Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 6 Sayı: 1.279

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 24 Eylül 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Medyada mahalle baskısı var!..


İyi haftalar,

Hafta sonunu huzur içinde geçirdim. Uykularım kaçıyordu, sağdan sola dönemiyordum ama Tayyip Bey sağolsun beni giderayak bir rahatlattı ki sormayın gitsin. Ben mali durumundan endişe duyuyordum, mal varlığını açıkladı endişem falan kalmadı. Çocuklar Amerika'da, daha yeni çocukları olmuş, çalışmaya da başladılar, Remiz Bey de bursu kesmiştir. N'apar Tayyip Bey, ne yer ne içer diye merak içindeydim. Allah bağışlasın nurtopu gibi bir de torunu oldu, şimdi ona mama, bez masrafı da var. Başbakanılık ta zor meslek, her gittiğin yerde çocuklara gofret, çukulata dağıt, oyuncak ver, yol paraları, balyozla kırılan camın parası, korumaların iaşesi, Çankaya'nın yeni sahip ve sahibesine hoşgeldin hediyesi, Amerika'ya uçak bileti... Offf of mahvolmuştur adamcağız diye karalar bağlamıştım inanın. Neyse baktım da, eh idare edecek kadar parası varmış, bir milyon sekizyüz bin yeni lira, bir iki tane ufak tefek arsa, bir de üçyüzonikibinbeşyüz lira alacağı var. Bu eskiden yoktu, kime borç verdi acaba? Bildiğim kadarıyla kendisi oğluna borçluydu, şimdi alacaklı olmuş. Demek ki, çocukların masrafı hakikaten fazla. Babalarından borç almışlar zahir. Yok almadılar da bu alacak başkasındansa, vallahi hemen ödesin, iki elim yakasında olur. Bakın zaten ABD'de gene arabada kilitli kalmış. Ne diyeyim, Tayyip Bey'e Allah kolaylık versin.

Medyamızın koca grubuna, koca grubun koca gazetesine birşeyler oldu farkında mısınız? Kafalarına taş mı düştü, yoksa gene ketenpereye mi geliyoruz anlamadım. Geçtiğimiz haftalarda güzel kız Ayşe, Şerif Mardin hocayla bir söyleşi yaptı, o gün bugündür gazetede farklı başlıklar var. Bir "Mahalle Baskısı"dır gidiyor. Ramazanda içkiyi saklayan marketler, namaz vakti durdurulan otobüsler gibi aslında onlar için sıradan olaylar birden manşetlere taşınmaya başladı. İşin garibi Tayyip Bey de medyadan şikayetçi. Acaba koca grubun koca patronunu kenara çekip, "Yeter sevgili sponsorum, halkımızın artık midesi bulanmaya başladı. Şu payanda işini biraz erteleyelim, birbirimize bir iki laf sokalım, husumet çıkaralım da vatandaşın açığa çıkmış gazını alalım." mı dedi dersiniz? Olur mu olur. Ama olmaz canım, bu benim kötülüğüm. Koca patronun hidayete erip değişecek hali yok ya! Ağzından purosu, elinden kadehi alınır diye korkmaya başladı herhalde. Allah Allah, durun bakalım bu iş nereye varacak?

Hepinize güzel bir çalışma haftası diliyorum, esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


 Kahveci : Halil Demir


Öfkeyi yenmek…

Bazen "ne şans" dediğim oluyor. Bazen olan bu zaman, belki sabır taşını zorluyor çatlayacak mı diye. Çatlatmamak için ne kadar gayret sarf edilirse edilsin, o ân işte o ân oluyor. Artık iç hesaplaşmaların başladığı vakitler geçmek bilmiyor. Yaşanan içsel kavgalar belki vücudun atacağı bir pislik gibi birikiyor.
Ya başka bir ân gelir de kendini zehirlerse!
Düşünüyorum gecenin karanlığıyla birlikte…
Hayat ciddiye aldığı insanların üzerine abanırmış…
Atmalı ifrazatları, hem de atmak istediğinin üzerine. Bunun adı belki kin, belki de intikam…
Sebep mi?
Beceriksizliklerini koltukların arkasına saklayanlardır elbet. O koltuklar neleri kamufle etmez ki?
İftira…
Yalan…
Dolan…
Hile…
Kaypaklık…
En kötüsü de nedir deli gönül, bilir misin?
Bilirsin, bilirsin de kendine olan güveni öfkene çevirirsin. Beklersin ân gelecek, işte o ân olacak senin için. Her şeyi doğrultacaksın!
Ama nasıl?
Yaşıyorum Mevlana'nın inceden inceden, tâ derinlerden gelen anlam yüklü sözlerini. Dememiş miydi Rumi;
"Doğruyu ok diye uzağa atarlar, eğriyi yay diye elde tutarlar."
"Doğruluk ortaya çıkınca, bütün eğrilikleri yutar."
Gece gelmiş kilitlenmiş sahur zamanının girdiği vakit parçaları arasına. Düşünüyorum gün sonunu, ben hak ettim mi bunları diye…
Sonra yine geçmişin eskitilmiş taşlı yolları geliyor gözlerim önüne. Neden olmasın demeden alamıyorum kendimi…
Sonra sığınıyorum yine Celalettin-i Rumi'ye…
"Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına, ne mazeretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş…"
Sonra parçalamak isteyen akbabaların, düşmanına bakışı kilitleniyor beynimin üretim merkezlerine…Acaba diyor çıldırmışçasına köpüren uslanmaz gönlüm. Acaba neden çullanıyorlar üzerime diye.
Hani diyorsun, fırsatını bulmuş saksağanın parçalamak istediği leşe bakar gibi bakmasalar nasıl olur?
Sonra, sonra yine benliğim çıkıyor ortaya, kaybolmadığını olmayacağını haykırırcasına. Kendini buluyor yine Mevlana'da…
"Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır. Ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç?"
Hesaplaşma derinden sürüyor, sığlaşamıyor ki aman be diyebilsem. İdeallerim geliyor aklıma, susmak yok, durmak yok, doğru doğrudur.
Gayelerim uğruna çıkılmamış mıydı bu yola?
O zaman neden bu kırgınlık, küsmüşlük neden?
Kullanmak gerekli, bilginlerin sultanı Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'in oğlunun dediği gibi aklı…
"Yeşillerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıllardan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir…"
Sonra belediye tarafından sokak ortasına dikilen ilân misali soruyorum kendime. Yoksa birilerine "verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim" diye yalamalara meydan mı versem? Neden, neden olsun bu varlığın yokluğundan duyulacak haz!
Üzerinde pek çok meyveler bulunan bir dalı, meyveler aşağı mı çekiyor ne?
Aylardan Ramazan… Yüce Yaratıcı'nın bahşettiği canların ilâhi hazları yaşadığı günlerin içerisindeyim. Bu zamanda iki cihan Serveri'nin damadının sözleri takılıyor aklıma. Uyulması gerekli bir kural bu.
"En güzel söz söyleme sanatı, söz söylemek gerekmediği zaman susmayı tercih etmektir."
Sonra sonra, daha da sonra derken vakit tam karanlığın ortasına geliyor. Bir ümit arıyorum geç diyen yeşil ışık kavlince.
O da ne? Düsturunu ne çabuk unutursun?
"Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok."
"Nasıl olur da deniz, köpeğin ağzından pislenir, nasıl olur da güneş üflemekle söner?"
Geliyorum gök kubbeyi çadır kabul eden bir ecdattan.
Yılmak var mıydı ey deli yüreğim zorluklardan?
Nice kapalı kapılar bulacaksın da açmaya zorlayacaktın hani! Hani dikenleri yıldırmayacaktı bu yolların.
Ne duruyorsun Bilge Kağan'ı hatırlasana! Hatırla da gönüllerin sultanı Rumi'ye kulak ver.

Güneş olmak ve altın ışıklar halinde
Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
Gece esen ve suçsuzların âhına karışan
Yüz rüzgarı olmak isterdim...

Üzülme, kırılma, sarıl hayat felsefene, tıpkı Celalettin-i gibi:

Şu üç şey hakkında dudağını kıpırdatma: Gittiğin yol, paran, bir de mezhebin.
Çünkü bu üçünün de düşmanı çoktur. Düşman bildi mi sana pusu kurar.
Ok gibi doğru ol da yaydan kurtul. Çünkü her doğru okun, yaydan fırlayacağına şüphe yoktur.

Halil Demir


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,388,388,388,388,388,388,388,38
8 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Kahveci : Ersel Akant


Serseri Uykusu Tadındaki Hayatım

Yumuşak bir rüzgar esiyordu sessizce,
Ay bile uyumuştu şu laciverde çalan gecede,
Ben ise cam kenarında kendimi izliyordum..
Birçok kez gidip gelmiştim bu yollarda,
Ama sanki bu sefer farklıydı!

Biraz hüzünde vardı küçük bir tebessümün yanında.
"Gittiğin yağmurla gel…" şarkısını mırıldanıyor,
Sanki birilerinin gelmesini bekliyordum…

Arada bir otobüsün sarsıntılarıyla uyanıp,
Serseri uykusunun tadını çıkarıyordum,

Ağustosun sıcaklığı da dudaklarımı vurmuştu,
Dünden kalma son nemde kurumuştu,

Çok dolu olmasa da boşta sayılmazdı hani hayatım…
Her zaman eksik olan şeyler vardı,

Ya hepsini birden kaybettiğim değerler,
Yada hiç kazanamadığım savaşlardı,
Beni bu hale getiren…

Hayat denen azgın denizde;
Yap boz gibi tamamlamaya çalışırken, umutlarımı;

Her seferinde başka bir parçası kayboldu,
Ve her seferinde bir parça çaldı gençliğimden..


Ersel Akant
erslaknt@gmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


 


C.Eray Eldemir

 Pazartesi Yazıları : C.Eray Eldemir


   UYKUM VAR

Uykum var çok uykum. Hatta şu satırları yazarken bile gözlerim kapanıyor.

Uyusam uyansam değişmiş olsa her şey. Bir kıştan, yaşanmamış bir sonbahardan birden bahara kaysa tüm renkler. Uyusam uyansam bahar olsa, tüm renkler kocaman kocaman toprağın bağrında açsa…

Her tarafta bir duvar, dikenli tel, yüksek, uçları mızrak gibi demirler. Çoğu öylesine güzel işlenmiş, boyanmış, sarmaşıklar bellerinden, uçlarına öyle sarılmış, öylesine kapatmıştır ki çoğu zaman fark etmeyiz bile, onlar şehrin her köşesinde usul usul çoğalırlar.

En son ne zaman uzaklara baktınız ?
En son ne kadar uzağa baktınız?

Şehrin hayhuyundan, kalabalığından kurtarıp gözlerinizi ne kadar uzaklara bakabildiniz, gözlerinize bir beton, bir taş duvar, bir insan bedeni! çarpmadan uçsuz, sonsuz uzaklara…

Şehir insanının ufku bu yüzden dardır. Şehir insanı hayallerini birkaç metrelik alanlarla sınırlı tutar, çünkü hayalleri yaşam alanı kadardır. Hoş o birkaç metrelik alanda bile bir gürültü bir hay huy bir tepinme, çöp dolu kaldırımlar, nereye neden koştuğunu hiçbir zaman bilmeyeceğimiz insanların bedenleriyle doludur. Gözleri çalışma masasına, tezgahına, kasasına çarpıp geri gelen bakışlar, bilgisayar ekranlarına bakmaktan donuklaşan gözler, direksiyon tutan elleri yöneten o gözler birkaç metre ilerisinde ne olduğuyla ilgilenirken ne kadar uzağa dikebilir gözlerini, hayallerini? maazallah toplumdan bir an sıyrılıp da ufuklara dalarsanız uzak, çok uzak, bir bilinmez, tatlı, iç geçirtici bir hayale kapıp koy verirseniz kendinizi işleri aksatır, hesabı karıştırır,direksiyonu boşlar, bilgisayarda bir dosyayı bir yerlere kaydeder de sonra sizden iş istenince eliniz ayağınıza dolaşıverir. İşte böyledir şehir insanın hali, kendi sınırları, ufak dünyaları ama o ufak dünyalarına sığdırdıkları onca koşturma… -bunu da hiç anlayamamışımdır - birkaç metrelik dünyalarına nasıl bu kadar hareket sığdırıyorlar, yada sığdırdıklarını sanıyorlar bu yoğunluğun içinde hiç bir şey yapmadıklarını görecekler. Yapmadıklarını değil belki yapamadıklarını.

İşte bu birkaç metrelik hayatıyla insanoğlu bu yer yer pırıl pırıl işli, renkleri güneşte şavkıyan demirleri, sınırları göremez nasıl görsün ki? her bir devlet dairesinin bahçesini çevrelemiş demirler, ta ilkokuldan üniversiteye kadar mızraklarla çevrili, sınırlı bir dünyada eğitilirler ama uzaklara bakmayı hiç öğrenemezler. Bahçelerde doğanın bereketli bir kadın gibi çatlamış karnından, kollarını gökyüzüne uzattığı o ağaçlardan çalınmasın diyedir sivri uçlu mızraklar, bir pastanenin bir lokantanın sokağın ortasına getirip koyduğu masaları diğer insanlardan ayırsın diyedir.

Böyle bir günde haftanın başında yapacak işim yok muydu da iki parça demire takıldım… Sigara molasına çıktım hava inadına soğuk, ben inadına izleyeceğim doğayı. Görebildiğim bir karış toprağı, bir yaprağı kurumuş bir dalı, kanat vuran bir kuşu. Karşımda iki metreden uzun siyah, düz o mızraklardan var yüzlerce.ne kadar güvenli bir yerde çalışıyorum! ama karşımdaki ağaçları göremiyorum, ağaçlara gözümü dikince o demirlerin kara lekeleri yapışıp kalıyor gözlerime.Yürü ha yürüyorum yok bir karış açık yer yok. Şehrin dışında bir yerde olduğum için görebileceğim bir ormanlık alan var yoksa bu kadar çaba neden diyeceksiniz?

Olmadı. Şöyle doya doya sınırsız, korunaksız göremedim izleyemedim. Sigaram bitti içimde bir sonbahar kırıklığı duruyor. Kaldırdım başımı gökyüzüne baktım boz bulanık bir renk. Gri beyaz ,mavisi hasta, rengi solmuş öyle bir mavi işte.bir kaç saniye böyle kaldım, baktım…. Kim bilir neler geçti aklımdan, güldüm. Masamın başına geldim oturdum.

Az önce bilgisayarda oluşturduğum dosyayı nereye kaydettiğimi bulamadım :. Ben dosyaları yanlış yerlere kaydetmeyi seviyorum dostlar.

Bir karış toprağı ne zaman gördünüz? Toprakta kıvıl kıvıl dolanan bir karıncayı ne zaman izlediniz? başınızı kaldırıp da şu gökyüzüne ne zaman baktınız? bir yaprağı ellerinize alıp onun damarlı, nemli, taze bir yaşam kokan yapraklarını ne zaman okşadınız?

Şimdi kendinize bir iyilik yapın.

Olmadı açın camı, dünya dursun bir an, kapayın gözlerinizi üç kez derin derin soluk alın, ne demek istediğimi anlayacaksınız:

C.Eray Eldemir


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,259,259,259,259,259,259,259,259,25
8 Kahveci oy vermiş.

 


 


Arzum Günay

 Kahveci : Arzum Günay


  GÖZLERİN BİR BUĞUNUN DANSINDAKİ BEYAZ KIYIM

Daha vardı anlatılmaya yüz tutan kelimelerin cümlelere isyanı.Balkon demirine tutunmuştu direnmek için hayata, oysa ne kadar neşeliydi ve aldırmasız savurgan bakışları vardı.

Bizim mahalledeydi , kısacık boyu adeta o güzel yüzüne yansımıştı.Benim yaşlarda iri gözleri ince parmakları dikkatimi çekmişti. Oysa bizim mahalle memur kesiminin sadece bir kaç sene kalıp uçtuğu bir yerdi...Kimleri tanımış , kimlerle arkadaşlık yapmıştım. Boyumun uzunluğunda kısa kalan erkek ve kız arkadaşlarımla dalga geçişim , küfürlerim , kavgalarım ve onlardan farklı oluşumdu ayrı kılan...

Adını sonradan öğrendiğim , tanışmak için can attığım...Adı Arastı...Ziraat Mühendisiydi , sabahın erken saatlerinde kalkardım sohbetinde uyanabilmek için.Tiz bir sesi vardı iç yakan...Herşeyiydi mesleği, dışarda okumuşluğun bir bilgiçliği ve araştırma başarma duygusuyla yaşıyordu anlattıklarında. Ben adeta eziliyordum. Çünkü gidilesi, para kazanılası bir yerdi benim için işyerim ve mesleğim...

Paylaşılanlar , saatler ve vakitler...Herşeyiyle bir bütün olabilmiştik uzun ve kısa boylarımızı birleştirerek.Kavgacı biri gitmişti adeta , benimde annemden başka birine anlatabileceklerim olduğu için şanslı hissediyordum kendimi...

Sonrasında meşgul telefonlar , ertelemeler , geç gelmeler...ÜZÜLÜYORDUM.O gülümsemesiyle mahalleye girerken siyah hayli uzun dalgalı saçlarını başından dökülürcesine taşıyordu.Asaletin en güzeliydi gözlerine çektiği siyahımsı sürme...

EN güzel cümlesiydi rehber edindiğim ''Gözlerin bir buğunun dansındaki beyaz kıyım ''...Ne çok bakmıştım aynaya göremeden sadece hissederek. Uzaklaşmıştık , artık anlatmıyordu , gülümsemeleri başkasına ait gibi gülüyordu. Ben o gülüşleri yıkıyordum üzüntülerimde. Oysa onun uzaklığında mutlu olmam gerekirken ben ellerimin arasında başımın keskin ağrısıyla bağırmak istiyordum.

Aras... B-e-y-a-z Kıyımın tepesindeydi.Ben hep ondaydım. Aşık olduğu perçemin dayanılmaz , aynı şehrin can alıcı soloğundaydım farkedilmeden...O başka bir eli tutup başka bir kulağa şarkılar , şiirler okuyordu...Ben sevdamın arka sokağında özlemekle yetiniyordum...

Suskunluğun kadersiz vefasında , çözümsüz kalbimin yüzüne vurduğu ışıltıda...Şimdi anlıyordum kaybetmeden önce farkedilmeyi beklemeyen bir AŞK'ın ait olduğu yeri...Bağırmak ne mümkün , gelinmesi mümkün olmayan çıkmaz sokakta.

Yine uykular kaçtı perdeler arasından.Ölümüm benim en büyük aşkım içtiğim iki bardak arkası...

''sensiz kötüyüm beterim
çıkmaz sokağın biriyim

öksüz kaldım yetimim de...''

Arzum Günay


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  RAMAZAN GÜZELDİR

Zamanı güzelleştiren içeriğidir. Bilindiği gibi İslam'da mübarek gün ve geceler vardır. Bu vakitler diğer zamanlara göre daha mübarek ve muteberdirler. Çünkü bu zaman dilimlerini nurlandıran bir kısım hadiseler vardır. Yoksa zaman hayatımızı kuşatan bir süreçten başka bir şey değildir. Müstesna vakitler bu süreç içerisinde apayrı bir konuma sahiptir.

İslam inancında mübarek zaman dilimlerinden en önemlisi ve en uzunu bir aylık süreci kapsayan ramazandır. Bu ayda ruhlarımız huzur bulur, adeta kanatlanır. Son yıllarda İslam âlemi ramazan ayına aynı anda giriyor. Bir aralar bazı İslam ülkeleri bizden ya bir gün evvel, ya da bir gün sonra oruca başlarlardı. Her konuda olduğu gibi bu konuda da birlik sağlayamazdık. Çok şükür birkaç yıldan beri bu beraberliği ve bütünlüğü sağlayabiliyoruz.

İslami kurallara göre hilal görülmeden ramazana başlanmaz. Bu iş çok eskiden, yani bugünkü modern rasathaneler yokken bazı kişiler görevlendirilerek yaptırılırdı. O kişiler ay yaklaştığında çıplak gözle de olsa hilâli gözlerlerdi. Şaban ayının 29. günü akşamı uygun bir yerden batı ufkuna bakılırdı. Güneş batınca yeni ay, hilâl şeklinde görülürse ertesi günün ramazan ayının başlangıcı olduğu anlaşılır ve uygun şekilde duyurulurdu. Hatta bazı insanlar bu işi Allah rızası için yapmak için birbirleriyle yarışırlardı.

Osmanlı Devleti zamanında devlet görevlileri hilalin görülmesini önemser, bu işi sağlama alırlardı. Günümüzde hem rasat aletleri hem de hesaplama usulü gelişmiştir. 1978 yılında İstanbul'da yapılan, uluslararası ilmî toplantıda tespit edilen ölçülere göre ilgili kuruluşlar gözlem yaptırmakta, hilâlin, insanların yaşadığı herhangi bir yerden görülebilirliği esasına dayalı olarak Ramazan ayının girişi hesaplanarak tespit edilmekte, ayrıca gözlem ile de hesap desteklenmektedir. Bu hesaplamaların doğruluğuna inanmak ve güvenmek gerekir.

Ülkemizde hilâlin görülmesi, çıplak gözün yanında ilmî yöntemlerle de teyit edilmektedir. Türkiye'de, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın veya vakfının yayınladığı takvim, yukarıda açıklanan esaslara göre hazırlanmaktadır, buna riayet etmek gerekir. Fakat yakın geçmişte maalesef teknolojinin modern rasathanelerin varlığına rağmen bazı İslam ülkeleri bu mevzuda ayrılık içerisinde hareket etmekteydiler. Bizler bayram yaparken onlar oruç tutmakta, bizler oruç tutarken ise onlar bayram yapmaktaydılar. İslam'ın birlik ve beraberlikten ne kadar yoksun olduğunu bu basit hadiseden de anlayabiliriz. Bu ayrılığın sancılarını bugün bütün ümmet çekiyor. Zira ayrılıkta azap vardır.

Ramazan, İslam âleminin ortak kutsallarından biridir. Bir buçuk milyar nüfuslu İslam âlemi bu mübarek ayı en iyi şekilde değerlendirerek sevap kasasını doldurur. Ramazan Allah'a kulluğun yollarından biridir. Yoksa bazılarının düşündüğü gibi bir diyet ve egzersiz mevsimi değildir. Bizler orucu sağlığa faydalı olduğu için değil, Allah emrettiği için, Allah'ın rızasını kazanmak için tutarız. Bunun yanında orucun tıbbî faydalarına da inanırız. Zaten Allah'ın emirlerinden hiçbirinin tıbbî bir sakıncası yoktur. Aksine Allah'ın bize 'yap' dediği her şeyde bir hikmet vardır. Gelişen ilim ve teknoloji her geçen gün bu hikmetlerden bir veya birkaçını açığa çıkarmaktadır. İslam'ın emirleri hep hikmet doludur.

Ramazanın sağlığımıza faydaları pek çoktur. Fakat orucun asıl maksadı kulluk şuuru kazanmak ve Allah'a şükretmektir. Allah rızası bütün tıbbî faydaların önünde yer alır. Öbürleri fazladan kâr hükmündedir. Ramazan yaklaşınca mümin, başı rahmet, ortası bağışlanma, sonu ahiret cezasından kurtulma vesilesi olan önemli bir aya girmekte olduğunu idrak etmelidir. Bu manevi fırsatı lâyıkıyla değerlendirmelidir. Çünkü ne zaman ebedî âleme göçeceğimiz belli değildir. Bu gibi manevî fırsatları ganimet bilerek lâyıkıyla değerlendirmeliyiz. Bu vesileyle sevap zincirine yeni halkalar eklemeliyiz.

Ramazan şenlik ayıdır aynı zamanda… Gönüllerimiz, camilerimiz ve şehirlerimiz bu ayda şenlenir. İftarda ve sahurda sofraya oturunca bayram sevinci yaşarız. İftardan önce şöyle bir dua okunması çok uygundur: "Allahım senin için oruç tuttum, sana iman ettim, sana güvendim ve dayandım, senin lütfettiğin rızık ile orucumu açıyorum, geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla Rabbim!" İftardan sonra teravihle gönül açlığımızı gideririz. Bu hareket ramazan boyunca devam eder gider. Allah bizleri ramazanı hakkıyla ihya edenlerden ve bu ayın hakkını verenlerden eylesin. Ramazan güzeldir, bu güzelliği doyasıya yaşayalım. En önemlisi de çocuklarımıza ramazan ve İslam bilincini aşılayalım.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,509,509,509,509,509,509,509,509,509,50
4 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Gülendam Oğuz

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.580 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


Gideriz

Söyle be güzel gözlüm,
Bari sen söyle.
Ne olacak halimiz?
Geldik,gidiyoruz.
Hani şairin biri der ya,
Meçhule bir gemi kalkar bu limandan.
İşte öylesine gidiyoruz.
Bir an ve bir son!
Gitmek koymaz adamın yüreğine.
Vaktimiz gelirse gideriz,gidilecek yere.
Hani o hep beklenilene ve özlenilene.
Mana yüklü sözlerle!
Birkaç damla akan yaşlı gözlerle!
Gideriz be,
Güzel gözlüm,gideriz.
Hasret ateşi kavursa da,
Yanan sadece bedenim olmasa da,
Bir geldik, pir gideriz.

Haki Naz

 


 Bulmaca - Sudoku




SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.



 


 Biraz Gülümseyin


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Çizer : Hüseyin Alparslan

Yukarı


 


 Kıraathane Panosu


ben.sen.o@kahveciyiz.com

Böyle bir adresiniz olsun ve Google rahatlığıyla kullanayım diyorsanız, adınızı soyadınızı ve kullanmak istediğiniz kullanıcı adını editor@kmarsiv.com adresine yollayın. Hemen alıp 2GB kapasite ile kullanmaya başlayın. Neye benzediğini gmail.com adresi kullanan arkadaşlarınıza danışabilirsiniz.

Tamamen ücretsiz, sadece siz kahvecilere özel.


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Her konuyu uzmanına danışmak gerekirmi bilmem ama uzman bulmanın kolay bir yolu var http://www.uzmantv.com/ Bir çok konuyu uzmanları tarafından ve görsel destekli olarak öğrenebileceğiniz orjinal bir web sayfası. Bu kadar çok ve farklı çeşitli konuyu bir arada bulabileceğiniz başka bir web sayfası görmedim diyebilirim. İsterseniz bir de siz deneyin. İster klarnet çalmanın sırlarını, ya da isterseniz karate nasıl yapılır sorusunun cevabını alabilirsiniz.

Eğlencelik bir web sayfası isteyenlere http://www.oyunus.com/ Kelime temelli oyunları sevenler için ideal bir site. Üyelik işlemini gerçekleştirdikten sonra girip saatlerce başından kalkmadan oynayabileceğiniz güzel bir çalışma olmuş.

Online imsakiye için http://www.diyanet.gov.tr/turkish/vakithes_imsakiye.asp Siz sadece ülke ve ardından şehir seçiyorsunuz. Ramazan imsakiyeniz hemen hesaplanıp ekranınıza geliyor. İster yazıcıdan çıktı alıp duvarınıza asın, ya da istediğiniz arkadaşınıza mail olarak gönderin. Hayırlı ramazanlar.

...Ramazan orucu müslüman , akilli ve ergenlik çagina gelmis kimselere farzdir. Ramazan orucu, kameri aylardan Ramazan ayinin bazen 29, bazen 30 gün sürmesine göre 29 veya 30 gün olarak tutulur. Oruçlarda niyet önemlidir. Niyet kalp ile olur. Geceleyin imsaktan önce veya imsak vaktinde ertesi gün oruç tutacagini kalbinden geçiren bir müslüman o günün orucuna niyet etmis olur. Oruç tutmak düsüncesi ile sahur yemegine kalkan kimse de oruca , niyet etmis sayilir. Ancak oruç tutan kimsenin hem içinden niyet etmesi, hem de dili ile "Niyet ettim Ramazan'in yarinki orucuna" diye söylemesi daha iyi olur... http://www.islamiyet.gen.tr/oruc.php

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 5.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-07©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Geri dönülmez bir yoldayım
Gülay









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20070924.asp
ISSN: 1303-8923
24 Eylül 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com