Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 1.111

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 18 Aralık 2006 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Hipokrat mezarında pervane olmuş!..

İyi haftalar,

İnternetten ekmek yemeye başlayalı on yılı geçti. Başından beri anahtar teslimi hizmet verdiğim için her seviyeden müşteriye hizmet veriyorum. Hele başlarda seçme şansım da yoktu. O zamanlar internete öcü olarak bakıldığından, arada bilinçlenip site sahibi olmak isteyen birini bulunca çölde su bulmuş bedeviye dönerdim. 9600 bps'lik azman modemlerle internete bağlandığımız günlerde internet dendiğinde akla ilk gelen porno siteleriydi elbette. Tek denetim bağlantı hızları olduğundan bu sınırsız özgürlüğün tadını tam olarak çıkarmak pek mümkün değildi. Bazı öngörülü müteşebbis müşteri adaylarının porno sitesi inşaatı ile ilgilendiklerini ve benden fiyat istemek yerine bana ortaklık teklif ettiklerini bile hatırlıyorum. Yani kendi şirketlerini Dünyaya açmak yerine, zaten açılmışların açık seçik manzaralarını elâleme göstererek kısa yoldan köşe dönmenin hayalini kuruyorlardı. Ahlaki olarak mı yoksa ticari anlamda mı cazip gelmedi doğrusu pek hatırlayamıyorum ama ben konuyla ilgilenmemiştim. Görünen o ki, o adamlar ya da onların türevleri konuyla ilgilenecek birilerini bulmuşlar. Bulamayanlar da kendileri becermişler. İş yetişkin erotizmiyle sınırlı kalsa kimsenin diyecek lafı yok. Bu sınırsız özgürlük alanında bazı tatminsizliklerin ilacını bulmak normal karşılanabilir. Ama işe çocuk karışınca onun adını koymak ya da konmuş adları uluorta sarfetmek bile insanı rahatsız ediyor. Çocukları iyi etmeye yemin etmiş bir doktorun çocuk porno sitelerinden ayda 40-50 bin dolar kazandığını duymak insana sadece acı veriyor. Sapır sapır adaletin eline düşenler cahilliğin arkasına saklanmayı seçiyorlar. Bir özel hastahane ortağı çocuk doktoru bunu yapan. Daha da niceleri var anlaşılan. İşe uluslararası yaklaşılmasaydı daha belki yıllarca bu pis işi sürdüreceklerdi o namussuzlar.

Bunun suçlusu bizleriz. Biz derken sadece memleketimin insanları değil kastım. Bu bir global insanlık ayıbı. O nedenle tüm Dünya güvenlik sistemi ayağa kalkıyor. Bize düşen görev bu tür sitelere rastladığımızda mutlaka bir yerlere haber uçurmak. Çünkü bu madrabazların en sık başvurduğu yöntem sık sık adres değiştirerek izlerini saklamak. Unutmayın bu siteleri yapıp işletmek kadar girip resim video gibi materyalleri bilgisayarınıza indirmek de suç artık. Elbette paranoyak olmaya gerek yok. Bilinçli davranmak yeterli. Yaşını başını almış birkaç güzel insan fotografının kimseye bir zararı yok, suç da değil. Hani hep özgürlüğü tartışıyoruz ya, işte tam bu noktada sınırsız özgürlük yanlıları bu konuda özgürlüğün sınırları var mı yok mu iyi düşünmeliler. Neyse bu karanlık konuyu daha fazla uzatmanın anlamı yok. Hepinize iyi bir hafta, sapkınlıktan arınmış bir ortamda yaşama şansı diliyorum. Hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 



 Kahveci : Dürsaliye Şahan


Bir Aşk Hikayesi

Raise-Turkey Holding'in 217.nci katındaki, mavi cam bölmelerle ayrılmış, lüks odalarda, ekranların ortasına, bomba gibi bir mesaj düştü. Havai fişek ışıkları arasında gelen mesajı okuyan elamanlar dona kaldı.

İlk şaşkınlığı geçen Barby-Kemal, isyankar ses tonu ile ortalığa konuştu:
-"İnanmıyorum yaa!"
Rose-Gül sinirli sinirli Barby-Kemal'in isyanına katıldı:
-"Hadi yaa!"
-"Demek başarılı üç elemana jaguar-helikopter hediyesi ha!"
-"Hem de yılbaşı balosunda!.. Geçen yıl gördük senenin en başarılı elemanlarının nasıl seçildiğini."
-"Ayak oyunlarında en becerikliler!"

Tam bu sırada Adam-Adem içeri girip, sırtındaki ağır çantayı ve ceketini, hardal rengindeki yumuşak halının üzerine bıraktı.
-"Başarılı günler sevgili arkadaşlar. Müthiş yoruldum," diyerek, yayılırcasına koltuğuna oturdu.

Barby-Kemal ile Rose-Gül göz göze geldiler. İlk konuşan Barby-Kemal oldu.

-"Haberi henüz duymamış gibisin."
Adam-Adem nefes nefese,
-"Gurum adına, hayırdır!?"
Rose-Gül sakin görünmeye çalışarak;
-"Yılbaşı balosu New-Hilton Oteli'nde olacakmış. Vee yılın en başarılı elemanına son model jaguar-helikopter hediye edilecekmiş."
Barby-Kemal de Rose-Gül gibi ses tonunu kısarak,
-"Ne hoş değil mi? Geçen yıl iki tane yazlık ev verilmişti, bu yıl jaguar-helikopter. Acaba bu şanslı arkadaşımız kim olacak dersin?

Adam-Adem koltuğunda doğrulmaya çalışarak;
-"Sizi anlamıyorum. Her yıl yinelenen olaylar değil mi bunlar? Evet son üç yıldır biraz abartıldı. Ama ne fark eder ki? Sonuçta bütün ödüller ve ikramiyeler vergiden düşüyor. Çünkü Global Dünya Büyük Patronlar Hükümet Meclisi bunu teşvik ediyor.

Rose-Gül sakinleştirmeye çalıştığı ses tonu ile;
-"Sence 2067 yılının en başarılı elemanı kim olacak dersin?"
Adam-Adem birkaç saniye düşündü ve sonra başını kaldırarak, muzipçe gülümsedi;
-"Ben olmadığım kesin. Benim dışımdakiler de beni fazla ilgilendirmiyor."
Barby-Kemal;
-"Bence senin sevineceğin bir isim olacak çünkü seninkinin kazanma ihtimali yüksek."
Adam-Adem şaşkın bir ifade ile,
-"Kim? Lily-Leman mı?"
Rose-Gül;
-"Tabiiki hayır. Biz Sally-Selma'yı kast etmiştik."
-"Ama bu saçmalık. Biz Sally-Selma ile ayrılalı neredeyse bir yıl olacak. Hem sadece iki ay çıkmıştık. Aslında çıkmamış sürekli kavga etmiştik. Şimdi neden Sally-Selma hala benimki oluyor? Holding onu yılın en başarılı elamanı seçerek bir servete boğacakmış. Kutlu olsun. Beni ilgilendirmiyor. İlgilenmek istemiyorum anlıyor musunuz?"
Rose-Gül birden ciddileşerek, daha samimi bir ses tonu ile;
-"Aslında haklısın Adam-Adem. Ama daha bu sabah jimnastik molasında Sally-Selma ne dedi biliyor musun? Aynen şöyle söyledi; '2068 yılındaki tek hedefim anne olmak. Biraz demode bir duygu ama evlenip çocuk doğurmak istiyorum. Hatta bebeğimin gözleri Adam-Adem'e, boyu babama, saçları anne anneme, zekası anneme ve karakteri de bana benzesin istiyorum. Doktorumla konuştum, bütün ayarlamaları yapabileceğini söyledi.' Buna ne diyeceksin?"
Adam-Adem başını iki yana sallayarak,
-"Ne yapabilirim ki? Sally-Selma akıllı ve zeki bir kadın ancak takıntıları var sanıyorum. Son takıntısı da benim galiba. Ona defalarca terapistini değiştirmesini önerdim ama aldırış ettiği yok."
Barby-Kemal etrafı kollayarak, Adam-Adem'e dönüp fısıldarcasına;
-"Sally-Selma seninle evleneceğinden o kadar emin ki, babasının kendisine nikah hediyesi için Mavi Gökyüzü-Blue Sky Gökdelenlerinden bir daire aldığını, annesi ile anneannesinin şimdiden bütün ultra-mega marketleri dolaşarak mobilya seçmeye başladıklarını da anlatıyor, haberin olsun."
Rose-Gül yüzünü buruşturarak Barby Kemal'i yanıtladı;
-"Ay ne banel! Annesi ve anneannesi ile aynı zevkleri paylaşıyor."

Adam-Adem derin bir nefes alarak bilgisayarına dönüp, düğmesine bastı ve saygıyla,
-"Günaydın en değerli yardımcım," dedi.
Bilgisayar, Adam-Adem'i mekanik sesiyle yanıtladı;
-"Hoş geldiniz eleman."

Adam-Adem kucağındaki dosyalarla döner koltuğunda bir daire çizerek neşeyle;
-"Size benim de bir sır vermemi ister misiniz?"

Barby-Kemal ve Rose-Gül sohbet etmesini sevdikleri için arada bir kara listeye girenlerdendi.
-"Tabii ki seni dinliyoruz. Bize güvenebilirsin değil mi?"

Adam-Adem kararlı bakışlarını iki sevimli arkadaşının üzerinde dolaştırarak başladı;
-"Ben başka biri ile birlikteyim. Üstelik çok uyumluyuz. Evliliğe karşı olduğumuz için evlenmiyoruz. Ama ilişkimiz tahmin edemeyeceğiniz kadar güzel ve heyecanlı. Altı ay bitti, hiç kavga etmedik."
Önce Barby-Kemal atıldı,
-" Kim bu kadın veya erkek? Bizim Holdingde mi çalışıyor?"
Rose-Gül heyecanla;
-"Evet evet bizim Holdingde. Sanırım İstihbarat servisinde. Hani şu iki isim kullanmayı, dolayısıyla Amerika Pasaportunu almayı reddeden, anarşist grup üyesi kadın değil mi?"
Adam-Adem'in yüzünde sevgi dolu bir gülümseme yayıldı.
-"Evet sevgili arkadaşlarım. Bir anarşist ile beraberim ve onu çok seviyorum."

Jimnastik ve içecek molasından sonra üç arkadaş hummalı bir çalışmaya girdi. Akşam üstü şef 4657 Mavi Robot yapılan işleri kontrol edecekti ki, asla hata ve gecikme kabul edilemezdi.

Öğleden sonra çalışmanın en hassas yerinde, yeşil köle robotlardan biri elindeki kırmız gül demeti ile bip bip yaparak servisden içeri girdi. Rose-Gül sevinçle ellerini çırparak;
-"Yasasın galiba Toby-Tayyar hatasını anladı bana gül gönderiyor" dedi.

Yeşil Robot mekanik gülümsemesi ile Adam-Adem'in önünde durup, dizlerinin üzerinde çökerek;
-"Bunları size güzel kadın Sally-Selma gönderdi" dedi.

Kaybedecek zaman yoktu. İş yetişmezse şef Mavi Robot her zamanki gibi çok katı davranabilirdi. Adam-Adem ise yorgun ve stresliydi.
-"Hemen bu gülleri Sally-Selma'ya geri götür ve bir daha da bana çiçek göndermemesini söyle. Evdeki bütün vazolar doldu. Gece uyurken alerji yapıyor, sürekli hapşırıyorum. Çiçeklerin solmadan atılması yasak ve bu son üretilen çiçeklerde bir aydan önce solmuyor. Geçen hafta iki kez çöp cezası aldım. İstemiyorum anlıyor musun? Sally-Selma'yı da, çiçeklerini de istemiyorum."

Yeşil Köle Robot üzgün bir ses tonu ile,
-"Peki efendi Adam-Adem. Bip, bip…", diyerek, elindeki gül demeti ile birlikte gerip dönüp, birbirinin aynı adımlarla ilerlemeye başladı.

Barby-Kemal ve Rose-Gül bu işe daha da sevinmişlerdi. Yarın yemek masasında satın alma servisinin elemanlarına anlatıp, gülüşebilirlerdi. Sonuç açıktı. Sally-Selma Jaguar-helikopter'i kazanabilirdi ama Adam-Adem onu istemiyordu. Hem de kim için? Kariyeri pek parlak görünmeyen bir anarşist için. Zaten laf aramızda Adam-Adem'de de gizli bir anarşistlik yok değildi. Yani öyle Holdingin her isteğine sessizce boyun eğip, yalakalık yapan tiplerden değildi ki, bu da şu demekti. Adam-Adem bir iş arkadaşı olarak hiçbir zaman tehdit sayılmazdı çünkü bu mantıkla kariyerinde yükselmesi imkansız kadar zordu. Üstelik Adam-Adem'in eski model alışkanlıkları da vardı. Örneğin ana bilgisayardan beynine, saatte 1500 kitap aktarabilecekken o ayaklarını uzatıp, eski müzikleri dinleyerek kitap okumayı tercih ediyordu. Zorunlu olmadıkça beynine kitap aktarılmasına izin vermiyordu.

Anarşist kızın da şiir yazdığı gelen dedikodular arasındaydı. Günahı söyleyenlerin boynuna. Belki de bunun için iyi anlaşıyorlardı.

Akşam üstü dosyaların hepsi bilgisayara yüklenmişti ki, Şef 4657 Mavi Robot içeri girdi.
-"Selam çocuklar. Nasıl gidiyor?"
Adam-Adem, Rose-Gül ve Barby-Kemal saygıyla şeflerini selamladılar. Odadaki baş bilgisayar;
-"Hoş geldin 4657. Herşey tamam. Bu defa da kılı kılına kurtardılar. Ellerini biraz daha çabuk tutsalar iyi olacak. Bana göre hava hoş."
Şef 4657 Mavi Robot gülümseyerek baş bilgisayara;
-"Ne yapıyorlar?" dedi.
Barby-Kemal şef görmeden, baş bilgisayara eliyle sus işareti yaptı ama baş bilgisayar aldırmadı.
-"Bütün gün Sally-Selma'yı çekiştiriyorlar."
Mavi Robot başını sallayarak,
-"Haa, şu ihtiraslı kadın. Yukarısı ondan pek memnun. Büyük ödülü kazanacak gibi."
Rose-Gül mahçup bir gülümseme ile,
-"Biliyoruz Sayın Şef. İnanın bizi pek ilgilendirmiyor aslında, öylesine sohbet ediyorduk. Kim hak ediyorsa tabii ki ödülü de o alacaktır," dedi.
Tam o sırada Sally-Selma elindeki gül demeti ile hışımla içeri girip Adam-Adem'in önünde durdu.
-"Sen nasıl benim gönderdiğim gülleri reddedersin ha?. Bunlara kaç para ödedim biliyor musun?"
Adam-Adem ve diğerleri şefi fark etmeden odaya dalan Sally-Selma'nın bağırışlarını sessizce dinlemekle yetindilerl. Adam-Adem, yavaş bir ses tonu ile,
-"Sakin olun, Sally-Selma. Çiçeklere alerjim olduğu için onları iade ettim" diyerek, hafifçe öksürdü.
-"Aptal, ilaç alsaydın," diye bağırdı Sally-Selma.
Rose-Gül ve Barby-Kemal sevinçten zıplamamak için kendilerini zor tuttular. Sonuçta kendilerine zarar verecek bir durum yoktu ama Sally-Selma hayatının yanlışını yapıyor gibiydi. İzinsiz bir servise girmek ve işi bölmek üstelik 4657 gibi yüksek rütbeli bir şefin önünde bağırmak… Ödülü kaybedebilirdi.
Adam-Adem'in ve odadakilerin ısrarlı suskunluğu karşısında Sally-Selma bir hata yaptığını anladı. Bir anda geriye döndü. Tam tahmin ettiği gibi Şef Mavi Robot odadaydı. Birden Sally-Selma gülümseyerek elindeki çiçekleri Şef 4657 Mavi Robot'un ön torbasına yerleştirdi.
-"İşte budur!" dedi.
Şef Mavi Robot sert bir sesle;
-"Sally-Selma ne yaptığınızın farkında mısınız?"
Sally-Selma olabildiğince yumuşak ve seksi bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
-"Tabii ki ne yaptığımı biliyorum ve çok mutluyum. Slave-Mehmet ile iddiaya girmiştik. Ben ona dedimki Mavi Robotların içindeki en duygusal ve insan zekasına en yakın olanı 4657'dir. Bunu da ispatlarım. O odadayken girip, ortalığı sabote ederim. Neden olarak da Adam-Adem'e olan aşkımı gösteririm. O, aşık ve reddedilen bir kadının yapacağı bütün fevri davranışları bir insan gibi anlayışla karşılayacaktır. Ah sayın 4657 siz ne kadar şanslısınız!? Hem insan duygusallığını taşıyorsunuz hem de inanılmaz bir bilgi ve işlem deposuna sahipsiniz. Kimbilir size aşık kaç kadın ve kaç erkek vardır. Bence kurulması planlanan Robot Sendikasının başkanı siz olmalısınız."

Şef Mavi Robot'un programları bir karışıklık yaşadı. Kendisini öven ve takdir eden birine negatif bir yaptırım uygulayamazdı. Ancak samimi olup olmadığını nasıl anlayacaktı? Sözlerini test etmek zorundaydı bu da kendi değerini test etmesi ile ilgiliydi. 'Hayır ben söylendiği kadar iyi bir robot değilim' derse, günün birinde ana merkez bunu kullanarak onu çürüğe bile çıkarabilirdi. En iyisi bunu herkes çekildikten sonra düşünmeliydi. Sendika Başkanı olmayı da hiç düşünmemişti ama… Kendisini toparlayıp, Sally-Selma'ya dönerek;
-"Bahsi kazandığınıza göre burayı terk eder misiniz?" dedi.
Sally-Selma hızla çıktı. 4657 numaralı Mavi Robot yaşamında ilk kez çiçek almıştı ve bu bir demet gülü neye yapacağı konusunda şaşkındı. Barby-Kemal ve Rose-Gül de şaşkındı. Adam-Adem ise kızgındı.

Sally-Selma işten atılmaktan kıl payı kurtulmuştu. Üstelik de Adam-Adem'i hala evliliğe ikna edememişti. Nedense Adam-Adem'de bir salaklık vardı. Sally-Selma gibi sağlıklı, zeki, kariyeri parlak, evi ve dolgun maaşı olan bir kadını reddetmek için mutlaka salak olmak gerekti.

Şehrin en ünlü yaşam koçuna başvuran Sally-Selma, Adam-Adem'i evliliğe razı edebilecek bir plan satın alarak işe koyuldu.

Yılbaşı gecesi, 7 yıldızlı New Hilton Otelinde Raise-Turkey Holding çalışanları çılgınca eğleniyorlardı. Yemekler ve ilk kadehler ücretsizdi. İkinci ve üçüncü kadehler yarı fiyatına, dördüncü kadeh tam fiyatına, beşinci kadeh ise altı kat fiyatına satılıyordu ki, zaten üçüncü kadehten sonra içmeye devam etmek görgüsüzlük sayılıyordu.

Sally-Selma yılbaşı gecesi büyük ödül jaguar-helikopteri alırken yapacağı konuşmayı, esprilerini, mimiklerini ve yürüyüşünü iyice ezberlemiş bekliyordu.

Adam-Adem ve anarşist Meryem, arka masalardan birinde, göz göze sohbet ediyorlardı.

Genel Müdür sahneye çıkarak konuşmaya başladı. 2067 yılı Raise-Turkey için çok karlı ve başarılı bir yıl olmuştu. Elbette bunda çalışanların payı büyüktü. Yönetim bunun farkındaydı ve büyük fedakarlıklarla en başarılı elemanı ödüllendirmeye karar vermişti. Onlar büyük ve güçlü bir aileydiler.

Sally-Selma isminin anons edilmesi ile birlikte, yerinden kalkarak, sarı üzerine lacivert puanlı tafta tuvaletinin eteklerini düzeltip, planda olduğu gibi heyecandan tökezleyerek yürümeye başladı. Genel Müdür'ün elindeki, ışıltılı jaguar-helikopter'in anahtarını alınca, gözleri dolu dolu sevinçten zıpladı. Sıra esprideydi:
-"Bu Jaguar-helikopter şimdi gerçekten benim öyle mi? İnanamıyorum. Rüyada olabilir miyim? Guruma bunun bir rüya olmaması için yalvarıyorum. Şey, bir şey sorabilir miyim? Önümüzdeki yıl aynı performansı gösteremezsem, jaguar-helikopterim benden geri mi alınacak?"
Genel Müdür gülümseyerek,
-"Oo sevgili Sally-Selma, biliyor musun, sevincini kıskanıyorum? İçin rahat olsun jaguar-helikopter hayatın boyunca senin olarak kalacaktır."
-"Tamam o zaman, şimdi istifa ediyorum!"
Salonda gülüşmeler oldu. Rose-Gül dişlerinin arasından mırıldandı.
-"Gurum aşkına, en büyük dileğim bu sahtekar kadının kovulduğuna tanık olmak."

Sally-Selma jaguar-helikopter'in anahtarlarını alıp, yutkunarak salondakilere döndü. Titrek bir ses tonu ile yeniden başladı.
-"Bu güne kadar böylesine gurur duyabileceğim bir hediye almadım. Holdingimi ve bütün arkadaşlarımı çok seviyorum. Hatta itiraf etmek istiyorum. 4657 numaralı şef mavi robotun bile hayatımda önemli bir rolü olduğunu fark ettim. Emin olun jaguar-helikopteri kazanmasaydım da emekli oluncaya kadar, ya da kovuluncaya kadar diyelim, işimi bırakamazdım. Varlığımın tek amacı Raise-Turkey Holding'e hizmet etmektir."

Sadece salondakiler değil, eğlenceyi bilgisayar ekranlarından izleyen robotların arasındaki Şef 4657 de şaşkındı. Parmaklarını ön cebine sokup, kuruyan gül yapraklarını tuttu. Sorunlar karşısında başarısız olmak bir robot için erime kazanına gitmek, yani yok olmak demekti.

Sally-Selma bir an durdu, yaşam koçuyla kararlaştırdıkları gibi, saçlarını arkaya atıp, ağlamaklı ama kararlı bir ses tonu ile yeniden başladı.
-"Ancak benim hayatımda önemli bir insan var. Bu benim zayıf bir yanım. Ona aşığım. Bunu burada açık açık siz dostlarımla paylaşıyorum. Adam-Adem'i çok seviyorum ve bu aldığım değerli ödülü kendisine hediye etmek istiyorum. Nasıl olsa beraber kullanacağız."

Bu 2068 yılı için olağanüstü bir fedakarlıktı. Genel Müdür bu kez kuralların dışında konuştu;
-"Sall-Selma sarhoş değilsin değil mi? Bu jaguar-helikopter son model ve çok pahalı. Doğrusu Holdingimizde senin gibi bir azizenin çalıştığını bilmiyordum."

Adam-Adem ve Meryem kıpırtısız olanları izliyorlardı. Adam-Adem Meryem'in ellerini bırakarak ayağa kalktı. Meryem yavaşça;
-"Adam-Adem dikkat et. Hediyeyi almazsan işini kaybedebilirsin."

Adam-Adem içindeki kızgınlığı bastırmaya çalışarak, ağır adımlarla sahneye doğru yürüdü.

Sally-Selma'nın kendisine doğru uzattığı anahtarlara bakmadan mikrofona uzandı.
-"Sevgili arkadaşlar bir yılı daha bitirdik. Yeni bir yıla giriyoruz. Eskilerin dediği gibi hepinize mutlu seneler. Jaguar-helikopter'e gelince, ben hayatımda hiç jaguar-helikopter kullanmadım. Heyecanlı olmalı. Ancak, babamın bir arkadaşı hayatını bir helikopter kazasında kaybetmiş ve ben yaşamım boyunca helikopter kullanmayacağıma dair söz verdim. Bir Jaguar olsa bile. Bu nedenle bu değerli anahtarları alamayacağım. Ama sevgili arkadaşımız Sally-Selma'nın gösterdiği cömert davranış için kendisine teşekkür ediyorum."

Sally-Selma planının tutacağından çok emindi. Adam-Adem'i kucaklayarak, beklenmedik bir şekilde öptü.
-"Kullanmak zorunda değilsin. Eskilerin dediği gibi hediye reddedilmez değil mi? Jaguar-helikopter kesinlikle senindir," dedi.

Adam-Adem öne doğru bir adım atıp, salondaki çalışanlara bir göz attı. Bazıları ile göz göze geldi. Çoğu yaşamlarında bir kez bile jaguar-helikopter'e binme imkanına sahip değildi.
-"Arkadaşlar o zaman hep birlikte Sally-Selma'ya teşekkür edelim," diye bağırdı.
Barby-Kemal çok heyecanlanmıştı, Rose-Gül'e dönerek,
-"Söyler misin, bunlar ne yapmaya çalışıyor?"
-"Kestiremiyorum. Sonunda Adam-Adem pes etti galiba. Evlenecekler sanıyorum."
Adam-Adem sesini yükselterek,
-"Arkadaşlar bu jaguar-helikopter hepimizin. Yani bütün Holding çalışanlarının. İsteyen sırayla onu kullanma hakkına sahip olacaktır."

Salonda büyük bir alkış ve uğultu koptu. Bazıları göz yaşları içinde birbirlerine sarılıyorlardı. Sally-Selma kızgınlıktan kontrolünü kaybetmiş, tepiniyordu. Adam-Adem saygı ile şaşkın genel müdürü selamlayıp, merdivenleri inerek Meryem'e doğru yürüdü. Birbirlerine sarıldılar.

Dürsaliye Şahan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,509,509,509,509,509,509,509,509,509,50
2 Kahveci oy vermiş.

 


 


Temirağa Demir

 Kahveci : Temirağa Demir


  Sensizliğin son şafak sayımları…

Temirağa Demir'in yeni kitabı çıktı. Her Kardan Adam Olmaz. Online satın alabilirsiniz.Yağan ilk damlada öylesine yiteceksin ki sen bile şaşıracaksın. Birden uzaklaşıverecek senden, o sana hayran olan tüm benliği birden bire yok olacak…

Ne haber alabileceksin, ne sesini duyabileceksin, kızgınlığını ve hırçınlığını bir kenara bırakıp da sadece sana sevgisini anlatmaktı derdi. Anlamadın. Kifayetsizliğini bir kere daha ortaya koyup sebepsiz sebepler ürettin…

Bir daha asla…

Öyle uzaklaşacaksın ki görme, duyma, hissetme ihtimalin olmayacak, sıkılacaksın, son kez duymak isteyeceksin o kaba sesini, kaba davranışlarını bir kerecik daha olsun hissetmek isteyeceksin, yağmurun ilk damlasının düşmesi yeterli olacak…

Yaşanılan onca şeye hakaret ettiğinden dolayı bir başına çıyan gecelerde bıraktığından üzüleceksin, boğazın düğümlenecek tıpkı o gibi, yutkunmaların zorlaşacak…

Erkenden uykun gelecek…
Rüyanda onu görmek isteyeceksin…

Kabalıklarını belki, bağırmalarını, sana kızmalarını, sonra usulca gözlerine bakmasını, ellerini tutarken hissettiğin o mutluluğu sonra o ablalık duygunu en iyi yaşamanı, sevdiğin biri tarafından sevilmeni arayacaksın…

Birden bire gözlerin büyüyecek, bir hışımla aramak isteyeceksin, telefon numarasını karıştıracaksın her yerde, bulacaksın belki defalarca kere çalacak ama sesini duyamayacaksın…

Nasıl delice seni görmek istediği zamanlar oluyordu ya. İşte aynı o anlardaki gibi görmek isteyeceksin ama mümkün olmayacak, hiç ses etmeden kimseler görmeden çekip gitmiş olacak…

Duyduğun ve duyumsadığın tüm olumsuzlukların yanı sıra durmadan aklına sevgiler gelecek. Sevgileri…
Seni ne kadar sevdiği…
Uğruna göze aldıkları…
Yazdıkları…
Sana basit gelse de söylediği tüm sevgi sözcükleri…
İrkileceksin…
“Keşke”ler saracak beynini, yanımda olsaydı diye hayıflanacaksın hatta…
Geçen günlerin hatırına da olsa, bu kadar kırmasaydım, bu kadar üzmeseydim diyeceksin…
Ama ilk yağmur düşmüş olacak yeryüzüne…

Ve bir cemre düşecek toprağın bağrına, iklim değişecek, belki değmeyecek ama olacak işte o ilk yağmur yağdığında bitecek her şey ve tüm umutlar ve tüm dönmek istenilenler ve bir daha hiç olamayacaklar…

Ceylan gözlüsüydün onun hatırlıyorsun değil mi?
Onca şeye rağmen susmuş oldukların aklını birden deşeleyecek…
Söylediğin yalanlara pişman olacaksın…
Bu kez asla affetmeyecek…
Buda yazığı son yazı sana, son kez “yine bana yazdı” diyebileceksin…
Bundan öncesi çok oldu ama sonrası olmayacak…
Bayramın mübarek olsun…
Kurban bayramın mübarek olsun…
Biliyor daha var bu bayrama ama şimdiden kutlamak istedi bayramda görüşemeyeceğiniz için…

Merak etme, üzülme demek isterdim ama üzülmek değil senin kişi, sadece merak ve korku ama merak etme ve korkmada iyi olacak, sen hiçbir şekilde zan altında kalmayacaksın…mutlu olacak ve güçlü olacak…

İlk yağmur yağacak ve çok uzaklarda olacak…

Belki ben bile göremeyeceğim nereye gittiğini, oysa bilirsin ben hep yanında olurdum ama artık bana bile küs gibi, senin yüzünden, vicdanın rahat olsun senin, ne kadar olabilirse o kadar rahat olsun…

Sensizliğin şafağını son kez sayıyor…Bugün üç olsa gerek…

Kanatları olsaydı keşke, çoktan göç ederdi. Aşağıdan kendini bir kaptırdı mı yokuş aşağı az sonra ki sokak başında havalanırdı gökyüzüne, yağmur yağınca saçak altlarına gelirdi. Kanatları ıslanıp ta ağırlaşmasın diye. Oysa şimdi yağmur yağınca daha da bir gökyüzüne çıkacak…

Sen ne göreceksin, nede hissedeceksin bu yazı gibi böyle kırık dökük kalacak işte…
Yıllar geçecek ardından ardınızdan, ikinizde bambaşka diyarlarda olacaksınız belki, belki de sen upuzun yaşayacaksın…
Belki de o…
Saçlarınıza ilk beyazlar düşecek hatırlayacaksın, yaşlılık yakışırdı diyeceksin…
Benim küçük kardeşime çok zulmettim diye geçecek aklından…
Oysa o tam orta yaşında olacak…
Dini kitaplarda yazdığı gibi…
Yaşının tam ortasında…
Çaresiz olmayacaksın, seni çaresiz bırakmayacak durup biraz düşünecek sonra vazgeçecek, sen mutlu olacaksın…
Yazsa daha neler yazar kim bilir…
Ama bu son işte son dediği tüm sonsuzların sonuncusu…
Ne gözün yorulacak, ne çaresiz kalacaksın…

Temirağa Demir
temiraga@mynet.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,339,339,339,339,339,339,339,339,33
3 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Pazartesi Yazıları : C.Eray Eldemir


Bir sabah uyandığımda

Yaz günlerinin bol ışıklı, sıcak günlerinde ruhumu toprağa serip kurutur, sonbahara böyle bir hazırlık yapardım.

Hatıraların iğneli yapraklarını insanın geçmişine bir çomak gibi batırdığı ruhlar için bir toprak tanesinden, o toprağın üzerinde kıvıl kıvıl gezen bir karıncadan, bir ağacın altına geniş ve ağır gövdeni bir yarak gibi toprağa yatırıp, yumuşacık uzanıp toz kokuları arasına, o taze o yeşil ve genç damarlı yaprakların arasından -bu bir salkım söğüt müydü- gökyüzünün mavi gözlerini izlemek andan ana değişen o gözbebeklerindeki bulutlardan tatlı bir geçmişe yeniden özlem duymak... İşte tüm bunlardan keyif alan ruhlar için sonbahar tüm kasvetiyle yağlı, yapışkan kaldırımlara düşmüştü. Bu şehirde kullanılmamış bir köşe başı, temiz ve namuslu kalmış hiç bir kaldırım köşesi bulamazsınız, her yerde bir pazarlık yapılmış bir hinlik düşünülmüş, terkedilmiş, terk edenin ardından baka kalınmış, eylemleri dağıtılmış, onurlu ve namusluca ağlayabilenlerin -var mı hala öyle birileri? neredeler?- gözyaşları bile namusluca düşmüyor bu şehir de toprağa. Kaldırımların kurşun solur gibi ağır, sis çökmüş kararmış leş gibi o kaldırımların arasından süzülüp de toprağa varamıyor. Belki de namuslu insanlar o yüzden ağlamıyorlar artık bu şehirde.

Şehrin uzak bir köşesinden şehre hakim bir tepede durmuş izliyorum. Daha doğrusu izlemeye çalışıyorum ama kara bir sis, kurşun, barut, karbon monoksit kaplamış şehri bir tek bina bile göremiyorum, bir tek kuş bile uçmuyor gökyüzünde. Sanki yuvasından havalansa ilk kanat çırpışında düşüvereceğinden korkuyor kuşlar, böyle yağlı yapışkan havalarda hangi kuş özgürdür ki ?

Ruhum yine üşümeye başladı. Baharda dirilttiğim ve yazın toprakta,bağda bahçede, kuruttuğum ruhum nemlendi. Yinede tükenmiyor umutlarım. Çünkü nefes aldığım sürece umuyorum...

Yinede

Bir sabah uyandığımda
Yeni bir umutla kalkabilirim
Havayı ılık
Çiçekleri boy vermiş
Dostlukları taze bulabilirim

C.Eray Eldemir


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


7,867,867,867,867,867,867,867,86
7 Kahveci oy vermiş.

 


 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  BİR ADAMIN ALLAH KORKUSU: "TAKVA"

Türk sinemacıları son yıllarda güzel yapımlara imza atıyorlar. Bir zamanlar severek izlediğimiz Avrupa tarzı filmler ülkemizin yetiştirdiği yönetmenler ve yapımcılar tarafından sinemaseverlere sunuluyor. Artık bizde de sinemaya milyon dolarlar harcanıyor. Özverili ve pahalı yapımlar iyi de izleyici topluyor. Seyirci güzel eserlere iltifat ediyor, sinema salonlarını dolduruyor. Filmler harcamaları karşılayıp kâra geçiyor.

Geçenlerde gösterime giren 'Takva' isimli sinema filmi seyircilerin büyük ilgisiyle karşılaştı. Yönetmen Özer Kızıltan'ın ilk uzun metrajlı çalışması olan 'Takva' filminde Erkan Can, Güven Kıraç, Meray Ülgen, Settar Tanrıöven, Engin Günaydın, Duygu Şen, Selahattin Bilal ve Öznur Kula rol alıyor. Bilindiği gibi takva dini bir terimdir, korkma, sakınma, Allah korkusuyla günahlardan korunmak demektir. Allah korkusu üzerine kurulu bu filmde, 'eğer yaşamımızı Allah inancı üzerine kurmuşsak ve inançlarımızı sorgulamaya başlamışsak, bu nedenle Allah'ı kaybeder miyiz ya da Allah bizi terk eder mi?' teması vurgulanıyor. Erkan Can filmde, İstanbul'un en eski semtlerinden birinde yaşayan, 45 yaşında bekâr bir adam olan Muharrem'i canlandırıyor. Filmin konusu özetle şöyle: "Geleneksel bir İstanbul mahallesinde doğmuş olan Muharrem 30 yılı aşkın bir süredir aynı mahallede yaşamaktadır. Sade bir işi vardır. Mütevazı ve içe dönük bir kişi olan Muharrem gece gündüz ibadet ederek, cinsellikten uzak, en sert İslami akidelere sıkı sıkıya bağlı bir yaşam sürdürmektedir. Bu hayata inançları uğruna katlanmaktadır.

Muharrem'in koyu dindarlığı, varlıklı ve güçlü bir tarikat şeyhinin dikkatini çeker. Onun takdire şayan güvenilirliği ve vicdani zenginliği, bu şeyhin kendisine tarikatın sahip olduğu sayısız mülkün kira toplayıcısı olarak çalışacağı idari bir görev teklif etmesine zemin hazırlar. Yeni giysiler, cep telefonu ve bilgisayarla donatılmış Muharrem, şimdi uzun zamandır uzağında kalmayı başardığı modern dış dünyanın içindedir. Hayatı değişmeye başlamıştır. Para ile imtihan edilmektedir.

Muharrem, artık tahakküm eden ve mağrur bir kişi olmuştur. Çalıştığı yerde elinde olmadan bir yolsuzluk yapar. Daha da kötüsü, Muharrem'in iç huzuru gitgide bir işkence haline gelen, gece gündüz kendisini rüyalarında cezbeden baştan çıkarıcı bir kadının görüntüsü ile allak bullak olur. Muharrem yaşamını dünyevi ve manevi değerleri birbirlerinden ayırabilme üzerine kurmuştur. Ama kendini adadığı değerler bir bir yıkılmaktadır. Allah korkusu akli dengesini zedelemeye başlamıştır."

Takva gösterime girmeden ödüllerle tanışmıştı. Uluslararası film festivallerinde dünya film otoritelerinin dikkatine sunulmuştu. Bunlardan birisi olan Toronto Uluslararası Film Festivali'nde, Meksikalı yönetmen Alejandro Gomez Monteverde'nin romantik drama filmi 'Bella' büyük ödülü alırken, Türk-Alman yapımı 'Takva - Bir Adamın Allah Korkusu' da 'Kültürel Yenilik' ödülünü almıştı. Bu, film için önemli sayılabilecek bir ödüldü.

Uzun süredir sesleri çıkmayan Yeni Sinemacılar'ın 'Takva' filmi, çekim haberleri yayıldığından beri merakla bekleniyordu zaten. Antalya'da Ulusal Yarışma bölümünde yer alan film pek çok dalda ödüllendirildi. Toronto Film Festivali'nden de ödülle dönünce, filme duyulan merak üst düzeye çıkmıştı. Nihayet Takva'nın Türkiye galası(ön gösterim), Altın Portakal Film Festivali'nin altıncı gününde yapıldı. Söz konusu film bu festivalde tam dokuz dalda ödül aldı. Çok büyük bir beğeniyle karşılaştı.

Tarikat meselesini, maneviyatla maddi dünyanın bir arada mümkün olup olmadığı sorusu üzerinden tartışmaya açan film, izleyicileri de ikiye böldü. Bir grup seyirci, Takva'nın kendini dine adamış bir adamın buhranlarını ve tarikatların dünyasını beyazperdeye taşımakta fazlasıyla başarılı bir iş çıkardığını düşünürken, bir grup izleyici de filmi nerede duracağını bilememekle ve tarikat olgusunu biraz turistik ve oryantalist bir bakışla ele almakla eleştiriyordu. Aslında her iki kesim de haklıydı. Çünkü filme bakanlar kendi konumlarını eleştirilerine yansıtmışlardı; filme kendi duygu ve düşünce pencerelerinden bakmışlardı. Kişi merkeze kendini alınca eleştiriler de nesnelliğini kaybediyor doğal olarak…

Bence 'Takva' hassas bir konuyu işlemesine rağmen gayet iyi bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Bazılarının deyimiyle tarikatları yerin dibine batırmamış, yine bazılarının ileri sürdüğü gibi tarikatları seyredenlere özendirmemiştir. Durması gereken yerde durmuş, ifrat ve tefritten sakınmıştır. Filmde hiçbir tarikat hedef alınmamıştır, konuya genel açıdan bakılmıştır. Doğru olan da buydu zaten… Kutuplaşmalara zemin hazırlamanın anlamı yok.

Filmin başrolündeki Erkan Can daha evvelki filmlerinde olduğu gibi bu filmde de çok başarılı bir oyunculuk çıkardığı görülüyor. Fakat diğer oyuncular bu önemli oyuncunun gölgesinde kalmıştır. Filmde son derece kaliteli görsel efektler kullanılmış… Olumsuzluklarına rağmen başarılı bir film olarak görüyorum Takva'yı… Başarılı olmasaydı o kadar ödül almazdı. En iyisi filmi seyredin, kararı kendiniz verin.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


[Henüz Oylanmamış]
0 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,588,588,588,588,588,588,588,588,58
              444 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı


 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotoğraf : Halil Önceler

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 7.563 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


Düşlenen Düş

Bir yalın düş düşlüyorum
Mecburen düşüme düşsün
Aksın zifiri bir gece göz kapaklarımdan şırıl şırıl
Salkım salkım uykum gelsin
Umulmadık bir anda usulca uykuma gelsin
Bir selamlık vakit yeter, tantanasız
Üşenmesin, velev ki esaslı bir düş olsun…

Nakkaşın gergefinde bir nakış bir nişan olsun
İbrişim kuşakla bağlansın
Üstüme şal olsun

Şırfıntı kalleşliklerin vahşeti olsun
Şamar olsun, bedel ödetsin, savursun
Arkadaş, yoldaş, sırdaş olsun

Bir şıralı turta, sadra şifa, tavında
Derdimin dermanı iksiri, bulsun ve sunsun
Yana yakıla aradığım otacıyı muştulasın
Mostralık bir tutam düş olsun

Esaret hücresinde zincirleri kıran serkeş
Vuslat zaferinin kıvılcımını yaksın, şanı olsun
Mızrak olsun saplansın gecenin bağrına
Umursamadan yankılansın

Nabzına girsin tılsımlı bir kurşuncasına
Temkinsiz bir sevdayla, düşüm gibi, sev beni…

Hasan Gezer

 


 Biraz Gülümseyin




KMTV Sunar...

Yukarı


 


 Kıraathane Panosu


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Prison Break dizi filmini seyreden ve yayınlanmış bölümlerini arşiv yapmak isteyenlere güzel bir kısa yol http://rapidshare.de/users/p0p3qz Bu web sayfasında dizinin bir çok bölümü kayıtlı. Bilgisayarınıza indirebilir ve istediğinizde seyredebilirsiniz. Hazırlayan arkadaşın ellerine sağlık.

Aslında daha önce tanıtımını yaptığım ama sesli şiir hizmetinden bahsetmediğim bir site http://www.antoloji.com/siir/sesli_siirler/ size doğrudan sesli şiir sayfasının adresini veriyorum. Şiirler mp3 veya benzeri ses formatlarında hazırlanmış. Şiir dinlemeyi sevenlere büyük bir zevkle tavsiye ediyorum.

…The original Santa Claus, St. Nicholas, was born in Turkey in the 4th century. He was very pious from an early age, devoting his life to Christianity. He became widely known for his generosity for the poor… http://wilstar.com/xmas/xmassymb.htm web sayfasında Christmas nedir ve kullanılan semboller nelerdir diye merak edenlere açıklamalar yapıyor.

İşte bu da kurban bayramına özel sms seçenekleri http://www.komsu.net/hazirsms/kurban_bayram_mesaj.html kime ne göndereceğimi düşünüyorum ama bulamıyorum diyen arkadaşlarımıza kolaylık olsun diye veriyorum. Hem de kurban bayramına özel.

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler




http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20061218.asp
ISSN: 1303-8923
18 Aralık 2006 - ©2002/06-kmarsiv.com