Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 8 Sayı: 1.686

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 21 Ekim 2009 - Fincanın İçindekiler


  • Birinci bilek güreşi ... Ali Sarımehmetoğlu
  • SENİ SEVİYORUM ... Buket Çetin
  • Laf olsun... ... Cihan Devrim Avunduk
  • 34 PKK’lı ve Tüm Yurtta Kutlama Törenleri ... Nuran Talay


  • Dost Meclisi, Tadımlık Şiirler, Bol Bul Bulmacalar, Biraz Gülümseyin, Kıraathane Panosu, Damak Tadınıza Uygun Kahveler

  •  



     Editör'den : Seçtiğinize hala mı pişman değilsiniz?!..


    Merhabalar,

    Sanırım bu ikirciklikli beynimle yalnız değilim. Bir tarafım olan bitene inanmak isterken, diğer tarafımın "Hadi yaa" diyesi var. Operasyonu yönetiyormuş taklidi yapan DTP bile şaşkın durumda. Daha iki gün evvel parti kongresinde kara kara portreler çizen, bu iş bitti, açılım elimizde patladı diyen Ahmet Türk, dün şaşkınlıktan menzilini şaşırmış halde devlete kafa tutuyordu. "Aman ha tutuklamayın." dedi, dediği oldu, hepsi serbest kaldı. Onlar baştan sona tutarlı, kimsenin diyecek lafı olamaz. Önderimiz(!?) istedi geldik diyecek kadar egoları şişirilmiş durumda hepsinin. Pişmanlık yasasından yararlanıp serbest kalanlar hiç pişman değilmiş!?! Bu nasıl bir yasadır ki, ölmüş bir teröristin okul arkadaşı diye bir gazeteci kız aylardır içerde tutulurken, Ergenekon denilen davada suçlarının ne olduğunu dahi bilmeyenler avluda volta atarken, bir avuç üniformalı hain, çıbanbaşı İmralı'dan buyurdu diye yurda geliyor, 8 dakika sorgulanıp serbest kalıyor. Bunlar pkknın elemanı değil mi? Sınıra getiren cip bile eylemlerde yer almışken, insan başına kalabalık eden teröristi "Eyleme katılmamış" diyerek nasıl serbet bırakırsın? Bunların elde silah eğitim aldıklarını, eylem için şmdilik sıra beklediklerini görmezden mi geleceğiz yani?

    Yok arkadaş, benim vicdanım bile rahat değilken, evlat acısı çekmişlerin bundan memnuniyet duyacaklarını söylemek abesle iştigal değil de, ne? 150 tane daha gelecekmiş. 1000 tane daha, 2000 tane daha gelse n'olacak? Geride kalanların silahlarına gül mü dikilecek? İçeri girenler memuriyete mi başlayacak? Birisi bu sorulara aklı başında cevaplar versin, canımı yesin? Bu işin böyle algılanması bile devlet için hezimettir. Aşkta gurur olmaz ama bu işte gurur olur. Dağda trekking yapan turistlerden söz etmiyoruz. Kandil'de silah kuşanıp, Türk bayrağına küfreden, devleti düşman gören, yıllarca bununla beslenip büyüyen insanlardan söz ediyoruz. Eyleme karışmamışlar, peh. Siz gelin de onu benim külahıma anlatın. Yahu adamların darbe yapabilme ihtimalleri üzerinden asrın davasını yürütüyorsun ama üniforma giymiş eşkiyayı kırmızı halıyla karşılıyorsun. Bu devleti İmralı ile pazarlığa kadar düşüren bu yönetimi Allah'a havale ediyorum, başka da birşeycikler demiyorum.



    Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

    Cem Özbatur








     


     Kahveci : Ali Sarımehmetoğlu


    Birinci bilek güreşi

    Yine akşam olmuştu, babam yorgun geldiği evde annemin yemeklerini yiyerek kendine gelmiş vücudunu dinlendiriyor. Kardeşim okumaya meyilli kafasıyla derslerin arasında sıkışmanın keyfini yaşıyordu. Annem ve ben oturmuş çocuklarından çok çekmiş bir babanın etrafında dönen hengâmeyi izliyorduk. Ve annem yine beni o döngünün içine koyup siz sakın büyüyünce böyle olmayın diyordu. Akıl alacak yaştaydım. Babam yavaş yavaş günün yorgunluğunu göz kapaklarına indiriyor ve her zamanki gibi kara kutunun önünde uyuyordu.

    Genelde akşam olduğunda iki tip insan kapıyı çalardı. Ya yemeklik bir malzemesi eksik olup ta çocuğunu bakkala göndermeye kıyamayan dedikoducu komşu kadın. Ya da kendilerini övmeyi seven ve bunun yanında can sıkmaktan acayip haz duyan tuhaf akrabalar. Annem iki türede kapıyı hoş bir nidayla açardı. Evin büyükleri ve kafası çalışan çocuğu misafiri sever ben ise nefret ederdim. Çünkü bir tiyatro gibiydi aynı konu üzerinde yoğunlaşan aynı diyaloglar. Kocaları kelime bulamadığında yandan kadınların verdiği sufleler, çocukların birbirlerine üstünlük kurmaya çalışmaları.

    Akrabalar gelmişti. Ben yaş oğullarını da yanlarına alıp gelmişlerdi. Bilerek mi yapıyorlardı acaba bana inat olsun diye mi. neden kardeşimin yaşıtı bir kız çocuğu gelmiyordu da ben yalnız kalmayı tercih etmenin mutluluğunu yaşayamıyordum. Babam doğrulduğu koltuktan kalktı. Ayaküstü hoş geldin sohbetiyle herkes kendine odanın içinde bir yer seçti. Evin reisleri karşılıklı tekli koltukları seçerlerdi hep, hayat mücadelesini hep dışarıda bir nevi savaş halinde veren erkek tayfasının birbirlerine karşı üstünlük kurmak gayretiydi bu. Bayanlar ise yan yana oturmayı tercih ederlerdi dedikoduyu daha kolay yapmak için fısıltı mesafesini daraltıyorlardı.

    Çayın demlenmesi, hal hatır sorma faslından hemen önce yapılırdı bile. Evin reisleri siyaset ve futbol karışımı sohbetlerinin içine çoluk çocuğun okul durumlarını da katarak karışık gibi görünen ama bir Türk ev reisi için çözümlenmesi çok kolay konuları halletmeye çalışırlardı. Neticede bir sonuç elde edemeseler bile onlarında keyfi oydu. Ben benden bir yaş küçük ama nedense aldığı besinleri dışarı vuran daha uzun boylu ve kalıplı misafirle takılmak zorundaydım. Babamın iki kişi öldürüp de beni evlatlıktan reddetme bakışından sonra bunu yapmalıydım. Çünkü misafirler belli bir saatten sonra gidecek ve babam istemediği hareketlerle karşılaştığı her sahne için beni bir güzel dövecekti. Güzel kelimesi attığı yumrukların ritminin gayet düzgün bir şekilde olmasından kaynaklanıyordu.

    Zaman bilgisayar zamanı değildi. Zaman enikonu bir dama oynanan ve satrancı bilen çocukların çok zeki olarak nitelendirildiği bir zamandı. Atın L harfi şeklinde ilerlediğini çözemeyen çocuklar hep salakların sıralarında otururlardı Okuduğum kitapları ya da derslerle ilgili bazı şeyleri konuşmaktan başka yapacak hiçbir şey yoktu. Ve en korktuğum an yavaş yavaş geliyordu. Küçük misafirimiz sıkılmıştı. Bu benim bittiğim andı. Bilmiyordu ki onun sıkılması benim boğazımın sıkılıp tavana askı gibi asılmama sebepti. Babasının yanına koştu. Babası hani o şefkatle başını okşadı denilir ya aynen onu yaptı. Şaşkın bakışlarla bakıyordum. Çünkü aklımın erdiği andan itibaren öyle bir muamele görmemiştim. Bebek halimdeki sevgi yumağı hallerin aklımda kalmaması ne kötüydü. Küçük misafirimiz babasına sanki sürekli evde onu oynuyorlarmış gibime gelerek bilek güreşi yapalım dedi. Babam her zamanki gibi başkasının çocuğunu övme psikolojisinde masum bir bakışla, içten bir sevgiyle! Çocuğa dönerek gel birlikte yapalım dedi. Babamın içindeki caniyi çıkartıp çocuğu alt etmek istemesi bana gayet olağan bir hal gibi gelmişti. Ama ben çocuğun tarafındaydım. Yenemeyeceğini biliyordum ama yinede onu destekliyordum. Ve tabi bunu gayet derinden ve sessizce yapıyordum. Babamın mağlup halini çok merak ediyordum. Çünkü ona karşı hep yenilgi yüzü gören bendim. Ve anlamsız bir şekilde ama altında inceden benim oğlum daha güçlü hissi taşıyan bir ses duyuldu çocuğun babasından. senin oğlanla yapsın dedi bilek güreşini. Hayatımın en acı sahnelerinden birini yaşayacağımı bile bile çocuğun karşısına geçtim. Ben cılız bir çocuktum zayıftım ince kollarım ve büyüdükçe kalınlaşmayı reddeden bileklerim vardı. Bu bileklerle ne kadar dayanabilirdim ki ona olmadı daha ikinci saniyede sağ elimin bedenimle birlikte yere yapıştığını gösterdim bizi izleyen meraklı bakışlara. Babamın bir boksör antrenörü gibi arkamda olduğunu hissedemeden oldu tüm olanlar. Destek alsam yenebilir miydim acaba. Misafir çocuğun sevinmesi babasının helal oğluma sesiyle karışmıştı. Babamın sen salaksın, hiçbir işe yaramazsın bakışını gördüm yine gözlerinde alışıktım bu bakışlara. Başımı öne eğip odama çekilmek istiyordum. Kitaplarımın arasında kaybolmak yenilme hissini kaybettirecekti beklide bana. Ama hayır, yine o gürültünün içinde kalıp galibiyetini kutlayan şampiyon takımın kaptanı gibi kupa merasiminde en önde yer almış bu misafir çocuğu izlemeliydim. Beni yenmesinin onda bıraktığı mutluluğu gözlerindeki o elli sefer yapsak hepsinde seni yenerim bakışını görmek zorundaydım. Misafir baba gayet neşeliydi aslında istediği de bu olmalıydı. Bize gelmeden önce evde çocuğunu bu maça hazırlamış mıydı acaba. Ama onlar antremanlıydı ben ise hazırlıksızdım. Kendime bunun gibi binlerce bahane üretebilirdim. Savaşı kazanmış mağrur asker gibi savaş meydanından çekildiler. Tarihe birinci bilek güreşi olarak geçen bu savaşı bir taraf kaybedecekti tabi ve ben kaybettim. Yeni hayatlar keşfetmek için çıktığım bu yola hayat kaybederek devam edecektim. Denizlere ulaşıp gemilerimi yüzdüremiycektim. Ya da çar deli petro gibi sadece gemi yapacaktım.

    Ali Sarımehmetoğlu


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    9,209,209,209,209,209,209,209,209,20
    5 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Buket Çetin

     Kahveci : Buket Çetin


      SENİ SEVİYORUM

    Hiç mektup yazmadım sana. Ya da belki de yazdıklarımın hepsi sanaydı. Çok şey konuşmak istedim senle, sensiz günlerde o kadar çok şey biriktirmiştim ki: “bunu da konuşmalıyım, bunu da sormalıyım, keşke bunu da bilse…” Sonra fark ettim ki her şeyi seninle konuşmak istiyorum ben, her şeyi seninle paylaşmak istiyorum. O zaman anladım ki hayatımın her yerindesin sen.

    Her şey bitip de gerçek sensizlik yüzüme vurduğunda, anlamadım başlarda ne olduğunu. Bu da bir oyun zannettim ya da ben, bunu da bir oyun yaptım kendime. İzlediğim o Avrupa filmlerinde seni gördüm, seni izledim sanki, sesin çınladı kulaklarımda, kokunu hissettim.

    Kendime dost edindiğim zaman bile düşman oldu bana. Zaman, bu kez silmedi, hiçbir şeyi! Aslında bütün kurallarımı ters yüz ettin sen. Bildiğim her şeyi hiç bilmediğimi öğrendim. Kulağımdaki küpeler döküldü birer, birer. Neyin dost, neyin düşman olduğunu bilemedim.

    Bu ilk mektubum belki, ya da yazdıklarımın hepsi sanaydı aslında. Senin tanıdığın çok insan kadar, insan tanıdım ben de. Kapıma kimse dayanmadı senin kadar, ya da ben duymadım bile kapımın dışındaki sesleri; bir tek senin sesini duydum, bir tek senin sesine kapımı açtım. Onun için kapıma falan dayanmadı yeniler.

    Hangi sevgiyi aradım ben sende? Neden bir tek senin sesini duydum kapımın önünde? Anne sevgisini mi? Kucağında sıcacık ısındığım bir annem oldu benim. Sevgilerin en güzelini verdi bana. Peki baba sevgisi mi? Güvenin en tatlısını öğretti bana. Bir de her insan babayla özdeşim kuruyor zaten, istemediğim kadar çok babam oldu hayatımda. Hangi sevgiyi aradım? Hangi sevgiyi buldum ben sende?

    Çehov günlerinde açtım kapımı sana. Tek mi, çift mi oyununu oynadığımız bir zamanda. Bir yaz gecesi rüyasında tanıdım seni, kendine hangi rolü biçtiğini bilemeden. Ve beklemeyi… Godot’yu bekler gibi, neyi beklediğimi bilmeden.

    Biliyorum, gelemedim sana, gidemediğim gibi. Tuhaf bir yerde çakılı kaldım. Her, gidiyorum, dediğimde daha çok zorladın kapımı, ya da ben, daha çok duydum sesini. Onun için ne gelebildim sana, ne de gidemedim senden.

    Kimseyi suçlamak istemem. Ama bilmediğin ya da çok iyi bildiğin engellerim oldu önümde. Bazen dışarıdakilerle ilgiliydi engellerim, bazen içimdekilerle… İçimdekilerin hepsini aştığımda, dışarıdakilerle tanıştım. İçimdekiler daha zor sanırdım, dışarıdakilerin daha zor olduğunu anladım.

    Ve bir gün nefes alamadım. Sen yoktun ve ben nefes alamıyordum. Gördüğüm her rüyayı, sen zannetmekten de yorulmuştum artık. Bütün enerjimi bitirdim, ölüyorum zannettim. Ölümü, ölmeyi düşündüm. Ya da, belki ben, çoktan öldüm de haberim yok dedim. Görmedim, duymadım, bilemedim. Yaşamın ucuna dayandığımı hissettim. Her şeyin bittiğini, son sahnemi oynadığımı düşündüm.

    Öldüm ve gitmeliyim dedim senden. Gitmenin zamanı geldi artık.

    Sonra, yeniden doğmaya başladım. Ilık bahar sabahlarında, çiçek kokulu rüzgarlar doldu odama. İçimden kopardığım bir parçamın kocaman yarası vardı, durmadan kanayan. Yaralarıma baharı sürdüm, umut ektim kuruyan toprağıma, güneşi doya doya doldurdum. Her şeyi yaptım, bir suyu bulamadım. Susuz kaldım, susuz kaldıkça kanadı yaralarım. Sonra suyu buldu ellerim.

    Engellerin engel olmadığını düşündüm. Sonra kurallara uymadığımı… Her oyunun kendine has kuralları vardı. Ben, “ben” derken, başkasını ezdiğimi gördüm. İçim parçalandı, paramparça oldum. Masum muydum? Sen…? Masum muydun? Soruların en acısı geldi oturdu zihnime. Ben ölmüştüm, ölüyordum, iyileşemeden bir kere daha öldüm.

    Unutmak istedim olmadı. Kadere gittim, çok sordum, bulamadım. Sonra bir kez daha zamana sığındım. Bir süre avuttu beni kollarında. Masallar anlattı bana. Geleceğin umutla dolu olduğunu söyledi. Gelecek geldi, umut gelmedi. Kulağımdaki küpeyi bir kez daha kaybettiğimi gördüm. Zamanın her zaman ilaç olmadığını.

    Dedim ya, her şeyimi ters yüz etmiştin sen.

    Sonra her şeyi boş vermeyi denedim. Hiçbir şeyi umursamamayı. Günübirlik bir yaşama teslim ettim kendimi. Her şeyi olduğu gibi bıraktım. Yaralarımı, engellerimi, umutlarımı, geleceğimi… Her şey anlamlı olduğu kadar anlamsızdı da aslında. Yaşayıp gidiyorduk işte. Ha öyle, ha böyle. Ben gelsem ne olurdu sana, gitsem ne olurdu? Aslında geldiğim de, gittiğim de kendi içim değil miydi?

    Bu ilk mektubum ya da yazdıklarımın hepsi sanaydı. Son mektubum ya da, bilmiyorum ki!

    Bir şey söylemek istiyordum sana. Bende kalan ve vermeliyim dediğim: “seni çok sevmiştim ben”. Bir bardak çayda…. Bir bahar akşamı içilen bir bardak çayda… Bir bardak birada… Onun için her bira tadı seni hatırlatır bana. Onun için her bir bardak çay bir bahar akşamıdır bana.

    Kendine hep iyi bak. Ben gelmesem de yanındayım aslında, sen gelmesen de yanımdasın aslında. Suyun yerini de biliyorum artık. Susadığımda hep orda olacak ellerim, gözlerim. Sen de, ben de masumuz aslında.

    Seni seviyorum!

    (Çaycı İbrahim’den sarı kedisine!)

    Buket Çetin


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    8,888,888,888,888,888,888,888,888,88
    8 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Kahveci : Cihan Devrim Avunduk


    Laf olsun...

    An geldi mi, diyorum ki iki satır yazayım...
    İyi de olmuyor ki, öyle siparişe uygun iki satır, yetmiyor ki iki satır ...!

    Yaş oldu 48. Her yaşa yarım satır yazsam, olur sana yirmidört satır...

    Satır, cümle sayısı palavra...
    Üç-beş cilt yazarsın, üç-beş dolu cümledir vereceğin, aslında...
    Otuzbeş ya da yetmişbeş yıl yaşarsın, geride bırakacağın 3-5 andır asıl olan...

    Bu aralar geziyorum yine... geziniyorum bam tellerinde sazımın...
    Sazımın dinlendiği, nazımın geçtiği meclisler okşamakta tenimi...

    Ten meselesi kolay... ya beyin !?

    Beyimizin beyni bulanık bu aralar... Bir tarafta açılımlar... diğer tarafta kaçılımlar...

    Hadi bir fiil çekimi yapalım birlikte:
    Açılımdayım, açılımdasın, açılımda...
    Kaçılımdayım, kaçılımdasın, kaçılımda...

    Ben açılımdayım da, sen açılımda mısın gerçekten, ya da o !?
    Yoksa tamamı boş laf mı, bu laf olsun diye söylenenler !?
    Yoksa kaçılım da mıyız hep beraber !?

    Laf aramızda, ben çok açıldım bu aralar... ne yapayım, tutamıyorum kendimi...
    öylesine dolmuşum ki, hele bir de öylesine doldurmuşum ki aldığım her bir yılı...
    açılım zamanım gelmiş, elimde değil...

    “Küfür ciladır”ı öylesine aldım ki arkama, sorma gitsin...
    bakma burada ağzımı bozmadığıma...

    Hoş mudur, boş mudur bilemedim, küfür ettiğim; “bir daha söyle” der, oldu...
    “İyisin” dediğim, “kötüsün” dediğimle aynı yolda kolkola oldu...

    Ya bende bir hoşluk var, ya da hayat boş oldu...

    Cihan Devrim Avunduk
    cdavunduk@gmail.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    1 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Nuran Talay

     Kahveci : Nuran Talay


      34 PKK’lı ve Tüm Yurtta Kutlama Törenleri

    Tarih… 19.10.2009

    “Şenlik havasında karşılanan”
    PKK’lı Teröristler, yurda giriş yaptılar.

    Özlem varmış yüreklerde…
    Hasret dolu bakışlar…
    Duygusal anlar…
    Başarının gururu….
    Karşılama komitesinin saygısı…
    Çiçekler…
    Kırmızı halı…

    Ve kucaklayış…

    Başbakan; “Ülkenin tümünü kucaklayacağız” dememiş miydi?

    İşte buyrun verilen sözün tutulduğunun ispatı.

    Günlerdir haberlerde ve dün ekranlarda saatlerce yer buldu, PKK’lı teröristlerin yurda dönüş töreni.

    Evladını teröre kurban vermiş ana da izledi.
    Karnında bebeği ile eşini şehit vermiş Ayşe’de.
    Babasının katillerinin bu bu denli mutlulukla karşılanmasını anlamayan Mehmet’ te izledi.

    Yüreklerine düşmüş ateş sönmemişti ki yeniden alevlensin. Acılarına binlercesi eklendi.

    Ama olsun,

    Açılım ile teröre son verilecek. Başka anaların göz yaşı akmayacak.

    ‘Gel sen benim evladımı öldürdün ama yinede başımın üstünde yerin var’ açılımı, açılmadan kapansa da; bu işten karlı çıkan yine PKK Terör örgütü oldu.

    34 Kişilik grubun sorgulanması, savcıların soruları ve cevaplar;

    Ne zaman örgüte katıldınız?
    “Doğdum örgütteydim…”

    Ne zaman Türkiye’yi terkettiniz?
    “Komşu tavuğuna kış dediğinde….”

    Neden geldiniz?
    “Önderimiz istediği için…”

    Ne getirdiniz?
    “Mektup”

    Ne Mektubu?
    “Aşk Mektubi değil, taleplerimizin listesi”

    Ve 34 PKK’lıdan 4’ü çocuk 29 kişi savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı. 5 PKK’lı mahkemeye sevk edildi

    29 PKK’lı artık içimizde, kaynaşma vakti…

    Ve o mektup;

    Giriş;
    Önderimizin yol haritası, tartışmalar olsa da olumlu ekseni ile çözüm umutlarımızı güçlendirmiştir.

    Gelişme; Türkiye’nin ciddi demokratikleşme, uzlaşı ve birbirinin haklarına saygı duyma ihtiyacı açığa çıkmıştır. Kürt sorunun barışçıl ve demokratik çözümünü esas gündem haline getirmiştir. Yürütülen yanlış politikaların ağır sonuçlarını anı anına yaşayan Mahmur halkı temsil ediyoruz. 90’lı yıllarda köylerimiz dönemin devlet güçlerince yakıp yıkıldı. Yıllarca amansız koşullarda yaşam mücadelesi verdik. Ağır bedeller ödeyerek onurlu bir kimlik ve özgürlük mücadelesi yürüttük.

    Sonuç; Benzer çatışmalı süreçleri yaşayan toplumlar nasıl ki sorunlarını müzakere yolu ile çözdülerse, bizler de kendi özgürlüğümüzde ve aramızda sorunu uygar yol-yöntemlerle çözebiliriz. Bedel ödemeye hazırız…

    Taleplerimiz;

    Önderimizin yol haritasının muhatap alınması ve kamuoyuna açıklanması.

    PKK’yı ve Terörist başını muhatap alın…

    Askeri ve siyasi alan dönük operasyonların durdurulması.

    TSK bize saldırmasın, yalnız biz saldıralım…

    Türkiye demokratik ulusunun bir parçası olarak Kürt halk kimliğimiz temelinde ve anayasal güvenceye sahip olarak özgür, eşit ve birlikte yaşamak.

    Daha çok hak istiyoruz. Tek dil, tek devlet,tek bayrak olgusundan vazgeçin.

    Çocuklarımızı Kürtçe adlandırmak, Kürtçe eğitmek ve büyütmek.

    Ayrışmanın temellerini atmak istiyoruz.

    Kürt halkı olarak tarihimizi geliştirmek.

    Kürt halkını temsil ediyoruz.

    Kendi kimliğimizle siyaset yapmak, örgütlenmek.

    Daha çok siyasette yer bulalım.

    Kürdistan’ın köy, kasaba ve şehirlerinde özel harekâtçı, korucu ve polisin baskı ve zulmünden uzak, yeterli imkânlara kavuşmuş ve güvenlik içinde yaşamak.

    Kürdistan gerçeğinin kabul edilmesi ve buna yönelik hareket edilmesinin adımlarının atılması diliyoruz..

    Türkiye’nin demokratikleşmesini ve bunun için sivil-demokratik bir anayasanın hazırlanmasını istiyoruz.

    Anayasa da düzenleme, sil baştan değişim bekliyoruz.

    Bu taleplerimiz ile Kürt sorunu çözümünü, Türkiye’de barış ve demokrasi isteyen herkesle tartışmak ve çalışmak için bu adımı atıyoruz.

    Muhatap almaya devam edin. Kaynaşalım.

    Adımımızın başarılı olacağına inanıyor ve barışseverleri saygıyla selamlıyoruz.

    Şenliğe devam …

    Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’ye sunulmak üzere getirilen mektup bu yönde.

    Söz şimdi İktidar partisinde, devletin kademelerinde…

    Tepkilerini ve teröristlerin taleplerine verecekleri cevapları şarkı eşliğinde bekleyelim. (Sevgili Barış Manço’ya saygıyla)

    Bir sabah baktım ne göreyim, bizim sokakta şenlik var
    Patlamaz olmuş tüfekler, gelmiş karamürsel sepetler
    Tren kalkmış gitmekte, hadi geçmiş olsun birilerine

    Kınalar yakalım elimize, kınalar yakalım elimize
    Sahip olalım dilimize, sahip olalım dilimize

    El salla el salla, el salla el salla
    Kol salla kol salla, kol salla kol salla
    Sağ gösterip sol salla, sağ gösterip sol salla
    Bir omuz at sağdan solla, bir omuz at sağdan solla

    Dandini dastana dinolar bostana


    Nuran Talay
    Nuran.Talay@PolitikaDergisi.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    5 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Dost Meclisi


    YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
    Yorumlarınız için bekleriz.

    Fotograf : Tayfun Avınca


    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
    dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
    Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
    Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
    Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
    Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


     


     Tadımlık Şiirler


    Seni Görmek Güzeldi

    Güzeldi görmek uzun zamandan sonra seni
    Gözlerine bakmaya çalışmak ama bakamamak
    Duygularımı okumandan korkmak
    Ama bilmeni de istemek aynı zamanda
    Buluşmaları tesadüflere bırakmak
    Ve sonunda yitirmek tüm umudunu
    Kızmak, hatta küsmek sana
    Güzeldi görmek seni uzun zamandan sonra
    Hiçbir şeyin olamayacağını bilmek, geleceğe dair
    Ama ya olursa diye umut beslemek, ikimize dair
    Güzeldi seni uzun zamandan sonra görmek
    Hayatımdan hep atmaya çalışmak seni
    Yapamamak
    Yeni yürümeğe çalışan çocuk misali
    Çarpa çarpa unutmaya çalışmak seni
    Unutamamak
    Baktığım her yüzde seni görmek
    Sırf sana benziyor diye sevmek birini
    Güzeldi uzun zamandan sonra seni görmek
    Sana olan hasretimi birkaç dakikayla dindirmeye çalışmak
    Sen konuşurken dalıp gitmek cümlelerinde
    Anlamsız şeyler anlatmak sana
    Saçmalamak hatta
    Güzeldi, sonra seni uzun zamandan görmek
    Yüzünü nakşetmek zihnime
    Geçen süre zarfında sende oluşan değişimleri gözlemlemek
    Ve sevgilini dinlemek senden
    Uzun upuzun cümleler gibi kalbimde oluşan uzun yaraların kanamasını gizlemek
    Sahte tebessümle onaylamak seni
    “Ne güzel” diyerek yalan söylemek sana
    Bakamamak yüzüne
    Ufuklardayken yanıtlamak sorularını
    Güzeldi, seni görmek uzun zamanda sonra
    Kısa da olsa görebilmek seni
    Güzeldi
    Ve bu birkaç dakikanın bedelini de ödemek
    Güzeldi
    Her şeye rağmen
    Gün güzeldi
    özGÜN

    Ceyda Emel Nas

    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Bol Bul Bulmacalar




    Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


     


     Biraz Gülümseyin






    KMTV Sunar...

     


     Kıraathane Panosu



    Polygon Web Studio


    Yazarlarımızın Kitapları


    Merih Günay
    "Martıların Düğünü"

    Nesrin Özyaycı
    "Işık -II-"


    Temirağa Demir
    "Her kardan Adam Olmaz"


    Şadıman Şenbalkan
    "Şehit Analarımızın Çığlıkları"

    Hatice Bediroğlu
    "Düş Kuruyor Gece"

    Cüneyt GÖKSU
    Serpil YILDIZ

    "KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

    Merih Günay
    "HİÇ"

    Feride Özmat
    "Yanlış Zaman Hikayeleri "

    C.Eray Eldemir
    "Uzak İklimler"

    Temirağa Demir
    "Edepli Fahişeler"

    Ellerin Söylüyor Sonsuzluğu
    Feride Özmat
    "Ellerin Söylüyor Sonsuzluğu"

    Nesrin Özyaycı
    "ÖLMESEYDİ"


    İstanbul için Son Hava Durumu
    ISTANBUL ISTANBUL
    Ankara için Son Hava Durumu
    ANKARA ANKARA
    İzmir için Son Hava Durumu
    IZMIR IZMIR
    Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


     


     Damak tadınıza uygun kahveler






    http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
    Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

    GOM Player 2.1.18.4762 Released [2009 06/09] / Windows / 5.77 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
    Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

    VLC media player for Windows / V.1.0.1 / 17 MB
    http://www.videolan.org/
    İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.

    7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB
    http://www.7-zip.org/
    Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

     


    KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

    ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
    KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
    (Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

    ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
    Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
    E-posta:


    Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


    Uygulama : Cem Özbatur
    2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

     






    Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

    Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



    SON BASKI (HTML)

    KAHVE YANINDA DERGi

    Hoşgeldiniz
    Arşivimiz
    Yazarlarımız
    Manilerimiz
    E-Kart Servisi
    Sizden Yorumlar
    KÜTÜPHANE
    SANAT GALERiSi
    Medya
    İletişim
    Reklam
    Gizlilik İlkeleri
    Kim Bu Editör?
    SON BASKI (HTML)
    YILDIZ FALI
    DÜNÜN
    ŞARKILARI





    ÖZEL DOSYALAR

    ATA'MA MEKTUBUM VAR
    Milenyumun Mandalı
    Café d'Istanbul
    KIRKYAMA
    KIRK1YAMA
    KIRK2YAMA
    KIRK3YAMA
    ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
    11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
    Teröre Lanet!
    Kek Tarifleri
    Gezi Yazıları
    Google
    Web KM




    It never rain in Southern California
    Albert Hammond









    Fincan almak ister misiniz?
    http://kmarsiv.com/sayilar/20091021.asp
    ISSN: 1303-8923
    21 Ekim 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com