Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 1.126

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 15 Ocak 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Ayılar kış uykusuna yatamıyor!..

İyi haftalar,

Ne olacak bu havaların sonu bileniniz var mı? Doğal dengenin bozulması artık yabana atılamayacak kadar gerçek. Atmosfere saldığımız karbon gazlarının sonunda Dünyayı cehennem çevireceğini düşünmek zorundayız artık galiba. Allah fakire fukaraya acıyor diye geçiştirilecek durumu da çoktan aştık. Ocak ayının 15'inde 15 derece sıcaklık hiç hayra alamet değil. Ayılar kış uykusuna yatmamış, ağaçlar ne yapacağını şaşırmış. Burası böyleyken Avrupa kasırgaya teslim. Yok yok bu hiç hayra alamet değil. Bakın görürsünüz, Tayyip bey bile Cumhurbaşkanı olamayacak. Kışın uyuyamayan ayılar başına dert olacak. Kurmayları hafiften yol yapmaya başlamışlar bile ama yağma yok. Karbon gazı salmaya devam ederlerse seçimler onlar için zor geçecek zor.

Baktım da, Cuma günkü kısa notumun altında bir tartışmadır başlamış. "Nedir bu sessizlik?" sorusu, "Kahve Molası yolundan mı çıktı?" ya kadar gelmiş. Ya da bbana öyle geldi, ne bileyim. Vallahi teknik olarak bir sessizlik söz konusu değil ancak yıllanmış kahvecilerin biraz ferinin söndüğü doğru. Yeni gelenler ise ne olup bittiğini anlamakla meşguller. Bana gelince; Ben hayatımdan memnunum. Hedeflediğim ve planladığım doğrultuda devam ediyorum. Benim gibi düşünenler peşime takılıyor, düşünmeyenler yeni hedeflere doğru yola çıkıyorlar. Bu da hayatın gerçeği. Ne ben herkesi memnun edebilecek kapsama alanına sahibim ne de herkes Kahve Molası'ndan memnun olmalı diye bir kanun var. Hoş birkaç kere AKP hükümetine kanun hükmünde kararnamae için başvurdum ama sen yoldan çıkmışsın diyerek yüzüme bile bakmadılar. Şimdi bundan şöyle bir anlam çıkarmak abesle iştigal olur tabi. Bu dediklerim, haşa, ben pişiririm dileyen yer dileyen yemez demek değil. En azından içerik konusunda sizlerle dayanışma içinde olan Kahve Molası'nın editörü istese de sizden bağımsız hareket edemez. Ama hareket kabiliyetinin sınırlarını zorlamakta ona yakışmaz. Kahve Moolası'nı sadece bir site olarak görürseniz yanılgıya düşersiniz. Kahve Molası, kısaca KM, bir günlük gazete. Diğerlerinden tek farkı, teknolojinin ona sağladığı olanaklardan yararlanıyor. Kısa ve öz bir yayını abonelerinin posta kutusuna onlar daha uyurken bırakıyor. Altıncı yılına gireceği 2007'de de aynı yayın politikasını sürdürmeye niyetli. Eskiyen, solmaya yüz tutmuş yerlerini cilalamaya, renklendirmeye hazır ama buna uygun bir zaman kolluyor. Sizlerden gelecek önerileri de dört gözle bekliyor. KM'ye yakışan ama içinde olmayan bir köşenin sahibi olmaya hazırsanız, bana yazın. Beni nerede bulacağınızı biliyorsunuz.

Gelen istek üzerine, bugünden itibaren "Sohbet Odası" tüm ziyaretçilere açıktır. Geçmişte yaşadımız sorunlarla yeniden karşılaşana kadar da açık olmaya devam edecektir. Şimdi gelin haftaya hareketli, şen şakrak bir şarkıyla başlayalım. Bize çok yakın nameleriyle geçen yılın Eurovision altıncısı Ermenistan'ın şarkısı. Andre söylüyor, Without your love. Dertsiz bir çalışma haftası dileğiyle hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


C.Eray Eldemir

 Pazartesi Yazıları : C.Eray Eldemir


   İKİNCİ YENİ SAVAŞI

Yitirdiğimiz sevgili usta Attila İlhan'ın İkinci Yeni Savaşı adlı kitabında "İş İştir" adlı bir bölümde şöyle bir değerlendirmesi var: ''Bir Tevfik Fikret Armağanı verecek olan jüri bugün elbet Fikret gibi yazan bir şaire vermez armağanını; veremez, gülünç olur, haksızlık etmiş olur. Oysa armağan bugünkü sanat akımları içinde Fikret'inkine yakın düşen onun gibi toplumcu olan bir şaire, bir imzaya giderse hak yerini bulur. Bunun tersine armağan "İkinci Yeni" bir imzaya giderse hem hak duygusundan, hem mantığın ana çizgisinden uzaklara düşülmüş olur.''

Ben konuyu buradan ele alıp belli başlıklar altında birkaç görüş öne sürmek istedim.
Birincisi mevcut sanat anlayışımız içerisinde bırakın bu gibi yarışmalardan medet ummayı, gerçekçi ve toplumcu bir dilde yazmaya çalışan arkadaşların sanat dünyasında, şiiri ayağa düşürdüğünden bahsediyor sevgili! editörlerimiz.

Örnek mi? hemen vereyim: şuan ki mevcut ve geçerli sayılan edebiyat ( özellikle şiirde) bol imgeli ve belli felsefi düşüncelerin varoluşçu bir duyguyla tamamen içsel kelimeler, çok çok cümleler! olarak yazılmasıdır bence. Bu tarz şiirleri okumaya başladığınızda her kelime üzerinde çokça düşünmek zorunda kalır ama şairin ne anlatmak istediğini bulamazsınız, buna imkanda yoktur. Çünkü bu tür bir yazım tarzı ve tekniğiyle yazılan bir metni! Şair ertesi gün okuduğunda yazarken ki duyguyu kendiside yakalayamaz "Burası konunun önemli bir kısmı" Albert Camus'un "Yabancı" adlı romanında bile, ki kitap varoluşçuluğun güzel örneklerinden biridir, verilen felsefenin özü bir ışık parlaması olarak verildikten sonra genel itibariyle herkesin anlayabileceği bir dilde işlenir, siz şimdi bir şiiri alır bu ışık parlaması, bulantı, kaçış, içsel psikoloji, yalnızlık, toplumdan soyutlanan birey, anlamsızlık ve boşluk üzerine tüm şiiri oturtursanız yarın kendi yazdığınız metinde! ne anlatmak istendiğini kendinizde anlamazsınız, anlayamazsınız. Bir derede iki kere yıkanılmaz ve o metni yazdıktan sonra siz artık o insan değilsinizdir.

Konunun kısa özeti böyle bence, ikinci alt başlık açmak gerekirse yalın sade ve anlaşılır bir dilden bu kaçış neden? bunun için sanırım biraz geçmişe dönmekte fayda var Divan şairleri sırtını saraya dayamış halktan kopuk bir edebiyat anlayışını benimserken kendilerine "Osmanlı" dediği ve Divan lügatinde de "Türk" sözcüğü kaba, cahil, görgüsüz anlamlarına geldiği görülür. Halktan ve kendi özünden kopuk böyle bir edebiyat akımı ve onun temsilcilerinin bugüne ulaşması tabi ki mümkün değildi. Burada önemli bir nokta ki bunun iyice kavranması gerekmektedir: toplumcu ve açık dille yazmak, yazıları illaki bir siyasi temele dayandırmak, illaki bir siyasi propaganda yapmak değildir, önemli olan halkın anlayabileceği dilde, yalın çok fazla imgeye boğulmadan, kendi bireysel kaçışlarımız, içsel bulantılarımızın bir toplamı olan kelimeler yumağından çok sosyal bir varlık olarak, bu toplumun içinde bir birey olarak aşklarımızı, kavgalarımızı ve kendi iç dünyamızı yine toplumun bir ferdi olarak anlatmaya mecburuz . Eğer bunu yapmazsak birkaç dergi editörünün sağladığı kolaylık ve şuan ki mevcut şiir anlayışı içinde kendimize yer bulabiliriz, ama bir başkası, hatta o içsel tepkimeyle yazdığınız kelimeleri! Birkaç saat sonra kendiniz de anlayabilirsiniz...

Ben Nazım Hikmeti veya Mehmet Akif'i okurken aynı yoğunlukta duygulanır şairin iç dünyasında kendimi bulurum siyasi şiir ve toplumsal dil ile ne demek istediğim bu iki örnekte açıklanmıştır sanırım. Zaten yarına kalabilen tüm yazarla baktığınızda kalıcı olanın, gövdesini bu topraklara alabildiğine gömdüğünü, halktan kopmadan sade ve açık bir dil seçtiğini konularını: dış dünyada görüp etkilendiği olayları kendi içsel dünyasında eritip yine bu topluma anlaşılmak kaygısıyla verdiği unutulmamalı.

Şimdi bir soluk alın ve sizi sarsan. yüreğinizi tutup sıkan, ezbere bildiğiniz şiirleri olan, kendinizden çokça şey bulduğunuz şairlerin beş tanesinin ismini aklınızdan geçirin bir, ama bu işte en azından kendinize dürüst olursanız göreceksiniz ki, sizi etkileyen ve sizde iz bırakan, şuan ki yönlendirilmiş edebiyatın şairleri ve yazarları değildir. Konu çok uzun. Ben kendimce böyle bir giriş yaptım. Sevgili okuyucu eğer buraya kadar okuduysan bu metni, ne mutlu, eğer okudun da zaten bu tarz bir edebiyatın gücüne inanıyorsan, yüreğime senin gibi insanların varlığı su serpecek. Yok okudun da hala içsel kaçış psikolojisi, bunalım, bunaltı, uyku haliyle yazılan!, üzerine çok düşünüp kendimde bir şey bulamadığım, ve bu toprakta yaşayan onlarca insanın da -unutmayın sevgili arkadaşlar bu topraklarda yaşamak için, derin soluklar alıp kalıcı olmak için her kesimden insanın sizi anlaması kaçınılmazdır- bulacağı kanaatinde olmadığım metinlerden! Yanaysan bir editör! arkadaşımıza gönderdiğim yazımın bir bölümünü sana da söylemekten asla çekince duymayacağım: biz size rağmen kelimelerimizi ve anlatım tarzımızı bu toprağın bağrından söküp alacağız, buna mecburuz, şuan edebiyat dünyasını elinde bulunduran sizler , bizim gibi arkadaşları kabul etmekte direnebilirsiniz ama siz edebiyata yeni başlayan yada kendine bu platformda yer edinme çabasındaki arkadaşları kendi saflarınıza, yazdıkları eserleri kendi istediğiniz biçimde değiştirip yönlendirirken -ki burada suç o arkadaşlardadır tamamen- biz size rağmen herkes için yazmaya mecburuz. Sizin içsel kelimeler topluluğunuzun karşısında, bu topraklarda bu toprağın ürünleri çıkmak zorunda, demeye de dilim varmıyor ama işte bu yüzden sırf bu yüzden kabahatin çoğu sizde canım kardeşim.

Konu çok uzadı bu konuyla ilgili Mercimek Ahmet'in " Kabusname" adlı eserinde değindiği, Nazım Hikmet, Enver Gökçe, Ahmet Arif, Sait Faik gibi yazarların, yazım ve dil üzerine düşüncelerini de kısa notlar altında daha sonra sizlerle paylaşmak isterim.
Hele hele size öyle bir şiir örneği vereceğim ki altına imzanızı atıp da bir dergiye gönderirseniz bir küfür yemediğiniz kalır sevgili piyasa editörlerinden, şiir bu kadar ayağa mı düşermiş! Şiir utanıyormuş bu yazılardan vb ama şair bu şiiri ile dünya yazarlar birliğine seçilmiştir, acı değil mi ? ama gerçek

C.Eray Eldemir


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,509,509,509,509,509,509,509,509,509,50
6 Kahveci oy vermiş.

 

 

C.Parkan Özturan

 Sahne Tozu : C.Parkan Özturan


   GÜNAH GECE ÇIKARILMAZ

Öleceğim gün geldi başımın üstündeki saksağan kuşu
Yaradılışın hesabını vermek bana mı kalmış
Yanlış bakıyorum,
Seda veriyor biraz, biraz da huşu
Yaşam dikenli bir değnektir gömleğimin içinde
Belki bu yüzden yok yere sabahlara kadar çırpınır bıldırcın kuşu

Solan bolluklar var gözlerimin içinde
Yanıyor
Bir buğulu attır korkularım
Kaşındıkça kaşınıyor, acıyor, kanıyor
Beklide bu yüzden gökyüzünde bir gülücük gibi asılı kalıyor

Utansın artık otel odalarına gizlemiş kış şafağı
Ne senin tenin kadar pürüzsüz ve üzgündür hayat
Ne de benim kan kustuğum kadar buruşuk
Çok ortasında bir yerde
Bazen bir katre bazen de uyuşuk

Tamam
O şarkıyı sana alalım bir pazarın ucuzluğundan
Benim duygularım
Belki o zaman kaçıp kaybolacak
Çok karışık bir çarşının yorgunluğundan
Kaçarken cebinden düşürüp bir hayatı
Belki o zaman
O zaman sıyrılır
Biraz yetimliğinden biraz yoksunluğundan

Benim hep söyleyemediğim sözlerim oldu
Elbette kan çağı gözlerim de bir yoldu
Kale dilberinde kaçak yeşermiş otlar gibiyim
Bütün alfabem genel istek üzerine saçılıp dağıldı kayboldu.

Ara sıra sükunete dilendim azıcık
Yol hep aynı yol
Oturduğum yerden bakıyorum
Yorgunluğum kazancım oldu

C.Parkan Özturan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,409,409,409,409,409,409,409,409,40
5 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Kahveci : Şadıman Şenbalkan


EDEBİYATIMIZ VE BİZ ÜZERİNE BAZI HATIRLATMALAR

1.dönem edebiyatçılar:
Şinasi (Şair Evlenmesi)
Ziya PAŞA (Zafername, Endülüs Tarihi)
Namık Kemal: Türkçe bir gramer yapısı ister, yalnız dilde gerekli olan Arapça ve Farsça kuralların kalması şartıyla.
Ejnebi dilden alınacak kelimelerin önceden luğata toplanmasını ister.
Tek dil olmasını ister.
Türkçe'nin tek dil olmasını ister.
Burada dili sadeleştirme çabaları başlamıştır...
Oyunlardan anlaşıldığı üzere.
II. Dönem Edebiyatçılardan Recaizade Mahmut EKREM, 'ŞİİR İNSAN RUHUNA VE EŞYANIN MAHİYETİNE ETKİLİDİR' DER.
Romanlarındaki örnekte de, 'Araba Sevdası'nda bu etki görülür.
Servet-i Fünün Edebiyatında, 'Sanat için sanat' anlayışı vardır. Temsilcilerinden Halit Ziya Uşaklıgil, Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu da yansıtmıştır edebiyat akımını.
Meşrutiyetten sonraki edebiyatımızda ise, 'Sanat Toplum İçindir' anlayışı gelişmiştir.
Hüseyin Rahmi, Şık, Metres ve Kiralık Konak adlı eserleriyle yansıtmıştır edebiyata katkılı eserlerini.
Milli Edebiyat akımında, Ziya Gökalp ile Türkçülüğün Esasları, Türkleşmek İslamlaşmak kavramları anlatılır ve öne çıkar.
Halide Edip Adıvar ile de başka soluklar, başka renkler gelir edebiyatımıza. Cumhuriyet Dönemi Edebiyatçılarımız, öne çıkar ve Halide Edip, Vurun Kahpeye, Sinekli Bakkal ile, Reşat Nuri Gültekin de, Çalı Kuşu, Gizli El, Damga, Kaşık Düşmanı, Yaprak Dökümü ile edebiyatımıza ölümsüz eserlerini sunarlar.
Cumhuriyet öncesi ve sonrasında yazar ve şairlerimiz çoğaltılabilir, ve Divan Edebiyatından tutun, Tasavvuftan, Naturelizm'e, Parnesizim'e ve Halk Edebiyatına uzanabilir Türk Edebiyatı.

Bunları niçin mi yazdım, sorusunu duyar gibi oluyorum?!!

Cevabım: Türk Edebiyatına emek vermiş ve edebiyatımızın yüceleşmesini çalışmış yazar ve şairler adına sadece bir hatırlatmaydı benim isteğim, olması gerekenler, ve gelecek edebiyatçıları için de bir nefer olur düşüncesindeyim bu hatırlatmaların.. Çünkü şahsım da bir edebiyata emekçisidir, ve edebiyatımızın sonsuz gemisinde; olmaktan gurur duymaktadır. Bu bağlamda edebiyatçılara çok iş düşüyor ve sanırım edebiyatçılar birbirleri ile daha çok fikir alışverişinde bulunmalı ve yeni edebiyat akımları üzerinde tartışmalıdır. Yeni edebiyat türlerinde türevini çoğaltacağımız edebiyat için saygılar sunuyorum. Okumaya, okutmaya katkısı olur mu bilmem ama bir şiirimle ricam var sizlerden.

Rica Ediyorum

sizden hepinizden
bir ricam var
öyle el etek öpmeden
şiire yakışır bir biçimde
insanca duygularla
sevgiyle, kardeşlikle
ülkemiz için
geleceğimiz için
aydınlık yarınlarda el ele
olmak içindir bu ricam
kitap okuyalım, okutalım çocukları
şiddeti mazur görmeden
çatmadan kaşlarımızı
ilerlemek adına
şiddete dur diyelim beraberce
öğretelim çocuklara sevmeyi dünyayı
sevilmek için sevmeyi
barışla bu dünyada
paylaşalım sevinçle kederi
onu bunu kayırmadan
mazlum insana kıyanlardan olmadan
işimizden bizi atanlara
alışmayalım, onların ötürdüğü borazana
sizden ricam var
işsiz gençlere iş istiyorum
aç çocuklara aş istiyorum
ballı ekmeği ile ahkâm kesenlere
söz verenleri konuşturmayın diyorum
kadına saygı ile davranış
çocuğa yakışan bir hayatta gelecek
istiyorum bu ricalarımda.

Şadıman Şenbalkan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
5 Kahveci oy vermiş.

 


 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  ATATÜRK'ÜN MEVLANA SEVGİSİ

Milletleri ayakta tutan asli unsurlar, asırlarca yaşattıkları değerleri ve değerlileridir. Türk milleti de bu değerleri ve değerlileri sayesinde bu günlere gelmiştir. Bütün şer güçlerin saldırılarına rağmen onların manevi tasarruflarıyla hâlâ dimdik ayaktayız. Onlara sarıldıkça ve yollarından gittikçe hakikate erişiriz. Buna inanmalı ve öylece yaşamalıyız.

Müslüman Türk milletinin manevi dinamiklerinin başında Mevlana Celaleddin Rumî gelmektedir. O, 13. asırdan günümüze akan bereketli bir manevi çağlayandır. Onun duru sularında ruhumuzu yıkadıkça kötülüklerden arınırız. Mevlana'nın Mesnevi'sinden ilham alanlar ve onun çizdiği yolda yürüyenler asla sapık kollara sapmazlar. İslam akidelerini hayatlarının temel ilkeleri bilip hayatlarını onların etrafında şekillendirirler.

Mesnevi'sini Farsça yazmış olsa da Mevlana bizden biridir. Dine sevgi, hoşgörü, akıl ve mantık çerçevesinde bakanlar, onu sevmiş ve benimsemiştir. Mevlana'yı çok seven ve onu kendine yakın bulan kişilerden birisi de Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'tür. Atatürk'le Mevlana arasında yedi asır gibi uzun bir zaman farkı olsa da bu iki ulu şahsiyetin hayata hoşgörü ve sevgi penceresinden bakmaları bu iki büyük insanı birbirine yakınlaştırmıştır. Atatürk, ömrü boyunca Mevlana'nın fikirlerinden çok etkilenmiş, onun manevi şahsiyetine büyük bir tazim ve itibar göstermiştir. Atatürk, Konya'daki Mevlana Dergâhı ve türbesini, Konya'ya ilk gelişi olan 3 Ağustos 1920 günü ziyaret etmiş ve bu ziyaretten pek etkilenmişti. Daha sonraki gelişlerinde Mevlana Türbesini ziyaret etmeden Konya'dan ayrılmamıştır. 3 Nisan 1922 günü gerçekleştirdiği ziyaretlerinde, kendisi için açılan Sema meydanında hazır bulunmuş, 22 Mart 1923 günü yaptığı ziyarette postnişin Abdülhalim Çelebi'nin davetlisi olarak dergâhta yemek yemiş, Hz. Mevlana'nın büyüklüğü üzerine takdir ve hayranlık dolu sözler söylemiştir.

Yakın tarihle ilgilenenlerin belirttiğine göre Atatürk ömrü boyunca Konya'ya dokuz kere gelmiş, her gelişinde de Mevlana Türbesi'ni ziyaret etmiştir. Onun türbesini ziyaret etmeden şehirden ayrılmayı bir eksiklik saymıştır. O, Mevlana'nın türbesinden büyük bir manevi huzurla ayrılırdı. Atatürk'ün şu sözleri onun Mevlana'ya bakışını özetlemektedir:

"Ne zaman bu şehre(Konya'ya) gelecek olsam, içimde bir heyecan duyarım. Hz. Mevlana düşünceleriyle benliğimi sarar. O çok büyük bir dahi, çağları aşan bir yenilikçidir."

"Mevlana, Müslümanlığı Türk ruhuna intibak ettiren büyük bir reformatördür. Müslümanlık aslında geniş manasıyla hoşgörülü ve modern bir dindir. Araplar onu kendi bünyelerine göre anlamış ve tatbik etmişlerdir. Sıcak bir iklimde oturan, suyu nadiren kullanan, genel bir hareketsizlik içinde ömür süren Badiye Arapları için günde beş vakit abdest ve namaz, çok ileri seviyede bir yaşama hareketidir.

Hz. Muhammed insanları uyuşukluktan harekete sevk etmiştir. Sarp dağlar, yüksek yaylalarda at koşturan, erimiş kar suları ile yıkanan Türkler için abdest ve namaz çok tabii olmuştur. Mevleviliğe gelince, o tamamen dönerek, ayakta ve hareket ederek Allah'a yaklaşma fikri, Türk dehasının en tabii ifadesidir."

Atatürk'ün dine ve inançlara bakışı her zaman saygı çerçevesinde olmuştur. O, Müslüman Türk milletinin bir ferdi olmakla daima iftihar etmiştir. Dini değerleri hep önemsemiştir. Atatürk, tekke ve zaviyelerin görevlerini tamamlaması ve dolayısıyla kapatılması yönünde çıkan kanun sırasında Hz. Mevlana'nın türbesini müze haline dönüştürerek tüm insanlık âlemine açık halde kalmasını sağlamıştır. Burayı kapatmayı aklının ucundan bile geçirmemiştir. Bu onun dini değerlere saygısını ve Mevlana Celaleddin Rumî'ye duyduğu sevgisini göstermesi açısından dikkate değer bir davranıştır.

Atatürk her fırsatta Mevlana'nın Mesnevi'sini okumuş, ondan süzülen rahmet damlalarından istifade etmiştir. İslamiyet'e Mevlana'nın sevgi ve hoşgörü penceresinden bakmayı ilke edinmiştir. Her ikisini de rahmet ve minnetle anıyoruz.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


 


 YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?


  Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir


YENGEÇ   (22 Haziran-22 Temmuz)
Yeni yılınızda eski yengeçler olmayacağınızı tüm çevrenize göstermeye kararlısınız. Ailelerinize düşkünlükleriniz elbette meşhur ancak bu sene boyunca epey zamandır gerçekleştirmek istediğiniz emellerinize yoğunlaşacaksınız. Sevdiklerinize ayıracağınız zamanlarda haliyle kısıtlı olacaklar veya öyle algılanacaklar. Aslında şu son senelerde o kadar yol aldınız ki yengeçler. 2007 yılı arzuladığınız ve mücadelesini vereceğiniz sosyal yükselişlerin nihayet kalıcı olmalarında yardımcı olacak. Üstelik yardımcınız olmaya hazır ortaklarınızın varlıkları sizlere kelimenin tam anlamı ile doping etkisi yapacaklar. Pozitif enerjilerinize güvenin yengeçler. Bilhassa nisan ayında yorgunluk emareleri belirince hemen kolayca motivasyonlarınızdan feragat etmeyin. Ocak ayından itibaren başlayan kozmik oluşumların sevindirici neticelerini eylül- ekim aylarında almaya başlayacaksınız. Aralık ayı ise enerjilerin patlamaları neticesinde parçalı bulutlu geçebilir yengeçler. Paniğe kapılmanın anlamı yok elbette, planlarınızda son anda değişiklikler gerekse bile sevgilerin yoğunlukları teraziyi dengeleyecekler. Belkide geride bırakılması gereken birtakım şeylerin tam sırası diyerek temizliklere başlayacaksınız. Ailelerinizle ve çocuklarınızla olan ilişkilerinizde toleranslı olmaya gayret edin. İşlerinize, yaşantınıza fazla karışıldığında veya çocuklarınız sabırlarınızı limitlerin sınırlarında dolaştırdıklarında beklenmedik reaksiyonları gösterebilirsiniz. Ama bu sefer son derece haklı çıkacaksınız yengeçler ve herkes bunu kabul edecek. Kısacası moralleri yükseklerde seyreden güçlü kuvvetli yengeçler olacaksınız.

Şans Meleğiniz
Senenin ilk haftalarından itibaren burcunuza yerleşir yerleşmez sosyo- profesyonel yaşamınıza hız kazandıracak olan Jüpiter sadık dostunuz olacaktır. Projeler yapın, çekingenlikleri arkada bırakıp amaçlarınıza ulaşmak için atağa geçin yengeçler. Eğer bu şekilde devam ederseniz senenizin sizlere getireceği nimetlerden emin olabilir ve kendinizle gurur duyabilirsiniz. Artık sizleri bekleyen güzelim şansları biliyorsunuz yengeçler, korkmadan hodri meydan deyin yaşamlarınıza.

Sevgiler
Evli yengeçler bu sene içinde sevgilerde olağanüstü değişiklikler beklemeyin. Sizler daha ziyade sevdiklerinize ve dostlarınıza yaklaşımlarınızda beklenmedik yengeçler olacaksınız. Bağımsızlıklarınıza sahip çıkacaksınız ve artık kendinizi de düşünmeye başlayacaksınız. Senenin son çeyreğinde sevdiklerinizle kelimenin tam anlamı ile ortak çalışmalara yönelebilirsiniz. Bekar yengeçler ise ekim ayından itibaren hayallerindeki ideal eşlerine kavuşabilecekler.

Yeni Yıl Tavsiyem
Senenizin getireceği bu kadar olumlu şanslara rağmen eski alışkanlıklarınıza devam ederseniz çok yazık olur yengeçler. Kendinizi farkında olmadan içine hapsettiğiniz duvarları mutlaka yıkmalısınız. Maddi ve manevi zenginliklerinizi tüm sevenlerinizle paylaşmaktan geri kalmayın. Kalbinizi yelpaze misali sonuna dek açın enerjileriniz gürül gürül aksınlar. Amaçlarınıza kavuşmak için ise bir an evvel yola çıkmanız şart. Dizginlerin kontrolu mutlaka ellerinizde bulunsun. Unutmayın yengeçler yeni yılda manevi güçler yanınızda olacaklar..


Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotoğraf : Gülendam Oğuz

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.251 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


VE ŞİMDİ GİTME VAKTİ

Yine bir ümit bulutu sırtına atlayıp geldim.
senle yüklü. şu şehre.

aynı havayı "sensiz solumanın" ne olduğunu sen bilemezsin.
aramayı tüm yüzlerde. gözlerini.
yollarından geçmek ihtimal hesapları dahilinde.
yollarında hep bir ümit.
duymayı çalışmak tüm sesler arasından seni.
neşesiz. mutsuz insan siluetlerinde. dilsiz...

ve gitme vakti geldiğinde sana rağmen.
sınırlanmış zamanların mecburiyetinde.
bilemezsin. geri dönüş saatlerindeki o telaşı.
o çaresizliği.
görememenin. dokunamamanın hüznüne karışan.
o ümidin son çırpınışlarını.
ümitsizliği öncesi ümitlerin...

bilemezsin ayakların geri geri gidişinin yorgunluğunu.
gülümsemeye çalışırken düşmüş omuzlarının üstünden.
seni yolcu edenlere.
bilemezsin seni orda bırakıp gitmenin zorluğunu. ve hüznünü.
inen iki damla yaşta seni gizlemeye çalışarak...

ve şimdi gitme vakti.
içimde sen.
ayaklar geri geri.
yolun açık olsun ümit.
hoşgeldin hüzün...

Faika Berat

 


 Biraz Gülümseyin




KMTV Sunar...

Yukarı


 


 Kıraathane Panosu


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Yeni yılda hem sevdiklerinizi hem de dostlarınızı düşünüp iyi bir şeyler yapmak istersiniz. Bu sene Kurban bayramının ilk gününün 31 aralık tarihine gelmesi ne tesadüftür ki, insanlarımızın yardımlaşma ve birilerini mutlu edebilme duygularını biraz daha arttırmıştır. http://www.denizfeneri.org.tr bu web sayfasının sahipleri sadece kurban bayramlarında veya yeni yıllarda değil, sürekli yaptıkları başarılı yardım kampanyalarıyla gönüllerimizde taht kurmuşlardır. Tüm çalışanlarına yürekten teşekkür ediyor ve yardımsever insanlarımıza bu web sayfasını tavsiye ediyorum.

Passaparola isimli bir yarışma var hani önce soru sorulur ve ipucu olarak sadece cevabın baş harfi verilir... http://www.kelepce.com/oynat/10110/Passaparola.htm web sayfasında bu yarışmayı online olarak oynayabiliyorsunuz. İyi eğlenceler.

Mizah konusunda bu zamana kadar gördüğüm en amatör ruhlu web sayfalarından biri http://www.geocities.com/pkelle/ Amatör diyerek sadece ruhundan bahsediyorum. Bu ruhu kaybetmeyip hiç bir ticari kaygı duymadan birşeyler yapmaya çalışan ve bence başarılı bile olabilen ilginç bir web sayfası.

Buyrun size bir adet oyun ve eğlence web sitesi http://www.e-oyunlar.com/ Her telden ve de her türden oyun mevcut.

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler




http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20070115.asp
ISSN: 1303-8923
15 Ocak 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com