; herkes o ana merkeze bağlanıp yürütürmüş bilgisayar işlemlerini. Sonra bu oyuncağı önce masalarımıza, ardından dizimin üstüne indirdiler. İndirdiler, alabildiğine yaygınlaştı, sorunların da birlikte getirdi elbet: havakürenin ısınması, ozonun delinmesi, aşırı elektrik tüketimi, biriken gazlar vb.

    Şimdi bu sakıncaları gideren yeni bilgisayar yapımı düşünülüyormuş, ama sakın bunun inanılmaz oluşumlar sonucu ortaya çıkmış şu güzelim mavi gezegeni korumak, kollamak için olacağını sanmayın: tıkanan tüketimi açmak, yeni pazarlar kazanmak için yapılacak bu da.

    Toplantıda birkaç dalda eğitim görmüş tatlı bir adam yumuşacık sesle, sabırla anlatmış: eskiden her biri kendi başına yetiştirilen, kimisi savurgan tüketim toplumunda yer bile bulamayan bilim insanları, toplumbilimciler, dirimbilimciler, bitkibilimciler, güdümbilimciler artık el ele vermek; bir evin, bir üretimliğin ya da bilgisayar gibi bir ürünün yaratılmasında işbirliği etmek zorunda, demiş

    Aslında bundan daha doğal, daha kaçınılmaz ne olabilir, değil mi? Ama anamalcı düzensizliğin amacı insanlara, yeryüzündeki bütün canlı varlıklara daha yaşanır, daha dengeli, daha sevinç verici bir ortam yaratmak ve bunu sürdürmek değil ki; o parayla daha çok para ve erk(?) elde etmekten başka bir amaç gütmüyor. Gütmüyor, güdemiyor, dolayısıyla kendi kuyusunu eliyle kazıyor, küresel harakiri'yi hızlandırıyor

    Oysa evrenin, doğanın özüne uygun ikinci seçenek olası; dünyamızın kimi köşelerinde, uçsuz bucaksız bir bataklığın ortasındaki ufacık adacığı andıran bir yerde, Küba'da gerçekleşmiş de: orada bütün bilim dalları, insanların, onlara bağlı olarak da bütün öbür canlı varlıkların yeryüzündeki konukluklarını yaşama sanatı'na çevirmek üzere el ve güç birliği etmişler.

    Yaşamak için gerekli doğal kaynakları çıkarırken genel çevresel düzeni bozmamak için olanca dikkat gösteriliyor; temel besinler üretilirken doğayı zehirleyen, dolayısıyla küresel harikiri'ye yol açan ilaçlar, yapay içsalgılar kullanılmıyor. Gittikçe artan enerji gereksinmesini karşılamak üzere elden geldiğince rüzgar, güneş, su gibi kaynaklara başvuruluyor. Elde edilen enerjiyi tutumlu kullanmak üzere az tüketen lambalar, yemekleri daha kısa sürede daha az enerjiyle pişirmek üzere düdüklü tencereler devlet eliyle sağlanıp yurttaşlara dağıtılıyor. Bunlar bizim şaşkın, savurgan, sorumsuz, şımarık anamalcı düzensizlik kesiminde yaşayanlara gülünç gelir elbet: kendi sersemliğine gülmek nasıl bir hazsa?

    Oysa doğanın temel yasalarından biri canlı varlıkların kendilerine bağışlanmış olan zamanı, enerjiyi en tutumlu biçimde kullanmasıdır; can gözümüzü açıp görebilsek, bizim dışımızdaki bütün canlılarda her an sayısız örneğini görebiliriz bunun. Ben birkaçın anımsatayım: avlanmaya çıkan aslan da ya çita, ilk hızlı atılışta avını yakalayamazsa, durup vazgeçiyor, o anki av uğruna kendini tüketmiyor. Bizde bir belgesel var; Kalahari Çölü'ndeki canlıları gösteriyor. Oradaki sahnelerden birinde, geceyi kumların altında geçiren kertenkeleye benzer yaratık, gün ışırken ortaya çıkıyor, çöldeki ender bitkiciklere doğru hızlı bir koşuya başlıyor; yanına gittiği bitkiciğin tepedeki küçük yapraklarını değil, dipteki gelişmiş yapraklarını yiyor su ve yeşillik gereksinmesini karşılamak üzere: yukarki küçük yapraklar büyüyecek, yarın üzerlerinde daha çok çiğ birikecek, sağlayacakları klorofil artacak. Bunun için kimse çıkıp sabahtan akşama toplumculuk dersleri vermiyor, tutumbilim söylevleri çekmiyor o küçük kertenkeleye; daha oluşurken beyninde, bilincinde var bu bilgiler. Ama o öyle de, aynı çölde yaşayan Çalı Adamlar başka türlü mü? Onlar da beslenmek için kuş avlayacakları zaman, minicik oklarının ucuna öldürücü değil, uyuşturucu bir sıvı sürüyorlar; sessizce yaklaşıp uyuşturdukları kuşun başına gelince: bağışla, seni vurmak zorunda kaldım, karnımı doyurmam gerekir, diyorlar. Bu da salaklığın ta kendisi, değil mi? Bırak böyle beslenmeyi, yemeyeceğin, çürümeye bırakacağın, param parça edeceğin milyonlarca insanı bir anda yakmak öldürmek varken, uyuşturduğun kuştan özür dilemek ha!

    Her an önünüzde, canınızda sayısız kanıt var: buharlı makineyi bulduğunuz, silahla ya da çarpık bilgiyle köleleştirdiğiniz yığınları sömürerek dünyanın bütün artıdeğerini cebe indirmeye giriştiğiniz günden beri sürdürdüğünüz şımarıklığa olanak kalmadı artık; ya gönül rızasıyla Küba'daki, Güney Amerika'nın öbür ülkelerindeki paylaşmacı, dayanışmacı düzene geçmeye ve onu artık güneş soğuyana dek sürdürmeye hemen yarın başlayacaksınız ya da çekeceklerimizi en yetenekli Hollywood masalcısı bile tasarlayıp anlatamaz.

    Bertan Onaran


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    3 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Deniz Marmasan

     Sütlü Kahveci : Deniz Marmasan


       ANKA KUŞUNUN RAKSI SMYRNA'DA SOLUR,
       BOĞAZ'A DEMİRLENİR

    Seni büyüttüğüm düşlere çamurlu ellerimle lekeler bırakalı çok oldu... Bulutlara değen salıncaklarımın zincirlerini koparalı.. Tenimde sakladığım, tutkunu olduğun güz yağmurları kapılarımı zorlardı... Her gün sensiz başlayıp, seninle biterken yeni düşlere simler saçtım ben, senden izin almadan.. Yıldızsız kalamadım, kutupyıldızını bırakamadım.. Bilmediğim sokaklarında şehirlerin, kokunu cebime doldurdum, iki biletle yorgun sinema salonlarına... Hangi filmdi, o bordo perdeli, ahşap kokulu salonda izlemediğimiz bir mart akşamı? Göz pınarlarından serbest bıraktığın hayal kırıklıklarına ucuz gülüşlerimi ekledim de kimyası bozuk denklemimden çıkaramadım soluğunu... Eğlencesi olmayan bir çocuk gibi karaladığım sayfalarında, öldüremediğin zehirli sarmaşık bittim...
    Kendimde esir ettiğim kızıl delikanlılığın gecenin şiirini susturmadı. Yalanlarımla bağladığım çarşafa varlığın, soluksuz, süründürdüm... Cinayet planını nakış gibi işlediğim bu sapkın aşk hikayesinde mahkumiyetsiz katil oldum; mavi, en sevmediğinden...
    Evvelsi gün elbiseme dokunduğunda uzun uzun, kendi cinayetimin zanlısı gözlerimle karşılaştım tozlu vitrin camında...
    Sararmış, rutubet kokulu anıların nöbet tuttuğu sandıkta susuz gül bitmiş...
    O yorgun yaz akşamında... Boynundan köprücüklerine akan kokuna karışan alkolle, dalga sesleri arasından "seni izlemeye geldim", dudaklarından dökülen sarhoş masala karışırken varlığım...
    Ben her topuklu ayakkabı giyişimde eylülü düşlerim. Parmak uçlarıma kalkıp, savruk bakışlarım, titreyen bedenim ve eteklerine hakim olamadığım, rastlantı memleketinin işi, mor elbiseyle sana uzanışım.. Altısıydı.. 3.2...
    Ben her rüzgârla Boğaz'a savrulurum, hatırlayamadığım fal kehanetleriyle ve süt kokan, gözlerinin iliştiği dişiliğimle Kordon banklarında...
    O sarı lekeyi güneşten topladım, sen beni öpmezken... Ani başlangıçlarla yapmadım ihanet sekseğini..
    Sabırsız heyecanlarla kendimi kavurdum sadece... Her gidişimle kilit vurduğum yollarda yeniden doğururken seni, susturamadım sesinden akan Dize'leri...
    Yorulmadım sokaklarında kaybolmaktan coğrafyanın.. Kederlendiğim geceler, bileğimden akıttığım kızılla imzanı atmaktan sıkılmadım, çarşaf çarşaf...
    Seni öldürmekten korkmadım, aşkını yok etmekten daha fazla.. Kıyıya vuran dalga, pervasız kalemimi, bencilliğimi, düşsüzlüğümü, tükettiğim adımları, harcadığım solukları yok etmeye yetmedi, ismimin içimi, varlığımı çökerttiği kadar...
    Dehlizlerime demirlenen aşkını harcarken kendiminkinden habersiz, ay tutulmadı, kutupyıldızı kımıldamadı. Çamurlu ellerimin tuttuğu kalem aynadaki bir suret gözlerimi oydu.
    Ben her kızılda, sana varan yolların haritalarını ararım. Her ağustosun yirmi dördünde telaşsız soluklarına saplanırım.
    özlediğin sokaklardan çalarken seni, gemici düğümlerimi attım kendi özlemime. Yosun kokan taşlarda yeniden doğurdum masalları, ardımdaki kirin üzerine meneviş saçar gibi... Yine de...
    Affet demek yetmez, mavileri kırmızıya sadece kanla döndürebilirken...
    O odada, sen, duvar ve tanışmadığımız teklikle...
    Bekleyemediğim temmuza inat...
    yıldızın olmalıyım yeniden, masallarını anlatırken saçlarıma ışıltısını koyduğun kutupyıldızın...
    Ve Dize'ne gebe efsanemle, tutuşsa dudaklarında geceler(imiz) ömür ömür...

    "Yaşlı duaların sessiz maskesi,
    Sönmeyen ümidimin sönmez yıldızı,
    Şulenden akıyor teselli sesi,
    Yıldızlar güzeli gemici kızı...
    Her billuri mavi gece denizde
    Sevgiliden selam getiren,
    Selamet yıldızı sen gemimizde...
    Bir peri kızısın,
    Aşıkın da ben..."


    Ben "..."
    Ankara yollarının ıslıklarına selam olsun on sekiz kala...

    *şiir: Nazım Hikmet

    Deniz Marmasan


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    2 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Kahveci : Ömer faruk N.


    LİBOŞ

    Veli'ye göre:
    Neler yapmadık vatan için!
    Kimimiz öldük;
    Kimimiz nutuk söyledik.

    Bendeniz Deli'ye göre:
    Şu vatan için neler yapmadık,

    Kimimiz babalanıp damadın tıraşına durdu el pençe el sabah
    Ardıç kuşu misali paranın üstüne tüneyip çekti el semah
    Kimimiz ak öküz gibi dolarlar geviş getirdi, yuh artık el tamah!
    Kimimiz hürriyetin köşesinde enginden engine uludu euuuu-ro deyyi makamı segah
    Memurum katsayıda illallah, İşçimin ismi işsiz olmuş be suphanallah!
    Çiftçim dersen al ananı git… Yallah!

    Şu vatan için neler yapmadık…

    ŞU VATAN İÇİN…

    Lal gönüller evlat acısıyla susanda,Güneşler söndüğünde;

    İ..nelik inkar gelinmez,erlikten dönüldüğünde,

    Büzük istermiş şu demokratlık; tüzük gerekmezmiş Can Baba Eren'de

    Ol vatanında Kınalı Kuzu millet için can verende,

    Şu Soros-punun çocuğu parayı verene g..t verende.

    Ömer Faruk N.


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    3 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    M.Nihat Malkoç

     Kahveci : M.Nihat Malkoç


      GAZETECİ ÖMER GÜNER'İN ARDINDAN

    Ölüm hayata dâhildir aslında; hayatın bir parçasıdır bir başka açıdan bakarsak… Ayrılık yönüyle dikkate alındığında ölüm bir anlamda hayattan mezun olmaktır; fakat asla ve asla bir son değildir. Büyük şair Yahya Kemal ne güzel ifade etmiş bazılarına ürkütücü gelen bu gerçeği: "Ölüm âsûde bahar ülkesidir bir rinde/Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter./Ve serin serviler altında kalan kabrinde/Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter"

    Hayatla ölüm birbirine zıt kavramlar olarak görülse de aslında biri diğerinin sonucudur. Zahirde biri ışıltılı, öbürü karanlık görülse de birbirinden ayrılmaz hayatla ölüm… Onun soğukluğuyla irkiliriz çoğu zaman… Bir türlü kabullenemeyiz yakınlarımızın sonsuzluğa göç edişini. Lakin ölüm de hayat kadar bize yakındır ve bir o kadar da gerçektir. Son istasyondur o kısa hayat yolculuğumuzda... Bu yolculuğun gidiş bileti olsa da dönüş bileti yoktur biline!... Bizler imanlı insanlarız. Biliriz ki "O'ndan geldik; O'na döneceğiz"

    Ömer Güner Dostların hayattan göç edişi bizi ölüm üzerine düşünmeye sevk ediyor. Gazeteci-Yazar Ömer Güner'in ölümü de beni ölüm üzerine düşünmeye yöneltti. Trabzon bir büyük değerini daha kaybetti. Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Eski Başkanlarından Gazeteci-Yazar Ömer Güner aramızdan ayrıldı. Ona dostları "Ömer Emice" diye hitap ederdi çoğu zaman… O; hoşgörülüydü, insan sevgisiyle yüreği pır pır eden bir insandı. Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nin kurucularındandı O… Bu cemiyetin Onursal Başkanı'ydı kendisi... Son nefesine kadar gazeteci kimliğini ve heyecanını yaşadı ve yaşattı sevgili Ömer Güner.... İlerleyen yaşına rağmen gücünü ve meslek heyecanını hiçbir zaman kaybetmedi. Hasta olmasına rağmen, eskisi kadar uzun yazamasa da, Karadeniz Gazetesindeki yazılarına devam etti.

    11 Haziran 2009 Perşembe günü vefat etti Trabzonlu kıdemli gazeteci Ömer Güner… O, Trabzon'un son yarım yüzyılını kalemiyle aktardı okurlarına. Cumhuriyet Gazetesinin Trabzon Temsilciliğini yaptı uzun yıllar… Karadeniz Gazetesinde "Arada Bir" adlı köşesinde Trabzonlulara seslendi. Trabzon'un son yarım asrını onun objektif kaleminden okuduk.

    Dolu dolu yaşadı O… Trabzon'un Araklı ilçesinde 1927 yılında doğan Ömer Güner, 13 yıl Toprak İskân Müdürlüğü görevinde bulundu. Gazeteciliğe 1961 yılında Trabzon'da yayımlanan Ses Gazetesi'nde başlayan Güner, 1967-1982 yılları arasında Milliyet Gazetesi büro şefi olarak görev yaptı. Uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesi Trabzon muhabirliği görevini de sürdüren Güner, Son Haber, İleri ve Türksesi gazetelerinde Yazı İşleri Müdürlüğü görevlerinde bulundu. TSYD Trabzon temsilciliği de yapan Güner, Karadeniz Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapıyordu. Güner, kurucuları arasında yer aldığı Trabzon Gazeteciler Cemiyetinde, 1992-1996 yılları arasında başkanlık görevini yürüttü. Cemiyetin Onursal Başkanı olan Güner'in, 'Gök Renginde Trabzon' ile 'Düşler ve Düşünceler' adlı kitapları bulunuyor. Bu kitaplar Trabzon'un kültürüne, sanatına, edebiyatına ve yaşamına ışık tutuyor.

    Ömer Güner 1976'dan beri emekli hayatı yaşıyordu. Fakat o hiçbir zaman toplumdan kopmamıştı. Hayatla barışık bir insandı. Yapılan etkinliklere sürekli katılıyordu. Uzun yıllardan beri 'Parkinson' hastalığıyla mücadele etse de; yine de diri görünmeye çalışıyordu.

    Gazeteci-Yazar Ömer Güner kelimenin tam anlamıyla bir Trabzonspor sevdalısıydı. Onun Trabzonspor sevgisi dillere destandır. O, ölümünden birkaç saat önce bile Trabzonspor'un son durumunu, teknik direktörün belirlenip belirlenmediğini sormuştur. Bu ifadeler onun Trabzonspor sevgisinin derecesini göstermesi bakımından önemlidir.

    Ömer Güner'in Trabzon sevgisi başka hiçbir şeyle ölçülemezdi. O, Trabzon'un her caddesini, sokağını evi gibi kabul ediyordu. Trabzon'dan ayrılmayı düşünmedi hiçbir zaman.

    Gazeteci-Yazar Ömer Güner için Trabzon Gazeteciler Cemiyeti önünde bir tören düzenlendi. Ardından İskenderpaşa Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Sülüklü Mezarlığı'nda toprağa verildi. Böylece Trabzon'un geçmişinde çok mühim bir yere sahip olan bir çınar daha devrildi. Ömer Güner'e Allah'tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyoruz.

    M.Nihat Malkoç
    mnm61mnm@hotmail.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    1 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Dost Meclisi


    polygon@polygon.com.tr



    <#><#><#><#><#><#><#>

    YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
    Yorumlarınız için bekleriz.

    Fotograf : Servet Yaylı


    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
    dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
    Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
    Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
    Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
    Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


     


     Tadımlık Şiirler


    ENSTRÜMENTAL

    Aksın, içimde bir nehir gibi
    Dolanan keder
    Unuttuğum, unutmaya çalıştığım ne varsa
    Bende durmasın
    İçimde öyle çok ki, her gidenden
    biriktirdiğim melekler

    zaman insafsızlık etmese
    kederin oyduğu tarafımı sana getirsem
    kalem beni tutmasa, anlatsam sana
    siyah, simsiyah bir engerektir zaman
    ve kış neler eder insana
    nasıl yarım bırakır, ayırır parçalara
    sense kışı yaşamadın daha

    reddetim bütün kesinlikleri
    kalbim bu hayale bir daha inansın diye
    siyah... değişmiyor,
    siyah hâlâ nehir içimde
    ve kalbim anlamıyor
    adalet yok, niye?

    Yıktığım, atladığım, söndürdüğüm
    Bir yangın yerindeyim
    İçimde sadece, dediğim gibi
    Her gidenden biriktirdiğim melekler
    Kalbimin üstünde bir daha hançer

    BİRHAN KESKİN

    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Bol Bul Bulmacalar




    Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


     


     Biraz Gülümseyin






    KMTV Sunar...

     


     Kıraathane Panosu



    Polygon Web Studio


    Yazarlarımızın Kitapları


    Merih Günay
    "Martıların Düğünü"

    Nesrin Özyaycı
    "Işık -II-"


    Temirağa Demir
    "Her kardan Adam Olmaz"


    Şadıman Şenbalkan
    "Şehit Analarımızın Çığlıkları"

    Hatice Bediroğlu
    "Düş Kuruyor Gece"

    Cüneyt GÖKSU
    Serpil YILDIZ

    "KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

    Merih Günay
    "HİÇ"

    Feride Özmat
    "Yanlış Zaman Hikayeleri "

    C.Eray Eldemir
    "Uzak İklimler"

    Temirağa Demir
    "Edepli Fahişeler"

     
    Nesrin Özyaycı
    "ÖLMESEYDİ"


    İstanbul için Son Hava Durumu
    ISTANBUL ISTANBUL
    Ankara için Son Hava Durumu
    ANKARA ANKARA
    İzmir için Son Hava Durumu
    IZMIR IZMIR
    Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


     


     Damak tadınıza uygun kahveler






    http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
    Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

    GOM Player 2.1.16.4613 / Windows / 4.48 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
    Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

    VLC media player for Windows / V.0.9.9 / 16 MB
    http://www.videolan.org/
    İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.

    7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB
    http://www.7-zip.org/
    Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

     


    KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

    ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
    KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
    (Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

    ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
    Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
    E-posta:


    Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


    Uygulama : Cem Özbatur
    2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

     






    Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

    Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



    SON BASKI (HTML)

    KAHVE YANINDA DERGi

    Hoşgeldiniz
    Arşivimiz
    Yazarlarımız
    Manilerimiz
    E-Kart Servisi
    Sizden Yorumlar
    KÜTÜPHANE
    SANAT GALERiSi
    Medya
    İletişim
    Reklam
    Gizlilik İlkeleri
    Kim Bu Editör?
    SON BASKI (HTML)
    YILDIZ FALI
    DÜNÜN
    ŞARKILARI





    ÖZEL DOSYALAR

    ATA'MA MEKTUBUM VAR
    Milenyumun Mandalı
    Café d'Istanbul
    KIRKYAMA
    KIRK1YAMA
    KIRK2YAMA
    KIRK3YAMA
    ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
    11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
    Teröre Lanet!
    Kek Tarifleri
    Gezi Yazıları
    Google
    Web KM




    Fantasia
    Armik









    Fincan almak ister misiniz?
    http://kmarsiv.com/sayilar/20090618.asp
    ISSN: 1303-8923
    18 Haziran 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com